22 Aralık 2024 Pazar

Erden: Kadın mücadelesi ile sağlık mücadelesi iç içe geçmiştir

Kadın Sağlığı Kurultay'ın da konuşan SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden, sağlık konusunu öz savunma olarak tanımladıklarını belirterek, "Kadın mücadelesi ile sağlık mücadelesi iç içe geçmiştir" dedi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası'nın (SES) ilkini düzenlediği "Kadın Sağlığı Kurultayı" Eğitim Sen Genel Merkezi Konferans Salonu'nda başladı.

İki gün sürecek olan kurultayın ilk günü açılış konuşması ve "Kadın sağlık emeğinin tarihsel dönüşümü", "Kadın bedenin denetimi ve kendi bedenine yabancılaşması", "Göçmen, mülteci ve mevsimlik kadın işçilerin sağlığa erişimi", "Kadın sağlığı ve muhafazakar politikalar" başlıklarıyla yapılacak sunumlardan oluşuyor.

Açılış konuşmasını SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden yaptı. Emek, demokrasi barış ve kadın özgürlük mücadelesinden yitirilen tüm kadınları anarak konuşmasına başlayan Erden, "Bugün bu salonlardan bu toplantıyı yapmamız onların mücadelesi ile başladı. SES olarak kurultayın birincisini yapacağız. Elbette bunun devamı olacak. Sağlık tarih boyunca toplumların kendi varlıklarını sürdürmek için ürettikleri aynı zamanda biriktirdiği alanlardan bir tanesi. Günümüze geldiğimizde maalesef ki egemen sistem, çarpıtılmış sağlık algısı toplumun birikimine el koymuş durumda. Bu biriktirmenin öznesi olan kadının varlığını da mücadelesini de yok sayma anlamına geliyor" dedi.

'SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM EMEĞİMİZİN SÖMÜRÜSÜDÜR'
Kadının her zaman sağlığın belirleyicisi olduğunu ancak bu sürecin içerisinde dışlandıklarını kaydeden Erden, konuşmasına şöyle devam etti: "İktidar bu alandaki bilgiyi gasp ettikçe yok saydıkça kadınları ve toplumu kendine bağımlı kılıyor. Sadece sağlık alanında değil birçok alanda bu birikimi yok sayıyor. Sağlık geçmişten bugüne egemenler için kullandıkları bir alan olmuştur. Ulus devletin inşası için bir çözüm olarak görmüşlerdir bazen siyasi hegemonyalarını devam etmek için kullanılmıştır. Özellikle 70'lerden sonra sermaye birikimine katkı sağlamak için kullanılmıştır. AKP iktidarı ile beraber toplumun tüm muhalefetine rağmen sağlıkta dönüşüm olarak adım adım hayata geçiyor. Her birimizin alanda yaşadığı ve emeğimizin sömürüldüğü bir program. Sermaye kendisi için yaşadığı sıkıntıyı aşmak için bu alanı rant olarak kullanmayı benimsedi. Sağlık kurumlarını özelleştirdi, esnek güvencesiz çalışma modelleri önümüze serildi. Her bir sağlık emekçisi sömürü ile direk yüz yüze geldik. En az sağlık çalışanı ile en fazla iş yapma mantığıyla sömürüyü derinden yaşıyorduk."

Kadın sağlık emekçilerinin yoğun olarak bu süreçten etkilendiklerini vurgulayan Erden, özellikle kadın sağlık emekçilerine iktidarın "sosyal yaşamınıza, çocuklarınıza evliliğinize daha fazla zaman ayırmak için esnek çalışmayı tercih edin" dediğini vurguladı. Erden, esnek ve güvencesiz çalışma biçiminin kadın sağlık emekçileri açısında daha fazla sömürü ve şiddet anlamına geldiğini belirterek "İktidar en çok bizlerin emeğini görünmez kılıp değersizleştiriyor. Sağlık alanı toplumsal cinsiyet rollerinin yansıdığı alanlardan biri. Bizim emeğimizi bakım hizmetlerine sıkıştırdılar. Bu ülkedeki egemenin kadına yönelik bakışından bağımsız değildir. Ataerkinin bize ve emeğimize dönük yaklaşımından bağımsız değil. Kadının toplumsal yaşamından dışlanması ile sağlık alanından dışlanması paralellik gösteriyor. Sistemim uyguladığı gasp şiddet ve yok etme politikaları devam ediyor. Bugüne geldiğimizde katliam kültürü hala bizim açımızdan devam ediyor. Her gün en az 3 kadın arkadaşımız katledilmeye devam ediyor" diye belirtti.

'İÇ İÇE GEÇMİŞTİR'
Dünden bugüne sağlık meselesini öz savunma olarak tariflediklerini vurgulayan Erden, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadın mücadelesi ile sağlık mücadelesi iç içe geçmiştir. Egemen sistemin yazdığı tarihte biz kadınların emeği yok. Özellikle pek çok dönemde kadınların ikinci dalga feminizm diye tariflediğimiz kendi bedenine dönük müdahalelere itirazları, kürtaj mücadelesi hem bir kadın hem de sağlık mücadelesi olarak yürütülmüştür. Kadınlar 'benim bedenime dönük bilmeme hali kadın da yarattığı sorunlar üzerinden hukuksal ve siyasal bir mücadele yürütmüşlerdir. Bugün ilaçların içerisindeki prospektüsler kadınların yürüttüğü mücadele sonucudur. Bugün her e kadar bu alan erkek egemen hekim merkezli olsa da kadın emeğinin yoğun olduğu bir alan olduğunu çok iyi biliyoruz. Tüm deneyimlerle birlikte emeğimizin sömürülmesine karşı hem alımızdan alınan bilgimize tekrardan sahip olmak açısından tekrar mücadele etmekten başka bir yol yok."

'TOPLUMA SAVAŞ DAYATILIYOR'
Ardından SES Kadın Sekreteri Selma Atabey konuştu. AKP iktidarının derin bir kriz yaşadığına dikkati çeken Atabey, ekonomik reformları dahi gündeme almayan iktidarın bunun yerine savaş politikaları ile varlığını sürdürmeye çalıştığını vurguladı. İktidarın Suriye'deki Kürtlerin kazanımlarına saldırarak topluma savaşı dayattığını ifade eden Atabey, şöyle devam etti: "Savaştan kaçınan kadınlar ve çocuklar ucuz iş gücü ve onarılmaz sağlık sorunları yaşamaktadır. Savaş o yüzden bir halk sağlığı ve kadın sorunudur. Artan enflasyon hayat pahalılığı işsizlik göç nedeniyle derim bir toplumsal travma yaşanmaktadır. Çözüm bulamayanlar intihara sürüklenerek aileler yok ediliyor. Yoksulluk ve yoksulluk biz kadınlar için de had safhadadır. Şiddete en fazla kadınlar ve çocuklar maruz kalmaktadır. Buna karşı verilen cezalar yetersiz kalmakta ya da uygulanmamaktadır." 

'ÖRGÜTLENMEYE İHTİYAÇ VAR'
Atabey, kadına yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı sürdüren bir anlayışın kadınların yaşamlarına saldırı gerçekleştirdiğini vurguladı. Kadını sadece biat etmeye dayalı doğurganlığı dayatan erkek egemen anlayışın egemen olduğu aile ve kurumsal yapılarda kadının sağlıklı olma hali mümkün değildir. Bu anlayış yerle yeksan olana dek birlik ve mücadele ile örgütlenmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var" diye konuştu.

'SALDIRI DEVAM EDİYOR'
KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy ise SES'in dünden bugüne mücadele ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi: "Ataerkil kapitalizmin derin bir kriz yaşadığı bu dönemde eril şiddetin tüm biçimleri ile saldırıların hız kesmediği süreçten birini yaşıyoruz. Faşizm koşullarını yaşadığımız bu süreçte AKP - MHP bloğunun kadınları hedef aldığı görüyoruz. İşsizlik işyerinde uğradığımız baskı, mobbing savaş, gözaltı tutuklamalar yetmezmiş gibi her gün kazanımlarımıza saldırılar gerçekleştiriyor. Cinsiyete dayalı tahakküm ilişkilerini kuran bu sistemden özgürleşmeden sağlıklı olamayız. Eşit ve özgür bir dünya için hep birlikte mücadele ediyoruz."