Elif Bayburt yazdı | On yılda 1092 madenci katledildi: Fernas işçilerine sıra gelmesin
Fernas Madencilik işçilerinin Bağımsız Maden-İş öncülüğünde sürdürdüğü direniş, bu ülkede tüm madencilere reva görülen "kader planı"na karşı dalga dalga yükselen öfkenin cisimleşmiş halidir. Münferit değildir. İşçilerin dediği gibi, eli madenci kanına bulaşmasın isteyen herkes, bu direnişe taraf olmakla yükümlüdür.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG Meclisi) aylık ve yıllık iş cinayetleri raporlarına göre, Manisa'nın Soma ilçesinde 301 işçinin katledildiği 2014 yılının başından, 2024 yılının Eylül ayına kadar, en az 1092 maden işçisi iş cinayetlerinde katledilmiş. Yani aslında geçtiğimiz 10 yılda, sadece maden işkolunda, neredeyse üç Soma katliamı daha yaşanmış. En fazla iş cinayetinin gerçekleştiği il Zonguldak, başlıca sebepler ise grizu patlaması ve göçükler. Madende çalışırken edindiği meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybeden işçilerin verisine ise ne yazık ki çok kısıtlı bir erişim sağlayabiliyoruz. Yine, kayıt dışı maden ocaklarında çalıştırılan işçilerin, özellikle göçmen işçilerin verisine çok kısıtlı bir erişim sağlayabiliyoruz. Son olarak Zonguldak'ta MHP'li Hakan Kornoş'un sahibi olduğu kaçak maden ocağında katledilen Afgan göçmen işçi Vezir Mohammed Nourtani örneğinde teşhir olduğu gibi, patronların kaçak madenlerini işletmeye devam edebilmek için iş kazası geçiren işçileri hastaneye götürmek yerine katledip, göçmen olmalarına güvenerek yaktıkları cenazeleri ormanlara attıklarını biliyoruz. O nedenle gerçek sayıların daha yüksek olduğunu tahmin etmek zor değil. Maden işçisinin canı ucuz, sömürge madeni İliç örneğinde gördüğümüz gibi, hayat akıp giderken cenazeleri aylarca siyanürlü toprak altında bırakılabilecek kadar. Bütün bunlar, 2022 yılında 43 maden işçisinin katledildiği Amasra'daki patlamaya ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iddiasına göre, "kader planının" bir parçası.
1 aydır, ülke tarihinin en büyük işçi katliamının gerçekleştiği Soma'da, bir başka direniş boy veriyor. AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'nun sahibi olduğu Fernas Madencilik'te işçiler, ağır çalışma koşulları, sefalet ücreti, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamasına karşı Bağımsız Maden-İş'te örgütlendi. Bunun üzerine bir grup işçi işten çıkarıldı ve madenin önünde direniş başlattı. İşçiler direnişi, Bodrum'da Nasıroğlu'nun sahibi olduğu lüks otellerin, Ankara'da Çalışma Bakanlığı ve Meclis'in, İstanbul'da Nasıroğlu'nun Türkiye-Polonya Dostluk Grubu Başkanı olması sebebiyle Polonya Konsolosluğu ve şirketle işbirliği içindeki Sabancı ve Koç Holding önüne taşıdı. Defalarca gözaltına alındılar. Ankara'da, tıpkı 10 yıl önce Soma'da olduğu gibi, tekmelendiler. Ferhat Nasıroğlu, işçilerin işten atılmasında Bağımsız Maden-İş'te örgütlenmelerinin herhangi bir etkisi olmadığını iddia etti. İşçilerin işten çıkarılma görüşmelerinde yaşanan diyalogları içeren ses kayıtları ise aksini kanıtlıyor.
13 Şubat 2023'te, Erzincan'ın İliç ilçesindeki, Anagold Madencilik tarafından işletilen sömürge madeninde 9 işçi, tonlarca siyanürlü toprak altında kaldı. Yaşanan olay, son dönemin en büyük işçi ve doğa katliamlarından biri olarak tarihe geçti.
Bağımsız Maden-İş'in İliç katliamına ilişkin gözlem raporunda, işçilere, dünyada benzer işlerde çalışan işçilerin en az 7 kat altında ücret dayatıldığı, sürekli baskı ve mobbing uygulandığı, işçilere iş tanımının dışında işler yaptırıldığı, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığı, fazla mesai dayatıldığı yer alıyor. Ve yine Anagold ve taşeronları, işçilere sendikal özgürlük tanımıyor: "İşçilerin daha önce üyesi bulundukları yetkili sendika Türkiye Maden-İş, bu çalışma koşullarının işçilere dayatılmasında aracı kılınmış, şirketle beraber hareket etmiş, işçileri teskin etme ve hatta tehdit etme görevlerini şirket adına yürütmüştür. Şirket de attığı maillerde Türkiye Maden-İş'ten sık sık 'sendikamız' diye bahsederek; işçileri bu sendikadan istifa etmemeleri için tehdit etmiştir. 13 Şubat'tan 2 hafta önce Türkiye Maden-İş'ten toplu olarak istifa eden işçiler, faciadan 3 gün önce Bağımsız Maden-İş'e üye olmaya karar vermiştir. Bu karar şirket tarafından öğrenildiğinde işçilere toplu e-posta gönderilerek Türkiye Maden-İş'in propagandası yapılmış ve şirketin tek muhatap olduğu sendika olarak lanse edilmiştir."
Nitekim madenin kapatılmasının ardından, Anagold şirketi ve taşeronu Çiftay işçi kıyımına başladı ve yüzlerce işçi işten çıkarıldı. İşçilerin ilk duraklarından biri, sarı sendika Türkiye Maden-İş'in kapısı oldu. Katliamın hemen ardından işçiler, patronla işbirliği içindeki sarı sendika Türkiye Maden-İş'e isyan etmiş, genel başkan Hüseyin Gürbüz, kendisine tepki gösteren işçileri "şov yapmakla" suçlamıştı.
Fernas Madencilik işçilerinden bazıları, Soma katliamının yaşandığı madende de çalışmış. "Hepsi arkadaşlarımdı, birebir tanıdığım insanlardı" diyenler de var. Fernas işçileri, boğazlarına kadar suyun içinde, 1000 volt elektrik taşıyan kabloların yanında, vücuda değdiğinde/solunduğunda alerjik reaksiyon, yanma, zehirlenme ve hatta kansere neden olan tozlar içinde, herhangi bir İSİG önlemi, koruyucu ekipman olmadan çalışıyor. Fernas Madencilik Müdürü Serkan Güncü ise, gerekli önlemleri sağlamak yerine, işçilere hakaret ve tehditte bulunmakla meşgul. İşçilerin, patronun erişimine açık olmaması gereken sendika üyeliği bilgileri, patronlar eliyle kamuoyuyla paylaşıldı, Bağımsız Maden-İş temsilcileri de tehdit edildi. Fernas işçileri, tüm yaşananlara karşı seslerini duyurabilmek için 25 Eylül'de Soma'dan Ankara'ya yürüyüşe başlıyor.
2024-2028 yıllarını kapsayan 12. Kalkınma Planı'nın madencilik sektörü hedeflerinde, 2022 yılında 4.6 milyon olan maden ihracat gelirinin 2028'de 10 milyon dolara çıkarılması, madencilik faaliyetleri için "izin süreçlerinde bürokrasi azaltılarak, yatırım güvencesinin artırılması", "izin süreçlerinin basitleştirilerek, yatırım süreçlerinin hızlandırılması ve yatırımcı üzerindeki idari ve mali yüklerin azaltılması" yer alıyor. Bu, yerli ve yabancı sermayeye daha fazla maden izni, daha fazla teşvik, daha az denetim, daha çok işçi katliamı demek.
Tüm bu nedenlerle, Fernas Madencilik işçilerinin Bağımsız Maden-İş öncülüğünde sürdürdüğü direniş, bu ülkede tüm madencilere reva görülen "kader planı"na karşı dalga dalga yükselen bir öfkenin cisimleşmiş halidir. Münferit değildir. İşçilerin dediği gibi, eli madenci kanına bulaşmasın isteyen herkes, bu direnişe taraf olmakla yükümlüdür. Patron işbirlikçisi sarı sendikalara karşı mücadeleci sendikaların sesini yükseltme, işçilerin var olduğu iddia edilen ama hayatta asla karşılığını göremediğimiz sendikal haklarını savunma, madencilerin her sene yüzer yüzer öldüğü bu ölüm düzenini altüst etme sorumluluğu hepimize düşüyor. Sıra Fernas işçilerine gelmesin. Ne sömürge madenlerinde, ne kaçak ocaklarda, ne de yerli sermayenin elinde daha fazla maden işçisi ölmesin.