Derviş Tan yazdı: Kaypakkayaca devrimcilik üretmek
Kopuşlar kuşağının en zengin devrimciliklerinden birini de üretir Kaypakkaya. Sadece kaleme aldığı makaleler, bildiriler, raporlar ve silahlı devrimci pratiği ile değil, kaleme aldığı şiirleriyle de faşizme kinini amansızca dile getirir. İbrahim, çok yönlü devrimcilik üretmenin bir ifadesidir. Şiirler yazar, yarına türkü söylercesine...
'Şimdi biz herkesin gözü önünde yükseklere bir bayrak çekiyoruz.'1
47 yıllık bir tarihsel kesitin unutulmaz, unutulamaz mirasıdır "işkencede direnme sanatı"nı yazan İbrahim yoldaş. O'nun bir avuçluk siyasi yaşamı, bir çeliğe su verecek denli dolu, canlı ve militancadır.
Türkiye İşçi Partisi'yle başladığı siyasi yaşamı döneminin devrimcileriyle beraber TİP'den kopuş ve Mihri Belli'nin MDD hattını benimseyişine evrilir. Ardından, MDD'nin "darbeci" eğilimlerini reddeder, PDA'ya katılır. Nihayet, çelik kızar, narlanır mücadele ateşinde. TİİKP (PDA)'den kopuş başlar. Silah, mücadelenin yeni bir aracı, silahlı mücadele yeni bir biçim olarak dayatır kendini. Bu temelde TİİKP ile anlaşmazlıklar boy verir, ayrışır. Güçlü bir teori ve güçlü eylemlere yaslar sırtını Kaypakkaya yoldaş. TKP-ML de bu ikisinin güçlü birlikteliğinden beslenerek boy verir.
Devrimci hareketin tarihindeki bu süreç, yani Deniz'ler, Mahir'ler ve İbrahim'ler ile şekillenerek militan devrimci hattın örgütlendirildiği 70'li yıllar, bir yandan da revizyonizmden, küçük burjuva reformizminden kopuşun timsali olur Kaypakkaya yoldaş.
Peki Kaypakkaya'nın ayırt edici özelliği nedir? O'nu bu kadar korkulacak bir devrimci kılan nedir? Kaypakkaya'yı güncel kılan nedir? O'ndan öğrenmek, O'nu anlamak ve aşmak nerede somutlaşır?
Kaypakkaya'nın en ayırt edici yanı dönemi itibariyle Kemalizmle kurduğu bağ ve onun ideolojik, pratik teşhiri olmuştur.
"Kemalizm kurtuluş savaşının içindeyken emperyalizm ve feodalizm ile uzlaşmaya ve karşı devrimciliği temsil etmeye başlamıştır. Halka ve komünistlere alçakça düşmanlık gütmüş ve onlardan gelen her hareketi gaddarca ezmiştir."2
Kaypakkaya, bu yönüyle Türkiye devrimci hareketi içerisinde yeni bir yol açar. Kemalizmin işbirlikçi karakterinin yanında sömürgeci, katliamcı ve baskıcı faşist niteliklerini de teşhir eder. Devrimci hareketin diğer bölüklerinin Kemalizmden beklenti içerisinde olduğu, Kemalist faşist diktatörlük içerisinde "sol kanat" arayarak beklemeci bir yanılgıya kapıldığı iklimi tersine döndürür. Bu anlamda Kemalizmden kopuşun en net, somut ifadesi olarak kaldırır başını.
"Kemalizm demek, her alanda Türk şovenizminin kışkırtılması, azınlık milliyetlere amansız bir baskının uygulanması, zorla Türkleştirme ve kitle katliamı demektir."3 tanımlamasıyla, Kemalizmin, burjuva işbirlikçi niteliğini, ezilen halkların özgürlük meselesiyle tartışır, tartıştırır. Dolayısıyla devletin kodlarıyla oynar. Lenin'in deyimiyle "devlet işlerine çomak sokar". O, geleneksel Türk devlet formundan kopuşu en net ifade eden, bu temelde askeri faşist bir diktatörlük temelinde örgütlenen Kemalizme cephe almakta ikircimsiz davranan devrimci çizginin inşacısıdır. Biraz da bundandır Kaypakkaya'nın mezarının başında bugün dahi inzibatların bekletilmesi.
Kaypakkaya yoldaşın Kemalizme karşı devrimci cephe alışı bir yandan da O'nu Kürdistan gerçekliği ile buluşturur. Yukarda aktarıldığı gibi kışkırtılmış ulus şovenizmine karşı, devletin Türkleştirme, asimilasyon ve yok sayma, inkar politikasına karşı halkların özgürlük mücadelesini esas alır. Bu temelde dönem itibariyle henüz Kürt kelimesinin dahi kullanımı "sakıncalı" addedilirken Kaypakkaya, Leninist devrimciliğin kopmaz bir ilkesi olan ulusların kendi kaderini tayin hakkını net bir şekilde tartışır, yazılarında işler. Kaypakkaya yoldaşın bu "ama"sız, "fakat"sız tavır alışı, sömürgecilik karşısındaki tutum ve pratiği devrimci hareketin gelişim çizgisinin de ifadesidir.
O'nu devlet nezdinde, bu kadar korkulacak bir devrimci kılan şeyde yukarda değindiğimiz gibi devlet kodlarıyla oynamış olmasıdır.
Kaypakkaya'yı güncel kılan yeni süreçlere yeni yanıtlar verme arayışıdır. Devrimci hareketin pasifizme, kendiliğindenliğe, küçük burjuva devrimci sınırlarına dayandığı ve bu noktalarda tıkandığı kesitte Denizler ve Mahirler gibi, ama onları da aşacak şekilde devrimci hareketi geliştirmeye odaklanmış olması, bu uğurda canhıraş bir yoğunluk içerisine girmesi bugünün devrimcileri içinde öğretici bir zemin sunar. Bu zemin, aynı zamanda, O'nu aşmanın nesnel zorunluluğunu da işaret eder. Devrimciliği lafzilikten çıkararak eylemeye dönüştürme, koşullara takılıp kalmadan olanakları devrimcileştirme, güncel sorunlara güncel yanıtlar geliştirme diye tanımlayabiliriz bu zorunluluğu. Kapitalist burjuva ideolojinin amansız saldırısı karşısında küçük-burjuva devrimciliğin çekim alanından kurtularak güncel olanı güncel bir konumlanışla yanıtlama yolunu tutmakta, yeni şartlar ve koşullar, yeni bir siyasal teorik konjonktür içerisinde eskiye bağnazca takılıp kalmama cesaret ve cüretini kuşanmakta somutlaşır Kaypakkaya'yı anlamak, aşmak. Yalnızca kendini korumayı, kendini korumak için hareketsiz kalmayı değil, bedel ödemeyi göze alarak en amansız koşullarda da ezilenlerin acılarına, özlem ve arayışlarına yanıt olmayı, istem ve taleplerinin karşılanması için somut, adı sanı belli, dar ya da kuru pratikçiliğe saplanıp kalmadan politik mücadele yürütmeyi esas almayı gerektirir.
Yalnız bu kadar da değil.
Kopuşlar kuşağının en zengin devrimciliklerinden birini de üretir Kaypakkaya. Sadece kaleme aldığı makaleler, bildiriler, raporlar ve silahlı devrimci pratiği ile değil, kaleme aldığı şiirleriyle de faşizme kinini amansızca dile getirir.
İbrahim, çok yönlü devrimcilik üretmenin bir ifadesidir. Şiirler yazar, yarına türkü söylercesine...
O'nun çok yönlülüğü, devrimcilik üretişindeki renklilik bugünün komünistlerine de devrimci bireyin gelişmesinin yolunu gösterir düzeydedir.
Dizeler boyu "Ölen Yoldaşlar İçin" seslenir bir yerde: "Gururla ve sabırla dinlenin şimdi / Kavganızı sürdürüyor yoldaşlarımız..."4 der. Ardıl olduğunun, tarihsel bir mücadelenin parçası olduğunun ayırdına çoktan varmıştır, çoktan duyumsamıştır kendinden önce ölenleri, öldürülenleri. "Faşizme içimizden kan damlayan kılıcız / Bir gün gelir kinimizi dökeriz amman"5 diye gürleşir sesi başka dizelerde, hesap sorma bilincini nakşeder. Gelecek bizimdir dercesine haykırır. Ama susmaz, bir yankı alır yürür o sesin ardısıra. "Devrim İçin Her Zaman Ölecekler Bulunur"da "Gider gider nice koçyiğitler gider, / Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir. / Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki; / Yüreğimiz kabına sığmamakta, / örsle çekiç arasında yoğrulduk, / hıncımız derya gibi kabarmakta."6 diyerek koyar orta yere bedel ödemeyi. Kızgındır dizeleri, coşkun, kimi zaman çelik gibi sert, volkan gibi taşmaya hazır, kimi zaman dingin, berrak... Hepsinden önce bir devrimcinin dizeleridir yankılanan.
Şimdi, 47'nci yılında Kaypakkayalaşmak, O'nun mirasını devralmak, ürettiği devrimciliği yenileyerek ve daha ileri teorik ideolojik silahlarla kuşanmış biçimde mücadele mevzilerine taşımakla mümkündür. Gerisi lafziliğin sınırlarında gezinmekten, küçük-burjuva devrimcilik üretmekten başka bir anlam ifade etmez.
Kaypakkayaca devrimcilik üretmek, kapitalist burjuvazinin ve onun siyasal iktidarlarının işçi ve emekçileri "üretimi sürdürmek" adı altında kapitalist barbarlığın çarklarının döndürülmesi için iş yerlerine, fabrikalara, AVM'lere, bürolara, atölyelere, tersanelere göndermesine karşı çıkan, buna dair sadece lafız üreten değil eyleyen çizgide somutlaşıyor. Tüm bedelleri göze alarak, sokaktan ayaklarını kesmeyen, koşullara yenilmeyen devrimcilikte ifadesini buluyor.
O'nu anmak, anlamak ve yaşatmak mümkün. Kendi dilinden, herkesin gözü önünde yükseklere bayrak çekmekle mümkün. Sosyalizm ve komünizm bayrağını.
KAYNAKLAR
1. İ. Kaypakkaya, Seçme Yazılar, Umut Yayıncılık
2. Turhan Feyizoğlu, İbo (İbrahim Kaypakkaya), Ozan Yayıncılık
3. İbrahim Kaypakkaya, Seçme Yazılar, Umut Yayıncılık
4. Nihat Behram, Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit, Everest Yayınları
5. age.
6. age.