20 Mayıs 2024 Pazartesi

Erkan Baş: AKP depremi şova çevirdi

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında AKP'nin depremi iktidarın siyasi şovuna çevirdiğini söyledi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis'te basın toplantıbı düzenledi. İşçi direnişlerini selamlayarak konuşmasına başlayan Baş, Elazığ'da 24 Ocak günü meydana gelen depremde hayatını kaybeden 41 kişiyi andı.

Depremde dayanışma örneği gösteren herkese teşekkür eden Baş, "Deprem gibi büyük bir felaketle karşılaştığımızda önceliğin kayıpları azaltma, yaraları sarma çabası olduğuna kuşku yok. Nitekim halkımız da bunun için göz yaşartıcı sahnelere tanık olduğumuz biçimde bütün imkan ve olanaklarını harekete geçiriyor" şeklinde konuştu.

'AKP İKTİDARI, DEPREMİ İKTİDARIN SİYASİ ŞOVUNA ÇEVİRMEKTEDİR'
TİP Genel Başkanı, "Yıllardır ödediği vergileri soran yurttaşa hakaretler yağdırmak, yetmeyince üzerine polisi, savcıyı salıp soruşturma açmak AKP iktidarının, Saray iktidarının faşizan uygulamalarıdır. Halkımızı, muhalefeti 'Siyaset yapmayın' diye hizaya getirmeye çalışan iktidar, kendisi ise siyasetin dik alasını yapmakta ve depremi eline geçirdiği bütün olanakları kullanarak bir iktidarın bir siyasi şovuna çevirmektedir" ifadelerini kullandı.

'AFFEDİLMEZ BİR AYMAZLIK...'
Basına yansıyan görüntülerde, sırf Erdoğan kurtarıcı gibi görülsün diye, enkazdan kurtarılan bir yurttaşın bekletildiğine ve Erdoğan geldiği sırada enkazdan çıkarıldığına dikkat çeken Baş, "Bu en hafif deyimiyle utanmazlıktır. Derhal hastaneye götürülmesi gereken bir insanı AKP Genel Başkanı yanında fotoğraf çekilecek diye bekletmek affedilmez bir aymazlıktır" dedi.

'DEPREM DOĞAL BİR OLAYDIR AMA DOĞAL OLMAYAN DEPREMDEN ÖLMEKTİR'
Diyanet İşleri Başkanı'nı bölgeye gönderip orada insanlara bu ölümün doğal karşılanması gerektiğini anlatma görevi veren bir iktidardan bahsedildiğini söyleyen Erkan Baş, "'Deprem doğal bir olaydır' bu doğru ama doğal olmayan depremden ölmektir" diyerek şunları sordu: "Deprem nedeniyle hayatını kaybeden tek bir servet sahibi var mı? Zenginler, para babaları depremden ölüyor mu? Bu 'kader' dedikleri şey neden hep sadece yoksullara, işçilere kader oluyor?"

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, konuşmasından satırbaşları şöyle:

'DEPREMİ AFETE DÖNDÜREN ŞEY SİYASAL İKTİDARIN SORUMLULUĞUDUR'
"Evet, deprem bir doğa olayı ancak ağır ya da hafif atlatılması tamamen siyasetle ilgilidir. Depremi, afete dönüştüren şey, siyasal iktidarın sorumluluğudur.

"Memleketi batıranların, insanlarımızın canına mal olan politikaların altına imza atanların halkın acılarını kendileri için siyasi rant haline getirmek üzere uydurdukları 'birlik beraberlik edebiyatını' kabul etmek zorunda değiliz ve açık söylüyoruz, hesap soracağız.

'DEPREM VERGİSİNİ IMF İSTEDİ, AKP KALICI HALE GETİRDİ'
"Pek çok yurttaşımız deprem vergilerinin hesabını sorunca, 'o dönem oldu, bu dönem oldu' diye tartışma başlatıp kendini kurtarma derdine düştü, bu yüzden hatırlatmak istiyoruz.

"Doğrudur, deprem vergileri Marmara Depremi'nin yol açtığı büyük yaraların sonrasında dönemin DSP-MHP-ANAP koalisyonu tarafından bütçeye gelir bulma ihtiyacı olarak gerekçelendirilmiştir. Deprem vergisi diye anılan Özel İletişim ve Özel İşlem Vergileri getiren yasa o dönem çok hızlı hazırlanmıştı. Üstelik IMF ile görüşülmüş ve hemen TBMM'ye gönderilmişti.

"Fakat o dönem halkın tepki göstereceği anlaşılınca meseleyi soğutup hemen 3 ay sonra, Düzce-Kaynaşlı depremi ardından tasarı raftan indirildi ve yeni vergilerle genişletildi.

DÖNEMİN MALİYE BAKANI: DEPREM VERGİSİ, BÜTÇE AÇIĞINI KAPATMAK İÇİN KONULDU
"'Bir defalığına' denilerek hazırlanan vergi yasası Kasım 1999'da yasalaştı ve her seferinde 'bir yıl, bir yıl' denilerek uzatıldı ve nihayetinde AKP iktidarının ilk Maliye Bakanı Kemal Unakıtan döneminde bakan ile gazeteci Çiğdem Toker arasında şöyle bir diyalog geçti:

"Çiğdem Toker, Unakıtan'a soruyor; 'Deprem için konulan bu vergilerin beş yıldır birer yıl uzatılması, toplumda bir inandırıcılık sorununa yol açmıyor mu? Bunları kalıcı hale getirmeyi düşünüyor musunuz?'

"Cevap ise 'Milleti aldatmanın alemi yok. Vergiyi getirirken bir gerekçe aranmış. Deprem vergisi denmiş. Bütçe açığını kapatmak için konulmuş. Bugüne kadar depremzedeye mi gitmiş? Yıllardır topluyoruz bu vergileri, vazgeçemiyoruz da. Bu vergilerde yeniden yapılandırmaya gideceğiz. Gerekli düzenlemeleri yaparak milletin karşısına da, 'evet bunlar budur' diyerek çıkacağız' demiş.

AKP İKTİDARININ DEPREM 'ÇALIŞMALARI'
"Daha önce IMF'nin kredi ön koşulu olarak, üçlü koalisyon hükümetinin getirdiği vergiyi AKP iktidarının kalıcılaştırmış oldular. 2011 yılındaki Van Depremi'nin ardından dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek deprem vergilerini 'duble yol'a harcadıklarını itiraf etmişti. Nihayetinde 2003'te kalıcı hale getirilen Özel İletişim Vergisi yoluyla bugüne kadar halkın cebinden 36 milyar dolara yakın para toplandığı bilgisi kamuoyunun gündeminde. AKP'nin yaptığı şey, bu durumun sorgulanmasının önüne geçmek. Bu bir suç.

"Suçlar bundan ibaret değil. 26 Eylül 2019'da gerçekleşen 5.8 büyüklüğündeki İstanbul depreminin ardından ekim ayında meclise verilen, bugüne kadar deprem için yapılan çalışmalara yönelik araştırma önergesi AKP-MHP oylarıyla reddedildiğini hatırlatmamız gerekiyor.

"Afet Toplanma Alanları denilen, herhangi bir afet sonrasında halkın toplanacağı güvenli alanların sayısı, TMMOB'un saptamalarına göre 496 tane olması gerekirken bugün erişilebilen sayısı yalnızca 77. Üstelik nüfusun arttığını, bu alanlara ihtiyacın arttığını hatırlatmak gerekiyor. Bu alanların imara açıldığı, birçoğuna da AVM inşa edildiği de hepimizin bilgisi dahilinde. 

"Deprem sonrası ihtiyaç duyulacak 562 Birinci Derecede Acil Ulaşım Yolu'nun bugünkü durumu ise tümüyle belirsiz. Bilinen, acil ulaşım yollarının çoğu ise denetimsizlik nedeniyle araç işgali altında olduğu."

"Diğer taraftan İnşaat Mühendisleri Odası'nın yayınladığı bir rapor, çarpıcı verileri sunuyor. Mevcut binaların %67'sinin ruhsatsız olduğu, %60'ının 20 yaşından büyük olduğu ve böylesi yapı stokunun önemli bir kısmının olası depreme karşı güvenli olmadığı çarpıcı gerçeğiyle karşı karşıya bu ülke. Bu karanlık tabloyu sözde düzeltmeye yönelik başlayan kentsel dönüşüm çalışmaları ise tam anlamıyla rantsal dönüşüme çevrilmiş durumda. Yoksul, emekçi mahallelerindeki zayıf binaların değil, İstanbul'un rant getirecek semtlerindeki binaların yenilendiğini biliyoruz. İnşaat sektörünün durgunlaşmasıyla depreme dayanıksız binalar olduğu gibi kalmış durumda.

"2018 yerel seçimleri hemen 'imar barışı' yapıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın verdiği rakamlara göre bugüne kadar 10 milyon kişi af için başvurdu. Bu başvurulardan yaklaşık 17.5 milyar lira toplandı. Oy ve rant uğruna kaçak yapılara, hiçbir resmi denetim yapılmadan mülk sahibinin beyanına dayanılarak 'sağlam' belgesi verildi. Bu durum sonucu, şu an milyonlarca yurttaşımızın kaçak binalarda güvensiz biçimde yaşamak zorunda bırakıldı."

'İKTİDARIMIZDA TEK BİR İNSAN DEPREMDEN ÖLMEYECEK!'
"Fakat buradan iddia ediyoruz ki, işçilerin iktidar olduğu bir ülkede, sosyalist bir iktidarda tek bir işçi depremden ölmez. Depreme hazırlık; deprem öncesi, sırası ve sonrasını içeren çok boyutlu bir konudur. Her bir başlık rant ve çıkar politikalarından uzak, yurttaşların can güvenliğini önceleyerek, bilimi temel alan bir merkezi planlamayla ele alınırsa insanların depremde hayatını kaybetmesi söz konusu olmaz. 

"Bilim yalnızca merak gidermez bilim yaşam için yol gösterir. Depremi kadere, depremde ölümü fıtrata bağlayan gerici anlayışa karşı gerçek yaşamda ve afet yönetimlerinde bilim uygulandığında insanlar hayatını kaybetmiyorlar. Kentin tüm bileşenlerini depreme hazırlandığı, yurttaşlara deprem bilinci kazandırılan, belediyeleri, idari kurumları, okulları, hastaneleri dönüştürerek acil eylem planları hazırlayarak depremde insanlarımızın can güvenliğini sağlamak pek âlâ mümkündür.

'AKP'NİN UMURSAMADIĞI EMEKÇİLER KENDİ ÖRGÜTLENMESİYLE AYAKTA KALABİLECEK'
"Burada önemli bir konuya da işaret edelim; il, ilçe, mahalle, köy düzeyinde halkın örgütlenmeye çağırıyoruz. Özellikle deprem sonrası ilk 72 saatte hayatta kalabilmek için toplumsal dayanışma ağlarının mahalle mahalle, sokak sokak şimdiden örülmesi son derece önemlidir. AKP iktidarının umursamadığı emekçiler ancak kendi örgütlenmesiyle ayakta kalabilecektir. Deprem için böylesi bir örgütlenme, kent mücadelesinde acil olarak ele alınması gereken bir ihtiyaç olarak kendini dayatmaktadır.

'METAL PATRONLARI İKTİDARDAN GÜVEN ALIYOR'
"Metal işçilerinin son derece haklı, son derece onurlu bir mücadele içerisinde. Birleşik Metal İş Sendikası, 5 Şubat'ta grev kararı alacağını daha önce duyurmuştu. Burada ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Patron sendikası MESS henüz kendilerine resmi bir grev kararı tebliğ edilmeden, Kamu Aydınlatma Platformu'na lokavt kararı aldıklarını açıkladı. Bu gerçekten, ülkemizin ne hale geldiğinin önemli göstergelerinden bir tanesi.

"Diğer taraftan, patronları uyarıyoruz. İktidarın 'grev erteleme' adı altında fiilen grev yasaklayan uygulamalarına güvenip işçilere her istediklerini kabul ettirebileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bize ulaşan bilgiler, patronların hükümet ile bu konuda belirli bir diyalog zemini kurdukları, hatta anlaştıkları; metal işçilerinin grevinin doğrudan iktidar tarafından engelleneceğine dair bir güven aldıklarıdır. Böylesine bir uygulama karşısında işçi kardeşlerimizin sonuna kadar arkasında duracağız ve bu grevi destekleyeceğiz."