30 Ekim 2024 Çarşamba

Hırvatistan Kızıl Eylem: Kürtaj ücretsiz ve erişilebilir olmalı

Hırvatistan Kızıl Eylem, kürtaj yasasına dair değerlendirmesinde, "Hırvatistan?daki tüm "kadın hakları" mücadelesinin manzarası, kürtaj sorunuyla ilgili, kadının bugünkü toplumdaki yeriyle ilgili ve var oldukları toplumun kendisiyle ilgili tamamen bir yanlış anlaşılmanın olduğunu göstermektedir. Muhafazakarlarla kürtajın ahlaki olup olmadığını tartışmak, hamileliğin sadece fiziksel bir mesele olduğunu ve herkesin kendi bedeni üzerinde tasarruf hakkı bulunduğunu kanıtlamak veya 'seçme' hakkını savunmak çok kaygan zeminleri olan argümanlardır" dedi.
Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar, kürtaj hakkı için mücadele ediyor. Kürtaj birçok ülkede yasal olsa da çeşitli sınırlamalar içeriyor. Bu ülkelerden birisi de Hırvatistan. Yeni yasa tartışmalarının olduğu bu günlerde Hırvatistan Kızıl Eylem, konuya dair kapsamlı bir değerlendirme yazısı yayımladı.
 
Ivana Benario'nun ETHA için çevirdiği yazının tamamı şöyle:
 
"Hırvatistan’da kürtaj 1952'de yasallaştı ve mevcut yasa 1978'de kabul edildi. İstemli kürtaj hamileliğin ilk 10 haftasında yasalken, sonrasında ise sadece fetüsün veya hamile kadının sağlığını tehdit eden bir durum varsa bu mümkün.
 
İstemli kürtaj ücretli ve fiyatı 900 HRK'den 3000 HRK'ye kadar (120-400 Euro) hastaneden hastaneye değişmekte. Zagreb'deki fiyat ise 1800 HRK civarında (250 Euro). Hırvatistan'da asgari ücret 400 Euro'nun biraz altında. Kürtaj yasal olarak ancak özel olarak yetkilendirilmiş hastanelerde yapılabilmekte.
 
Hırvatistan'da kürtaj oranı Avrupa'nın geri kalanına göre oldukça düşük. İstatistiklere göre istemli kürtaj en çok 20-35 yaş aralığındaki kadınlar tarafından yaptırılıyor. Hamileliğini sonlandıran kadınlar sıklıkla evlenmemiş, işsiz veya en azından bir çocuğu olanlar. Bu, en yaygın sebebin ekonomik ve sosyal sebepler olduğunu kanıtlıyor.
 
Hırvatistan'daki resmi kürtaj sayısı yıldan yıla düşmeye devam ediyor. Doğum kontrolü kullanımı çok düşük olduğu için bu trendin sebebinin özel kliniklerde gerçekleştirilen yasadışı kürtajlar olduğu varsayılabilir. Öte yandan, Hırvatistan'daki doktorlar artan oranda "vicdani ret" kararlarını kullanıyorlar, yani inanç ve ahlaki görüşleri nedeniyle kürtaj yapmayı reddediyorlar. Kürtaj yapmaya yetkili ama hiçbir jinekoloğun bunu yapmak istemediği hastaneler de var. Bu hastanelerdeki doktorlar genellikle hastalarını özel kliniklere yönlendirerek ya kendileri ya da arkadaşlarının kürtajı gerçekleştirmelerini sağlıyor. Tabi bunu iki katı fiyata yapıyorlar. Bu pahalı, yasadışı ve kayıtsız kürtajların sayısının kayıtlı olanlara yakın, hatta biraz üzerinde bir sayıda olduğu düşünülüyor.
 
"Yaşamı destekleme" girişimleri, 1991'den beri kürtaj kanununu değiştirip kürtajı yasaklatmaya çalışıyor. Ama Anayasa Mahkemesi akıllıca tartışmayı daha geçen yıl başlattı, konu hakkında toplumda çoktan oluşmuş bir genel histeri halinin olduğu bir zamanda. Mevcut yasa "yasal olarak eskimiş" olduğu için yeni kürtaj yasasının gelecek yıl yapılmak zorunda olduğuna karar verildi.
 
Şu ana kadar hiçbir hükümetin "kürtaj kanunu sorununu" çözmemesinin sebebi, konu hakkında bir tarafı seçmenin getireceği risklerin farkında olmaları gerçeğinde yatıyor. Muhafazakarlar yaşamı destekleme tarafını seçmeliydiler, ama bu onların ılımlı veya dindar olmayan seçmenlerinde öfkeye neden olabilirdi. Ayrıca yasadışı kürtajın kadınların sağlığı üzerinde yarattığı tehlikenin de farkındalardı ve bunun sonuçlarından korkuyorlardı. Liberaller ise seçme özgürlüğünü savunan aktivistleri tam anlamıyla desteklemediler; çünkü çok güçlü Hırvat kilisesiyle ters düşmek istemiyorlardı. Dahası, liberaller için kürtaj kanununun modernleştirilmesi konusunu gündeme getirmek riskliydi. Çünkü yaşamı destekleme seçeneğinin kazandığı durumda yasal ama sıklıkla ulaşılamayan mevcut kürtaj uygulamasının daha da kötüleşme ihtimali vardı.
 
Kürtaj meselesi Hırvatistan'da hala hassas bir konu ve kürtaj yaptıran kadınlar hala aşağılanmakta. Son birkaç yılda işler daha da kötüye gitti. 2013'de muhafazakar, dinci ve homofobik "U ime obitelji" (Aile Adına) adında bir dernek ortaya çıktı. Sağ partilerin ve kilisenin de desteğini alarak evliliği anayasal biçimde sadece bir kadınla erkek arasında olabilecek bir birleşme olarak tanımlamak için referandum düzenlenmesi kampanyasına girişti. Referandumu kazandıktan sonra (ki seçmenlerin sadece yüzde 38’i, yani üçte ikisi yeni yasa lehine oy vermiş olmasına rağmen), daha da agresif adımlar atmaya başladılar.
 
2016’da aynı dernek Zagreb’de kürtajın yasaklanması için barışçıl bir protesto gösterisi düzenledi, bunu geçen yıl da pek çok şehirde tekrarladılar. Ayrıca, 2016’da içinde esas olarak yaşlı kadınlar ve rahibelerin yer aldığı "Yaşam için 40 Gün" isimli bir inisiyatif başlattılar. Bu kadınlar, kürtaj işlemi için yetkili hastanelerin önlerine giderek dua etmekte ve kürtaj için gelen kadınları yaşam yanlısı ve dini pankart ve propagandalarla karşılamaktalar. Kürtajların tam olarak hangi saate ayarlandığını önceden biliyorlar, böylece "doğru" hastayı tam isabetle bulup saldırabiliyorlar, ki bu bir şekilde gizli bilgilere erişimleri olduğu anlamına geliyor.
 
"U ime obitelji" derneğinin lideri, klinik deneme çalışmaları ve gözlemleme hizmeti veren özel bir şirketin sahibi. Daha sıkı kürtaj kanunundan mali olarak karlı çıkacak bir doktor. "U ime obitelji" ile birlikte sıklıkla yüksek dini ve neoliberal ideolojik bağlılıkları olan, ABD’den yüksek eğitim alarak geri dönenlerin kurduğu koca bir neo-muhafazakar dernekleri ağı var. Medyada bir hayli göz önündeler ve sıkı bir şekilde kürtaja karşılar.
 
Hırvat kamuoyunun halen büyük çoğunluğu yasal ve izinli kürtajı destekliyorsa da neo-muhafazakarlar halk içinde bir sempati kazanmayı başardı. Ancak öte yandan kürtaj hakkını da radikal şekilde savunacak hiçbir yüksek ses yok.
 
Parlamento partilerinin çoğu kadınların kürtaj hakkını destekliyor, ama iktidar partisinin (muhafazakarlar) hamile kadınlar için kürtaja, ancak öncesinde ve sonrasında yapılacak zorunlu danışma ile izin verecek bir yasa teklifi sunması bekleniyor.
 
Hırvatistan’da kadın örgütleri genellikle STK’lardan oluşur. Bunlardan bazıları kürtajın yasal, ücretsiz ve ulaşılabilir olmasını talep ederken üstesinden gelemedikleri bazı problemlerden kaynaklı kamuoyunda ciddi bir etki yaratmayı başaramamış durumdalar.
 
İlk problem kadın gruplarıyla sıradan insanlar arasındaki mesafe; daha az eğitimli kadınlar, yoksul işçi kadınlar, kırsal kesimden veya muhafazakar çevrelerden veya dindar-geleneksel topluluklardan kadınlarla aralarındaki mesafe. Kadın gruplarının neredeyse tamamı akademik bir derecesi olan, kadın hakları için "savaşmayı" kariyer inşaları için kullanan kadınlardan oluşmakta. Kendilerinden farklı pozisyondaki kadınlar sorunlarını anlama ve görme yetisinden yoksunlar çoğunlukla. Bu da doğal olarak sıradan kadınların bu kadın gruplarını nadiren kendilerine yardım edebilecek veya parlamento partilerinden daha dost canlısı olabilecek kimseler olarak görmelerine neden oluyor.
 
İkinci problem, neo-muhafazakar grupları küçümseyici ve azımsayıcı tavırlardır, ki bu onlara karşı yetersiz argümanlar geliştirilmesine yol açıyor. Bu problem, aynı zamanda ilkiyle de bağlantılı, çünkü muhafazakar gruplar daha geniş katmandan kadınlara ulaşmanın yollarını buluyorlar, daha zor durumdaki kadınları, muhafazakar, dindar ve geleneksel kadınları hesaba katıyorlar. Kadın grupları muhafazakarların halktan sempati kazanmasını sağlayan argümanlarına meşru yanıtlar vermeye çalışmıyorlar, örneğin kürtajın cinayet olarak tanımlanmasına karşı ciddi bir tartışma geliştirmiyorlar. Kadın grupları naif bir biçimde kendi tıbbi uzman görüşlerinin kürtajın bir cinayet olmadığını belirtmesini yeterli bir kanıt olarak kabul edip tartışmaya girişiyorlar. Tabi ki, bu, "vicdani ret" kullanan ama kürtajı savunan doktorların olduğu bir yerde berbat bir argüman. Savaşı daha baştan kaybettiler. Yerine, kadınların bu konuda kötü sosyo-ekonomik koşullarının önemini vurgulamalıydılar, sistemin sorumluluğunu öne çıkarmalıydılar. Eğer kürtaj bir cinayetse, bu yüzden kadınları suçlayamayız, kadınları kürtajı "seçme" pozisyonuna koyan sistemin ta kendisi.
 
Üçüncü problem, "seçme özgürlüğü hakkına" dayanıyor. Bu tip bir argüman kürtaj kararının tüm ağırlığını hamile kadının üzerine yıkarak, kürtajın sağlıklı veya kadın sağlığı için iyi bir şey olduğunu varsaymaktadır. Diğer yandan, bu, kürtaj muhaliflerine bu hakkı kullanan kadınları ahlaksız ilan etme imkanı vermekte, çünkü hamileliği sonlandırmayı kendileri tercih etmiş oluyorlar, çünkü bu karar sadece onların bir seçimi oluyor. Dahası, kadın grupları sıklıkla anne olmak istemeyen kadınlar hakkında konuşurken örneğin yoksul maddi koşullar veya duygusal olarak kendini güvende hissetmediği bir partnerle olan ilişki yüzünden, anne olmak isteyen ama sistem veya erkekler tarafından ikincil plana itildikleri için buna imkanları yetmeyen kadınlarla ilgili nadiren ağzını açmaktadır. Mevcut Hırvatistan demografik yapısında, nüfusun ölüm oranı doğum oranından yüksek ve dış göç son derece yüksektir. Kadın gruplarının böyle bir politika izlemesi başarısızlığa mahkumdur.
 
Dördüncü problem, mevcut sisteme olan inanç, parlamenter çözümlere ve devlete olan güvendir. Sadece yasal kürtaj düzenlemeleri için söz söylemek, kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı sadece yasal cezai düzenlemeler talep etmek kadın gruplarının sorunun nedenlerini çözmedeki aklının yetersizliğini ve sadece sonuçları hafifletme veya sınırlamaya odaklandıklarını göstermektedir.
 
Hırvatistan’daki tüm "kadın hakları" mücadelesinin manzarası, kürtaj sorunuyla ilgili, kadının bugünkü toplumdaki yeriyle ilgili ve var oldukları toplumun kendisiyle ilgili tamamen bir yanlış anlaşılmanın olduğunu göstermektedir. Muhafazakarlarla kürtajın ahlaki olup olmadığını tartışmak, hamileliğin sadece fiziksel bir mesele olduğunu ve herkesin kendi bedeni üzerinde tasarruf hakkı bulunduğunu kanıtlamak veya "seçme" hakkını savunmak çok kaygan zeminleri olan argümanlardır.
 
Kürtaj ne iyidir ne de yaşanmak istenen bir deneyimdir, oldukça zordur ve kişisel kararla derinden ilişkilidir. Toplum açısından, özellikle kadınlar açısından, kürtaj oranını minimuma indirmek aslında ideal olandır. Kimse kürtaj olmayı istemez ve kimse kürtaj olmayı planlayarak hamile kalmaz.
 
Kapitalist ve patriyarkal devletin getireceği düzenlemeler kadınların yaşamını kolaylaştıramaz.
 
Kürtajın yasaklanması en kötü senaryodur, kadınlara yönelik baskı hamleleri kadınların durumunu ayrıca kötüleştirecektir. Yeni yasa kürtaja izin verecek olursa bu kadınlar için büyük bir zafer olacaktır ama bu kadınların diğer meselelerdeki ciddi durumlarını maskeleyecektir bir yandan. Ayrıca, izin verilse dahi, şu andan daha pahalı ve ulaşılması daha zor olacağı kesindir.
 
Ne muhafazakar yasak ne de liberal müsaade. Diğer sağlık hizmetleriyle birlikte ücretsiz ve erişilebilir kürtaj, ücretsiz doğum kontrolü ve cinsel eğitimin dahil edildiği ücretsiz eğitim bu kapitalist devletin halka vermesi gereken asgari şeylerdir."