28 Mart 2024 Perşembe

Figen Yüksekdağ yazdı | Zulmün barajını kadınlar aşacak

Birçok haliyle bu seçim kadıların seçimi olacak. Yaşamı ve özgürlüğü bıçak sırtından çekip alacak olan, zulmün barajını yıkacak olan kadınlardır çünkü. Ve bu seçimde kadınların birçok güzel halini göreceğiz yine: Sandık başında emek ve adalet, sokakta- kortej başında coşku ve cesaret, halay başında al mendil ve hareket?

Ekrandan beş-on saniyelik bir haber geçti. Karnında 8 aylık bebeğiyle, cani eşi tarafından onlarca kez bıçaklanarak öldürülen ve “kuveze alınan bebeği yaşam mücadelesi veren” bir kadının haberi. Hâkim siyasetçilerin seçim nutukları arasında sıkıştırılmış bu haber, düzenin acımasız bir özeti gibi. Erkek siyaset konuşur, kadınlar ölür… Yine bir seçim arifesinde, kadınlar saniyelik haber bile olmadan ölürken, hunharca şiddetin hedefi haline gelirken, bütün sözler hükmünü yitiriyor. Bir ülkede kadınların ve işçilerin ölüm-cinayet bilançoları heyula gibi toplumun üzerine çökmüşse söylenecek çok söz kalmamıştır zaten. Düzen, yaşamı üreten iki temel gücü, kadınlar ve işçileri, canı çekilmiş öbeklere dönüştürmek için çarkını çevirirken, çıplak iki gerçek kalıyor geriye… Ölüm ve yaşam… İkisi de an meselesi. Öyle bir uzun ki bu, her an ölebilir ve sessizce, habersizce herhangi bilançodan birine girebilirsin. Ama aynı zamanda kendi varlık iradeni eline alıp, yeniden doğabilir ve yeni bir yaşam alanı da kazanabilirsin. Başta kadınlar olmak üzere, toplumun üreten ama ezilen çoğunluğu için anın bu kadar hayati olduğu bir zemindeyiz. Seçimler işte böyle bir zeminle örtüştü.
 
Bu nedenle toplumda haksızlık ve çelişkileri en keskin yaşayan çoğunluk için seçimler, sadece cumhurbaşkanı ve milletvekili seçmek için sandığa gitmekten ibaret değil. Hele kadınlar için hiç değil. Daha çok kendi kaderini belirleme mücadelesinde bir kavşak ya da zulüm ve ölüm düzeninin karşısında direniş ve hayat hakkını kazanmak… Kadınlar için zaten her zaman zor ve adaletsiz olan bir hayat bile canavarın ağzında. O canavarla yüzleşmeden hayat hakkı da kadını kadın, insanı insan yapan hiçbir hak da kazanılmıyor. Haliyle her politik süreci de yaşamsal hak ve özgürlük mücadelesinin, canavarlaşan iktidar zulmüne karşı direnişin aşamasına dönüşüyor. Bugün kadına, Kürde, Alevi’ye, işçiye, gence, kendi tarafından olmayan herkese düşman bu zulüm iktidarını aşmaktır asıl mesele. İktidarın haksızlık, zorbalık, saldırganlık politikalarının en keskinleştiği ve kesiştiği noktalar, bu politikaların da incelerek kopacağı yerlerdir. Kadına karşı şiddet, topluma karşı savaş, adaletsizlik ve sömürü siyaseti en yoğunlaştığı andan ve inceldiği yerden kopacak. Bu kopuşla birlikte, toplumun yarısını oluşturan kadınların ve tüm ezilenlerin kendini onarma ve yeniden üretme olanağı doğar. Olanağı etkin kazanımlara dönüştürmek için seçim suretinden karşımıza çıkan eşiğin atlanması gerekir.
 
Bizlerin kadınların durduğu yerden eşik atlamak kolay değil. Ama kazanmak eskisinden daha mümkün. Erk siyasetin kadınları kolundan tutup, kazanılmış bütün haklarından geriye, karanlığa sürüklemeye çalıştığı koşullarda hem mümkün hem zorunlu demek daha doğru olur. Bir eşik atlanacaksa bugün atlanacak, zulmün, şiddetin iktidarı aşılacaksa bugün aşılacak. Çünkü kadınların kurtuluşu yarına erteleme şansı yok. Toplumsal yaşamın ve politik mücadelenin her etabında kendi kurtuluşu ve hakları için öne çıkmak zorunda. 2018 seçiminde öne çıkan kadınlar hak, özgürlük, kurtuluş arayışındaki bütün toplumsal güçlerin önünde kazanma ufku ve cesaretin işaret fişeğidir aynı zamanda. 
 
Halkların, sıkıştırıldığı mengeneden bir çıkış olmadığını düşünme durumu değişti çoktan. Kadınların zulüm ve şiddetin en koyu anlarında vazgeçmedikleri mücadele, bugün yaşanan değişim durumunun da öncüsüdür. Değişim eşiğine gelmiş milyonların haksızlığın, zulmün, ölümün, sömürünün katmerlisini yaşayan kadınların ufuk ve cesaretine ihtiyacı var. “Kadınlarla değişir” diyenler çok doğru söylüyor. Bir özne olarak kendinde değişim iradesini gören ve sergileyen kadın toplumu ve yaşamı değiştirecek en gerçek, sağlam güçtür çünkü. 
 
Bugün bir kez daha bu tarihsel gerçek rolünü oynayacak. Toplumun ileri ve geri arasında sıkıştığı darboğazdan çıkışın itici gücü kadınlar olacak. Bu gücün gelişme ve değişime ileriye çekeceğine inanmak için de çok nedenimiz var. Seçim zemininde gelişmekte olan kadın özgürlük mücadelesi, böyle tarihsel, yaşamsal bir misyonu omuzlamış bulunuyor. Adalet terazisinin haklılar ve malumlar aleyhine bu kadar bozulduğu, halkların ve kadınların önüne sıra sıra barajların, barikatların dizildiği bu kadar acımasız bir zamanda, kötüyü yıkacak, iyiyi kuracak olan bu misyondur. 
 
24 Haziran’a sayılı günler kala, karanlığın saraydaki efendisi ve muhafızları, onlara karşı bir başına dimdik ayakta duran HDP’yi sandıklara gömmekten, baraj altında boğmaktan söz ediyor. Elleri zulüm, dilleri yalan için çalışanlar, Demirtaş’a, halkın seçilmiş meşru temsilcilerine saldırı üstüne saldırı düzenliyor. Demek ki doğru yoldayız. Tüm meşakkatine, tehlikesine rağmen yine doğru yolda ısrar edenler belirleyecek sonucu. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın sıklıkla ifade ettiği gibi “bıçak sırtındayız”, yalan değil. Ama şimdi bütün saldırı ve riskleri boşa çıkarma azmini, her koşulda kazanma kararlılığını büyütmeliyiz. HDP’yle birlikte toplumun çoğunluğunun umudu, özlemleri ve geleceği de bıçak sırtında. Dahası HDP nezdinde kadın hak ve temsiliyetinin en ileri ve devrimci örneği bıçak sırtında. Örgütlü özgür kadın iradesi de baraj altında boğulmak, tasfiye edilmek isteniyor. Bu gerçekleri görüp de durmak olmaz; sadece HDP’ye, kadınlara, Kürtlere, halklara karşı büyük bir haksızlığın, ahlaksızlığın kulesi olarak dikilmiş o barajı yıkmadan tarih yazmak olmaz. 
 
Birçok haliyle bu seçim kadıların seçimi olacak. Yaşamı ve özgürlüğü bıçak sırtından çekip alacak olan, zulmün barajını yıkacak olan kadınlardır çünkü. Ve bu seçimde kadınların birçok güzel halini göreceğiz yine: Sandık başında emek ve adalet, sokakta- kortej başında coşku ve cesaret, halay başında al mendil ve hareket… Yaşamdan koparılan bütün kadınlar için inadına; “kadın yaşam özgürlük” diyerek menzile yürünecek. Kadın insanlığımızın adlarını, anılarını, acılarını sırtlanarak durmadan, yüksünmeden menzile varılacak. 16 yıl boyunca katledilen binlerce kadının hesabı zulmün barajı altında kalmasın diye. Cizre’de 7 yaşında Cemile’nin buzdolabında saklanan ölü ve narin bedeni unutulmasın diye… Taybet Ana’nın ahı yerde kalmasın diye… Karnında bebeğiyle iki canlı kadınlar erkeğin ve devletin kurbanı olmasın diye… Mutlaka kadınlar kazanacak.