23 Aralık 2024 Pazartesi

Gülüm: İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek şiddeti ve cinayeti seyretmektir

HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, devletin İstanbul Sözleşmesi'ndeki taahhütleri yerine getirmediğini söyledi. "AKP taahhütleriyle, pratikleri arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak ve kadınların yalnızca ailenin içinde görünür olduğu bir siyasetin kurumlaşmasını istiyor" diyen Gülüm, "Bu sözleşmenin feshedilmesi kadınların yaşam hakkının bizzat devlet eliyle tehlikeye atılmasıdır, 'kadın cinayetlerine seyirci kalacağız' demektir" yorumunu yaptı.

Tam adı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, yani İstanbul'da 11 Mayıs'ta imzaya açıldı, Türkiye'nin de ilk imzacıları arasında yer almasıyla da 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. 

Sözleşmede kadına karşı şiddet, ev içi şiddet, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete ilişkin en kapsamlı tanımlamalar yapılıyor; cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli tüm ayrımcılık biçimlerine karşı mücadele edilmesi, erkek şiddetinin önlenmesi, şiddete karşı tedbir alınması konusunda taraf devletlere çeşitli yükümlülükler getiriyor.

Kadına yönelik şiddete karşı yürütülen mücadele, cinayetlerin, şiddetin, taciz ve tecavüz saldırılarını daha görünür kılmış, erkekleri kollayan tüm yargı sürecine kadınların tepkisi yükselmiş, hatta gösterilen kadın dayanışmasıyla tersine çevrilmişti. Kadın örgütleri, özellikle toplumsal cinsiyet ayrımcılığında ve şiddet konularında AKP'ye bu sözleşmeyi sıklıkla hatırlatıyor. 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan "Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur" dedi. 

'İKTİDAR YANLISI MEDYA YALAN VE NEFRET SİYASETİYLE KAMPANYA YÜRÜTÜYOR'
Peki bu sözleşme neden hedef, imzanın çekilmesi ne anlama geliyor?

HDP Milletvekili Züleyha Gülüm öncelikle, hem resmi açıklamaların hem de iktidara yakın basın yayın organlarının uzun süredir sözleşmeyle ilgili yalan ve nefret siyasetiyle karşı kampanya yürüttüğünü hatırlatıyor. Sözleşmeden çıkılmasının, kadınların yaşam hakkının bizzat devlet eliyle tehlikeye atılması anlamına geleceğini söyleyen Züleyha Gülüm, ETHA'nın sorularını yanıtladı. 

Sözleşmeye karşı kampanya yürütülmesini, "AKP'nin kadın düşmanı politikalarının bir parçasıdır" sözleriyle değerlendiren Gülüm şöyle konuştu: 

"Gerek resmi açıklamalarla gerekse iktidara yakın basın yayın organları aracılığıyla uzun bir süredir sözleşmenin içi boşaltılıyor, yalan ve nefret siyasetiyle, karşı kampanyalar yürütülüyor. Kadın hareketinin en önemli kazanımı olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, bir kez daha hedef haline getiriliyor.

"Kadınlar, LGBTİ+ ve kız çocuklar için hayati önemi bulunan İstanbul Sözleşmesinin hedef alınması AKP’nin kadın düşmanı politikalarının bir parçasıdır. Kadın erkek eşitliğini her fırsatta kabul etmediğini söyleyen, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına adeta savaş açan, kadını sadece aile üzerinden tanımlayarak geleneksel rollere hapseden resmi söylemin ve kadınlara yönelik saldırıların devamıdır. Zira kadınlar sistematik bir saldırı altındadır. Salgın bahane edilerek 6284 sayılı Kanun kapsamındaki koruma hükümlerinin sınırlandırılması, yetersiz olan sığınaklara kabulün zorlaştırılması, ayrımcı ve örtülü af düzenlemesiyle şiddet faillerin salıverilmesi, kayyımlar eliyle kadınların şiddet karşısında destek alabilecekleri mekanizmaların ortadan kaldırılması, kadın derneklerin basılması, kadın aktivistlerin gözaltına alınması ve saymakla bitiremeyeceğimiz uygulamalar bunu açıkça gösteriyor.

"Öte yandan varlığını ancak şiddet ve baskıyla koruyabilen bir iktidardan bahsediyoruz. Dolayısıyla kadın ve halk düşmanı politikaların istikrarına şaşırmamak gerekir. İktidarını kaybetme korkusu, kadın düşmanı politikalarda işkenceyi meşrulaştıracak bir aşamaya ulaştı."

AKP'nin kadınları "makbul kadın" haline getirerek dört duvar arasına sıkıştırmayı öngören bir toplumsal yapı oluşturmak istediğine dikkat çeken Gülüm, sözleşmeden çekilmenin erkek şiddetini teşvik edecek uygulamalara her gün yenilerinin eklenmesi sonucunu getireceğine dikkat çekti. Gülüm, "Uzun zamandır kadın hareketleri, feministler, kadın aktivistler, kadınları şiddetten koruyan 6284 sayılı yasa, İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulara yönelik saldırılarla ilgili endişe ve taleplerini dile getirmekte. Özellikle son yıllarda kadın kazanımlarının tırpanlanması, yasal kazanımların geri çekilmesi veya yasal hakların fiili engellemeleri üzerine kurulu bir siyaset izlenmektedir."

'SÖZLEŞME MADDELERİYLE PRATİKLERİ UYUŞMADI'
2018'deki ilk izleme sürecinde hazırlanan değerlendirme raporunda, "Türkiye'nin kadın-erkek eşitliğini esas almadığını ve şiddeti önleme amacına ters düştüğü" vurgusu yapıldığını hatırlatan Gülüm, "Türkiye, Ekim 2018’de İstanbul Sözleşmesi’nin izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu’nun (GREVIO) değerlendirme raporu ile birlikte ilk izleme sürecini tamamladı. Fakat devlet, izleme süreci boyunca heyetin sorularına yanıt vermeyen ve temel konulara odaklanmayan raporlar sundu. Değerlendirme raporu yayınlandıktan sonra da yalnızca raporu eleştiren, savunmacı bir yanıt verdi. GREVIO’nun değerlendirme raporunda; Türkiye’nin genel politikalarında kadın erkek eşitliğinin esas alınmadığı, şiddeti önleme amacına ters düştüğü vurgulanmış, aile ve toplumdaki cinsiyetçi rol ve sorumlulukların bir uzantısı olarak kadının anne ve bakım emeği sağlayıcı geleneksel rollere hapseden politikalar eleştirilmiştir. Bu bakımdan, AKP bir yandan taahhütleriyle pratikleri arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak ve kadınların yalnızca ailenin içinde görünür olduğu bir siyasetin kurumlaşmasını istiyor."

'SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEK, CİNAYETLERE SEYİRCİ KALACAĞIZ DEMEKTİR'
İstanbul Sözleşmesi'nin; kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bununla mücadele edilmesi için yöntemleri belirleyen en kapsamlı ve en güncel uluslararası sözleşme olduğunu hatırlatan Gülüm, Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesinin, kadınların yaşam hakkının bizzat devlet eliyle tehlikeye atılması anlamına geleceğine vurgu yaptı. 

Gülüm şunları şöyledi: "Giderek muhafazakarlaşan dünyada artan erkek şiddetine karşı kadınları koruyan ve hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk belgedir. Kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsayan ve her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alan; eşitlik perspektifinden hareketle ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir sözleşmedir. Kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik erkek şiddetinin vahim boyutta olduğu, kadınlara yeterli koruma ve desteğin sağlanmadığı, kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği Türkiye’de, bu sözleşmenin feshedilmesi kadınların yaşam hakkının bizzat devlet eliyle tehlikeye atılmasıdır. Kadınları bütünüyle savunmasız kadın cinayetlerine seyirci kalacağız demektir."

'MAKBUL KADIN OLMADIK, OLMAYACAĞIZ'
HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, kadınların her yerde kazanılmış haklarına sahip çıkacağını söyledi. "Patriyarkanın makbul kadınları olmadık, olmayacağız" diyen Gülüm, "Erkek egemenliğine, kadını yalnızca aile içinde makbul gören siyasete, eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı kadınlar olarak ortak sözümüzü kurmak, kadın dayanışmasını ve kadın özgürlük mücadelesini büyütmekten başka çaremiz yok. İktidar tarafından çizilecek çerçeveye sığmayacak, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Sokaklarda, meydanlarda, Meclis’te, her yerde ve her alanda kazanılmış haklarımıza sahip çıkacağız. Bize dayatılmak istenen yaşama karşı el ele mücadelemizi yükselteceğiz" diye konuştu.