23 Kasım 2024 Cumartesi

Efe Dağlı yazdı | Suyun başı

Münhasıran şu veya bu özneye karşıtlıktan ziyade, hayatta kalmak için tehdit sayılan her ne varsa tümünü birden bire ezeli-ebedi düşman saymak temel karaktere dönüşmüştür. Tam da bu nedenle 'hapis' de 'reform' da iktidar için aynı maksada matuftur. Hapsederken de aynısını gözetir, reform yaygarasını köpürtürken de. Bu bir tahterevalli. AKP-MHP karşıtlığı bunu görmeyi engellememeli. Aksi halde, bu denklem "Başka bir yolun olmayacağı" çıkmazına varacaktır.

Devlet tapıncı ve milliyetçilik Türk egemen siyasetinin iki ana dinamiği olageldi. AKP ile buna siyasal İslamcı motif de eklendi.

İlk iki dinamik sorgulanmaksızın kabullenildiği için çoğu zaman, bütün politik aktörler birbirlerinden daha devletçi ve milliyetçi oldukları iddiasını kanıtlamaya çalışır. Yukarıdan aşağıya itirazsız inşa edilen bu siyaset ve davranış modeli toplumda da belli şartlarda karşılık bulur.

Devletin yıkılacağı, düşmanların ülkeye saldırmak istediği gibi retorik ve elbette 'bölücülük' manivelası bütün korkuları ayaklandırır.

İktidar bloku suyun başını bunlarla tutmaya ahdetmiştir. Dozajı günden güne artan düşmanlaştırıcı dil iki cepheli bir siyaset dizayn etmekte kullanılıyor.

İktidar bloku, şimdilik arada bir bunlarla birbirini sınıyor ancak zamanla birer silah olarak da karşılıklı olarak kullanmaktan geri durmayacaktır. Komplocu indirgemecilik onların müştereği halini aldığı için 'mutlu günler' geçer geçmez, geçmişteki gibi salvolar başlayacaktır.

Şimdilerde siyaseti bu yöntemle etki altına alıyorlar. Sokaktaki yoksulluk, bıkkınlık ve her an eylemli hale dönebilecek öfke, mümkün olduğunca bu yolla bastırılmak hedefleniyor.

Siyaset denkleminde AKP-MHP bloku yüzde ellinin altına demirledi. HDP konumunu korudu. Blok MHP-CHP'yi baş başa bırakmaya dönük bir dile sıçradı. İthamlar aldı yürüdü.

Bu sadece dışlamaya dönük bir tepkisellik değildi. MHP'nin mafyatik dili ve kireçlenmiş argümanları ağırlıklı olarak tehditle sınırlıyken AKP'nin bilinen isimleri siyaset teorisi bağlamında konuyla ilgilendi. Öne sürülenlerde düşünce kırıntıları, yeni fikirler, dişe dokunur hemen hiçbir şey yoktu.

Bu gayet olağan. Zira kurdukları denkleme dünya 1930'lardan bu yana alışık. Aynı nedenle sıradan bir ajitatöre, kendini tekrar edip duran propagandacıya döndü hepsi. Söz üretme kapasiteleri iyice daraldı. Entelektüel birikimiyle öne çıkmaya çalışan bir isimle galiz küfürler savurmaya yatkın elemanları birbirine hızla benzedi.

Analize değer düşüncelerden değil strateji-taktik kapsamında ömrünü uzatacak neler varsa onlara saldırma, onları oluşturma, onları öne çıkarma güdüsü bir tür hayatta kalma refleksi halini almıştır. Ölmemek için öldür, prensibi savaşların süngü savaşı pozisyonu almasıyla her şey haline gelir.

Halihazırda olan biten budur. Münhasıran şu veya bu özneye karşıtlıktan ziyade, hayatta kalmak için, tehdit sayılan her ne varsa tümünü birden bire ezeli-ebedi düşman saymak temel karaktere dönüşmüştür.

Tam da bu nedenle 'hapis' de 'reform' da iktidar için aynı maksada matuftur. Hapsederken de aynısını gözetir, reform yaygarasını köpürtürken de.

Hiç değilse bu kimlik deşifre olmuş halde. İktidar blokunun temel hak ve özgürlüklerle kurduğu ilişkinin, bilinen faşizm türevlerinin bayağı varyasyonlarından farklı olmadığının anlaşılması hayırlıdır.

Ancak bütün bunlara rağmen sistem içi muhalefet odaklarının strateji taktiği Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurarak oraya saplanıp kalması, gayet doğal olarak şimdiki AKP'ye geçmişteki AKP'yi hatırlatmaya, hatta onu dirilterek muhalefet ettiğini zannetmeye kilitlenmeye yol açıyor.

AKP'nin hizbi gibi davranan ve oradaki oy havuzuna odaklanan, haliyle kuvvetli bir reaksiyonla karşılaşan Davutoğlu partisi değil sadece, CHP de buna oynuyor. Haliyle onların etrafında kümelenen gruplar da buna yedekleniyor.

Gayet boş, içeriksiz, geride kalmış bir döneme referans yapan bu yaklaşıma karşı AKP-MHP bloku akla gelen ilk refleksle milliyetçilik-devletçilik dilini hararetle kullanıyor. Onun sonu da belli: Şunu mu savunuyorsun bunu mu? Onlardan biri 'milli' olduğu için ya 'düşman' tercihini yapacaksınız ya da hızla asimile edileceksiniz.

Özellikle Kürdistan sorunu etrafındaki bu taktik o kadar işlevsel ki ne CHP kıpırdayabiliyor ne diğerleri. Üstelik bu dalaşma en nihayet iktidar blokuna yarıyor.

Sözgelimi CHP-İYİP arasında gidip gelen 'parlamenter sisteme dönüş' bu sıkışma ile yüz yüzedir. İçeriksiz, iktidar değişiminin ötesinde bir burjuva demokrasisi talebine dahi varmayan bu tür kurnazlıklar en nihayet iktidara yarar.

Bu bir tahterevalli. AKP-MHP karşıtlığı bunu görmeyi engellememeli. Aksi halde bu denklem "Başka bir yolun olmayacağı" çıkmazına varacaktır.

AKP-MHP bloku bu çıkmazı fark etti. Bundan bir süre önce "Laiklik ve Ergenekon" üzerinden iktidar bloku içinde çatlak oluşturmaya, bu olmuyorsa kitlesi arasında negatif hareketliliğe sebebiyet verme amacı güttü. Kısmen geçici başarı da sağladı.

AKP-MHP'nin karşı atağı Saadet Partisi'ne siyaseten çengel atmak oldu. Bu, basit bir savuşturma taktiği değildi. SP, siyasal İslamcılığın "Milli Görüşçü" damarının ve geleneğinin adresi. Üstelik AKP'yi, İslami söylemle de ateş altında tutuyor.

AKP bir tür din tekelini elinde tutmak ister. Hatta bunun parçalanmasına tahammül edemez. Hatta bunu paylaşmayı da kabullenmez. Bu nedenle SP'yi CHP-İYİP blokundan koparmak stratejiktir. Sonuna dek bunu zorlamaya çalışacaktır. Konum kaybını göze alarak, iktidarda kalmanın yollarını aramaya açık bir AKP şaşırtıcı değil. Zira en nihayet iktidarı sürdürmek her şeyden önemlidir.

Karşı devrim cephesinin bütün kolları birbirine benzediği için fikir ve proje farklılaşması yok. İçeriksizlik o cepheyi esir almıştır. Cambazlıklar, oyunlar ve hilelerle sonuca ulaşmak bir tür ortak reflekstir. Haliyle toplumun, yoksulların yakıcı sorunlarından kopma eğilimi artacaktır.

Hepsi eskiye ait. Düşünce ve davranışlar, hatta gelecek tasarımları geçmişin basıncı altında. Çünkü geride kalmış dönemlerin sınırlı ufku ile yarınlar anlaşılamaz.

Türkiye'deki baskın siyaset biçimi bu çerçevede olageldi. Devrimci sosyalistlerin iddiası ve vaadi bu mekanizmayı kırmayı hedefler. Başlıca ve öncelikli adım bağımsız ve birleşik özgürlük cephesinin sonsuz bir inşa süreci olarak düşünüp yapılandırmaktır.