26 Nisan 2024 Cuma

İbrahim Okçuoğlu yazdı | Ukrayna'da bugüne nasıl gelindi?

Bu savaş gerici bir savaştır; haksız bir savaştır; bir emperyalist, işgalci savaştır. Bu savaşın bir tarafında Ukrayna'nın olması; Rus emperyalizminin işgaline karşı kendini savunması sorunun özünde bir şey değiştirmiyor. Çünkü bu savaş Rusya ile ABD/NATO arasında bir savaştır. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı savaşmaktadır. Bu gerçeklikten dolayı bu savaşa karşı mücadele edilmelidir.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu birliği oluşturan ülkeler teker teker bağımsız devlet olduklarını ilan etti. Ukrayna da bunlardan biri. Başlangıçta Ukrayna, ülkedeki en kalabalık Rus etnik azınlığı da -2001'deki nüfus sayımında toplam nüfusun yüzde 17,3'ü- hesaba katarak Rusya ve Batı arasında nispeten dengeli bir siyaset yürüttü. O dönemde Ukrayna'da Ukrayna ulusu ile başta Rus azınlık olmak üzere azınlıklar arasında pek sorun yoktu; azınlıklar eşit vatandaşlık haklarına sahipti.

Ancak Ukrayna, Rusya ve ABD arasındaki jeopolitik rekabette çok önemli stratejik bir konuma sahipti. Bu konum sadece Doğu Avrupa'da değil, dünya jeopolitikasında da önemliydi. Bu öneminden dolayı Ukrayna "ortada" kalamazdı. Batı'nın kışkırtmasıyla ülkede "renkli devrim"in maddi zemini hazırlandı. Ukrayna burjuvazisi, faşist çeteleri kullanarak 2014'de Maidan darbesi gerçekleştirdi ve neo-nazilerin de içinde olduğu yarı-faşist milliyetçi bir iktidar kurdu. Bu yapılanmaya paralel olarak ülkede darbeye karşı protestolar yükseldi. Yeni kurulan rejimin ilk işi, Rus nüfusun çoğunlukta olduğu Donbass bölgesinde ve başkaca yerlerde yükselen protestoları kanlı bir biçimde bastırmak oldu.

Bu rejimi Batı (ABD, AB, NATO) Rusya'ya karşı bir üs olarak kullanmak için her bakımdan destekledi, teşvik etti ve Rusya'ya karşı kışkırttı.

Batı'nın kışkırttığı faşizan, ırkçı Ukrayna rejiminin Donbass'da Rus azınlığa karşı şiddet uygulaması, ulusal azınlık olarak varlıklarını tanımaması sonuçta Donbass'da Donetsk ve Luhanks "halk cumhuriyetleri"nin kurulmasını beraberinde getirdi. Adları her ne kadar "halk cumhuriyeti" olsa da bunlar aslında Ukrayna merkezi rejimine karşı direniş içinde kurulan özyönetimlerdi.

Ukrayna, Batı ve Rusya jeopolitik doktrinleri bakımından mutlaka kazanılması gereken bir ülke olmuştu ve Donbass sorunu da bu ülke açısından bir ulusal sorun haline geldi.

Merkezi rejim ile bu iki "halk cumhuriyeti" arasında savaş durumuna; çatışmalara son vermek için bir yanda ABD-AB diğer yanda Rusya harekete geçti. İlk adım olarak "Normandiya Formatı" adı altında 2014'te Almanya, Ukrayna, Fransa ve Rusya'nın katılımıyla başlayan süreç Minsk görüşmelerinin önünü açtı.

Donbass'da savaşı durdurmak için Ukrayna, Rusya Federasyonu, Donetsk ve Luhansk "Halk Cumhuriyetleri" ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) temsilcileri tarafından 5 Eylül 2014 tarihinde Belarusya'nın başkenti Minsk'te imzalanan anlaşma (Minsk I) sorunu çözemedi, savaşı engelleyemedi. Bunun üzerine 2015'te yeniden bir araya gelindi ve Minsk II görüşmeleri yapıldı. Minsk II'de diğer şeylerin yanı sıra, "en geç 30 gün içinde Ukrayna Meclisi'nde 19 Eylül'de kabul edilen Donetsk ve Luhansk'a ‘özel statü veren' kanun maddesine göre karar alınması; Ukrayna'da 2015 sonuna kadar Luhansk ve Donetsk'in özel durumu göz önünde tutularak yerel yönetimlere genişletilmiş haklar sağlayacak anayasal reform yapılması ve ‘Luhansk ve Donetsk'e statü veren' kanun kapsamında bu bölgedeki yerel seçimlere ilişkin konuların üçlü temas grubu çalışmaları çerçevesinde görüşülüp, karara bağlanması" gibi maddeler vardı. Bu maddeler Ukrayna merkezi rejiminin Donetsk ve Luhansk özerk bölgelerini resmen tanıdığını gösteriyordu. Ancak, Ukrayna merkezi rejimi bu anlaşmalara hiç uymadı. Sonraki görüşmeler de sonuç vermedi.

2008'deki Rusya-Gürcistan savaşı sonucunda Güney Osetya ve Abhazya Gürcistan'dan kopartıldı. 2014'te Donbass'daki gelişmelerin bir sonucu olarak Kırım ilhak edildi. Donetsk ve Luhansk'ta da başka bir taktik uygulandı. 

 Bütün dünyanın gözü önünde Rusya, sadece Donbass'ı işgal etmekle kalmadı, Belarus ve Karadeniz/Kırım cephelerinden de Ukrayna'yı işgal hareketine başladı.

UKRAYNA VE RUSYA ARASINDAKİ BU SAVAŞ NE ANLAMA GELİYOR?
Bu savaş, Ukrayna ile Rusya arasında değil, ABD/NATO ile Rusya arasında bir emperyalist savaştır. Ukrayna'nın savaşan taraf olması, savaşın esas nedenini, karakterini ortadan kaldırmıyor.
NATO, doğu genişlemesini Ukrayna ile taçlandırmak; bu cephede Rusya'nın direncini kırmak, Rusya'yı savaşa başlayan taraf olarak göstermek için provokasyon ve savaş kışkırtıcılığını doruk noktaya vardırdı; öyle ki, Rusya'nın ne zaman saldırıya geçeceğini gün ve saat olarak açıkladı; bu açıklama birkaç kez değiştirildi.

Amerikan emperyalizmi, Rusya gibi bir güce karşı savaşta yetersiz de olsa Baltık ülkelerinden Karadeniz-Romanya-Bulgaristan hattını güçlendirdi. En büyük silah ve teçhizat yığınağını Yunanistan'da (Dedeağaç) yaptı.

Amerikan emperyalizmi "gönülsüz dostlarını" harekete geçirmek için şantaj ve baskıdan da çekinmedi. Bu "gönülsüz dostların" başında Almanya ve Fransa gelmektedir. Almanya'nın bu savaşı desteklemesi, mihver gönderiminden cephane gönderimine geçti.

Amerikan emperyalizmi Avrupa cephesini ancak AB'yi hizaya getirerek yanında tutacağını biliyordu. Bu nedenle Almanya'yı "Kuzey Akım 2 projesini durduracaksın"la tehdit etti ve amacına ulaştı. Bunun ötesinde kararı alınan bütün yaptırımlarına AB'yi, en başta da Almanya ve Fransa'yı razı etti.

En büyük desteğini İngiltere'den alan Amerikan emperyalizmi NATO'yu ölüm döşeğinden kaldırarak yeniden güçlendirmek; NATO çerçevesinde safları sıklaştırmak için Doğu Avrupa cephesini güçlendirmeye çalıştı.

Rusya, Ukrayna'nın NATO üyesi olmasını kendi varlığı açısından bir kırmızı çizgi olarak görüyor. 1997'de varılan anlaşmaya göre "doğuya genişleme olmaması" gerektiği halde NATO'nun genişlediğini, şimdi de Ukrayna'nın üyeliğinin söz konusu olduğunu ve bunu kabul etmeyeceklerini açıkladı.

Göstermelik diplomasi çağrıları sonuç vermedi. ABD ve Rusya arasındaki bu "it dalaşı"; emperyalistler arası çelişki, çatışma ve savaşı kaçınılmaz kılan boyutlara vardı. Savaşı başlatan taraf dünya kamuoyu önünde mahkum edilecekti. Ancak, savaş Rusya tarafından ABD ve NATO'nun hiç beklemediği bir vesile ile başladı. Söz konusu "halk cumhuriyet" temsilcilerinin 22 Şubat'ta Rusya Federasyonu ile yaptıkları anlaşma sonucu Rus ordusu Donbass'a girdi. Görünüşteki amaç bu iki özerk bölgeyi Ukrayna'ya karşı korumaktı.

BU SAVAŞIN ARKA PLANINDA NE VAR?
1-Rusya, sadece bu iki özerk bölgeyi değil, Rusların çoğunlukta olduğu bütün Donbass'ı işgal etmek için harekete geçti.

2-Rusya, kendi istediği bir Ukrayna yönetimini kurmak için bütün Ukrayna'yı işgale girişti.

3-Rusya, Ukrayna'nın Karadeniz ile bağlantısını koparmak, Ukrayna'yı bir kara ülkesi yapmak için Odessa-Donbass arasındaki kıyı şeridini işgale girişti.

4-Savaş devam ediyor, karşılıklı görüşme istekleri dile getiriliyor. Ancak, Rusya Ukrayna'yı işgal ederse bu kalıcı olamaz. NATO'ya girmeyen, her iki jeopolitik taraf arasında tarafsız kalan, yani tampon olan ve Karadeniz kıyılarını ve Donbass'ı Rusya'ya veren bir Ukrayna, Rusya'nın istediği bir Ukrayna olacaktır.

5-ABD savaşa bizzat katılmayacağını "Ukrayna'ya asker göndermeyeceğim" diye defalarca açıkladı. Böylece bu ülkeyi Rus emperyalizminin önüne attı.

6-ABD ve İngiltere Rusya'yı durdurmak için en etkili yaptırımları devreye sokacaklarını açıkladı.

7-Ancak, bunca savaş kışkırtmasının karşılığının bu olmayacağını dile getiren Ukrayna, bu savaşta yalnız bırakıldığını, Batı'nın Ukrayna için savaşmaya niyetinin olmadığını defalarca söyledi. (Kabul etmek gerekir ki, Ukrayna bu savaşta beklenmedik bir direniş göstermektedir).

8- Bu savaş Doğu Avrupa cephesinde Ukrayna'yı, her iki jeopolitik doktrin (ABD-Rusya) arasında her iki tarafın sorunu olan bir cephe ülkesi durumuna getirdi.

9-Bu savaş kısa zamanda sonuçlansa da savaşa neden olan sorun; ABD ve Rusya arasındaki rekabet ortadan kalkmış olmayacaktır. Şüphesiz, ABD bu savaş kışkırtıcılığıyla Rusya'yı askeri gücünün bir kısmını bu bölgede konuşlandırmaya zorlamış olabilir. Ancak, aynı sorun kendisi için de geçerlidir; ABD de Pasifik bölgesine kaydıracağı askeri gücünün bir kısmını burada konuşlandırmak zorunda kalacaktır. ABD'nin hesabına göre bu cephenin tutulmasında NATO ve AB görev almalıdır. Ancak, ne bölgesel NATO güçleri ne de AB, böyle bir sorumluluğu üstlenmeye, ABD'nin çıkarlarını savunmaya niyetlidirler. En basiti, Rusya ile ticareti ve sermaye ilişkisi kesilen, ihtiyacı olan enerjiyi Rusya'dan alamayan AB, Rus gazına oldukça bağımlı olan Almanya, Amerikan dayatmasına ne kadar dayanabilir?

10-Bu savaş etkisini başka bölgelerde de gösterecektir. Karadeniz, Türkiye, Kafkaslar, Orta Asya topun ağzında olan bölge ve ülkelerdir. Varsayalım ki, bu savaşta Rusya güçlü çıktı. Bu durumda Sovyetler Birliği'ni oluşturmuş olan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerini, "Ukrayna'nın başına gelen sizlerin de başına gelir" diye tehdit edecek, "Batı'yla benim çıkarlarıma ters düşen ilişkilere giremezsiniz" diyecektir. Ukrayna'nın Karadeniz'le ilişkisini kesmesi durumunda "Karadeniz benden sorulur" diyecek; NATO'yu bu denizden uzak tutmaya çalışacaktır.  Bunun için Montrö Boğazlar Anlaşması'ndan dolayı Türkiye ile iyi geçinmeye, onun çıkarlarına da dikkat etmeye çalışacaktır.

11-Bu savaş, Donbass'da her iki "halk cumhuriyeti"nin haklı davasına son vermiştir. Rus emperyalizmini "Bizi koruyun" diye davet edenler, Rusya'nın çıkarlarını sahiplenmişlerdir. Başka yapabilecekleri bir şey de yoktu. Rusya Donesk ve Luhansk'ın bağımsızlığını tanıdı, ertesi gün de işgal etti. Böylece bu iki özerk yapının siyasi statüsü de bir günde değişti.

12-Bu savaşta Rusya'nın yenilmesi -Afganistan'dan çıkmak zorunda olduğu gibi Ukrayna'dan çıkmak zorunda kalması, söz konusu yaptırımların sonucu olarak ekonomik bakımdan köşeye sıkıştırılması- nasıl ki, Putin'in ifadesiyle Sovyetler Birliği'nin dağılması 20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketlerinde birisiyse, bu yenilgi de Rus emperyalizmi ve jeopolitiği bakımından 21. yüzyılın en büyük "jeopolitik felaketi" olur.
Bu durumda Ukrayna NATO ve AB üyesi olur; Rusya'nın Donbass ve Karadeniz kıyılarını ele geçirmesi hayal olur, hatta Kırım bile elden gidebilir. Kafkasya ve Orta Asya'da Amerikan emperyalizmi Rusya'yı parçalamak, ufaltmak, Z. Brzezinski'nin Avrasya doktrinine göre birkaç devlete bölerek küçültmek anlayışının yolu açılmış olur. Bu durum tabii ki, Türk burjuvazisinin de işine gelir.

13-Türkiye şimdiye kadar açıklamalarında her ne kadar "Her iki tarafı da kaybetmek istemiyoruz, ama bu işgali, savaşı kabul edemeyiz" dese de Ukrayna tarafına meyilli olduğu açık. Şimdiye kadar pek gündeme gelmedi, ama savaşın devam etmesi durumda Montrö kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir. ABD Karadeniz'e istediği savaş gemileriyle girmek ve istediği kadar orada kalabilmek için Türkiye'yi Sovyetler Birliği döneminden bu yana sürekli baskı altına almıştır. Bu baskılama Gürcistan savaşı döneminde olduğu gibi şimdi de gündeme getirilmektedir. Ukrayna daha da ileri giderek Boğazların kapatılmasını talep etmiştir. Rusya ise Montrö Anlaşması'na aynen uyulmasından yanadır. Türkiye'nin bu savaşta esas taraf belirlemesini Montrö Anlaşması'nı nasıl uygulayacağında göreceğiz. 

14-Bu savaş Türkiye'yi Suriye merkezli Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Libya, Kafkasya ve Orta Asya'da hangi tarafta durduğuna bağlı olarak etkileyecektir. Montrö Anlaşması'na göre hareket eden bir Türkiye söz konusu bu bölgelerde Rusya ile pek fazla sıkıntı yaşamaz. Tersi durumda Türkiye'ye nefes aldırmamaya çalışan Rusya, "Bu savaşta yenilsem de, yenilmesem de yanımda olan bir Türkiye istiyorum" diyor.

15-Bu savaş gerici bir savaştır; haksız bir savaştır; bir emperyalist, işgalci savaştır. Bu savaşın bir tarafında Ukrayna'nın olması; Rus emperyalizminin işgaline karşı kendini savunması sorunun özünde bir şey değiştirmiyor. Çünkü bu savaş Rusya ile ABD/NATO arasında bir savaştır. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı savaşmaktadır. Bu gerçeklikten dolayı bu savaşa karşı mücadele edilmelidir.

Rus halkı, Putin'e, Rus istilacılığına "Bu savaş bizim savaşımız değildir" diye cevap verdi. Bu savaş dünya işçi sınıfının, emekçilerinin, ezilen ulusların ve halkların savaşı değildir ve olamaz da. Bu anlamda her alanda bu savaşa karşı sesimizi yükseltmemiz gerekir. Bu, enternasyonal bir sorumluluktur. Bu nedenle işçiler, emekçiler, ezilenler, "Rusya'nın emperyalist işgale son vermesi, dünyanın dört bir yanındaki NATO üstlerinin kapatılması, askerlerin geri çekilmesi, NATO'nun dağıtılması, Rojava ve Suriye'deki Türk, ABD ve Rusya işgalinin derhal son bulması" için savaşa karşı sesini yükseltmelidir.