14 Kasım 2024 Perşembe

'İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı' oluşturuldu

İnsan hakları savunucularına yönelik baskıların giderek arttığına dikkati çeken hak savunucuları, yaşananlara son verilmesini talebinde bulunarak, "Bu talebimizin takipçisi olacağımızı ve bu amaçla İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı'nı oluşturduğumuzu ilan ediyoruz" dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube binasında bir araya gelen hak savunucuları, son zamanlarda giderek artan hak ihlallerine ilişkin bir deklarasyon açıkladı.

Açıklamaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Müzisyen Şanar Yurdatapan, Gazeteci Tuğrul Eryılmaz ve Murat Çelikkan ile çok sayıda insan hakları örgütü temsilcisi katıldı.

Açıklamada ilk olarak söz alan gazeteci Murat Çelikkan, bugün insan hakları haftasının son günü olduğunu hatırlatarak, Türkiye'de insan hakları manzarasının hiç iyi olmadığını ifade etti. Her türlü barışçıl protesto, ifade ve eleştirinin dahi çok büyük bir baskı altında olduğunu belirten Çelikan, "Bizler Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler, hem anayasada hem de uluslararası sözleşmelerinde en doğal hak olan ve insanlık mücadelesinin yüzlerce yıldan beri getirdiği insan hakları mücadelesi ve savunmacıları için buradayız. Bizler kötü insan hakları manzarası içerisinde yeni bir durumla karşı karşıyayız. Bu da insan hakları savunucularının doğrudan hedef alınmasıdır. Toplumun en çok ses çıkaran kesimleri öncelikle medya mensupları, gazeteciler için Türkiye bir cezaevi olma sıralamasında hep birinci. Barış Akademisyenleri ve en son da insan hakları savunucuları hedef alınmış vaziyettedir" diye belirtti.

'KARALAMA KAMPANYASI YAPILIYOR'
İnsan hakları camiasının önce medyanın ve siyasi yöneticilerin karalamalarıyla hedef alındığını vurgulayan Çelikkan, tek tek insan hakları savunucuları veya kurumlarına yönelik karalama kampanyalarına şahit olduklarını söyledi. Bu kampanyaların arkasından adli soruşturmaların başladığının altını çizen Çelikkan, "İnsan hakları savunucuları, düşman hukuku anlayışıyla muamele görüyor ve keyfi soruşturmalara, gözaltı ve yargılamalara uğruyor. İnsan hakları ve hak örgütleri mali ve hukuki denetimlerle baskı altına alınmaya çalışılıyor. Anti demokratik yasa ve yönetmeliklerle son olarak terörle mücadele yasasının oldukça serbest uygulanması ve geniş kullanımıyla baskı altına alınıyor. Faaliyetleri durdurulmaya ve engellenmeye çalışılıyor. Sadece 2017 yılı içerisinde terörle suçlanılarak soruşturulanların sayısının 50 bin kişiden fazladır. Bu saldırılar aslında tek tek insan hakları savunucularına yönelik bir saldırıdır" diye konuştu.

'HAK İHLALLERİ GİDEREK ARTTI'
Ardından ortak basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Leman Yurtsever, Türkiye'nin gerek Anayasa gerek uluslararası sözleşmelerin doğurduğu yükümlülükler bağlamında yasama, yürütme ve yargı pratiği ile temel hak ve özgürlükleri koruma mecburiyetinde olduğunu hatırlattı. Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde temel hak ve özgürlükle ilgili uluslararası anlaşmaların kanunların üstünde olduğunu saptadığını belirten Yurtsever, şöyle devam etti: "Yasal durum böyleyken insan hakları alanına ilişkin anayasal ve sözleşmesel yükümlülükler yerine getirilmeyerek son yıllarda hem insan hakları kurumları hem de hak İhlallerine karşı mücadele eden insan hakları savunucularına yönelik baskılar giderek arttı."

'HAKLARA SAYGI GÖSTERMELİ'
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi'nde insan haklarını savunmayı bir hak olarak tanıdığını ve devletlere insan hakları savunucularını koruma görevi verdiğini anımsatan Yurtsever, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benzer şekilde, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından geliştirilen 'İnsan Hakları Savunucularının Korunmasına İlişkin Kılavuz İlkeler'de 'insan haklarını savunmak evrensel olarak tanınan bir hak' olduğunu belirtir ve bu hakkın bölünmez, birbirine bağlı ve birbiriyle ilişkili evrensel insan haklarından doğduğuna işaret eder. Kılavuza göre, 'AGİT katılımcısı devletler kendi topraklarında ve yetki alanlarında bulunan herkes için bu haklara saygı göstermeyi, korumayı ve hayata geçirmeyi taahhüt etmişlerdir. Türkiye'nin üyesi olduğu Birleşmiş Miletler ve tarafı olduğu AGİT'in ilkesel kararlarında yer alan tüm bu tavsiye ve yükümlülüklere rağmen insan hakları alanını ve insan hakları savunucularını yoğun baskı altında tutması, uluslararası hukukun ve Anayasa tarafından güvence altına alınan bir dizi hakkın ihlali anlamına geliyor."

DAYANIŞMA AĞI KURULDU
Türkiye'de sorunlu olan "hukuk devleti" olma pratiğinin son dayanaklarını da hızla yitirdiğini sözlerine ekleyen Yurtsever, "hukukun üstünlüğü" prensibinin de süratle eridiğini söyledi. Keyfilik, yıldırma ve baskı politikalarının giderek yaygınlaştığını dile getiren Yurtsever, şunları söyledi: "Sembol niteliği taşıyan isimleri de kapsayan çok sayıda Türkiyeli insan hakları savunucusu, mesnetsiz iddialarla hukuki taciz, soruşturma, yargılama, hapis cezaları, tehdit ve karalama kampanyalarına maruz kalırken baskıların ardı arkası kesilmiyor. Bu bağlamda biz aşağıda imzası olanlar, insan haklarını savunmanın evrensel bir hak olduğunun altını tekrar çizerek; insan hakları savunucularına yönelik tüm baskıları en güçlü biçimde kınıyor ve tacizlere derhal son verilmesini talep ediyoruz. Bu talebimizin takipçisi olacağımızı ve bu amaçla İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı'nı (Solidarity Network for Human Rights Defenders — Turkey) oluşturduğumuzu ilan ediyoruz."

ÇAĞRICI GRUPLAR
Dayanışma Ağı'nın Çağrıcı Kurumlar ise şunlar: "Af Örgütü Türkiye Şubesi, Civil Rights Defenderş, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Kaos GL, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Yurttaşlık Derneği"

Açıklamanın ardından çağrıcı grupların temsilcileri dayanışma ağının kuruluş amaçlarını anlattı.