24 Kasım 2024 Pazar

Efrîn'in hakikati ve direnişin onurunu paylaşmak

Efrîn bugün insanlık için iyi olan ne varsa onun için direniyor. En başta da hepimizin onuru için. Bu nedenle dünyanın neresinde olursanız olun, bu direnişin onurunu paylaşmak hepimizi insanlaştıracaktır.
Rojava Devrimi'nin hakikati, insanın "özüne" doğru atılan bir adım olmasıdır. Bu öz kendini komünlerde buldu. Çünkü komün, insanın özündeki "devletsizliğe" doğru giden bir yoldur. Komün, herkesin "her şey" olduğu bir yerdir. "Her şey"in içinde "kendini yönetmek" de vardır. Herkesin kendini yönettiği yerde devlet gereksizleşirdi. Elbette Rojava için bu henüz bir ütopya ancak komün bu ütopyayı gerçek kılabilecek en büyük adımdır.
 
"Kendini yönetmek", kendi geleceğine karar vermektir, kendi kaderini çizmektir. Ortadoğu'da halkların alınyazısı bugüne kadar hep sömürgeci devletler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından çizildi. Halkların kaderi hep başkalarına emanet oldu. "Irak"ın Irak olmasına sömürgeciler karar verdi. Rojava ise halkların bu makus talihi değiştirendir. Rojava ezilenlerin de bir iradesinin olduğunun ifadesidir. Kuzey Suriye Federasyonu sınırları içinde yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Asurî, Keldani, Türkmen, Ermeni, Çeçen, Çerkes tüm halkların kendi geleceğini belirmesidir. Halkların tam hak eşitliğine dayalı bir şekilde yaşama arzusudur. Halkların yaşamı ve geleceği hakkında karar verme gücüdür ve gelecek artık bugündür.
 
Rojava halkları, kendi kaderlerini belirleme haklarını, direnerek kazandılar. On yıllardır Esad diktatörlüğünün "kimliksiz bırakma" sömürgeci politikasına karşı direndiler. 19 Temmuz 2012 tarihinden itibaren cihatçı çetelerin yağma saldırılarına, KDP'nin ablukasına, kışkırtmalarına ve bölücü faaliyetlerine, Türk devletinin askeri saldırılarına ve cihatçı çeteleri üzerlerine salmasına, Esad rejiminin zaman zaman silahlı çatışmalara dönen kışkırtmalarına, Rojava'nın statüsünü yok saymasına karşı direnerek bir yaşam inşa ettiler. Kendilerini sonsuza kadar Ortadoğu'nun efendisi olarak gören Rusya ve ABD emperyalistlerinin "devrimi çalma girişimine" komünleri ve kooperatifleri örgütleyerek, başka bir ifadeyle demokratik bir yaşam inşa ederek yanıt verdiler.
 
Erdoğan diktatörlüğünün, çeşit çeşit yalanlarla Efrîn'de hedef aldığı "halkların kendi kaderi"ni belirleme iradesidir. Kuzey Suriye halkları bu kez de geleceklerini çalma girişiminde bulunan Türk sömürgeciliğine karşı direniyor. Bu öyle bir direniş ki, "3 saatte Afrin'deyiz" manşetlerini atanların tüm heveslerini kursaklarında bıraktı. Nazım Hikmet, "28'lerin Türküsü" şiirinde Nazi faşizminin işgali karşısındaki Moskova direnişini anlatır. Moskova, Hitler'in ordularının üstünlüğü karşısında teknik olarak zayıftır. Ama iki ordunun arasında çok önemli bir fark vardır: "Hitler, tank sayısı bakımından üstün durumdadır./ Tank/ önemli alettir inkar eden yok./ Fakat bizde insanlar kullanır tankları/ Onlarda tanklar insanları./ Tankların kullandığı insanlar/ Bir yaz sabahı başlamışlardı yürümeye./ Saçları taranmış ve üniformaları şıktı./Yürüdüler kanayarak, yürüdüler iki mevsim boyu…"
 
Nazım'ın şiirinde büyük bir sadelikle anlattığı o fark insandır, iradedir. Efrîn halklarını ve savaşçılarını, Türk ordusundan ve çetelerinden ayıran da budur; iradeleri. TSK'nın işgal ettiği köyleri, çeteler "vaat edilmiş topraklar" gibi talan etmeye başladılar. Ancak "talan etmek" dışında herhangi bir ideal ve irade birliğinden yoksun bu çetelerin birliği pamuk ipliğine bağlı. Avêsta Xabûr'un, Barin Kobanê'nin ya da İlan Dara'nın eylemleriyle söyledikleri son sözlerini hatırlayın. Kahramanlığın en sıradan, direnişin en yalın halini kuşanan bu gençlerin cüreti hangi TSK askerinde var?
 
Cindirêsê'de görkemli direnişi ile Türk askerlerini ve çetelerini karşılayan İlan Dara, annesine bıraktığı son mesajı o kadar yalın ve net ki: "Halkımızı özgürleştirmek için canımızı feda edeceğiz."
 
Tarih, bu savaşçıların "sıradan kahramanlığı"nı, yaşatmak için verdikleri canı, kuşandıkları bu cüreti ve taşıdıkları bu erdemi unutmayacak. Daha birkaç yıl önce Cizre bodrumlarında insanları diri diri yakarak katleden Türk ordusuna ve onun faşist başkomutanı Erdoğan'a karşı direnmenin onurunu tüm insanlığa armağan ediyorlar. Dünyamıza karanlığı hakim kılmak isteyen DAİŞ çetelerini yenilgiye uğratan Rojava halkları ve savaşçıları, DAİŞ'in hamisi AKP/Saray diktatörlüğüne de teslim olmuyor. Yüz binlerce insan, günlerdir savaş uçaklarının, tankların saldırısı altında. Başlarını her gökyüzüne kaldırdıklarında ölüm saçan uçakları görmelerine rağmen, Efrîn'in bırakmadılarsa, bu en büyük direniştir. O bombaların altında evlatlarını sonsuzluğa uğurlarken taşıdıkları cesaret ve asalet insanlığın yüz akıdır.
 
Efrîn bugün insanlık için iyi olan ne varsa onun için direniyor. En başta da hepimizin onuru için. Bu nedenle dünyanın neresinde olursanız olun, bu direnişin onurunu paylaşmak hepimizi insanlaştıracaktır.
 
Bundan sonra ne olursa olsun, kim ne dersi desin, hayat ezilenleri hangi sınavdan geçirirse geçirsin, Efrîn ezilen insanlığın özgür ve eşit yaşam umududur, hayal gücünün iktidarıdır. Ve şimdi bir halk, hayali gerçek kıldıkları Efrîn'i canı pahasına koruyor. Yarına kalacak olan hakikatte de budur.