19 Nisan 2024 Cuma

ÇEVİRİ | Filipinler'de kadın gerilla olmak

Uzun yürüyüşünün ardından gerilla birliğimizden bazı kadın yoldaşlar akşam ateşinde buluşuyor. Geçmiş hayatlarını anlatıyorlar ve siyasi faaliyetlerinden dolayı baskılar gördüklerini söylüyorlar. Şiddet uygulayan eşlerinden, zorla evlendirmelerden, seks işçisi olarak yaşadıkları aşağılanmalardan veya çocuklarına yemek bulmakta çektikleri zorluklardan bahsediyorlar. Her birinin bu silahlı isyana katılma hikayeleri farklı. Fakat cangılda olmalarının getirdiği bütün zorluk ve fedakarlıklara rağmen hepsi gerillaya katılmanın onlara yaşamaya değer bir perspektif sunduğu konusunda hemfikir.

Cennetten bir köşe görüntüsündeki takımadalarda uzun süreli halk savaşı rüzgarı esiyor. 50 yılı aşkın bir süredir Filipinler'de Filipinler Komünist Partisi'nin (CPP) silahlı kolu Yeni Halk Ordusu (NPA) gerillaları sömürü ve baskıya karşı devrim mücadelesi veriyor. Bu mücadele basitçe sadece en uzun süreli devrimci silahlı mücadele değil, aynı zamanda en gelişmiş olanlarından. Onun öncü güçlerinden biri ise kadınlar.

Gölgesinden insan olduğunu tahmin edebileceğiniz silüetler Filipin cangılında sessizce harekete geçerken vakit gece karanlığının tam ortasıydı. Ufukta dağ tepelerinin üzerinde yeni günün müjdesini veren kızıl şafağın ilk ışıkları vurduğunda tek sıra şeklinde daracık patikalardan ilerliyorlardı hala. Balta girmemiş ormanın içinde yolunu açanlar NPA gerillasının bir birliğiydi. İkinci bakışta aralarında ne kadar çok kadın olduğu fark ediliyor. NPA içinde her kademede yerlerini alıyorlar. Savaşçı, komutan, eğitmen, eğitim sorumlusu veya sağlıkçı olarak görev yapıyorlar. Gerilla, saflarında kadınları örgütlemeye büyük önem veriyor ve erkek egemen etkilerin büyük olduğu Filipin toplumunda çok da alışık olunmayan şekilde kadın savaşçılarına saygı ve eşitlik garanti ediyor.

KÖTÜLÜĞÜN KÖKENİ
Filipinler'de 300 yıllık İspanyol sömürgecilik katolikçilik ile birlikte Batılı feodal-dindar kadın imgesini de ülkeye taşıdı. Kadın, ilgili kamusal ve toplumsal konumlarından dışlandı ve kadın cinselliği baskılandı. İspanyol sömürgecilik döneminin ardından 100 yıllık ABD iktidarı ise beraberinde sanayileşmeyi ve kadının toplumsal konumlanışında değişiklikleri getiriyordu. Kadın sanayi üretimine çekiliyordu. 20. yüzyılın başında Filipinler'de burjuva feminist hareket mayalandı ve 1937'de kadınlar seçme ve seçilme hakkını kazandı. ABD'nin yabancı iktidarı sosyo-kültürel açıdan değişiklikler yarattı: Batılı güzellik idealleri ve modernleşmiş rol modeller Hollywood sayesinde yayıldı. Dahası, ülkede açılan ABD askeri üslerinden dolayı seks işçiliği de belirgin bir şekilde çoğaldı. Bu, daha önce Filipinler'de pek de olmayan bir olguydu.

Ada ülkesi bugüne değin emperyalist bağımlılık ilişkileri içinde olageldi, CPP ise ülkeyi yarı feodal ve yarı sömürge olarak nitelendiriyor. Yoksulluk yaygın ve tarım alanları az sayıda toprak sahibinin mülkiyetinde. Ülke, Batı emperyalizmi tarafından yağmalanıyor ve doğal zenginlikleri ihraç ediliyor. Neticede imalat bağımlısı bir ekonomi mevcut. Parti somut durumun analizine dayalı devrimci pratiğin stratejisini şöyle tanımlıyor: Kentler uzun süreli halk savaşında kuşatılacak ve proletarya ile köylülüğün önderliğinde emperyalist boyunduruğa karşı önce ulusal demokratik devrim hedeflenecek; böylece komünist toplum hedefli sosyalist devrim hazırlanacak. Parti, toplumun yarısının, emperyalizmden ve sınıf gerçekliğinden kaynaklı sömürünün yanında, kadın olarak cinsel baskı da gördüğünün farkında ve kadın mücadelesini mücadelenin sabit ve stratejik önemli bir parçası olarak görüyor.

Kadınlar üzerindeki baskı yarı feodal, yarı sömürge biçimindeki sınıflı toplumdan kaynaklanıyor ve muhafazakar rol dağılımında, üretim ve yeniden üretim işlerinden kaynaklı çoklu yüklerde, ekonomik bağımlılıkta, kötü ücretlerde, ev içi ve cinsel şiddette ve kadın bedeni üzerindeki tahakkümde cisimleşiyor. Birçok durumda ölümcül sonuçlara varan kürtaj yasağında görüldüğü gibi örnekler mevcut.

Özellikle son yıllarda adı nefretle anılan diktatör özentisi Duterte ülkede daha da gerici ve kadın düşmanı bir hava estirdi. Maço performanslarından birinde NPA'lu kadın savaşçıları yakaladıklarında vajinalarından vurma emri vereceği tehdidini savurdu. Polis istatistikleri Duterte yönetiminde daha ilk iki yılda dahi kadına yönelik tecavüz ve şiddetin büyük oranda arttığını gösterdi. Pandemi kaynaklı kapanmadan dolayı durum daha da ağırlaştı. Öte yandan, rejimin pandemi siyaseti diğer yönleriyle de kadınları vuruyor. Fazla çalışan ve az ücret alan sağlık çalışanlarının yüzde 80'i kadınlardan oluşuyor. Çalışma izninin ortadan kaldırılmadığı mesleklerin çoğu erkek ağırlıklı idi ve kadınların ağırlıklı olduğu meslekler ise işten çıkarılmalarda daha çok hedefte. Okulların kapanmasından dolayı da çocuk bakımını yine ağırlıklı olarak Filipin kadınlar üstleniyorlar.

DEVRİMCİ BİR PERSPEKTİF
Uzun yürüyüşünün ardından gerilla birliğimizden bazı kadın yoldaşlar akşam ateşinde buluşuyor. Geçmiş hayatlarını anlatıyorlar ve siyasi faaliyetlerinden dolayı baskılar gördüklerini söylüyorlar. Şiddet uygulayan eşlerinden, zorla evlendirmelerden, seks işçisi olarak yaşadıkları aşağılanmalardan veya çocuklarına yemek bulmakta çektikleri zorluklardan bahsediyorlar. Her birinin bu silahlı isyana katılma hikayeleri farklı. Fakat cangılda olmalarının getirdiği bütün zorluk ve fedakarlıklara rağmen hepsi gerillaya katılmanın onlara yaşamaya değer bir perspektif sunduğu konusunda hemfikir. Bu, dayanışma dolu, onurlu ve eşit bir yaşam. Gerillada herkes eşit. Her ne kadar bazıları erkek yoldaşlarında eril davranışlar ve ön yargılar gözlemlese de, yine de gerillanın salt kadından oluşan birliklerinin olmamasını doğru buluyorlar. Yoksa erkek yoldaşlar kadın mücadelesinden nasıl öğrenecekler? NPA'nın düzenli yaptığı eleştiri-özeleştiri oturumlarında kendi gözlemlerini paylaşmak istiyorlar.

Gerillada kadın mücadelesini temsil etmeyi ve erkek yoldaşlarındaki gerici davranışlar konusunda uyarıda bulunmayı görev biliyorlar. Gerilla, eski yaşamlarında edindikleri yanlış ve alışılagelmiş düşünce ve davranış biçimlerini aşmak için çok çaba sarf etmek zorunda olduğunu biliyor. Bunu kolektif bir süreç olarak anlıyor, dolayısıyla eleştiri-özeleştiriye büyük değer veriyor.

Filipinler'deki kadınlar eşitlik ve onur için sadece elde silah dağda mücadele etmiyorlar. Kentlerde de Duterte'ye karşı örgütleniyor ve erkek egemen yapılara karşı mücadele ediyorlar. On yıllara dayanan bir mücadele geleneğine yaslanıyorlar. 1970'te CPP ve NPA'nın kuruluşunun hemen ardından bazı mücadeleci genç kadınlar Makibaba adı altında birleştiler. Yeni Kadın Yurtsever Hareketi, yani Makibaba, kararlı eylemlerle, özgüvenli duruşuyla ve hedefli örgütlenme faaliyetiyle kısa zamanda ulusal çapta bir kadın örgütüne dönüştü ve değişik toplumsal tabakalardan kadınlara ulaştı. Kısa süre içinde örgüt yasaklandı ve yeraltına çekilmek zorunda kaldı. CPP'nin önderliğinde 16 değişik kitle örgütü ve NPA ile birlikte Ulusal Demokratik Cephe'de (NDF) birleşti ve kadın kurtuluşuna dair 12 maddelik mücadele programı belirledi. Örgüt, NDF'nin bir parçası olarak kadının yerinin devrimci ve silahlı mücadele olduğunun bilincinde hareket etmeyi sürdürüyor.

Makibaba'nın yanı sıra Gabriela da kadın mücadelesinin önemli bir kuvveti olarak yerini alıyor. Gabriela ülke çapında 200'ü aşkın kadın örgütünün birliği ile oluşmuş. Ayrıca, yurtdışındaki Filipin kadınlar arasında da örgütleniyor, zira birçok Filipinli yurtdışında iş arıyor. Çalışmalarının ağırlığını kendi yerellerindeki somut mücadelelere veriyorlar. Fakat uluslararası mücadelenin bir parçası olarak 8 Mart gibi günlerde de en önde yer alıyorlar. Kadın mücadelesini açık bir sınıf tutumu ile yürütüyorlar ve burjuva feminizmine bir sınır çiziyorlar. Kapsamlı bir kurtuluş ve sömürü düzeninin topyekun ortadan kaldırılması için mücadele ediyorlar. Değişik mücadeleler, Filipinli yoldaşların şu güzel ortak sloganında ile ifadesini buluyor: "Makibaba, huwag matakot" (Korkma, mücadele et!)

*İsviçre Devrimci İnşa örgütünün yayın organı Aufbau Gazetesinin Mart/Nisan 2022 tarihli 108'inci sayısında yayımlanan yazı, Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçeye çevrilmiştir. Başlık ETHA'ya aittir.