21 Kasım 2024 Perşembe

Faşist şeflik rejimine ve yoksullaşmaya öfke büyüyor

31 Mart'ın da içinde olduğu "alametler", ekonomik krizin yaratacağı etkili bir sarsıntı ve işçilerin ezilenlerin öncü kesimlerinin sokak mücadelesi başta olmak üzere, değişik etkenlerin koşullamasıyla, faşist şef ve AKP'nin tahtının sallanmasının, Saray rejiminin özellikle büyük sanayi şehirlerindeki kitle desteğinde çok hızlı ve geniş bir çözülme yaratabileceğini gösteriyor.
Atılım gazetesinin 371. sayısındaki "Gündem" köşesinde; 31 Mart yerel seçimleri değerlendiriliyor.
 
Atılım Gazetesi'nin Gündem yazısı şöyle:
 
31 Mart yerel seçimleri geride kalırken, yarattığı siyasi ve toplumsal etkiler, değişik görünümlerle ortaya çıkmaya başladı. Bunun bazı bakımlardan, yerel seçimler için "abartılı" sayılabilecek biçimde maddileşmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü, nesnel durumun yanı sıra, faşist şefin, "belediye başkanı adaylarıma değil, bana oy vereceksiniz" tavrı ve "beka" etrafında saflaştırma kampanyası ile "kayyum" politikası, yerel seçimlerin kendi cürmünü dolaysızca aşan bir işleve mahkum etmişti.
 
Kuzey Kürdistan'da en açık tarzda görüldüğü gibi, seçim süreci, birleşik demokratik cephe için, fiili bir olağanüstü hal koşullarında cereyan etti. Yalana dayalı faşist psikolojik savaş sınırlarını zorlarken, dönem boyunca, medya tekelini elinde tutan, Saray propagandisti basın-yayın araçlarında HDP'ye mutlak bir sansür uygulandı. Burjuva cephede de CHP-İYİ Parti bloku, olağanüstü hal koşullarının ve Saray medyasının ambargosunun dışında kalamadı. Diğer şeyler bir yana, "terör örgütüyle işbirliği", "zillet ittifakı" söylemleri etrafında Saray merkezli faşist psikolojik savaş cenderesine alındı. Kılıçdaroğlu ve Akşener bizzat faşist şef Erdoğan tarafından hapisle tehdit edildi. Emekçi sol kitleler odakta olmak üzere, Erdoğan-Bahçeli blokunu desteklemeyen kitleler bir korku iklimine hapsedilmeye çalışıldı.  Denebilir ki, savaş suçlusu olan faşist Ağar-Çiller ikilisinden, hizbulkontraya ve zenginlerin-ezenlerin emrindeki din tüccarı değişik tarikatlara değin tüm silahlarını sahaya süren faşist şef, 31 Mart seçimlerini 12 Mart ve 12 Eylül cuntalarının faşist askeri şeflerini kıskandıracak avantajlarla düzenlendi.
 
Bütünde olmasa da büyük sanayi kentlerinde ve Kürdistan'da, faşist şeflik rejimine öfke ile "laiklere", "bölücülere", "Türkiye düşmanlarına", "politik İslamcı mevzileri geri almak isteyenlere" karşı Tayyip Erdoğan'ın ve onun merkezinde durduğu Saray rejiminin korunması isteği, kitlelerin ruh halinin belirleyici ögeleriydi. Diğer etken ve duygular bunların gölgesinde kaldı veya bunlara tabi oldu.
 
Bu koşullarda gerçekleşen 31 Mart yerel seçiminin iki sonucu, diğer bütün sonuçların merkezinde duruyor.
 
1- FAŞİST ŞEF VE AKP-MHP BLOKU KAYBETTİ
 
a) Bu özel muharebeyi faşist şef ile politik İslamcı ve ırkçı faşist blok kaybetmiştir. Kürdistan'da kayyum politikasının yenilgiye uğratılması, AKP ve MHP'nin Türkiye'nin belli başlı sanayi ve ticaret kentlerindeki belediye başkanlığı mevzilerinden atılması bunun en açık ifadesidir.
 
b) Yenilgi, seçim gecesinden başlayarak faşist şefte ve AKP'de moralsizlik, kaygı ve kontrolsüzlük biçiminde maddileşti. Saray medyasındaki değişik yazılarda dışa vuran suçlamalar, özünde "sonun başlangıcı mı?" sorusuna çıkan endişeler bunun bir başka görünümü oldu. Faşist şef ve partisi, burjuva muhalefet karşısında psikolojik üstünlüğünü kaybetti.
 
c) CHP'nin ve Akşener'in partisi İYİ Parti'nin bu konuda faşist şefe sunduğu desteğe rağmen, geniş seçmen kitlesinin faşist devlet terörü kampanyasına ve savaş politikalarına desteği artmıyor, tersine zayıflıyor. Faşist şeflik rejiminin "bölücülere", "teröristlere" karşı kazanılmış zaferler propagandası ve yeni zaferler vaadi, kitle desteğini artırmak şurada dursun, Haziran 2018 seçimlerindeki kitle desteğini korumaya bile yetmedi.
 
2- KUZEY KÜRDİSTAN'DA KAYYUM SALDIRISI YENİLGİYE UĞRATILDI
 
Faşist şefin, üç buçuk yıldır süren faşist sömürgeci saldırıların ve faşist militarist cenderenin kitleleri teslim olmaya ittiği hayalinin, kayyumların Sarayın desteğinde yaptıkları "büyük belediyecilik hizmetlerinin" etkisinin görüleceği, seçmenin belediyeleri HDP'ye teslim etmeyeceği beklenti ve propagandasının gülünçlüğü 31 Mart'ta bütün çıplaklığıyla açığa çıktı.
 
Halk, faşist şefin ve Süleyman Soylu adlı işkenceci kelle kulak avcısının, "seçerseniz tutuklar, hapsederiz, yine kayyum atarız" tehditlerine boyun eğmedi, sömürgeci savaş koşullarının ağır baskılarını göğüsledi ve Newroz tavrını seçim sandıklarına yansıttı.
 
Şırnak'ta faşist militarist güçler eliyle örgütlenen gaspa ve Muş'ta gizlenemez oy sayımı hilelerine dayalı "devlet başarısı"nın gölgelemesine imkan bulunmayan bir gerçek olarak, Kuzey Kürdistan halkı kayyum saldırısını püskürttü, faşist sömürgeci rejimi yenilgiye uğrattı. Kuzey Kürdistan'da 31 Mart'a dair diğer bütün gerçekler bu ana gerçeğe tabidir.
 
Bu temel sonuçlarla birlikte şunlara dikkat çekelim:
 
SÜRESİZ AÇLIK GREVİ BİÇİMİNDE SÜREN MÜCADELENİN KİTLE DİRENCİNE KATKISI
 
1 Kasım 2015 seçimlerine gidilirken, seçim gündemi, MİT-IŞİD işbirliğine dayalı kitle katliamlarının gölgesinde kalmıştı. 31 Mart yerel seçimlerinde ise tüm seçim çalışmaları dönemine "İmralı tecrit sistemi son bulsun" talepli SAG ve feda eylemciliği damgasını vurdu. SAG, Newroz gibi özel günler dışında, kendini sokakta ifade etme cesaretini henüz kuşanamamış geniş kitlelerde, oy aracıyla da olsa etkin davranma, tavrını, öfkesini, özlemlerini gösterme isteği ve kararlılığı uyandırdı.
 
FAŞİST ŞEFİN VE AKP'NİN KİTLE DESTEĞİ ÇÖZÜLME EĞİLİMLİ BİR SÜRECE GİRDİ
 
Sınıf mücadelesinin zayıf olduğu, siyasi ve toplumsal gericiliğin geleneksel etkisini kıracak bir emekçi sol çalışmanın yürütülmediği kentlerde AKP seçmeninin esasen eski pozisyonunu korumasına, toplamda da büyük bir kopma yaşanmamasına rağmen, bu kitlenin büyümek yerine küçüldüğü bir de 31 Mart yerel seçimleri vesilesiyle ortaya çıktı. Neredeyse tüm silahlarını kullanmış, tüm imkanlarını seferber etmiş, burjuva muhalefetin, düzen sınırları içinde arayışta olan kitleye öncülük etme korkaklığına yaslanan AKP'nin, kitle desteğinin zayıflaması yönündeki gidişi tersine çevirecek bir silahı yok.
 
31 Mart'ın da içinde olduğu "alametler", ekonomik krizin yaratacağı etkili bir sarsıntı ve işçilerin ezilenlerin öncü kesimlerinin sokak mücadelesi başta olmak üzere, değişik etkenlerin koşullamasıyla, faşist şef ve AKP'nin tahtının sallanmasının, Saray rejiminin özellikle büyük sanayi şehirlerindeki kitle desteğinde çok hızlı ve geniş bir çözülme yaratabileceğini gösteriyor.
 
SERMAYE VE DÜZEN PARTİLERİ FAŞİST ŞEFİN YÖNETME TEKELİNİ TANIDIKLARINI İLAN ETTİLER
 
31 Mart rolünü oynadı. Ötesi için mevzilenmeler açığa çıkmakta gecikmedi.
 
Burjuva seçim muhalefeti bloku olarak hareket eden, faşist şeflik rejimine değişik nedenlerle itiraz yükselten, memnuniyetsiz, öfkeli kitlelerden oy isteyen CHP ve İYİ Parti, faşist şefin, yeni bir seçime kadar tahtında kalmasına itiraz etmeyeceklerini beyan ettiler. Buna karşın faşist şeften bu kadar sert olmaması, kırdığı gönülleri onarması ricasında bulundular.
 
Ankara ve İstanbul'da bir seçim hilesi karşısında zavallı bir tavır takınacağını, kitle gücünü harekete geçirme eğilimi taşımadığını 31 Mart gecesi aşikar eden CHP'nin, sınıf mücadelesinin Türkiye'deki motorları olan büyük sanayi kentlerinde kitleyi genel seçime kadar hareketsiz tutma, uyutma politikası izleyeceği açığa çıktı. Elbette bu bir sürpriz değil.
 
TÜSİAD da önümüzdeki dört yılı aşan seçimsiz dönemin kıymetinin bilinmesini, hükümetin "sıkı para politikası"na, bir başka ifadeyle, işçilere, emekçilere, yoksullara saldırı görevine odaklanmasını istedi. Böylelikle, burjuva muhalefetten, faşist şefin yönetme tekelini elinden almak hedefiyle bir pratik itiraz geliştirmesi, "erken seçim" vb. taleplerle sokağa inmesi isteğinde bulunmayacağını açıklamış oldu.
 
FAŞİST ŞEFLİK REJİMİNE KARŞI MÜCADELE EMEKÇİ SOLUN OMUZLARINDA
 
Kılıçdaroğlu'nun faşist şefe verdiği dört yıllık yönetme tekeli çekinin herkese anlattığı gerçek, kurumsal işbirliği yolundan burjuva solu ileri itme, kitlesini mücadeleye çekme taktiğinin karşılıksızlığıdır. Haziran ayaklanmasından günümüze uzanan dönemin derslerine bakıldığında da görülebileceği gibi, "sol"cu olduğu, "emekçilerden", "yoksullardan" yana olduğu gerekçesiyle CHP'yi destekleyen, onunla saf tutmuş kitleyle ittifakın ve o kitleye daha ileri tarzda mevzilenme zemini yaratmanın yolu, antifaşist kitle mücadelesini yükseltmekten geçiyor.
 
Bunu; direnişler, gösteriler, grevler, mitingler ve değişik tipteki kitle eylemlerinin yaratacağı toplumsal iklim sağlayacaktır. Bunu; bugün, süregiden SAG etrafında Türkiye'de geliştirilecek bir kitle mücadelesi, 1 Mayıs'ta savaşım kararlılığı sergileyecek bir kitle duruşu, ekonomik krizin faturasını sermayeye yüklemek için mücadele eden işçilerin direnişleriyle sıkı bir dayanışma örülmesi sağlayacaktır. Bunu; devrimci partilerin ve birleşik devrimci hareketin, mücadelenin özgür biçimleriyle faşizme karşı savaşımı yükseltmesi, zulme barikat olması, adaletsizliklerin hesabı sorması sağlayacaktır.