20 Nisan 2024 Cumartesi

ÇEVİRİ | FKKB, İsrail işgaline karşı koymadaki tarihsel rolünü savunuyor!

19 Ekim 2020'de İsrail savaş ve işgal bakanı Benny Gantz, 2016 tarihli İsrail Terörle Mücadele Yasası uyarınca, çok önemli altı Filistin sivil toplum örgütü ve insan hakları kuruluşunun yasadışı "terörist kurumlar" olarak sınıflandırıldığını ilan etti. Bu, tüm bileşenleri de dahil olmak üzere ırkçı apartheid politikasının bir uzantısı ve Filistin halkı üzerinde kontrol dayatmasından başka bir şey değil.

Filistin Kadın Komiteleri Birliği (FKKB) 1980 yılında kurulan ilerici, sivil ve tabandan gelen kadın hareketine yaslanan feminist bir organizasyondur. FKKB, kurulduğundan beri, her türlü ayrımcılıktan arınmış sivil, demokratik, adil ve ilerici bir Filistin toplumu inşa etmeye çalışıyor. Birlik, Filistinli kadınların statüsünü iyileştirmeyi ve onları erkekler ve kadınlar arasındaki gerçek eşitliği ve toplumun tüm katmanları için sosyal adaleti garanti edecek şekilde güçlendirmeyi amaçlıyor.

Birlik, İsrail işgalinden kurtulmak için mücadele eden Filistin Ulusal Hareketi'nin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediliyor. Tüm Arap ve uluslararası ilerici hareketlerle, küreselleşmenin saldırganlığına ve dünyadaki herhangi bir sosyal grubun, özellikle kadınların maruz kaldığı her türlü ayrımcılık ve adaletsizliğe karşı yan yana mücadele ediyor.

FKKB'de bizler, genel olarak kadınların ve özellikle Arap ve Filistinli kadınların, özgürlük, eşitlik ve sosyal adalet için savaşması gerektiğine ve her biçim ve nedenle yaşatılan zorluklara karşı direnilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu zorluklar, kadınlara uygulanan (haklarını savunmaktan mahrum bırakma da dahil) sosyal kısıtlamalar, işgalci devlet tarafından halkımızın oğullarına ve kızlarına yönelik işgal uygulamaları ve kadınları ve rollerini marjinalleştiren klişeleşmiş sosyal imajla temsil edilmektedir.

Vizyonumuz; kadınların, çalınan hakları ile özgürlük ve sosyal adalete yönelik mücadelelerinin imkanları hakkındaki farkındalıklarını arttırmaya, feminist hareketin rolünün önemine ve onun gerekliliğinin vurgulanmasına dayanmaktadır.

Filistin toplumunun önemli bir bileşeni olan kadınların haklarıyla ilgilenmesine ve bir insan hakları vizyonuna sahip olmasına rağmen FKKB, onun, Filistinli kadınların yaşamında sağaltıcı rolü olan tarihi çalışmaları ve değerli mirasını tasfiye etmeye çalışan çok sayıda zorlukla karşı karşıya kaldı, kalmaya da devam ediyor. Bu zorluklar, FKKB başkanının defalarca tutuklanması ve seyahat yasaklarına maruz kalması, birlik çalışan ve gönüllülerinin takip edilmesi ve tutuklanması, birliğin merkezine baskın düzenlenmesi, sözde delil bulmak için aranması ve mallarına el konması şeklinde ortaya çıkıyor.

FKKB, sömürgeci siyonist rejimin başlattığı ve "terörizm" diye damgaladığı bir lekeleme kampanyası ile karşı karşıya. Bu zalim işgalin ihlalleri şiddet, öldürme, yerinden etme ve halkımızı tutuklama ile sınırlı değil, eski sivil hak savunucusu örgütlerimizi içerecek şekilde genişletildi. Hedef alınan bu örgütlerimiz her zaman Filistin halkının, kadınlarının ve çocuklarının haklarını dile getiren ve savunan tarihsel ve militan yapılar olarak kabul edilmiştir.

19 Ekim 2020'de İsrail savaş ve işgal bakanı Benny Gantz, 2016 tarihli İsrail Terörle Mücadele Yasası uyarınca, çok önemli altı Filistin sivil toplum örgütü ve insan hakları kuruluşunun yasadışı "terörist kurumlar" olarak sınıflandırıldığını ilan etti. 3 Kasım 2021'de bu kararın işgal altındaki Filistin topraklarına uygulanmasını sağlamak için bu kurumları "yasadışı" olarak ilan eden askeri bir emir verildi.

Bu sınıflandırma, Filistinli olan her şeyi baltalamak, zayıflatmak ve kısıtlamak; aynı zamanda Filistin halkının, kadınlarının, yaşlılarının ve çocuklarının koruyucu, destekleyici ve savunucu yapılarını parçalamak için işgalin geliştirdiği sürekli politikalar kapsamındadır. Faaliyetlerimiz, sadece, Filistinli kadınlarımıza yönelik tutuklama, öldürme, yaralama ve zulmü içeren işgal politikalarına karşı koymadaki rolümüzün açık bir kanıtı olsa da, bu sınıflandırma, insan hakları kurumlarında çalışan erkek ve kadın aktivistlere karşı yürütülen bir dizi sistematik karalama kampanyasının tırmanan bir adımı ve ayrılmaz bir parçası olageldi. Bu, tüm bileşenleri de dahil olmak üzere ırkçı apartheid politikasının bir uzantısı ve Filistin halkı üzerinde kontrol dayatmasından başka bir şey değil.

İşgalci rejimin, bu, kurumları kriminalize etme kararı, onlara karşı her türlü intikam eylemini meşrulaştıracak ve yine saldırılarından haksız yere onları sorumlu tutacaktır. Bu sınıflandırma, Filistinlilerin sivil faaliyetlerini tasfiye etmeyi amaçladığından, bu kurumların faaliyetlerinin yasaklanması, fonlarının kesilmesi, çalışanlarının ve gönüllülerinin "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla tutuklanmasına hazırlanmak anlamına geliyor. Son olarak, bu kurumların varlıklarına el koyarak ve kapatarak saldırılarını da meşrulaştırıyor.

Bu sınıflandırma, Filistin Kadın Komiteleri Birliği'nde çalışan kadınlar arasında bir endişe durumu yarattı-kurumda 45 kadın çalışıyor. Organizasyon, anaokullarında yaklaşık 60 eğitimciye iş imkanı sağlarken aynı zamanda birlik programları aracılığıyla sunulan psikolojik, hukuki, sosyal ve ekonomik desteklerden yararlanan kadınlarla birlikte, daha fazla şiddete, acıya maruz kalan ve bu desteği almaktan mahrum kalan kadınlara hizmet vermektedir. Ayrıca, Filistin Kadın Komiteleri Birliği'ne bağlı Ghassan Kanafani anaokulları (çoğu Filistin'in merkezlerden uzak bölgelerinde ve topluluklarında bulunur) yılda yaklaşık bin çocuk mezun etmektedir. Bu sınıflandırma onları dünyadaki diğer tüm çocuklara garanti edilen eğitim haklarından mahrum bırakmaktadır.

Bu sınıflandırma herhangi bir hukuki gerekçeye dayanmamakta, dolayısıyla uydurma ve mesnetsiz asılsız suçlamalardan oluşmaktadır. Belki de bunu kanıtlayan en önemli şey, işgalcilerin iddialarını ispatlayacak delil bulunmaması nedeniyle, 9 Avrupa ülkesinin, "terörist" olarak sınıflandırılan 6 Filistin kuruluşuyla işbirliğini, bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir delil olmaması halinde bu kuruluşlarla işbirliğini sürdüreceklerini beyan etmeleridir. Bu ülkeler, insan hakları kurumlarının bu haksız ve keyfi sınıflandırmasıyla ciddi şekilde ilgilenmeleri gerektiğini belirttiler.

Filistin Kadın Komiteleri Birliği olarak, işgalden kurtulma ve topraklarımızda onurlu bir şekilde yaşama hayalimizi ve vizyonumuzu gerçekleştirmek için tüm uluslararası ve insani sözleşmelerde güvence altına alınan meşru insani ve ulusal haklarımız olduğuna ve bu hakları elde etmek için her türlü meşru hareketi gerçekleştirme hakkına sahip olduğumuza inanıyoruz. Bu nedenle Filistinli kadınların haklarını savunmak, onları psikolojik ve yasal olarak desteklemek, ekonomik ve sosyal olarak güçlendirmek ve rollerini harekete geçirmek, ulaşmaya çalıştığımız yüksek bir hedef olarak kalacaktır.

Ayrıca, yoksulluk, sömürü, baskı ve sömürgecilik içinde kıvranan kadınlarımıza yönelik tüm sahte çarpıtma girişimlerine ve her türlü haksızlığa rağmen özgürlük hakkımız ile tüm meselelerimizde feminist duruşumuzu ifade etme hakkımız, feminist yapımız içinde inancımızın ve bağlılığımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Yine, kendi özgürlüğümüz ve kadınlarımızın özgürlüğü için verdiğimiz mücadelenin, gerçekleştirmek için mücadele ettiğimiz ve mücadele edeceğimiz vizyonumuzun yerleşik bir parçası olduğunu da teyit ediyoruz. Bu nedenle yılmayacağız ve kazanılmış tarihi haklarımızı savunmaktan geri durmayacağız. İşgalcilerin bu sınıflandırma saldırısı, bizim, gasp edilen haklarımızı geri almaya devam etme ve işgal varlığına ve onun keyfi kararlarına karşı mücadeleyi sürdürme konusundaki kararlılık, azim ve istekliliğimizi artıracaktır.

*Filistin Kadın Komiteleri Birliği Yöneticisi Tahreer Jaber tarafından Arapça olarak kaleme alınan yazı, capiremov.org sitesindeki İngilizce metinden Ümit Çağdaş tarafından ETHA için Türkçe'ye çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.