24 Kasım 2024 Pazar

Efrin direniş cephesinden: Her zeytin ağacının ardında biz varız ve biz olacağız

Her gün uçak saldırıları, yoğun obüs ve füze atışları yapıldı. Sivil alanları vuran düşman, savaş koşullarında günlük hayatlarını sürdüren halkın bölgeden uzaklaşmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak bu o kadar da kolay değil. Çünkü Efrin halkı hem özgür yaşamlarını, hem evlerini, hem de devrim topraklarını işgal güçlerine teslim etme niyetinde değil.
AKP/Saray rejiminin Efrin'e yönelik işgal saldırıları karşısında destansı bir direniş sergileniyor. YPG, YPJ ve DSG güçlerinin yanı sıra MLKP'li savaşçılar da direnişin ön cephesinde yer alıyor. MLKP savaşçısı Sinan Kaya kaleme aldığı mektupta, direnişi anlattı.
 
Efrin direniş cephesinden yazılan "Her Zeytin Ağacının Ardında Biz Varız ve Biz Olacağız" başlıklı mektup şöyle:
 
"Politik İslamcı faşist Türk devleti ve çetelerinin, Rojava devrimini boğmak için başlattığı işgale karşı direniş 50'li günlerde.
 
İşgal saldırısının öncesinde faşist diktatör Erdoğan, Efrin'i sadece üç günde alacaklarını ilan etmişti. Bu sözlerin gerçeklikten uzak bir safsata, kuru bir propaganda olduğunu Efrin halkı ve yiğit savaşçıları tüm dünyaya gösterdi. Şimdi Efrin'in yüksek dağları, binbir emekle kurulan köyleri, faşist Türk ordusu ve çetelerine karşı amansız ve kararlı bir direnişin mevzisi. Her tepenin zirvesi, kayalar ve ağaçların araları, onlar için adım atmakta tereddüt ettikleri bir korku yuvası halinde. Çünkü biz her yerdeyiz, işgal saldırısına adını verdikleri her zeytin dalının ardında biz varız.
 
MLKP savaşçıları olarak, Enternasyonal Özgürlük Taburu'ndaki yoldaşlarımızla birliklte Efrin savunmasındayız. Cindires, Mabeta ve Raco cephelerinde en ön hatlarda, direniş kuvvetleri arasında yerimizi aldık. Bin bir emekle kurulan ve geliştirilen devrimi savunmak ve düşmana geçit vermemek için dövüştük, dövüşüyoruz.
 
Yer aldığım Mabata hattında, Türk ordusu ve çetelerinin işgal saldırılarını can bedeli bir mücadele ile günlerce engellemeyi başardık. Saldırılara verilen yanıtlar, kimi tepe ve köylerin geri alınması için gerçekleştirilen operasyonlarımız düşmanın ilerleyişini uzun süre durdurdu. Son iki haftada düşman saldırıları yoğunlaştı. Uçak, keşif ve ağır silah saldırılarıyla, bazı köylerimizi istila ettiler.
 
Bulunduğumuz alandan işgal bölgesi çıplak gözle görme mesafesinde. Onları görüyoruz, hareketlerini takip ediyoruz. Ama onlar bizleri göremiyor. Bu nedenle her günün önemli bir kısmında silahlı-silahsız insansız hava araçlarıyla (İHA ve SİHA) keşif faaliyeti yürütüyorlar. Havada bu araçların sesi duyulur duyulmaz, tüm mevzilerden ortak bir ses yükseliyor: "Heval keşif heye, hareket nine." (Yoldaş keşif var, hareket yok.)
 
Direniş sürerken, bir televizyon kanalında faşist Türk devletinin başbakanı Binali Yıldırım'ın bir konuşmasını izledim. "Saklanıyorlar, kahraman askerlerimizin karşısına çıkmaya cesaret edemiyorlar" diyordu. O an güldük, geçtik. Çünkü savaş sahasında gerçekler tam tersi yönde. Düşman direniş iradesi karşısında göğüs göğüse çarpışmaktan kaçınıyor. Bu nedenle sahip olduğu teknik gücü yoğun biçimde kullanıyor. Savaş uçakları, helikopterler, füzeler, obüsler ve tanklar sürekli hatlarımızı vuruyor. Bir ara bulunduğumuz en fazla 100 hanelik köye, iki haftada attıkları obüs ve füze sayısı 500'ü geçti. Tuttuğumuz alanları işgal etmek istiyorlar, direniş karşısında hızlı bir ilerleme sağlayamamaları, faşist saldırganları kudurtuyor. Yoldaşların türlü zorluklara rağmen nöbet tuttukları dağlarda hakimiyet sağlayamadan köyleri almak için hamle yapamıyorlar. O tepeler ki, şimdi şehitler bedeli bir savunmanın en önemli cepheleri.
 
Cephe hattında yer alan köylere yönelik bombardıman ateşkes tartışmaları sürerken de devam etti. Her gün uçak saldırıları, yoğun obüs ve füze atışları yapıldı. Sivil alanları vuran düşman, savaş koşullarında günlük hayatlarını sürdüren halkın bölgeden uzaklaşmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak bu o kadar da kolay değil. Çünkü Efrin halkı hem özgür yaşamlarını, hem evlerini, hem de devrim topraklarını işgal güçlerine teslim etme niyetinde değil.
 
Savaşçıların yanı sıra bölgede bulunan siviller, direnişin ihtiyaçlarına göre kendilerini konumlandırmış durumda. Kimi lojistik ve cephane ihtiyaçlarının sevkiyatında, kimi nöbet noktalarında elde silah görev başında.
 
Türlü zorluklara rağmen durmuyorlar. Onlardan biri, geçtiğimiz hafta bulunduğumuz Dimilya köyünde neredeyse bütün savaşçıların yiyecek sorununu tek başına çözen Heval Rewşan. Emeği bahsedilmeden geçilecek gibi değil. Bizi her gördüğünde "Heval tiştek lazım? (Yoldaş bir şey lazım mı?)" diye soruyor. Yaşına rağmen çabası bizi utandırır oldu. Öyle ki sırf bir ihtiyacımız olup olmadığını sormak için noktamıza gelirken, çok yakınına obüs atıldı. Aksaya aksaya noktamıza geldiğinde üstü başı toz içindeydi, ama yüzünde aynı tebessümle yine aynı soruyu sordu: "Heval tiştek lazım?" Heval Rewşan'ı o halde görmek bile karnımızı doyurdu, susuzluğumuzu giderdi. "Her biji yoldaş" demekten başka söyleyecek söz bulamadık.
 
Bomba sesleri sustuğunda, çocuk seslerinin duyulduğu cephe hattında tek bir fikir var. Kazanmaktan başka yol yok, düşmandan işgal ettiği o köyleri tek tek geri alacağız.
 
ENTERNASYONALİSTLER VE HALKLARIN ORTAK CEPHESİ
Bölgede bulunan Arap ve Kürt savaşçılar, enternasyonalist taburumuzun savaşçılarını büyük bir sevinç ile karşıladı. Önce şaşırdılar, ancak farklı ülkelerden, Rojava devrimini savunmak için gelen savaşçıların varlığı onlar için de önemli bir direnç kaynağı oldu. MLKP'yi, partimizin Rojava'daki varlığını bilenler var ama Avrupa'dan gelen enternasyonalistler ayrı bir moral verdi.
 
Efrin direnişinin başından itibaren cephe hatlarında konumlanan güçlerimiz, bitip tükenmek bilmeyen bir enerjinin parçası oldu. Nöbet alanlarında, mevzilerde yer almanın yanı sıra olası saldırılara karşı köy içinde sokak sokak devam edecek çatışma için de ön hazırlıklar omuz omuza sürdürüldü. Rakka ve öncesinde yer aldığımız savaş cephelerinin deneyimleriyle, köy içinde gerçekleştirilecek bir şehir savaşının hazırlıklarına ilişkin adımlar attık.
 
Düşmanın yoğun teknik kullanarak gerçekleştirdiği saldırılar, direnişin yeni deneyimler kazanarak yeniden ve yeniden gelişmesine de vesile oluyor. Faşist Türk ordusu ve çetelerinin istihbarat faaliyetleri için kullandığı İHA'ları boşa çıkaran her mücadele, aynı zamanda düşmanın alan hakimiyetini de zorlaştırıyor.
 
Enternasyonal Özgürlük Taburu'ndan Yunan bir yoldaşın yoğun obüs atışları esnasında ağır yaralandığı gün, ben ve İzlandalı savaşçı Şahin yoldaş arazide bombardıman altında kaldık. Biz tepedeki nöbet yerine değişim için giderken, SİHA (silahlı insansız hava aracı) taraması nedeniyle arazide mevzilendik. Tepeden dönen Arap savaşçılar ise mevzilenemeden SİHA'nın roketli saldırısına maruz kaldı, iki savaşçı ağır yaralandı. Saldırı bölgesinde ilkyardım müdahalesinde bulunduğumuz yaralılardan biri, grubu tarafından köye götürülürken, diğer yaralı obüs saldırısının devam etmesi nedeniyle bizimle birlikte uzun süre arazide kaldı. Yaralının durumu giderek ağırlaştığı için tepemizdeki İHA biraz uzaklaşınca, hızla köye taşıdık. Aynı saatlerde tepede ağır yaralanan Yunan enternasyonal savaşçı da bir başka yoldaş tarafından oldukça zorlu bir durumda, 1.5 km uzaklıktaki köye taşındı. Saldırının ardından, Heyva Sor noktasında yoldaşlarla birbirimize sarılırken, içimizi yaralılarımızın açık arazide bırakmamış olmanın mutluluğu kapladı.
 
Yaklaşık 20 gün boyunca bulunduğumuz Dimilya köyü ve tepesi düşmanın uçak ve tank atışları altında gerçekleştirdiği saldırı ile işgal edilince, cephedeki diğer köy olan Badina köyünde konumlandık. Düşman, gerçekleştirecekleri olası saldırıya karşı bizim mevzileneceğimizi bildiği, köyün Dimilya yoluna bakan tarafındaki evlerin neredeyse tamamını yoğun tank, obüs ve füze atışları ile yıktı. Saldırı esnasında bizim iki katlı bir binadaki noktamız da füze atışıyla yıkıldı. Enkaz içinden yara almadan ancak üstü başı toz içinde çıkmış olmak, bizden haber almaya çalışan yoldaşların yüzünde bir tebessüm oluşturdu. Direniş alanının kendine has esprileri de birbirini takip etmeye başladı. Bir yoldaşın "müteahhit malzemeden çalmış" sözleri bizi epey güldürdü.
 
Düşmanın köye gerçekleştirdiği iki saldırı direnişle karşılandı ve aldıkları şiddetli yanıt karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar. İlk saldırılarında yaralılarını da alarak geri çekilen çetelerin ikinci saldırısında daha şiddetli bir çatışma yaşandı. Özgürlük savaşçılarının kayıp vermediği çatışmada 30 çeteci öldürüldü. Saldırı onlar için büyük bir bozguna dönüştü. Ölümsüz şehidimiz Özgür yoldaş bu çatışmada oldukça önemli bir rol oynadı. Hem güçlere moral verdi hem de düşmana ağır kayıplar verdirdi.
 
Mabata cephesinde düşmanın ilerleyişini durdurmaya çalışırken, diğer cephelerden gelen eylem haberleri direnme gücümüzü daha da artırıyor. Alanımızda gerçekleştirilen bir eylem esnasında bir kobra helikopterin biswing ile düşürülmesi de aynı şekilde diğer direniş cephelerine gönderilen bir selam oldu.
 
Bu dağlar ki, Avestaların, Tirejlerin, Xebatların kanlarıyla sulandı. Şehitlerimizin ve yaralılarımızın anısı, asla boyun eğmeyecek ve diz çökmeyecek özgürlük savaşçılarının kararlılığıyla birleştikçe, bir direnç kaynağı olarak mevzilerimizi güçlendiriyor.
 
Can feda tarzda sürdürülen direnişte geçen her gün zaferimizin müjdesidir. Kazanacağız, başka yolu yok."