26 Aralık 2024 Perşembe

ÇEVİRİ | Afrika sendikaları krizde mi?

Global Labour Journal'ın açık erişimli Mayıs 2022 sayısı (Özel Sayı), Afrika'da bu inceleme için seçilmiş sendikaların durumuna ilişkin eleştirel ve tazeleyici bir anlatım sunuyor. Derginin iyi temellendirilmiş anlatıları, kıtadaki çağdaş sendikaların canlılığın yetersizliği konusundaki ortak görüşe hayati bir alternatif oluşturuyor. Bu Özel Sayı, Afrika sendikalarının kıtadaki işçileri temsil etme iddialarının meşruiyetini sorgulayan eski işçi aristokrasisi ve bunun ortaya çıkan yeni biçimleri üzerine tartışmayı yeniden açıyor. Sendikaların örgütlenme -üye sayılarını artırma ve kadınları, gençleri ve kayıt dışı ekonomide iş görenleri dahil etme- kurumsal kapasiteyi geliştirme ve önemli iç ve dış kısıtlamalara rağmen işçilerin çıkarlarını öne çıkarma mücadelelerini yürütme yoluyla kendilerini yeniden oluşturmaya yönelik başarılı girişimlerini gösteriyor.

Özel Sayı'nın giriş bölümünde Afrika'daki sendikaların tarihi ve mevcut durumunun iyi bir izahatı sunuluyor. Kıtanın sömürgecilikten arındırılmasında sendikaların milliyetçi siyasi partilerle kurduğu ittifakları, bağımsızlık sonrası devletlerin sendikaları bastırmasını ve 1980'lerden bu yana neoliberal sosyoekonomik politikaların işçiler ve sendikalar üzerindeki zayıflatıcı etkilerini özetliyor. Giriş bölümünün yazarı ayrıca, sendikaların politikaların oluşturulduğu alanların dışında tutulmasının ve sendika içi sınırlamaların -mali kısıtlamalar, bürokratik hareketsizlik ve verimsiz yönetim- Afrika'daki işçilerin haklarına ve çıkarlarına yönelik neoliberal saldırıya karşı sendikal mücadeleyi nasıl zayıflattığını ifade ediyor.

Yukarıdaki teşhisler ışığında, "Etiyopya'da Sendikaların Yeniden Dirilişi" başlıklı makale, Afrika'daki sendikal hareketlilik ve yenilenme tartışmalarına iyimserlik havası taşıyan canlandırıcı nitelikte. Bu makalede, Etiyopya'da sendikacılığın yeniden canlandığını, 2015'de 415 bin olan sendika üyeliğinin 2020'de 751 bin 800'e yükseldiğini ve kolektif eylemlerin arttığını görüyoruz. Dikkat çekici bir şekilde, Etiyopya İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CETU) bir iş kanunu taslağının yeniden müzakere edilmesini sağladı ve şimdiye kadar girilmesi yasak olan sanayi bölgelerini sendikalaşmaya açtı. İlginçtir ki bu kazanımlar, sendikaların önemli yapısal kırılganlıklarının devam etmesine rağmen elde edildi: Geniş bir toplumsal koalisyonun yokluğu, mali zayıflık, patronların aktif direnci ve devletin gizli muhalefeti nedeniyle sendikaların kurumsal izolasyona uğraması gibi. Dolayısıyla, bu makale bize kıtadaki sendikaların önemli zorluklar karşısında bile yenilenebileceğini ve önemli kazanımlar elde edebileceğini öğretiyor.

İkinci makale "Gana'da Petrol: Genel Taşımacılık, Petrol ve Kimya İşçileri Sendikası'nın (GTPCWU) çalışmaları" Gana'nın petrol ve gaz sektöründe örgütlü ana sendika olan GTPCWU'nun nelere becerisi olduğunu incelemek için koordinasyon ve bağlama uygun güç teorisinden yararlanıyor. Bu makalede, gençlerin ve kadınların düşük katılımı, sendikaları ikame taktikleri, gündelikleştirme, iş kanunlarının ve yerel içerik düzenlemelerinin gevşek uygulanması gibi zorluklara rağmen GTPCWU'nun mütevazı bir yapısal güce sahip olduğunu öğreniyoruz. GTPCWU, sendika yetkililerinin ve tabandaki üyelerin eğitimi, üyelik veri tabanının geliştirilmesi, gençlik ve toplumsal cinsiyet temelli işe alımlar yoluyla kurumsal kapasitenin gelişimine yatırım yapmaktadır. Sendikanın iki çok uluslu petrol ve gaz şirketinde sendikalaşmanın engellenmesine ve ırk ayrımcılığına son vermek için grevlerden yararlanması dikkat çekicidir.

Bu başarılara rağmen, bu makale yapısal bir güç ortaya çıkarmanın kurumsal ve koşullara bağlı güç kullanmak anlamına gelmeyebileceğini göstermektedir. GTPCWU'nun kurumsal gücünün kullanımı, istihdam mevzuatının zayıf uygulanması ve uzun bürokratik prosedürler nedeniyle zarar görmektedir. Sendikanın koşullara bağlı gücü ise petrol ve gaz işçilerinin güvenli ve iyi ücretli işlere sahip olduğu algısı yüzünden kamuoyu sempatisinin azlığı nedeniyle zayıflamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, GTPCWU'nun sınırlı da olsa elde ettiği zaferler Afrika'daki diğer sendikalara ilham vermeli ve stratejik sektörlerde sermayeden taviz koparmanın mümkün olduğunu öğretmelidir.

"İşçi Nedir? Kenya ve Tanzanya'da Kayıtdışı Ekonomideki İnsanları Sendika Tabanının Bir Parçası Olarak Kapsamak" başlıklı üçüncü makalede yazar, Kenya ve Tanzanya'daki sendikaların kayıtdışı ekonomide iş görenleri entegre ederek tabanlarını genişletme girişimlerini dengeli bir şekilde anlatmak için tanımlama, sınırlandırma ve sınır çizme kavramlarını kullanmaktadır. Kuşkusuz, bir işçi sendikasının kayıt dışı ekonomide çalışanların içerilmesini meşrulaştıran bir tanımlama getirmesi, sendika üyeliğinin azalması, sanayi ve hizmet işlerinin gündelikleştirilmesi ve kayıt dışı ekonominin genişlemesi gibi etkenlerin gerektirdiği bir durumdur. Ancak kayıt dışı emeğin sendikalaşması, Sendikalar Merkez Örgütü (COTU) ve Tanzanya Sendikalar Kongresi (TUCTA) içinde oldukça politize olmuş ve tartışmalı bir konudur. İki federasyon, kayıt dışı ekonomi çalışanlarının dahil edilmesinin nasıl gerçekleşeceği konusundaki anlaşmazlık nedeniyle kayıt dışı ekonomi örgütlenmesine ilişkin politikaları benimseyememiştir.

Bununla birlikte, Kenya ve Tanzanya'daki işçi sendikaları kayıt dışı emeği 1) mevcut kayıt dışı ekonomi derneklerini şube olarak bünyelerine katarak ve 2) bireysel kayıt dışı ekonomi işçilerini mevcut sendikalara üye yaparak örgütlemektedir. En önemlisi de sendikaların kayıt dışı ekonomideki üyelerine hayati hizmetler ve faydalar sağlamasıdır. Bunlar arasında patron-işçi ilişkisinin olduğu yerlerde patronlarla ve kamu yetkilileriyle çalışma şartları ve koşullarının müzakere edilmesi, iş becerilerinin geliştirilmesi, finansal hizmet desteği ve kayıt dışı ekonomi işçileriyle belediye yetkilileri arasında diyaloğun kolaylaştırılması yer almaktadır. Özünde bu makale bize, çalışanları tanımlamanın ve örgütlenmeyi sendikaların geleneksel kapsama alanı olan kayıtlı çalışanların ötesine genişletme girişiminin sendika içi çekişmelerle dolu olabileceğini öğretmektedir. Sendikaların, bir yandan yerleşik ayrıcalıkları ve güç yapılarını korumak için mevcut geleneksel sınırları muhafaza etme gerekliliğine dikkat ederken, diğer yandan da sendika tabanını ve siyasi etki gücünü genişletmek için birlik olma ve kayıt dışı ekonomi çalışanların işçi olarak tanımlama zorunluluklarını dengelemeyi gerektiren ince bir çizgide yürümesi gerekebilir.

Dördüncü ve son makale "Cabo Verde'de Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Dağıtık Söylem ve İşçi Hareketi: Zayıf İletişim Neden Sendikaların Etkinliği Önünde Önemli Bir Engel Olmaya Devam Ediyor"a odaklanıyor. Bu makale, bir Afrika ülkesinde bilişim ve iletişim teknolojilerinin (BİT) sendikal canlanma aracı olarak kullanılmasına ilişkin faydalı bilgiler sunuyor. Yazarlar, bilgi yayma ve etkileşim için sosyal medya ve anlık mesajlaşma uygulamalarının kullanılması gibi dijital teknolojilerin sendika içi iletişimdeki önemini ortaya koyuyor. Bu makalede, video konferans uygulamalarının Cabo Verde'nin merkez ve çevre adalarındaki sendikal yapılar arasındaki katılım eşitsizliğini nasıl azalttığını görüyoruz. Ayrıca bu imkan, bireysel sendika üyeleri arasında karar alma süreçlerine katılımda eşitliği teşvik ederek hesap verebilirlik ve şeffaflık konularında ilerleme kaydedilmesini sağladı. Bu olumlu ilerlemeler, Cabo Verde'deki sendikaların BİT kullanımının iki önemli engelle kuşatılmış olmasına rağmen gerçekleşti. Birincisi, kaliteli dijital teknolojilerin yüksek maliyeti donanım cihazlarına erişimi sınırlamakta, ağ yazılımı ve destek hizmetlerinde zorluklara ve adalar arasında dijital bir uçuruma neden olmaktadır. İkincisi, sendikaların üyeleriyle etkileşiminde BİT kullanımı bazen yanlış anlamalara yol açmaktadır. Bu engellere rağmen, bu makale Afrika'daki sendikaların BİT'leri kullanarak üyeleriyle etkileşimi geliştirebileceğini gösteriyor.

Özel sayının bir diğer önemli bölümü de Afrika sendikaları ve toplumsal cinsiyet politikaları üzerine yapılan röportajlardan oluşuyor. Bölgesel ve ulusal sendikal örgütlerdeki sendikacılarla yapılan bu mülakatlar, işyerlerindeki kadın sorunlarına, sendikalarda toplumsal cinsiyete ve sendikalarda yetkili konumdaki kadınlara değiniyor. Kritik bilgiler veren konuşmacılar ayrıca sendikalarda kadın temsilinin önündeki zorluklar, kadın sendikacılara yönelik önyargılar, sendikalarda toplumsal cinsiyet birimleri ve kadın işçilerin konumunun iyileştirilmesi konularında eleştirel görüşlerini paylaşıyorlar. Mülakatlar ayrıca, kadınların sendikalarda erkeklere karşı teşkil ettikleri rakip olma üzerine söylemlere ve sendikaların işçilerin haklarını toplumsal cinsiyete daha az odaklanarak ve bir bütün olarak mı savunması ve geliştirmesi gerektiği konusundaki tartışmalara da katkıda bulunuyor. Bu mülakatların dökümlerinin yayınlanması, sendika araştırmacıları ve Afrika sendikalarında toplumsal cinsiyet konusuyla ilgilenen diğer kişiler için önemli veriler sunuyor.

Yukarıda belirtilenler ışığında, bu makale koleksiyonu kıtada sendikaların yenilenmesine ilişkin politika ve kavramsal önermelere hayati bir katkı sağlıyor. Özellikle, sendikacılığı kayıt dışı ekonomiye yaymanın zorunluluğu ve bunun nasıl yapılacağını göstermekte, çalışanları kayıt dışı emeği kritik bir sendika kapsama alanı haline getirecek şekilde tanımlamanın içerdiği fırsatlara ve engellere ışık tutmaktadır. Buna ek olarak, Etiyopya'da sendikacılığın yükselişini, Gana'da petrol sektöründe GTPCWU'nun etki gücünü kullanımını ve Cabo Verde'de sendika yapıları ile üyeler arasındaki etkileşimi teşvik etmek için sendikaların BİT'leri kullanımını gösteren makalelerin sağladığı ampirik kanıtlar, Afrika'da sendikaların yeniden canlandırılması konusunda bize iyimser sonuçlar sunmaktadır. Afrikalı sendikalar bu makalelerin sunduğu pek çok dersten ilham alabilir. Eleştirel ve temellendirilmiş anlatılar ayrıca, sendikal politikalarla ilgili olmalarının ötesinde, sendikaların ve emek hareketlerinin ataleti ve krizine ilişkin genellemelerin temelini oluşturan bazı teorik ve kavramsal varsayımları da sorguluyor.

*Roape adlı sitede yayımlanan Prince Asafu-Adjaye'nin kaleme aldığı yazı Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçe'ye çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.