7 Eylül 2024 Cumartesi

'Çocuk işçiliği yasaklansın demek yetmez, örgütlenmek şart'

Eğitim Sen Kocaeli Şubesi ve İSİG Meclisi tarafından düzenlenen, "MESEM'e ve çocuk işçiliğine son" konferansında çocuk işçilerin yaşadıkları kapsamlı bir şekilde tartışıldı, çocuk işçiliğinin önlenmesi için çocuk işçilerin örgütlenmesi, gençlik ve işçi örgütlerinin bu gündemle daha güçlü ilişki kurması ve çocuk işçiliğini doğuran nedenlerle mücadele vurgusu yapıldı.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kocaeli 1 Nolu Şube ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ve çocuk işçiliğine ilişkin Eğitim Sen Kocaeli Şubesi'nde konferans düzenledi. Konferansa, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve çok sayıda kişi katıldı.

"MESEM'e ve çocuk işçiliğine son" şiarıyla düzenlenen konferansın açılış konuşmalarını Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ve İSİG Meclisi adına Murat Çakır yaptı.

IRMAK: ÇOCUK İŞÇİLİĞİ BİR İNSAN HAKLARI SORUNUDUR
Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, çocuk işçiliğinin giderek arttığı, çocuk sömürüsünün devlet eliyle de meşrulaştırıldığı bir ülkede yaşadıklarına dikkat çekti. Çocuk işçiliğinin çocukların büyüme ve gelişme sürecini olumsuz etkilediği için uluslararası sözleşmelerde yasaklandığını hatırlatan Irmak, çocuk işçiliğinin çocuklara hem eğitim hem de iş gibi ikili yük bindirdiğini ve çocukların eğitimden kopmasına sebep olduğunu vurguladı.

12 Haziran'ın Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olduğunu hatırlatan Irmak, çocuk işçiliğin sadece tarihsel günlerde gündem olmaması gerektiğinin altını çizdi. Çocuk işçiliğiyle çocukların temel haklarından mahrum bırakıldığını kaydeden Irmak, bu nedenle çocuk işçiliğinin aynı zamanda bir insan hakları sorunu olduğunu söyledi.

'EN TEMEL SEBEBİ YOKSULLUK'
Çocuk işçiliğinin en temel sebeplerinden birinin yoksulluk olduğunu vurgulayan Irmak, bir başka temel sebebin ise savaş ve çatışmalarla çocukların göçmenleştirilmesi olduğunu dile getirdi. Çocuk işçiliğin çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimini engellediğini, çok sayıda hastalığa ve yaralanmaya neden olduğunu, çocukların işyerlerinde istismara uğradığını ifade eden Irmak, dünya genelinde neredeyse 10 çocuktan 1'inin işçi olduğu bilgisini paylaştı.

'MESEM'LER MESLEKİ EĞİTİM DEĞİLDİR'
Eğitimde 4+4+4, çıraklık ve stajyerlik düzenlemelerinin öğrencilerin eğitim hayatından uzaklaşmasına ve çocuk işçiliğin önünün açılmasına neden olduğunu kaydeden Irmak, çocuk işçilerin MEB eliyle patronun insafına terk edildiğini belirtti. 1 gün okula, 4 gün işe gidilen MESEM'lerin asla bir mesleki eğitim olmadığının altını çizen Irmak, "İktidarın benimsediği sermaye merkezli ekonomi politikalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan işsizliğin, yoksulluğun ve sömürünün yaş ayrımı olmadığı gibi bu politikalardan en çok etkilenenler çocuklar" dedi.

'DERHAL YASAKLANMALI'
"Yönetenlerin tercih ettiği eğitim sistemi aynı zamanda sınıfsal bir meseledir" diyen Irmak, eğitimine devam edemeyen kız çocuklarının erken evliliğe sürüklendiğini, ana dilinde eğitim alamayan çocukların da eğitimden erken yaşta koptuğunu ve işçiliğe başladığını dile getirdi.

TÜİK verilerinin çocuk işçiliğinin gerçek boyutlarını ortaya koymadığını ve çok sayıda çocuk işçinin istatistiklere dahil edilmediğini vurgulayan Irmak, Türkiye'de en az 2 milyon çocuk işçi olduğunu söyledi. Irmak, çocuk işçiliğinin derhal yasaklanması, çocuk işçiliğine karşı somut bir eylem planı oluşturulması ve çocuk işçiliğini doğuran koşulların ortadan kaldırılmasına dönük politikalar üretilmesi gerektiğini vurguladı.

ÇAKIR: ÇOCUK İŞÇİLERİN HERHANGİ BİR ÖRGÜTLÜLÜKLERİ YOK
İSİG Meclisi'nden Murat Çakır, Türkiye'de farklı işlerde çalışan milyonlarca çocuk işçi olduğunu belirterek, bu çocuk işçilerin herhangi bir örgütlülüğü olmadığının altını çizdi. Çocuk işçilik bakımından en yıkıcı ve en fazla iş cinayetinin meydana geldiği alanın mevsimlik tarım işçiliği olduğunu aktaran Çakır, çok sayıda çocuğun aileleriyle birlikte tarlalarda çalıştığını, pek çok çocuğun ise sokakta müzisyenlik, tartıcılık, cam silme gibi işlerle uğraştığını ve sokakta şiddetin en açık biçimine maruz kaldığını belirtti.

Çocuk işçiliğin ve çocuk işçi ölümlerinin uzun zamandır devam eden bir olgu olduğunu ifade eden Çakır, MESEM'lerin bu kadar gündem olmasının sebebinin çocuk işçiliğin kent merkezlerine taşınması olduğunu ifade etti. MESEM'lerle birlikte kent merkezlerinde, herkesin ailesinden, sokağından, etrafından çocuk işçilerin öldüğünü belirtti.

'GENÇLİK ÖRGÜTLERİ AKTİF ROL ALMALI'
Üniversite mezunlarının karşılaştığı işsizlik, yoksulluk, düşük ücretler gibi nedenlerle MESEM'lerin 15 yaşından itibaren öğrenciler tarafından tercih edildiğini dile getiren Çakır, MESEM'lerden sonra tarımdaki çocuk işçi istihdamının sanayiye kayıp kaymadığının incelenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Çocuk işçiliğiyle mücadelenin yolunun gençlerin örgütlenmesi olduğunun altını çizen Çakır, gençlik örgütlerinin de bu mücadelede aktif rol alması ve bir gençlik hareketi niteliği de taşıyacak işçi hareketini yaratmak zorunda olduklarını vurguladı.

Çakır, 2024 yılında iş cinayetlerinde katledilen 23 çocuk işçinin isimlerini ve nasıl öldüklerini paylaşarak konuşmasını sonlandırdı.

Konferansın ilk oturumunun başkanlığını Eğitim Sen Kocaeli 1 Nolu Şube Başkanı Ayda Işık Sevim üstlenirken, oturumda "Devredilen yoksulluk, miras kalan sömürü: Çocuk işçilik" başlığıyla Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen ve "MESEM'ler ve çocukların hak ve özgürlükleri" başlığıyla FİSA Çocuk Hakları Merkezi'nden Ezgi Koman sunum yaptı.

KOMAN: ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ'
"Çocuk işçiliği yasaklansın" demenin zaman zaman boşlukta kaldığını vurgulayan Ezgi Koman, "Çocuk işçiliğini sendikalar, işçi örgütleri ve çalışan çocuklarla birlikte düşünmek ve yeni taktikler geliştirmek zorundayız" dedi. Örgütsüz işçilerin daha fazla hak kaybına maruz kaldığını, çocuklar için de bu durumun geçerli olduğunu kaydeden Koman, çocuk işçileri örgütlemenin olanaklarının aranması gerektiğine dikkat çekti.

Koman, 2016 yılında kurulan MESEM'lerin son dönemde bu kadar gündem olmasının sebebinin MEB'in büyük kampanyalarla çocukları MESEM'lere yönlendirmesi ve çocukların üst üste maruz kaldığı yaşam hakkı ihlalleri olduğunu kaydetti.

'MESEM'LER ELİYLE ÇALIŞAN ÇOCUKLAR SERMAYENİN İŞTAHINI AÇIYOR'
MESEM'lerde çocukların 13-14 yaşında çalışma hayatına dahil olduğunu, asgari ücretin 3'te biri kadar ücret aldıklarını ve bu ücretin devlet tarafından ödendiğini söyleyen Koman, bu durumun sermaye açısından çok iştah açıcı olduğunun altını çizdi. MESEM'lere halihazırda çalışan ve çok yoksul ailelerin çocuklarının gittiğini dile getiren Koman, "Bakanlık istediği kadar 'Bu bir eğitim sürecidir, çalışma süreci değildir' desin, çocuklarla yaptığımız görüşmeler aksini söylüyor" ifadelerini kullandı.

'ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA DENEYİMİ MESEM ÖNCESİNE DAYANIYOR'
Çocukların çalışma deneyiminin genellikle MESEM öncesine dayandığını ifade eden Koman, çocukların 9-10 yaşından itibaren çalışmaya başladığını belirtti. İstanbul, Diyarbakır ve Adıyaman'da çok sayıda çocukla görüştüklerini söyleyen Koman, çocukların mesai saatlerinin yetişkinlerden daha uzun olduğunu ancak fazla mesai ücreti almadıklarını, derslerinin iyi olmadığını, atılma tehdidiyle haftasonu çalıştırıldıklarını, eğitimin çoğu okulda fiili olarak yapılmadığını, okullardaki koşulların da oldukça kötü olduğunu aktardı.

Çocukların işe başlamadan önce sağlık kontrolünden geçirilmesini söyleyen Koman, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından çocuklar bakımından en temel vurgunun iş yerlerinde "ilkyardım çantası" olup olmaması olduğuna dikkat çekti.

'ÇOCUKLAR İŞ YERLERİ VE EVLER ARASINA SIKIŞIYOR'
Denetimin çok kritik olduğunu ama yapılmadığını aktaran Koman, "Çocukların yaşamı iş yerleri ve evler arasında çok fazla sıkışıyor" ifadelerini kullandı.

Çocuklara sigorta yapılmadığını, çalıştıkları iş yerlerinde ustabaşlarından, ya da ailelerinin yanında çalışıyorlarsa aile bireylerinden çok baskı gördüğünü vurgulayan Koman, farklı okullarda devamsızlıktan kalan öğrencilerin de MESEM'lere yönlendirildiğini, devamsızlığı oluşturan sebeplerin araştırılmadığını söyledi.

Çocukların bütün bunların bedelini çok ağır ödediğinin altını çizen Koman, çocuk işçilerin sadece ölmediğini, paralarını da alamadığını, ağır bir şiddet gördüğünü söyledi. Koman, çocuk işçiliğe karşı sendikaların harekete geçmesinin, çocuk ve genç işçilerin örgütlenmesinin, siyasi iktidara baskı yapılmasının önemine vurgu yaptı.

TÜRKMEN: YOKSULLUK AİLELERDEN ÇOCUKLARA DEVREDİLİYOR
Yoksulluğun ve işçiliğin ailelerden çocuklara devredildiğine dikkat çeken Mehmet Türkmen, çocuk işçilik denilince geçmişte ailelerin suçlandığını ama aslında devletin kendi elleriyle çocuk işçiliğini teşvik ettiğini vurguladı. Bunun en somut uygulamalarından birinin Antep'te gerçekleştiğine işaret eden Türkmen, ülkenin en büyük sanayi kentlerinden biri olan Antep'in eğitim anlamında en alt sıralarda olduğuna ve çocukların devlet yetkilileri tarafından propagandayla MESEM'lere yönlendirildiğini anlattı.

"MESEM uygulaması tamamen patronlara, sermayeye, ucuz da değil bedava iş gücü sağladığı bir pazara dönüşmüş durumda" diyen Türkmen, bu çocuk işçilerin ücretlerinin işsizlik fonundan ödendiğini ve aldıkları eğitimin de gerçek bir mesleki eğitim niteliği taşımadığını söyledi.

"4 gün iş, 1 gün okul" denilen MESEM'lerde çocukların 1 gün bile okula gitmediğini, gitmiş gibi gösterildiğini ifade eden Türkmen, çocuk işçiler gitmediğinde ücretlerinin kesildiğini, hata yaptıklarında hakaret ve şiddete uğradıklarını, işçiliğin bütün baskılarını gördüklerini ama sigortalarının bile yapılmadığını anlattı.

'İŞSİZLERE AYRILMASI GEREKEN FON ÇOCUK İŞÇİLER ÜZERİNDEN PATRONLARA AKTARILIYOR'
İşsiz kalan işçiler için kurulan işsizlik fonundan geniş tanımlı işsizlik düşünüldüğünde her 100 işçiden 3-4'ünün faydalandığını belirten Türkmen, aynı işsizlik fonunun çocuk işçiler için devlet tarafından patronlara aktarıldığını belirtti. "O çocukların babalarına vermedikleri parayla o çocuk işçileri patronlara bedava iş gücü yapıyorlar" diyen Türkmen, çocuk işçilerin halihazırda yoksul ailelerden geldiğini vurguladı.

Kapitalist düzen içerisinde sermayenin bir ayağı olmadan gerçek bir mesleki eğitimin mümkün olamayacağını ifade eden Türkmen, "Bu çocukların kimlerin çocukları olduğunu, işin sınıfsal ve politik yanını unutmamak önemli" dedi.

Çocuk işçiliğinin sebepleriyle mücadele edilmedikçe çocuk işçilerin bir "acıma ve vicdan rahatlatma meselesi"ne dönüştüğüne dikkat çeken Türkmen, "Çocuk işçileri çocukken işçi olmaya zorlayan koşullara, onların çocukken hayatlarını ellerinden çalan koşullara karşı çıkmadan çocuk işçiliği bitirmek mümkün değil" dedi.

'ÖRGÜTSÜZLÜĞÜN ASLİ SORUMLUSU SENDİKALAR'
Çocuk işçilerin örgütlenmesi gerektiğini ama çocukların işçiliğe mecbur kaldığı ailelerin çalıştığı fabrikalarda sorunun başladığını dile getiren Türkmen, işçilerin kendi örgütlülüğü olmadan yapılacak eğitim ve etkinliklerin yetersiz kalacağını vurguladı. Türkmen, sendikaların içinde bulunduğu durumun da bu tabloyla doğrudan bağlantılı olduğunu ve sendikaların bu konuda asli sorumluluk sahibi olduğunu dillendirdi.

'BU DÜZENİ NASIL DEĞİŞTİRECEĞİMİZİ TARTIŞMALIYIZ'
Türkmen, "Çocuk işçiliği engellemenin sadece somut olarak çocuk işçiliği önleyecek taleplerle mümkün olmadığını, çocukların bu dişliler arasında öğütülmesine sebep olan bu düzeni nasıl değiştireceğimizi tartışmamız gerekir" dedi.

Konferansın ikinci oturumunun başkanlığını İSİG Meclisi'nden Çetin Ak üstlenirken, "MESEM: Devlet destekli çocuk işçiliği" başlığıyla teknik öğretmen Oğuz Kaan Bozkuş ve "İş cinayetlerinin hukuki boyutu" başlığıyla avukat Berrin Demir sunum yaptı.

BOZKUŞ: MESLEKİ EĞİTİM SERMAYENİN İHTİYAÇLARINA GÖRE TASARLANIYOR
Mesleki eğitime genel olarak bakılması gerektiğinin altını çizen Oğuz Kaan Bozkuş, mesleki eğitimin sermayenin ihtiyaç duyduğu yarı kalifiye insan gücünü devlet kaynaklı okullarla sağlamak için var olduğunu söyledi. Sermayenin buna kaynak aramadığını, sermaye hükümetleri aracılığıyla bu ara eleman ihtiyacının karşılandığını belirten Bozkuş, mesleki eğitimin de buna uygun biçimde dizayn edildiğini vurguladı.

Mesleki eğitimde çocukların işçilik hayatına ve itaat etmeye hazırlandığını kaydeden Bozkuş, "Meslek lisesi memleket meselesi" sloganını Koç grubunun ortaya attığını ve bir sermaye grubunun mesleki eğitimle bu kadar ilgilenmesinin sorgulanması gerektiğinin altını çizdi.

Sermaye gruplarının meslek liselerine yatırım yaparak oralardan işçi devşirdiğini anlatan Bozkuş, Türkiye'de mesleki eğitimin sistemin kendisini yeniden üretmesine yaradığını kaydetti. ÇEDES ve MESEM projelerinin de bu kapsamda ideolojik uygulamalar olduğuna işaret eden Bozkuş, çocukların meslek liselerinde mutlu olmadığını ve bıraktıklarını, bakanlığın ise bu durumu fırsata çevirerek MESEM'leri ortaya attığını dile getirdi.

Özendirici propagandalarla 1 milyonu aşkın öğrencinin MESEM'lere kaydolduğunu belirten Bozkuş, ailelerin de bu propagandaya ikna olduğunu söyledi. Burada aileleri ikna etmek ve öğrencileri örgütlemek gerektiğini ifade eden Bozkuş, işçi sendikalarına büyük görev düştüğünü ve sınıfsal bir nitelik taşıyan bu mücadeleye öncülük etmeleri gerektiğini belirtti.

DEMİR: İŞ CİNAYETİ DAVALARINDA GERÇEK SORUMLULAR YARGILANMIYOR
Avukat Berrin Demir, iş cinayetlerinde yaşam hakkının gasp edilmesinin çok kolay olduğunu ve hesabının neredeyse hiç sorulamadığını vurguladı. İş cinayeti yargılamalarında etkisiz ve yüzeysel soruşturmalar yapıldığını ve gerçek sorumluların yargılanmadığını ifade eden Demir, denetim yükümlülüğü olan kamu görevlileri için hiçbir zaman yargılama izni verilmediğinin ve bunun cezasızlığı doğurduğunun altını çizdi. Demir, iş cinayetlerinin faturasının işçilere ve İSG uzmanlarına kesildiğini belirtti.

Asli sorumluların yargı önüne getirilebilmesinin bile uzun süren yargılamalarla 10 yılı bulduğunu söyleyen Demir, "Bunun sonucu vatandaşın hak arama arzusu, azmi ve istemi kalmıyor. Bu sefer patronla pazarlık etmeye ve kan parası peşinde koşmaya başlıyor. Bu da hak arama hürriyetinin dolaylı yollardan halkın elinden alınması anlamına geliyor" dedi.

Oturumların ardından ise "Çocuk işçiliğine ve iş cinayetlerine karşı mücadele" başlığıyla bir tartışma düzenlendi.