21 Kasım 2024 Perşembe

Efe Dağlı yazdı | Kumar masası

AKP'nin kimi yetkililerinin CHP'li bazı vekilleri iş takipçiliğiyle suçlaması, İYİP'in CHP idarecilerine dönük açık eleştirileri, belediyeleri arpalık olarak kullanan CHP pratiği ve rantçılığı ile son otuz yılın toplam pratiği CHP'nin en az AKP kadar kirli, alengirli, karmaşık ve gayrı meşru sicilini anlatır. Bunu görmezden gelmek nesnel olarak oraya yedeklenme riskini barındırır.

Devlet Başkanı T. Erdoğan'ın altılı masadan ayrılmasını istediği İYİP Genel Başkanı M. Akşener teklifi reddetti. Hem teklif hem ret aleni ve dışlayıcı bir milliyetçi dil etrafında yapılandı. Erdoğan teklifini terörden uzak durulması gerektiği ile gerekçelendirmişti. Sıkı bir reel politikçi olarak güncel olayları ve etkilerini kullandı. Amacı sonuç elde etmek değil, İYİP'te çalkantı yaratmaktı.

Akşener, Erdoğan ve Bahçeli'nin bulunduğu masayı kumar masası olarak nitelemesi, onların HDP ve dolaylı olarak "terör"le bilinmeyen pazarlıklar içinde olduğu vehmini derinleştirme amacına matuftu. O da kendince bu yolla milliyetçi saflığını koruduğunu ispatlamış oldu.

Milliyetçiliğin neredeyse bütün partilerin değişmez motifi ve günlük ajitasyon malzemesi olması toplumda, türlü nedenlerle milliyetçi reaksiyonun son derece kuvvetlendiği gerçeğini dolaysızca ortaya koyuyor. Kim diğerini o zeminin dışına sürmeyi başarırsa zaferini erkenden ilan edecek, hesapları bu.

Böyle bir atmosferde kıyasıya dolaşan, üstelik önümüzdeki aylar boyunca ayağa düşmüş yöntemleri canlandırarak bunu sürdürecekleri besbelli güç merkezlerinden herhangi birinde halkçı esintiler dahi olmadığını/kalmadığını kesin ifadelerle söyleyebiliriz. Olası bir iktidar değişiminden "umutlu" olan kim varsa hayal kırıklığına uğrayacaktır. Bir büyük devlet çatışması yaşanıyor ve mesela Kürde yine yer yok, kapılar kapalı.

Akşener'in kumar masası benzetmesi dışlayıcılığı kadar küçümseyişi de içeriyor. Ömrünü çoktan doldurmuş bir iktidar bloku olarak MHP-AKP'nin seçimde yenilgi alacağına inandığı belli. Hırsı, kariyerizmi, uçlara savrulmaya müsait duygusal tepkiselliği ortada olan Akşener'in kendisini seçim sonuçlarına bu kadar güçlü bağlaması onun da bir tür kumar oynadığına işaret etmiyor mu? İşler yolunda gitmezse, hadi Bahçeli'nin Türkçesiyle soralım "Meral Akşener ne yapmayı düşünmektedir?"

Soru ortada çünkü o durumda Kılıçdaroğlu'nun siyasal emekliliğe ayrılacağı kesin. O cenahta kaos olacak. Akşener'in tavrı böyle devam eder ve sonuçlar aleyhinde olursa İYİP'te çalkantı da kaçınılmaz.
Peki ama devleti AKP-MHP'den geri almaya ahdeden ekipler siyasette kişiselliğin bunca öne çıkmasına razı gelir mi? Orada da bir masa var ve duygularla değil buz gibi çıkarlarla bir oyun planı işliyor. Sonuç almak için her yolu denemeye razı bir plan olduğundan kuşku yok.

Ancak şöyle bir sıkıntıları var: Toplumu ve dinamiklerini sabitlikler biçiminde ele alıyorlar. Planlarının işlemiş, kendileri dışındaki bütün vektörlerin sabit olmasına bağlı. Gerçek hayatın öyle olmadığını gördüklerinde afallıyorlar.

Sözgelimi HDP üzerinden Kürtleri boş, içeriksiz, onları görünmez hale getirmeye zorlayan, daha önce çok daha radikal biçimleri denenmiş vaatlerle kendilerine bağlayacaklarını inanıyorlar. Öyle ya anti-Erdoğan dilin şiddetlenmesi için katkıda bulundular, bütün köprüler atıldı ve Kürtler hatta sol-sosyalist kesimler Erdoğan karşısında kim varsa ona oy vereceklerdi.

Tam da bu gibi ucuz hesaplara ve saygısızlıklara karşı, aylar önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot taktiğini bütünüyle dışlayan açıklama, girişim ve yönelimlerin yanlışlığına işaret ettik. Uygularsınız veya uygulamazsınız orası ayrı ama Meclis seçimlerine bütün gücünüzle asılmak ama Cumhurbaşkanlığı konusunda kendi adayını çıkarmak ve boykot dahil olmak üzere bütün seçenekleri gönlümüzden geçenin hangisi olduğunu belli dahi etmeden masaya sürersiniz. Aksi halde hayatları maddi menfaat, ihale takipçiliği gibi insanı utandıracak ucuzluklarla geçen birileri iradeniz üzerine ipotek koymaya kalkar.

Görüldüğü kadarıyla iktidar ve muhalefet bloğu karşı tarafı HDP ile baş başa bırakma stratejisini takip edecek. Muhalefetin stratejisini Kılıçdaroğlu'nun kimseyi ürkütmemeye çalışan ama en nihayet bir asimilasyon dayatan söylemi bu stratejiyle yer yer uyumsuz.

Başörtüsü ile sembolize olan anayasa değişikliği teklifine karşı İYİP'in, HDP ile AKP-MHP'nin aynı istikamette oy kullanmasını sağlamak, bunun üzerinden demagojiyi yapmak ve kendilerine yönelen milliyetçi karakterdeki suçlamaları savaştırmak gibi bir amacı olduğu söylenebilir. Gün geçtikçe muhalefet blokunun HDP'yle asgari nezakete ve eşitlik hukukuna dayalı bir iletişim kurmaktan uzaklaşacağını göreceğiz. Pragmatik itirazlar olacaktır. Ancak devleti AKP-MHP'den geri almaya kilitlenen blok bağlayıcı sözlerden uzak duracak, 100 yıl önce Mustafa Kemal'in İzmit konuşması gibi kimi açıklamalardaki kadar dahi cesur davranmayı aklından dahi geçmeyecektir.

Güya özgürlük isteyen muhalefet, mesela Kürt meselesinde AKP'den çok daha geridedir ve bununla neredeyse övünen bileşenleri bulunmaktadır. Oysa o övünç bir büyük utanç olarak alınlarındadır.

Bu arada AKP'nin kimi yetkililerinin CHP'li bazı vekilleri iş takipçiliğiyle suçlaması, İYİP'in CHP idarecilerine dönük açık eleştirileri, belediyeleri arpalık olarak kullanan CHP pratiği ve rantçılığı ile son otuz yılın toplam pratiği CHP'nin en az AKP kadar kirli, alengirli, karmaşık ve gayrimeşru sicilini anlatır. Bunu görmezden gelmek nesnel olarak oraya yedeklenme riskini barındırır.

İYİP'te temsil bulan türlü çıkar çevreleri iktidar nimetlerinden yararlanmak için el ovuşturuyor. İlke, ideal, mefkure gibi başlıklar maddi menfaatlerin yanında dağılır gider. Bunu CHP pratiği doğruladı. AKP pratiği doğruladı ve dünya malına kavuştukları oranda teşhir oldular. '80'lerdeki hayal kırıklığını kenara ayırırsak komando kamplarından bu yana MHP ve ülkü ocakları pratiği bu eksendeydi. Şimdi bu yolu bir de İYİP yürümek istiyor. Üstelik sonradan gelenin bütün açlığı ve hamlığıyla. Bu gelişin Türkiye ezilenlerine hayrı dokunamaz.

Muhalefetin sallantılı gördüğü bir masa. İktidarın papatya falı açarak ne vakit dağılacaklarını kestirmeye çalıştığı diğer masa. Taraflar umutlarını ve korkularını yığıyorlar araya. Emekçi sol o mu, bu mu biçimindeki çaresizlikleri def etmekle kalırsa sonuçta yeni bir iş yürütmemiş olur. Her alanda kaynağını, kitle seferberliğinden alan alternatifler üretebildiği oranda yeni iş-fikir üretilmiş olacaktır. Neden onların kayıkçı kavgasını, kişisel çıkarlara dayalı oyun planlarını işleyelim ki, hep birlikte kitle demokrasisi esasına dayanan Türkiye halk cumhuriyetini inşa edelim.