29 Mart 2024 Cuma

Efe Dağlı yazdı | Ben ben diye diye

Kimsenin kulak asmadığı, sözünü kıymetlendirmediği, ne diyeceğini merak etmediği bir iktidar ömrünü doldurmuş demektir. Bürokrasi elindedir ama kum gibidir bürokrasi, akıverir parmaklarınızın arasından. Halk, ya da tam ifadesiyle parti kitlesi de en nihayet pragmatisttir. Kimse yoksullukla anılan, adaletsizlikle öne çıkan bir iktidar için bedel ödemez. Fanatizminiz beslemelerinize işler; paranız oldukça. Sonra onlar da çeker gider.

Rusya Ukrayna çatışmaları oluyor, pek çok gözlemci bunu bir küresel savaşın ayak sesi sayıyor ve o arada siz Ukrayna'ya İHA-SİHA tedarik ediyorsunuz. Yetmiyor bunu savunuyorsunuz. Rusların en önemli savaş gemisinin vurulmasında da teknik desteğiniz konuşulmuş ayrıca.

Sonra Lavrov gelsin çözeriz diyorsunuz. Çözülecek olan Rojava'da askeri saldırının bel kemiğini oluşturan hava sahası kullanımına ilişkin. Üstelik daha iki ay olmadan sizin Rusya'ya kendi hava sahanızı kapatarak Suriye'ye ülkeniz üzerinden geçmeyi engellemeniz. O engel kararı ile ABD'ye uçmuş, esasen ABD ile davrandığınızı anlatmışsınız. Öyle ki NATO tartışmalarını bile kilitlemişsiniz.

Tabii ki böyle bir görüşmeden alıp alabileceğiniz şey "tahıl-buğday" olur. O da henüz sadece vaat düzeyinde. Ayrıca muhatabınız Ukrayna'daki Neo Nazi etkilerini yüzünüze söyleyen de sizin "faşizmle işbirliği" yaptığınızı da kibarca ifade etmiş.

Daha ne olsun; siz ne denli araçsal davranıyorsanız muhataplarınız sizden hayli usta ve bu arada geniş hareket sahaları bularak bunu gerçekleştiriyor. O iş öyle yapılmaz böyle yapılır, der gibi.

Der mi der, yapar mı yapar, sözünüz ve gücünüz sadece resmi sınırların içindedir; bunu bilhassa gösterirler. Yarın ola ki hava sahasını açarlar, o da size kim bilir hangi talepleri kabul ettirdikten sonra. Biliyorlar çünkü, konu Rojava ise her tavizi koparabilirler.

Siz de döner acısını içerideki asilerden, onları bulamazsanız rakiplerinden çıkarırsınız. Elbette en galiz ifadelere başvurmaktan geri durmadan. Öncelik-sonralık ilişkisinden bağımsız olarak ve her fırsatta.

Çocuklarını döven babalar kaldı mı acaba? Sokakta, işyerinde küçümsemenin dışlanmanın bedelini çocuklarına ödetirlerdi. Sonra buna yol açanın bizzat çocuklar olduğunu söyler, yine öfkelenip bir tur daha döverlerdi. Halimiz tam olarak bu. Yunanistan çerez sayılır belki ama Rusya demir leblebi. Fakat içerisi, yani 'çocuk' saydıklarınız savunmasız, sille tokat girişmek kolay.

Küfre varan ifadeleri savunan isim, ülkenin selameti için buna 'mecbur kaldığını' söyleyebiliyor. Amacı, kendi 'anti'sini yaratmak, kontrolsüz ve bir o kadar galiz ifadelere başvurmak ama o da olmadı. Döndü dolaştı, mesele dindar kitle arasında bir 'üslup' tartışması açtı.

'Tartışma' sözgelimi elbette, kimi homurdanmalara yol açtı sadece. Memnuniyetsizliğin paylaşılması dahi önemli belki. Klişe olacak belki; 'bumerang etkisi' tam da böyle bir şey. Elinde patladı da denilebilir. Gündem üretme, tartışma açma, muhataplarını ihtilafa sürükleme taktikleri tamamen boşa düştü.

Kimsenin kulak asmadığı, sözünü kıymetlendirmediği, ne diyeceğini merak etmediği bir iktidar ömrünü doldurmuş demektir. Bürokrasi elindedir ama kum gibidir bürokrasi, akıverir parmaklarınızın arasından. Halk, ya da tam ifadesiyle parti kitlesi de en nihayet pragmatisttir. Kimse yoksullukla anılan, adaletsizlikle öne çıkan bir iktidar için bedel ödemez. Fanatizminiz beslemelerinize işler; paranız oldukça. Sonra onlar da çeker gider.

Yerli-milli söylem siz Çiller soyadıyla lanetlenmiş, dindarı-soldakini-Kürtleri kendisinden nefret ettirmiş bir siyasal ölüden medet umarken daha dağılır gider. İşiniz ona kaldıysa vay halinize. Ne taktik ustalık ne siyaset kurtluğu bir yerden sonra gerçekleri perdeleyebilir. Ağlanacak halinizden ders çıkarmak yerine ona buna çatmak size neyi getirirse getirsin, kaldığı kadarıyla itibarınızdan da eder.

Size karşı çıkanların esasen ülkeye karşı çıktıklarını, dolayısıyla vatan savunmasının sizi savunmakla başlayacağına inanabilirsiniz. Bunu dile getirdiğinizde, üstelik ciddi olduğunuz görüldüğünde taraftarlarınız dahi afallar. Neye hazırlandığınızı sorarlar, bir sonraki evreye mi?

Önünüzü açan ABD genel olarak siyasal islamcılığı ve özelde sizi siyasal bağlamda gözden çıkarmışken onlara karşı koyma imkanlarınız zannettiğinizden de azdır. Peki hangi araç ve biçimlerle? Hangi programla? Hangi strateji-taktik bütünüyle? Hangi eleştirilerle?

Kişi odaklı hareketten tipik final dönemlerini andıran şu yönelimler makro açıdan hiçbir fayda vermez. Eninde sonunda kaybedersiniz. Sizden önce bu yolu yürüyen çoktu. Pazarlık payı versinler diye. Verdiler mi? Bazen vermiş göründüler. Sonuç değişmedi. Görünür görünmez bağlarla onlara bağlandığınızı hatırlatırlar. Siz de "pazarlık sünnettir" sözünü ne kadar da yanlış anladığınızı fark edersiniz ama artık iş işten geçmiştir.

Şayet size karşı çıkmak bir tür vatan hainliğiyse masumiyet yemini aramaz, hatta yasallık kaygısına gerek duymazsınız. Milyonlara çağrınız sabır ve sessizliktir. Her acıya katlanma çağrınızın karşılık bulması imkansızdır oysa. Dünyalarınız ayrıdır, hayatı yaşama biçimleriniz birbirine karşıt. Neden katlansınlar hem, siz neye-nelere katlanıyorsunuz; soru bakidir ama henüz sessizce sorulmaktadır. Ta ki bir gün o çocuklardan, hani kıyıp kıyıp dövdüğünüz, "kral çıplak" diyene kadar. Sonrası mı? Bkz: Tarih annemizin kısım otuz iki tekmili birden maceraları.

Dağılıyorsunuz. Her hamle dağınıklığı şiddetlendiriyor. Aynı dünyadan olduğunuz rakipleriniz selden kütük kapma telaşında. Vaktiyle siz de ikbal merdivenlerini böyle tırmanmıştınız. Artık tek tek inmek imkansız. Türlü siyaset oyunlarıyla alaşağı edilmeniz de mümkün; oyun içinde oyun, burjuva siyaset sahnesinin şanındandır.

Bir de devrimciler var. Devrimci sosyalistler bütün bu itiş kakışın, hile hurdanın, hesap kitabın, kirin pasın dışında. Siz mal biriktirme açlığıyla oralardasınız onlar elinde avucunda ne varsa paylaşıyor. Siz namınız yürüsün derdindesiniz onlar kitleler içinde erimenin. Siz çobanlık yapmak istiyorsunuz onlar kitlelerle birlikte ve onlardan biri olarak davranmayı.

Farklı dünyalar, bambaşka yönelimler. Yerle gök bir olsa yolunuz kesişmez. Koruyucusu ve kollayıcısı olduğunuz ama günün birinde sizi kolaylıkla sırtından atabilecek faşizmi, bütün bu melanetin kökü olan kapitalizmi yıkıp aşacak olan onlar, bütün ezilenlerle birlikte ve bir büyük iyimserlikle.