22 Aralık 2024 Pazar

Cinsiyet eşitsizliğinde Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından her beş yılda bir periyodik olarak hazırlanan 2018 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçları yayınlandı. Sonuçlara göre, Türkiye 2020 yılında cinsiyet eşitsizliğinde 153 ülke arasında 130. sırada. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği giderek derinleşiyor. Kadınların çalışma yaşamına katılması, eğitim, karar verici mekanizmalarda temsiliyeti ve sağlığı gibi dört ana gruptaki belli göstergelerin kompozit bir indeks ile değerlendirildiği dünya toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporunda Türkiye 2020 yılında 153 ülke sıralamasında 130. sırada yer aldı.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından her beş yılda bir periyodik olarak yapılan 2018 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarında öne çıkan önemli başlıklar şunlardır:

 Eğitimde cinsiyet eşitsizliği devam etmektedir: Eğitim düzeyinde kadın ve erkek arasındaki fark lise ve üzeri eğitimde ve kırsal yerleşim yerlerinde devam etmektedir. 6 yaş üzerindeki nüfus içinde kadınların yüzde 25'inin, erkeklerin ise yüzde 14'ünün ya hiç okula gitmediği ya da ilkokulu bitirmediği saptanmıştır.

 Her dört evlilikten biri akraba evliliğidir: TNSA 2018'de, 20-24 yaşlarındaki evlenmiş kadınların yüzde 24'ü eşleriyle akraba olduklarını beyan etmişlerdir. Bu durum, çocuk sağlığına yönelik önemli bir risk oluşturmaktadır.

 Toplam doğurganlık hızı: Türkiye için toplam doğurganlık hızı, kadın başına 2,3 çocuktur.  Doğurganlık düzeyinde bölgesel farklılık azalarak devam etmekte; kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı Kuzey Anadolu Bölgesi'nde 1,6 çocuk iken, Doğu Anadolu Bölgesi'nde 3,2 çocuktur.

 Doğum öncesi bakım ve sağlık kuruluşunda doğumlar konusunda eşitsizlik devam ediyor. Araştırma sonuçlarına göre, gebelerin yüzde 96'sı doğum öncesi bakım hizmeti almakta, yüzde99'u ise doğumlarını bir sağlık kuruluşunda yapmaktadır. Ancak, bu oranlarda kır-kent ve doğu-batı bölgeleri arasında farklılık büyüktür.

 Çocuk yaşta ve erken evlilikler, adölesan gebelikler devam etmektedir. 2018 TNSA'da 15-19 yaş grubundaki kadınların yüzde 4'ünün çocuk doğurmaya başlamış olduğu saptanmıştır.

 Anne ve çocuk sağlığına olumsuz etkileri ve ölümlülük açısından yüksek riskli gebelikler hala yaygın olarak görülmektedir. 

 Araştırmaya göre, kendiliğinden düşükler yüz gebelikte 13, isteyerek düşükler ise yüz gebelikte 6'dır. On beş yılda isteyerek düşüklerin yarısı özel sektörde yapılmıştır. Hizmete erişim olanakları ile ilgili bağlantılı bir şekilde kentsel bölgede kırsal bölgeye göre isteyerek düşük hızı daha yüksektir.

Modern aile planlaması yöntem kullanımı çok az artmıştır. Karşılanamayan aile planlaması ihtiyacı iki katına çıkmıştır. TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu İstanbul, Ankara, Antalya, Balıkesir, Eskişehir, Antep, Hatay, Manisa, Mersin ve Tekirdağ gibi illerde doğum kontrol yöntemlerinin halen birinci basamak kuruluşlarda bulunup bulunmadığına ilişkin mevcut durumu saptamak amacıyla bir çalışma yürüttü. Bu çalışma sonuçlarına göre; bu illerin hemen hemen hepsinde aylık ve üç aylık iğne bulunmadığı, kondomun ise bazı illerde bulunup bazı illerde bulunmadığı saptanmıştır."

'AİLE PLANLAMASI HİZMETLERİ ERİŞEBİLİR OLMALI'
Türkiye'de son beş yılda Aile Planlamasında karşılanamayan gereksinim düzeyinin iki katına çıkması ve doğum yapan kadınların üçte birinin yüksek riskli gebelikler grubunda olması birlikte değerlendirildiğinde; özellikle yoksul ve sağlık hizmetlerine erişimde dezavantajlı kadınların ve çocukların sağlığının olumsuz etkileneceği, anne ve bebek ölümlerinin artacağı açıkça ortadadır. TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, bu nedenle acilen bir temel sağlık hizmeti olan "Aile Planlaması" hizmetlerinin ülkenin her yerinde birinci basamak hizmetler içerisinde yaygın bir şekilde var olması ve erişilebilir olmasının şart olduğunu kaydetti.

'TÜRKİYE'DE HER ÜÇ KADINDAN BİRİ ŞİDDETE UĞRUYOR'
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin Türkiye'de artarak devam ettiğine dikkat çekilen raporda, "Ülkemizde hala her üç kadından biri eşi ya da birlikte olduğu erkek tarafından fiziksel şiddete uğramakta ve hemen hemen her gün bir kadın hayatını kaybetmektedir. Temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatan kadına yönelik şiddet acil önlemlerin alınması gereken ciddi bir halk sağlığı sorunudur."