6 Ağustos 2025 Çarşamba

Cemil Aksu yazdı | RTKP'nin 'zinde güçler' çizgisi

RTKP, bu yeni saflaşmada "zinde güçler ittifakı" yaratma ve ittifakın liderliğini yapmaya çok hevesli. Uzun zamandır da bunun için hazırlık yapıyor. Oldum olası şovenist, Kürt ulusal sorununun inkarı çizgisine sahip RTKP, açıkça manipülasyon ve demagoji gibi karşı devrimci psikolojik harp teknikleri kullanarak hem solda bir bulanıklık yaratmaya hem de ulusalcı CHP tabanı olmak üzere "AKP karşıtı" bloku güdüleyerek süreç karşıtı bir cephe örmeye çalışmaktadır.

Yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde bir kez daha Kürt sorunu, siyasette taşları yerinden oynattı, yeni saflaşmalar yarattı. AKP-MHP faşist bloku ile Kürtler arasında başlayan ama henüz içeriği ve nereye evrileceği belli olmayan "süreç"e karşı çıkan, kendilerini Cumhuriyetçiler olarak adlandıran bir saflaşma oluştu. Bu saflaşmanın devlet, özellikle ordu içerisindeki uzantıları henüz kendini belli etmese de, açık alandaki sözcüleri gayet net: Sözcü TV, Cumhuriyet gazetesi, Fatih Altaylı ve Onlar TV gibi medya ayağı, İP, ZP ve Resmi TKP (RTKP) gibileri de siyasi ayağı oluşturuyor. D. Perinçek, "tokalaşma"nın ardından "çözüm süreci"nin yeniden başlatılmaması için kitleleri eyleme çağırırken, şimdi yine çark ederek "süreç" yanlısı oluverdi. Hem de kraldan çok kralcı bir edayla PKK ve SDG'yi Türk Ordusu'nun "paralı askerleri" yapmayı bile önerebiliyor. 

RTKP, bu yeni saflaşmada "zinde güçler ittifakı" yaratma ve ittifakın liderliğini yapmaya çok hevesli. Uzun zamandır da bunun için hazırlık yapıyor. Oldum olası şovenist, Kürt ulusal sorununun inkarı çizgisine sahip RTKP, açıkça manipülasyon ve demagoji gibi karşı devrimci psikolojik harp teknikleri kullanarak hem solda bir bulanıklık yaratmaya hem de ulusalcı CHP tabanı olmak üzere "AKP karşıtı" bloku güdüleyerek süreç karşıtı bir cephe örmeye çalışmaktadır.

RTKP'nin manipülasyon ve demagoji gibi karşı devrimci psikolojik harp tekniklerini ifşa etmek ve buna karşı ideolojik ve politik mücadele vermek küçümsenecek bir görev değildir. Bu görev sadece "süreç" ile ilgili değildir. Gasp ettiği TKP adı nedeniyle elde ettiği "itibarı", karşıdevrimci bir sirene çevirmektedir; antikapitalizm, antiemperyalizm, sınıf mücadelesi gibi söylemlerle burjuva cumhuriyeti savunmayı esas alan sınıf işbirlikçiliğini örgütlemektedir.

Kuşkusuz RTKP'nin bu hali şaşırtıcı değil, sürecin getirdiği bir savrulma da değildir. Bizzat onun parti programının, neredeyse şeflerinin siyaset sahnesine çıktığı günden beri savundukları bir çizginin devamıdır. RTKP'nin bu yeni yönelimi tam olarak 1970'lerde Doğan Avcıoğlu'nun savunduğu ordu içindeki "ilerici" güçlerin yapacağı bir darbenin desteklenmesi stratejisini ifade eden "zinde güçler ittifakı"dır. Doğan Avcıoğlu'nun tam da bu zamanda tedavüle sokulması ve popülerleştirilmeye çalışılması da tesadüf olamaz.

Resmi TKP, son seçimlerden sonra CHP ve HDP'nin "gölgesindeki sol"dan ilişkilerini kestiklerini ilan etmişti. Oysa seçimler öncesinde ise HDP'nin kendisi dışındaki sol, sosyalist gruplarla kurmaya çalıştığı "emek ve özgürlük ittifakı" girişiminin ilk toplantısına katılmıştı. Cumhurbaşkanı, milletvekili ve ardından da yerel seçimlerde siyaset sahnesi yine karılmış, Kürt siyasi hareketi ve emekçi sol partilerin çoğunluğu CHP'yi desteklemişti. Demek ki o ara bir "aydınlanma" yaşadılar ki, seçim sonrasında böyle bir açıklama gereği duydular. Seçimlerden sonra başlatılan THTM çalışması "zinde güçler"in sivil ayağı girişimi oldu. Bu girişim RTKP şefleri bakımından kendini tekrardır; çünkü daha önce de Kürt siyasi hareketi ile Türkiyeli sol-sosyalist hareketler arasında ittifakın gündemde olduğu önceki dönemlerde de benzer şekilde önce Yurtsever Cephe, sonra -HDK'nin kurulduğu dönemde de- Haziran Hareketi kurmaya girişmişlerdi.

Arkasından süreç biraz daha hızlandı ve RTKP, önce Türk burjuva devletini düşman görenleri kendi düşmanı ilan etti. Arada "Medusa'nın Salı" belgesel dizisi ile yakın dönemi yeniden yazarak, Ordu'ya süreci doğru okuyamadınız, Cumhuriyet'i koruma ve kollama vazifenizi yapamadınız, biz süreci gördük, ittifak yapalım çağrısı geldi. 19 Mart sonrası kitle hareketinde öne çıkan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganından feyzalarak "Mustafa Kemal'in önünde diz çöküyoruz" eylemi yaptılar. Akabinde Haluk Hepkon'un Kemal Okuyan ile yaptığı söyleşi "Cumhuriyet ve Komünistler" başlığıyla, İlker Başbuğ, Soner Yalçın gibi isimlerin kitabını basan Kırmızıkedi Yayınlarından yayınlandı.

Bu gelişmelere bakınca yapılanların bir plan dahilinde gerçekleştiğini ve bir rotada geliştiğini görebiliriz.

RTKP'nin bu "zinde güçler ittifakı"nı kurmak için, manipülasyon ve demagoji gibi karşı devrimci psikolojik harp teknikleri kullanmaktadır. Bu da yeni değildir. RTKP yöneticisi Aydemir Güler, Halk TV'de katıldığı programda HDP'li belediye meclis üyelerinin kayyımla birlikte çalıştığını söylemiş, CHP'li Sezgin Tanrıkulu'nun, yanlış bilgi verdiğini belirtmesi karşısında Aydemir, "ilk defa duyuyorum ama bunu geçelim" yanıtı vermişti.

RTKP, AKP-MHP faşist blokunun şefi RTE'nin "süreç"le ilgili "AKP-MHP-DEM biz en azından üçlü olarak bu yolda beraber yürümeye karar verdik" sözlerinin üstüne atlayarak, DEM Parti'nin ve Kürt siyasi hareketinin sözlerini görünmez kılarak, "genişleyen Cumhur İttifakı"na karşı mücadele çağrısı yapıverdi. Hep yapageldikleri gibi, Kürt siyasi güçlerinin iktidarla ya da devlet görüşmesini "Cumhur İttifakı"na katıldılar şeklinde maniple etmeye giriştiler.

RTKP, hiçbir açıklamasında Kürt siyasi öznelerinin ne istediğine değinmiyor. Ama RTE ya da AKP-MHP blokunun her açıklamasını sanki Kürtlerin de fikri imiş gibi maniple etmek için müthiş çaba harcıyor. Yine Abdullah Öcalan'ın, DEM Parti'nin ya da PKK'nin açıklamalarına dair bir hep şoven deklarasyonlarla cepheden tutum aldılar. RTKP için Kürtler yok, Kürt siyasetçiler yok. Onların hepsi ABD, İngiltere ve İsrail'in "piyonları" ya da "genişletilmiş Cumhur İttifakı"nın bileşenleri. RTKP "Merkez Komite"sinin 29 Temmuz tarihli açıklamasında da, AKP-MHP faşist blokunun "sürece" dair "Terörsüz Türkiye" adlandırmasını belirtirken bile "sürecin muhatapları başta olmak üzere, herkesin farklı adlandırdığı" diye geçiştirip, üstüne bir de "PKK, DEM, İmralı, SDG/PYD açısından da bütünlüklü bir yaklaşım olmadığı görülmektedir" iddia etmiştir. Tahrifatçılığın bu kadarı!

RTKP, RTE'nin biraz önce bahsettiğimiz konuşmasında Türk, Kürt, Arap ittifakından bahsetmesini ümmetçilik, hilafetçilik ile eleştiriyor! Türk burjuvazisinin yüzyıldır "misak-ı milli" davası güttüğünü, Osmanlı İmparatorluğu'nun devamcısı olarak "Adriyatikten Çin Seddine kadar Türk yurdu yapmak" hevesini sanki hiç bilmiyoruz, değil mi?

RTKP'ye göre "Bu ülkede her şeyin üstünde temel tek bir sorun vardır: Kapitalist sömürü düzeni. Cumhuriyeti bu düzen kemirmiş, tarikatları başımıza bu düzen yeniden bela etmiş, eşitsizlik ve yoksulluğa bu düzen neden olmuş, Türkiye'yi NATO ve ABD hegemonyasına bu düzen sokmuştur." Gerçekten hepsi bu kadar mı? Örneğin  bu kapitalist düzen bu cumhuriyet aynı zamanda sömürgeci değil mi? İyi de Cumhuriyet dediğiniz şey bunlar dışında bir şey mi? Havlayamayan bir kavram mı Cumhuriyet? "Kapitalist sömürü düzeni"ni nasıl gelişmiş de Cumhuriyet'i "kemirmiş" acaba? Kimler öncülük etmiş buna?

RTKP'ye göre Türkiye'de Kürt sorunu vardır ama diğer her hangi bir sorundan biridir! Bunu dile getirirken de başka bir manipülasyon yapıyor, diyor ki: "Yıllar boyunca PKK ve bir kısım 'sol', 'Kürt sorunu çözülürse bu ülkenin bütün sorunları çözülür' diyordu." Hiçbir zaman ne Kürtler ne de herhangi bir sol parti böyle bir koşutluk içinde cümle kurmamıştır. Kürt sorununun çözümünü sağlayacak bir demokratikleşmenin başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen bütün kesimlerin söz, eylem ve örgütlenme imkanlarının büyümesi anlamına geleceğini savunmuştur. Kürt sorununun çözümü demokratikleşmenin bir ön şartı olarak tanımlamıştır. Devrimci sosyalistler ise, Kürt sorununun demokratik çözümünü zaten demokratik halk devriminin bir gündemi olarak ele almıştır. Bugün de Kürt siyasi hareketi "Barış" ile "Demokratikleşme"yi hem iki ayrı adım hem de birbirini destekleyecek bütünlük olarak ele almaktadır.

Buna karşın, diğer herhangi bir sorundan biri olarak farz etsek bile, RTKP, bu konuda, herhangi bir şey yapmış mıdır? Neden yapmamıştır? Kürtlerin anadilinde eğitim, özerklik, gibi konulardaki talepleri için ne yapmıştır? Hiçbir şey! O zaman Kürt sorunu herhangi bir sorundan biridir demenize gerek yok, Kürt sorunu yoktur sizin için. Kürt sorunu, Kürtlerin haklarını istemesidir ve bunu kabul edememektedirler.

RTKP'nin kendi inisiyatifiyle hazırlandığını duyurduğu ve akademisyen, yazar, sanatçı, sendikacı vb. birçok kişinin imzasıyla yayınlanan "Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz" bildirisinde ise "Türkiye Cumhuriyeti'nin, Lozan Anlaşması'nın sorgulanmasını; mevcut sınırlarımızın tartışılmasını; yeni-Osmanlı hayallerini, Türkiye İmparatorluğu gibi gayrimeşru adlandırmaları, ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemiyoruz. Barış ve kardeşlik ve de bağımsız ve laik bir ülke, eşitlikçi bir düzen, planlı bir ekonomi istiyoruz" deniyor. RTKP de buna "çok güçlü ve açık bir program" diyor. RTKP, "çok güçlü ve açık" programında Kürtlerin anadilinde eğitim talebine hala bir cevap vermiyor. Sizce Kürtlerin bu talebini ABD, İngiltere ve İsrail'in bölge planlarının bir kışkırtması olarak mı görüyorlar? Bu durumda "Ordu Göreve"!

RTKP'nin karşıdevrimci psikolojik harp teknikleri basit oyuna dayanmaktadır; AKP-MHP faşist blokunun politikalarının manipülasyonu. Bütün belirleyici gücün ABD, İngiltere ve İsrail'in olduğunu ileri süren komploculuk. "Süreç"in diğer tarafının yanıbaşında Kürtler ve Kürt siyasi güçleri ile Kürt sorununun demokratik çözümü ve faşist AKP-MHP iktidarının yenilmesi için mücadele eden sol, sosyalist bütün güçlerin açıklamalarını tamamen karartmak. Böylece hem egemen bazı kliklere işbirliği teklif etmek hem de AKP-MHP karşıtı halk kitlelerindeki şovenist önyargıları tahrik ederek "Barış ve demokratikleşme" ittifakına karşı cephe almak. Kısacası, RTKP, iktidarın "Terörsüz Türkiye" projesine karşıymış gibi görünerek esas olarak "barış ve demokratikleşme" çağrısını boşa çıkarmaya çalışıyor.