KADIN
Boşanma kadının kaderini tayin hakkıdır
Boşanma hakkı kadının kendi kaderini tayın etme hakkıdır. Kadının, erkek egemenliğine ve iktidarına isyanıdır. Kadının köleliği, erkeğin zorbalık iktidarının inşasıysa boşanma ve nafaka hakkı da kadının özyönetiminin inşasıdır.
ÇİÇEK OTLU- Adalet Bakanlığı boşanan kadınlara ödenecek nafaka ile ilgili yeni bir yasa hazırlığında. Tasarı ile bir kadının nafaka kazanma hakkı belli formalitelere bağlanıyor. Buna göre bir kadına nafaka verilecekse, evli kalma süresi, kadının yaşı, gelir durumu, çocuk olup olmaması ve “kusur durumu” değerlendirilecek. Düğün törenlerinde kadına takılan beşi bir yerde takısı gibi nafaka hakkı için de beş formaliteyi yerine getirmesi isteniyor.
AKP iktidarı aile kurumunun çözülmesini önlemek için kadınları, “sessiz ölüme” ve ev mezarlığına mahkum etmekten çekinmediğini hazırladığı yeni nafaka yasasıyla anlatmaya çalışıyor.
Evlilik; erkeğin kadın bedeni, kimliği ve emeği üzerindeki sömürge alanıdır. Kadını yatak odasına, çocuk odasına ve mutfağa kapatmaktır. Evlilik; çocuğu kadına, kadını erkeğe bağlayan bir kurumdur. Kadını köleleştiren ve erkeğin kendi zorbalık iktidarını inşa ettiği bir alandır.
İlk başta aşk ilişkisi üzerinden kurulsa bile, bir süre sonra aşk ilişkisinden çıkar ve toplumsal ekonomik ilişkiye dönüşür. Erkek egemen iktidar kadına; az ile yetinmeyi, az konuşmayı, ev işlerini, çocuk ve yaşlı bakımını üstlenmeyi itirazsız kabul etmeyi dayatır. Kadından uysal olması, şiddet gördüğünde susması, gözü morardığında “kapıya vurduğunu” söylemesi, eşinin tecavüzüne uğradığında bir “taş”, bir “lal” olması beklenir. Bu ilişkiler sisteminde kadın evin tutsağı, erkek ise gardiyanıdır.
Havva elmayı yediğinden beri kadını “erotik,” “öteki”, “adsız” ve “değersiz” gören erkek egemen cinsiyetçi yargı, kadın cinayetleri davalarında kadını “kusurlu” görüyor. Bu zihniyete sahip yargının boşanma davalarında kadına nafaka verilmesi talebini yerine getirmesi mümkün mü? Esasta kadın özgürlüğünün anahtarının erkeğin iki dudağı arasında olduğu fikri üzerinden şekilleniyor tüm bu yasa tasarıları. Kadının boşanma özgürlüğünün elinden alındığı bunun gibi yasalar; ya evinde yaşar, “sessiz ölümü” kabul edersin ya da sokakta yaşar, “açlıktan ölümü” kabul edersin dayatmasıdır.
Şöyle bir düşünelim iki araba trafikte çarpıştığında aracın sürücüleri kusur tespiti yapar ve kusurlu kişiyi bulmak için bilirkişiye gönderirler. Peki nafaka hakkı davalarında “kusur” neye göre belirlenecek? Açık ki hakimler “kusur bulma profesörleri” olacak. Erkek beyanının esas alındığı mahkemelere göre, kadınların kahvaltıyı geç hazırlaması, çok banyo yapması, evi iyi temizlememesi, iyi yemek yapmaması, erkeğin cinsel arzularını yerine getirmemesi, erkek çocuk doğurmaması, 60 yaşında boşanmak istemesi, sürekli konuşması, istediği kıyafeti giymesi, arkadaşlarıyla bir kafeye gitmesi gezmesi birer “kusurdur.” Kuşkusuz ki erkek yargı eliyle AKP iktidarı bu “kusurlu” kadınların nafaka hakkını gasp edecektir.
Çıkarılması planlanan yasa, kadının boşanma özgürlüğünün elinden alınması ve AKP iktidarının kadını eve hapsetme yasasıdır. Bu çirkin formaliteler AKP iktidarının yüz karası icraatlarının devamıdır. Kadın düşmanlığının bir kez daha tescillenmesidir.
Boşanma hakkı kadının kendi kaderini tayın etme hakkıdır. Kadının, erkek egemenliğine ve iktidarına isyanıdır. Kadının köleliği, erkeğin zorbalık iktidarının inşasıysa boşanma ve nafaka hakkı da kadının özyönetiminin inşasıdır. Özgürlük için mücadele etmediğimiz sürece, Türkiye ve Kürdistan’da OHAL kalkar, kadınların üzerindeki “erkek OHAL'i” kalkmaz. Kadınlar olarak yaşamımızın ortasındaki “OHAL”i kaldırmak, gasp edilmek istenen haklarımızı korumak için mücadele, isyan ve özgürlük demekten başka yolumuz yok.