23 Kasım 2024 Cumartesi

Daralan oyun sahası - Arif Çelebi

Efrîn'deki büyük devrimci halk direnişi, devrimci kazanımların sökülüp atılmasının hiç de kolay olmadığını dünyaya gösterdi. Kürtleri hesaba katmadan bir adım atılamayacağı şimdi her iki rakip blok tarafından da anlaşılmış olsa gerek. Kürtlere boyun eğdirilemeyeceği anlaşıldıkça onları kendi cephelerine çekmek ve bu yolla karşı cepheyi zayıflatma girişimlerinin önümüzdeki dönem daha da artması normal.
Sömürgeci Türkiye'nin oyun sahası daralıyor. Efrîn direnişi bütün hesapları bozdu. Hiçbir aktör yeni bir plan oluşturamıyor.
 
İşgalci Türkiye, Efrîn işgali ile oyun sahasını genişletmeyi, böylelikle Kuzey Suriye Federasyonu'na esaslı bir darbe indirmeyi, Rojava devrimini boğmayı, işbirlikçisi ÖSO çeteleriyle Suriye'ye yerleşmeyi hedefliyordu.
 
Cerablus, El Bab'dan sonra Efrîn'in ele geçirilmesi İdlib'teki çetelere de geniş bir alan yaratacak, buradan Minbîç'e yürümek kolaylaşacaktı. Bu koşullar altında Kuzey Suriye Federasyonu'ndaki Arap-Kürt ittifakı sarsılacak ve Kürtler Rusların istediği gibi yerel-belediyesel özerklikle yetineceklerdi. Türkiye, Rusya ve İran'la birlikte Suriye'nin idaresinde söz sahibi olacaktı. Rojava devriminin tasfiyesi ile birlikte devrimci kadroların Rojava'daki varlığına da son verilecekti.
 
Türkiye, üç beş günde ele geçirme hayali kurduğu Efrîn'de kırk günün ardından ancak birkaç kilometre ilerleyebildi. Sert direniş karşısında afalladı. Halk, Efrîn'i terk etmek yerine silahlı direnişe geçti.
 
Bu direniş, yalnızca Türkiye'nin değil Rusya, İran ve Esad rejiminin de planlarını bozdu ve oyun sahalarını daralttı.
 
Efrîn işgalinden hemen önce İran, Suriye'nin kuzeyinin "terörist işgal" altında olduğundan söz ediyordu. İran, ABD'nin Suriye'deki varlığına son vermenin yolunun Kuzey Suriye Federasyonu'nun yıkılmasında görüyordu. Rojava devriminin ABD desteği ile ayakta kalabildiğini ve ABD'nin de devrim sayesinde Suriye'de varlığını kalıcılaştırabileceğini düşünüyordu. Efrîn direnişi bu fikri sarstı. Rojava, ABD'ye rağmen direnmekteydi. Devrim halklaşmıştı. Rojava devrimi bağımsız dinamiği ile ayakta duruyordu ve bu sayede işgalci Türkiye'ye karşı, devrimci halk savaşı vermekteydi. Rojava, ABD'ye muhtaç değildi ama ABD Rojava olmadan Suriye'deki varlığını uzun süre devam ettiremezdi. Bu durumda Rojava'yı Esad rejimine yakınlaştıracak yeni manevralara ihtiyaç vardı. Rejim ordusuna milis kuvveti olarak yardım eden İran'a yakın olduğu belirtilen bir grubun Efrîn'e geçmesi bu manevranın bir parçasıydı. Buna karşın İran, daha esaslı bir hamle yapamamakta, Türkiye ile yakın ilişkilerinin devam edeceğini söylemekte. İran, yeni bir strateji oluşturamıyor. YPG'ye göz kırpmakta ama Türkiye'den de uzaklaşamamakta.
 
Rusya'nın da durumu farklı değil. Rusya, Efrîn işgalinin ilk günlerinde ABD'nin Kuzey Suriye'de ayrı bir oluşum kurma peşinde olduğundan sıkça söz ediyordu. Türkiye'nin Efrîn işgaliyle YPG'nin kolunun kanadının kırılacağını, böylelikle ABD'nin dayanağının darbe yiyeceğini hesaplıyordu. Hesap tutmadı. Efrîn işgaline yol vererek Türkiye ile ABD'nin arasının biraz daha açılmasını bekledi. İlk anda bu yönde bir görüntü oluştu. ABD ile Türkiye arasında ipler gerildi, söylem sertleşti. Türkiye, ABD'ye "Osmanlı tokadı" filan atmaktan bahsetmeye başladı. Direniş sürdükçe Türkiye'nin havası yavaş yavaş boşaldı. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'la Ankara'da yapılan gizli görüşmenin ardından Minbîç'i ele geçirme söylemi yerini "teknik heyet" oluşturmaya bıraktı. Rusya da şimdi ne yapacağını bilmiyor. Bir yandan Esad rejimine bağlı milislerin Efrîn'e geçişine ses çıkarmıyor diğer yandan hava sahasını işgalci Türkiye'ye kapatmıyor.
 
Bu strateji oluşturamama hali, BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı 30 günlük ateşkes kararında da görülüyor. Türkiye kararın kendisini bağlamadığını ileri sürerken, Fransa ve ABD Türkiye'yi kararı uygulaması konusunda uyardı. Buna karşın Efrîn hava sahasının saldırgan Türk savaş uçaklarına kapatılması yönünde bir gelişme henüz yok. Olayların gelişimi Türkiye'yi daha da sıkıştırırken diğer aktörlerin henüz yeni bir strateji oluşturamamaları, Türkiye'ye saldırılarını devam ettirme imkânı yaratıyor.
 
ABD emperyalizminin Suriye'deki varlığını sürdürme kararlılığının arkasında İran'ı durdurma ve çevreleme amacı yatıyor. Kürtleri yanında tutmadan Suriye'de kalıcı olamaz. Kürtleri devrimci amaçlarından vazgeçirerek böylece Türkiye için kabul edilebilir duruma getirmek ABD'nin yürürlükteki stratejisidir. Hem sömürgeci Türkiye'yi hem de Rojava devrimci yönetimini aynı anda idare etmeye çalışıyor. Bu strateji sendeliyor. Efrîn'i Türkiye'nin denetimine bırakarak Fırat'ın doğusundaki varlığını garantileyeceğini umut ediyordu. Türkiye'nin Efrîn'de hâkim olması Esad rejimi için de bir darbe olacak ve Rusya ile İran'ın da planlarına sekte vuracaktı. Efrîn direnişi bu planı da boşa çıkardı. ABD de ne yapacağını bilmiyor.
 
İsrail, Suriye'deki İran yanlısı güçleri vurdu. Suriye, İsrail savaş uçağını düşürdü. Rusya yanlısı özel ordu güçleri QSD'nin elinde bulunan Deyr ez Zor'daki petrol ve doğalgaz bölgesini ele geçirmek istedi. ABD buna sert yanıt verdi, Wagner şirketine bağlı yüzlerce askeri vurdu.
 
Bütün bu olaylar emperyalistlerin ve bölgedeki gerici güçlerin bir yandan kendi pozisyonlarını korumaya diğer yandan rakiplerinin ataklarını bertaraf etmeye çalıştıklarını fakat istikrarlı ve dinamik bir strateji oluşturmakta zorlandıklarını da gösteriyor.
 
Bu durum uzun süre devam edemez. Güçlerin yeniden konumlanması ve daha sonuç alıcı ve daha sert hamlelere girişmeleri kaçınılmaz.
 
SAFLAŞMA VE SERTLEŞME
 
Geçtiğimiz günlerde Washington'da ABD, İngiltere, Fransa, Ürdün ve Suudi Arabistan temsilcileri bir araya geldi. Suriye gündemli yapılan bu toplantıda kimi kararlar alındığı basına yansıdı. Esad rejiminin Suriye'nin bütününe hâkim olmasını engellemek, İran'ın Suriye'deki varlığını zayıflatmak, Türkiye'yi sınırlamak, Astana'yı ve Soçi'yi işlevsiz kılmak, Cenevre'yi yeniden öne çıkararak Rusya'nın pozisyonunu zayıflatmak toplantının başlıca konusuydu.
 
Bu kararların uygulanmasının yeni siyasi, ekonomik ve daha fazla askeri hamleler gerektireceği açık.
 
Toplantıya çağrılı olmasına rağmen Almanya'nın katılmaması Türkiye ile Almanya arasındaki son günlerdeki yakınlaşmayla açıklanabilir. Bunun geçici olduğu ya da Almanya ile yakınlaşmanın Türkiye'ye geniş bir manevra alanı açmak için yeterli olmadığı söylenebilir.
 
Türkiye'nin saflaşmaya zorlanması, Rusya ve İran ortaklığından uzaklaştırılması için basıncın artırılması da kaçınılmaz görünüyor. Tillerson'la yapılan gizli görüşme, Suriye'deki ateşkese uyulması yönünde sertleşen açıklamalar bunun ilk işaretleri.
 
Türkiye'nin oyun sahası daralıyor. Buna karşın Rojava devriminin oyun sahası genişliyor. Efrîn'deki büyük devrimci halk direnişi, devrimci kazanımların sökülüp atılmasının hiç de kolay olmadığını dünyaya gösterdi. Kürtleri hesaba katmadan bir adım atılamayacağı şimdi her iki rakip blok tarafından da anlaşılmış olsa gerek. Kürtlere boyun eğdirilemeyeceği anlaşıldıkça onları kendi cephelerine çekmek ve bu yolla karşı cepheyi zayıflatma girişimlerinin önümüzdeki dönem daha da artması normal.
 
Sömürgeci Türkiye, Efrîn'i kısa sürede işgal ederek psikolojik olarak da Kürt ulusal özgürlük hareketini ezmek istiyordu. Amacına ulaşamadı. Aksine, Efrîn direnişi Kürt ulusal bilincinin gelişmesine ve dört parça ile birlikte dünyanın dört bir tarafına yayılmış olan Kürtler arasında ulusal bilinç birliğinin yükselmesine vesile oldu. Başûr'daki yaygın ve kitlesel gösteriler, Avrupa'daki dur durak bilmeyen eylemler, Rojhilat partilerinin destek ve dayanışma açıklamaları bunun göstergeleri.
 
Bakûr'daki seslerin cılızlığı aldatıcı olmasın. Şehir savaşlarından bu yana geniş halk yığınları ile PKK arasında oluşan açı farkı bunun bir etkeni ise asıl nedeni sömürgeci faşist baskıdır. Ne ki, bu faşist devlet terörü Bakûr'un sesini kıssa da onun aklını ve yüreğini esir alamamıştır. Efrîn direnişi Bakûr'a güç ve moral kazandırdı. Oluşacak ilk fırsatta bu güç ve moralin bir kitle hareketi olarak açığa çıkması sürpriz olmaz.
 
Sömürgeci faşist diktatörlük gerillayı etkisizleştirmeyi “çöktürme planı”nın odağına yerleştirmişti. Gerillayı kısmen sınırladı ama onu etkisizleştiremedi. Baharla birlikte Bakûr'da gerilla hareketliliği artacak. Bunun da Bakûr'daki kitle hareketi üzerinde ateşleyici bir etkisi olacağı açık.
 
EFRÎN'E GİDERKEN CERABLUS'TAN OLMAK
 
Efrîn'e sıkıca tutunan, böylece sömürgeci planları boşa çıkaran ve emperyalistler arası çelişkileri derinleştiren devrimci halk direnişi yeni manevra olanakları yarattı. Şimdi, Efrîn'i savunmak için Cerablus'u düşürmek gerekir ve bunun için koşullar olgunlaşmakta. İşgalci Türkiye'nin yakın hedefi Efrîn'i kuşatmaya alarak nefessiz bırakmak. Bunu kırmanın ilk yolu direnişti, şimdi sıra Cerablus ve El Bab'ı alarak derin bir nefes almakta. Türkiye'nin Minbîç hesaplarını kursağında bırakmak da ancak bu yolla olur.
 
ABD ve Rus emperyalistlerinin bunu hoş karşılayacakları söylenemez ama böyle bir inisiyatif alındığında buna karşı yapabilecekleri fazla bir şeyleri de yok. Sömürgeci Türkiye'ye ise öfkeden çıldırmak kalır.