25 Kasım 2024 Pazartesi

Aykan Şimşek yazdı | Prototip: Sıra neferi

Kendini toparlayabilmek için yoldaşlarına biraz yaslanarak güç almak ister. Ancak düşman ardı arkası kesilmeyen saldırılarını sürdürür. Tereddüt, korku, kendiliğindencilik ve kendini geri çekme gibi insanların dönem dönem kapıldığı duygulara hiç kapılmaz; bu duyguları kontrol ederek "bir adım daha ileriye" diye haykıran bakışlarıyla bu engebeli yolu arşınlamaktan geri durmaz.

Başlangıç ve varılacak yer olan hedeflere ulaşılması için gerekli olan araçlar bütününü ustaca bir hünerle kullanmak yeterli olacak mı?

Belki de mutlak olarak kabul edebileceğimiz doğru bir cevabı düşünmeyi bir kenara bırakarak daha iyi veya daha etkili nasıl kullanmamız gerektiği konusuna yoğunlaştığımızda hedeflerimizi daha büyük bir kararlılıkla hayata geçirme pratiğinden yoksun kalmamış, gerekli olan yetkinlikleri kazanmak için ilk adımlardan birini atmış olmaz mıyız?

Tarih hiçbir zaman ihtiyacı olan araç gereçleri veya kişileri yaratma konusunda geri durmamıştır. Belki de bu ihtiyaçlara yanıt olabilme kabiliyetini kolaylaştıracak araç gereçleri veya bulunulması gereken yerde bulunmak için gerekli cüreti başkalarından beklemeyen, her zaman bir adım ileriye gitmenin gerekliliklerini kavrayan ve bundan geri durmayanlar tarihin tozlu raflarında bir isim değil. Her zaman hatırlarımızda, bilincimizde ve pratiğimize yol gösterecek birer prototip olarak yaşamımızda yer buldular, bulacaklar…

AİLESİNİN EMRAH'I BİZİM İSE CEBOMUZ…
Hayatlarımızın farklı noktalarında, farklı pratiklerde, okulda, işte, evde, devrimci faaliyetlerde, özgür veya olmayan eylemlerde desteğe ihtiyaç duymak daha doğrusu sırtını korkmadan yaslayabilecek bir duvar bulmayı istemek hiçbirimizin yabancı olmadığı; cesaret, korku, neşe ve öfke kadar insani bir duygudur. Tarihin gerekliliklerine cevap olabilme arzusu, yüreği devrim için atan herkesin vazgeçemeyeceği yegane içgüdülerinden birisidir. Peki ya tarihin bizden beklediklerinden daha fazlasını ortaya koyabilmek, bu fedakarlığı sergileme cüretinden hiçbir an imtina etme duygusuna kapılmamak, böylesine ağır ve zor yetkinliklere ve yeteneklere sahip olma iradesini ve cesaretini gösterebilmek. İşte bu ender ve nadir olan insanlarla karşılaşmak dahi büyük bir şans ve mutluluk hissiyatı veriyor. Ve tarih bu yolda adım atmaktan çekinmeyenleri yazmaktan, anlatmaktan ve yaşatmaktan asla geri duramayacaktır.

Kökleri Elazığ Karakoçan'a dayanan bir ailede gözlerini hayata açan Emrah'ın emek sömürüsünün, ayrımcılığın ve asimilasyonun büyük etkenlerini fark etmesi için çok uzun bir hayat tecrübesine gerek yoktu. O zaten emekçilerin, Kürt ve Alevi nüfusunun yoğunluklu olarak yaşadığı Gülsuyu/Gülensu mahallesinde çok genç yaşlarda bu durumun farkına vardı ve devrimin ihtiyaçlarına yanıt olma arzusu yüreğinde bir filiz misali yeşerdi.

Hem okuyor hem ailesine destek olmak için manav tezgahlarında ve pazarda çalışmaktan geri durmaz, aynı zamanda devrimci sorumluluklarını büyük bir özveriyle göğüsler, gençlik örgütünün ve partisinin ona verdiği veya vermediği bütün gereklilikleri mükemmel bir titizlikle yerine getirirdi. Liseden mezun olduğu sene daha 18 yaşında faşist rejimin bir operasyonunda tutuklanır; yetkinlikleri ve yetenekleri sayesinde bulunduğu hücreyi kendisi ve yoldaşları için bir okula dönüştürür. Yoldaşlarıyla beraber elinden gelen bütün gereklilikleri sergilemekten geri durmaz.

Yaklaşık iki seneye yakın tutukluluktan sonra Cebo, mahallesine dönerek hiç vakit kaybetmeden devrimci görevlerinin başına geçer. Bütün kampanyalar, bütün eylemler Cebrail yoldaş ile mükemmel bir ivme kazanır. Ve bunun etkilerini sadece mahallede değil partinin varlığı olan her yerde hissedilir.

2013 yılında ülkenin birçok noktasında operasyonlar yapılır buna rağmen faşist rejim devrimcilerin ayak seslerini bastıramaz, devrimci pratiklerini sekteye uğratamaz. Bu şekilde kendine göre çözüm bulamayan faşist rejim emekçi mahallelerde hiçte yabancı olmadığımız bir teknikle, eli kanlı ülkücü çeteleri kullanarak devrimci ve demokratları sindirmeye çalışır. Bu doğrultuda yönelecekleri ilk isimlerden bir tanesi Cebrail yoldaşımızdı. Yoldaşımızı hain bir baskınla mahallemizin halk sakinlerinin de orada olduğu sırada bir parkta yaylım ateşine alırlar. Bu saldırıdan ağır yaralarla kurtulan yoldaşımızın tedavisi yaklaşık 1 hafta boyunca hastanede devam eder.

Ziyaretleri ve geçmiş olsun dileklerini daha çok geçmeden devrimci görevlerinin başındayken karşılar Cebo. Kendini toparlayabilmek için yoldaşlarına biraz yaslanarak güç almak ister. Ancak düşman ardı arkası kesilmeyen saldırılarını sürdürür. Tereddüt, korku, kendiliğindencilik ve kendini geri çekme gibi insanların dönem dönem kapıldığı duygulara hiç kapılmaz; bu duyguları kontrol ederek "bir adım daha ileriye" diye haykıran bakışlarıyla bu engebeli yolu arşınlamaktan geri durmaz.

Faşist rejimin denediği kanlı ve haince saldırılar; Cebo başta olmak üzere bu alçaklığa sessiz kalmak istemeyen halk ve yoldaşlarımızın emeği neticesinde boşa çıkarıldı. Bu yenilgiyi hazmedemeyen düşman bu sefer Cebo'nun hiçte yabancı olmadığı bir yöntemle saldırılarına devam etti. Ama nafile!

TECRİT 
Daha önceki deneyimlerini ve yetkinliklerini harmanlayarak, hapishane deneyimi yaşamamış yoldaşlarına öğretmen, morali bozulanlara moral oldu... Zaten böyle lanet ve hastalıklı bir duygunun kalbinizde yeşerebilmesi yoldaşımızın yanında mümkün değildir.

Bir öncekine kıyasla daha kısa süreli hapishane günleri sonrasında, partisi kendisini nerede görmek istiyorsa oradaydı.

Çokça güzel söz… Cesaret, fedakarlık, paylaşım…

Özlem…

Birçoğu gibi, aramızdan gözü kana bulanmış düşman tarafından haince koparıldı Cebomuz. Bir sıra neferi gibi…

Şimdi adın yoldaşlarının dilinde, yeni doğanlarda, duvarlarda, şiirlerde, yeminlerde...

"Söz istemem, yaşlı göz istemem
Çelenk melenk lazım değil
Susun sıra neferi uyusun…"