Diyarbakır ve Hakkari'de 'kayıp' eylemleri
Diyarbakır ve Hakkari'de "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle eylemler devam etti. Diyarbakır'da Mehmet Selim Acar, Hakkari'de ise Sait Akın'ın akıbetini soran kayıp yakınları, mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle sürdürdükleri eyleminin 812. haftasında Diyarbakır Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Açıklamaya katılanlar kayıpların fotoğraflarıyla katılırken, alanda kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun'un da katıldığı bu haftaki eylemde Bismil ilçesine bağlı Ambar mahallesinde 20 Ağustos 1994'te gözaltında kaybedilen Mehmet Salim Acar'ın hikayesi okundu.
'NARİN GÜRAN NEREDE'
Söz alan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, tüm toplumsal ve demokratik kitle örgütlerine yarın yapılacak 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingine katılım çağrısında bulundu. Yılmaz, ayrıca "Narin Güran nerede" diye sordu.
'GÖZÜMÜN ÖNÜNDE BABAMI ALDILAR'
Daha sonra babası 30 yıl önce gözaltında kaybedilen İhsan Acar konuştu. Acar, "Kimse bu hakikati görmemezlikten gelmesin. Gerçeklerin gün yüzüne çıkması gerekiyor. Bu vahşete tanıklık edenlere sesleniyorum; kayıplarımızı nereye götürdünüz? Nerede kaybettirdiniz? Babamın 6 çocuğu vardı. Gözümün önünde aldılar babamı. Bu mücadelemiz kuşaktan kuşağa devam edecektir ve bundan kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
'GÖZLERİ VE AĞZI BAĞLI BİR ŞEKİLDE GÖRDÜLER'
Ardından İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, Mehmet Salim Acar'ın kayıp hikayesini okudu. Acar'ın kaybedilme hikayesi şöyle: "31 yaşındaki Mehmet Salim Acar, Bismil'in Ambar köyünde yaşayan bir çiftçiydi. 20 Ağustos 1994 tarihinde on üç yaşındaki oğlu ve bir çiftçi ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi. Ardından Acar'ı zorla otomobile bindirerek götürdü. Nehir kenarında çamaşır yıkayan Acar'ın kızı ve komşuları, nehre doğru yaklaşan Toros'un içinde Acar'ı elleri, gözleri ve ağzı bağlı bir biçimde gördüler. Ayrıca Toros'a nehir kenarında bekleyen ve içinde beş kişi bulunan diğer bir otomobilin eşlik ettiğine ve araçların Bismil'e doğru uzaklaştığına tanık oldular. Söz konusu araçların Bismil Jandarma Taburuna girdiği bilgisini alan aile, Mehmet Salim Acar'ın nerede olduğunu ve neden gözaltına alındığını öğrenmek amacıyla askeri, adli ve idari makamlara başvurdu. Acar ailesi; Cumhurbaşkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili ulusal makamlara başvurdu ve acilen harekete geçilerek, Acar'ın can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Silvan Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran aile, Mehmet Salim Acar'ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İl İdare Kurulu, 23 Ocak 1997 tarihinde bu kişilere karşı yeterli delil olmadığı iddiasıyla, yargılama yapılmaması yönünde karar verdi. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca Mehmet Salim Acar'ın bulunması için mücadele yürüten aile, iç hukuktan sonuç alamadı.
'AİLE, İHLALİN MAHKEME KARARIYLA BELİRLENMESİNİ İSTEDİ'
"Dava AİHM'e taşındı. Türkiye, AİHM'e: 'Hükümetimiz M. Salim Acar'ın ortadan kaybolmasının ailesinde sebep olduğu ıstırap nedeniyle üzüntü duymaktadır. Kaybolma iddialarında etkin soruşturmalar yürütmemenin Sözleşmenin 2, 5, 13. maddelerinin ihlalini oluşturduğunu kabul etmekteyiz' dedi. Başvurucuya dostane çözüm teklif etti. Acar ailesi dostane çözüm teklifini reddetti ve maruz kaldığı ihlalin mahkemenin kararıyla belirlenmesini istedi. Bunun üzerine davayı esastan inceleyen Mahkeme 8 Nisan 2004 tarihli kararı ile Acar'ın kaybolmasına ilişkin yeterli ve etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek, Türkiye'yi oybirliği ile mahkum etti. AİHM'in kararları devlet açısından bağlayıcıdır. AİHM içtihatlarına göre devlet gözaltında kaybetme olayı karşısında, kayıp vakasının tam olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin maddi gerçeği açığa çıkarmak, kaybedilenin naşının bulunduğu yeri tespit etmek, failleri yargılamak ve cezalandırmak amacıyla etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır. Gözaltında kaybedilişinin 30'uncu yılında siyasi ve adli makamları Mehmet Salim Acar dosyasında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Salim Acar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz."
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla eylemlerinin 138. haftasında Yüksekova ilçesinde bulunan Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde Yüksekova'da 25 Eylül 1995 yılında Karlı köyünde operasyona çıkan askerlerin açtığı ateş sonucu katledilen Sait Akın'ın failleri soruldu.
DEM Parti ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Yüksekova ilçe örgütü yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve çok sayıda kişinin katıldığı eylemin metnini İHD Hakkari Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu. Çapraz, "Bir dönem sözde 'terörle mücadele' adı altında yapılan, soykırıma varabilecek düzeyde katliamlar ile hukuk kavramı ortadan kaldırıldı. Beraberinde bu durum paramiliter güçlerin egemenliği ve yaşam hakkının hiçe sayılmasını getirdi. Başını Mehmet Emin Yurdakul'un çektiği 'Yüksekova çetesi' birçok insanımızı katletti ve akıbetini sorulamaz kıldı. Onlarca gerçeklik, tanıklık ve şiddet faillerinin itirafları olmasına rağmen asla düzgün bir hukuk sistemi karşısına çıkarılamayan Yüksekova çetesi mensuplarına örülen dokunulmazlık duvarını yıkmak için 138. haftamızda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz" dedi.
Sait Akın'ın faillerini soran Çapraz, "Kayıplarımızı aramaktan ve son kaybın akıbeti ortaya çıkarılana kadar mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı