23 Aralık 2024 Pazartesi

Didar Gül yazdı | Daha güçlü haykırıyoruz: İstanbul Sözleşmesi yaşatır

5 Ağustos eylemi ile kadınlar bir kere daha toplumsal mücadeleye ne yapılması gerektiğini tarif etti, yol gösterdi. Ayrıca pandemi sürecindeki hareketsizliğinde özeleştirisini verdi. 5 Ağustos gününden bu yana da "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" demeye, kadın özgürlük mücadelesini kent meydanlarında, sokaklarda daha büyük bir motivasyonla büyütmeye devam ediyoruz.

Faşist şefin İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasına dair söylemlerinin hemen ardından kadın özgürlük mücadelesinin bileşenlerindeki hareketlilik takdire şayan. Tek tek kadın örgütlerinin yanı sıra birleşik kadın hareketi de çok önemli bir rol oynuyor. Bir dizi eylem, bildiri dağıtımı, ajitasyon çalışmaları gibi bilindik yöntemleri kullanmanın yanı sıra sözleşmenin maddelerinin okunması, siyah beyaz fotoğrafların #İstanbulSözleşmesiYaşatır diyerek paylaşılması gibi çeşitli yaratıcı biçimlerle sosyal medya da oldukça etkin kullanılarak çalışma süreklileştirildi. 

Her kentte hızlıca bir araya gelip planlamalar yapılmasının heyecanıyla memleketin dört bir tarafında AKP MYK'sının olduğu 5 Ağustos tarihinde eş zamanlı eylem kararları alındı. İzmir'de de "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" kampanya grubu oluşturuldu. Kampanya grubunun 5 Ağustos planı Alsancak ÖSYM önünde bir araya gelerek Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yapacağımız yürüyüş sonrası basın açıklamasını okuyup eylemi sonlandırmaktı. Ne var ki yıllardır her 8 Mart ve 25 Kasım'da dahil olmak üzere yürüyüşler için kullandığımız güzergah "Yürüyüş ve eylem-etkinlik güzergahı değil" denilerek kadınlara yasaklandı. Eylemden üç gün önce polis “yürüyüşün yasaklandığı”nı bildirse de kadınlar olarak "yürümekte" son derece kararlıydık. 

Eylemden üç saat önce bir araya gelip yaptığımız değerlendirmede bu daha çok açığa çıktı. Söz alan her kadın "inanç ve inatla yürümek gerektiğini" dile getirdi. Yürüyüş gerçekleştirmek İzmir'de devlet tarafından uzun zamandır bir irade meselesi haline gelmiş, sayısız yürüyüş engellenmişti. Pınar Gültekin eylemi sonrası da açığa çıktığı gibi bu yolu kadınlar açacaktı. Ve İzmir'de kadın özgürlük mücadelesinin her bileşeni bu sorumluluğun farkında hareket etti.

Eylem alanına gittiğimizde karşılaştığımız kitle de bize doğru bir karar verdiğimizi bir kere daha gösterdi. Yaşı ileri olan bazı kadınlara uzaklaşmasını söylediğimizde "Hayır burada olmalıyım" cevabını aldığımız an hala gözümüzün önünde. Rengarenk, coşkulu bir kadın kitlesi hep bir ağızdan sloganlar atıp dans ederek şarkılar söylerken polisle ilk görüşme gerçekleşti ve kurum temsilcileri kol kola beklemeye başladık. 
Tam da o an eminim ki her birimizin kendini en özgüvenli ve güçlü hissettiği andı. 
Zaman zaman kitle içerisinde bazı kadınları birbirimize göstererek, zaman zaman da atılan sloganları dinledikten sonra birbirimize dönüp "Duyuyor musun?" diye gülümseyerek motive oluyorduk. 

Bir süre bekleyişin ardından kitleninde "Daha fazla beklemeyelim, yürüyelim" ısrarıyla beraber yürüyüş için hareketlendikten sonrası ise hepimizin malumu. Büyük bir zorbalık ve hınçla gözaltına alındık. İşkenceyle gözaltına alındıktan sonra araç içerisinde de küfür, hakaret, şiddet devam etti. Bir yandan da kadınların tekrar tekrar barikata yüklenmesini gözaltı aracından takip ediyorduk. Kadınlarda son derece büyük bir meşruluk bilinci ve direnme isteği çok açık kendini gösteriyordu. Meşru ve haklı olmanın kararlılığıyla barikata defalarca yüklenildi. Sanırım kadın dayanışmasını en yoğun hissettiğimiz anlardan biriydi o an ve sonrası. Kadınların saatlerce alanda beklemesi, daha sonra hastane önünde yapılan karşılama kadın dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu ne kadar güçlü hissettirdiğini gösterdi. 

5 Ağustos eylemi ile kadınlar bir kere daha toplumsal mücadeleye ne yapılması gerektiğini tarif etti, yol gösterdi. Ayrıca pandemi sürecindeki hareketsizliğinde özeleştirisini verdi. 5 Ağustos gününden bu yana da "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" demeye, kadın özgürlük mücadelesini kent meydanlarında, sokaklarda daha büyük bir motivasyonla büyütmeye devam ediyoruz.

AKP MYK toplantısının ertelendiği 13 Ağustos günü ve öncesi kalabalık bir şekilde yapılan bildiri dağıtımları, yine bir MYK toplantısı günü olan 18 Ağustos'ta gerçekleştirdiğimiz büyük kadın buluşması ile her şeye rağmen kadınlar sokakta daha da güçlenerek İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam ediyor. 

"İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" sloganı gösteriyor ki bu sözleşme kadınların yaşam kaynağı ve vazgeçmeye niyetleri yok. Bu sloganı gözaltı araçları dahil her yere taşıması da bundan. 

Şimdiye kadar AKP'nin yeni bir adım atmasını engelledik. Bu kadın hareketinin kararlılığı sayesindeydi. Ancak tamamen vazgeçmiş değiller. O yüzden artık İstanbul Sözleşmesi'ni semtlerde, mahallelerde sokak sokak anlatarak mücadeleyi büyütüp yaygınlaştırmanın zamanı. Bunun planını yapıp işe koyulmak için önümüzde hiçbir engel yok. Çünkü biz de yaşamlarımızdan vazgeçmemeye kararlıyız.