Aydın Akyüz yazdı | Lenin'in devrimi, devrimin Lenin'i
Lenin'in düşünceleri ve Sovyetler Birliği 20. yüzyıla damgasını vurdu. Dünya tarihinde kırılmaya yol açtı. 20. yüzyılın evrensel tarihi, Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği hesaba katılmadan anlaşılamaz. Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği ise Lenin anlaşılmadan anlaşılamaz. Bu bağlamda "kısa 20. yüzyıl"a "Sovyet yüzyılı" veya "Lenin yüzyılı" demek yanlış olmaz.
Lenin'in hayatını, mücadele tarihini ve fikir dünyasını incelediğimizde aynı zamanda Narodniklerden sosyalist inşanın ilk yıllarına Rus devrim tarihini incelemek zorunda kalırız. İlk gençlik yıllarından itibaren devrim mücadelesi dışında bir hayat yok gibidir. Adeta hayatı boyunca Ekim Devrimine hazırlanmıştır. O, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren Rusya'da devrimin yapılacağına tutkulu bir inanç beslemektedir.
İDDİASIZLIĞA, VASATLIĞA, İDARECİLİĞE KARŞI PANZEHİR
Günümüzde örneklerini çokça görmekteyiz. Devrimi güncel 'an'da yaşayan bir şey olarak değil, uzak bir geleceğin belirsiz bir sorunu olarak görme ruh hali yaygındır. Bu ruh hali, işlere ve sorunlara sürekli bir biçimde hücum etme, onları çözme, başarıyı koparıp alma kararlılığı ve iradesini erozyona uğratır. Bu anlayış, en çarpıcı biçimini Mustafa Suphi sonrası TKP'ye hakim olan "imanını diri tutma" şeklinde tanımlanabilecek devrimi bekleme çizgisinin ruh halidir. Bu ruh halinde devrimden vazgeçme yoktur. Devrimin güncelliğine inanç zayıflığı vardır. Adanmışlıkta bir problem olamayabilir ama adanmışlığı yaşamın her anına, bütün pratik faaliyetlerine yedirmede zayıflık vardır. İşlere sımsıkı ve tutkulu bir sahipleniş yoktur. Bütün gününü ve gerektiğinde gecesini vermede de sorun yoktur. Ama içerik zayıftır, sorunlar üzerinde yeterince kafa yorulmaz, gerekli titizlik gösterilmez, kendini sorunlaştırma da yoktur veya zayıftır. Devrimci ruhu umutsuzluk tozlarıyla lekelenmiştir. Zihinsel bir yorgunluk da vardır. İradi olarak çevresini değiştirip dönüştüren, ileriye taşıyan değil, sürüklenen pozisyondadır. Bir çeşit devrimci kendiliğindencilik üretir, vasat bir konumlanıştır. Kendini yenileyemez veya yenilenmesini salt kendiliğinden akışa bırakmıştır. Devrimin temposuna ayak uyduramaz. Zamanla sorun çözücü olmaktan çıkar, sorun üretir.
Lenin'de bu tarzın zerresi yoktur. Adeta bu tarzın panzehiridir. Tepeden tırnağa bilinç, inanç ve iradeye kesmiştir.
Bu inanç, içi boş bir tutku değildir. Verili dünyanın ve Rusya'nın toplumsal maddi gerçekliğinin bilimsel analizinden çıkardığı bir sonuçtur. Bir kere bu sonuca ulaştıktan sonra yaşamının her anını devrimin güncelliği perspektifinden hareketle planlar. Devrimi bekleyen değil, devrimi sürekli harlayan bilgiyle, bilinçle ve çelikten iradeyle inşa eden bir kendini ortaya koyuştur onunkisi.
SENTEZLEME VE İÇERİP AŞMA DİYALEKTİĞİ
Lenin tarih sahnesine çıktığında ilk büyük iddialarını Rus devrimci hareketine "soğukkanlılık ve bilim aşılamak" olarak açıklar. Soğukkanlılık konusunda yalnız değildir. Narodnizmden kopuş gerçekleştirmiş hemen her RSDİP önderinde bu niteliği bulmak mümkün. Lenin'in farkı Narodniklerin "sabırsızlık"larından kopuşmakla kalmayıp, onların ileri yanlarından öğrenmesini bilmesinde yatmaktadır. Lenin'in Rusya çapında profesyonel devrimcilerin merkezinde bulunduğu parti modelinin ilham kaynağı Narodniklerdir. Yöntemleri yanlış, devrim anlayışları çarpık olsa da devrimi anın bir sorunu, güncel bir sorun olarak görme ve bir avuç öncü olduklarına bakmaksızın çarlığa cepheden meydan okumaları Narodniklerin ileri yanlarıydı.
Lenin, bütün bunların farkındaydı, Narodnikleri mahkum ederken bu ve benzeri yönleriyle onlardan öğrenmekte, kimi özelliklerini sahiplenip kendine mal etmede tereddüt göstermedi.
Narodnizmden, legal marksizmden ve ekonomizmden kopuşta, Lenin başkaca RSDİP önderlerinden biri olarak hareket etti. Menşeviklerle ayrışmayı sonuna kadar götürmede belirleyici bir rol oyandı. Reformist menşevizme karşı devrimciliği temsil etti. Bolşevizmin teorik temellerinin oluşmasında belirleyici, siyasal çizginin oluşturulmasında birinci dereceden etkili oldu. Keza iki bölümlü örgüt modelinin teorisyeni, en inatçı, en kararlı savunucusu ve inşa edicisi oldu.
Uluslararası komünist hareketin deneyimlerini dikkatlice incelemekten ve onlardan öğrenmekten geri durmadı. İnsanlık tarihi birikimini sentezleme, ileri yanları sahiplenme yoluyla içerip aşmayı bildi. Böylece marksist yönteme hakimiyeti açısından sadece Rus sosyalistleri arasında değil uluslararası komünist hareket içinde de seçkin bir yere sahip oldu.
Lenin'in, oluşmasında belirleyici katkılarının olduğu bolşevizm, Rus devrimci hareketinde marksist devrimciliğin çekim merkezi oldu. Bolşevizmin etkisi sadece kendisinin fiilen yaptıklarıyla sınırlı değildi. Politik tutumlarıyla sadece karşı devrimin tutumunu etkilemedi, emekçi sol güçlere de etki etti. Politik ve ideolojik basınç altında tutarak tasfiyeci eğilimleri sınırladı.
Rus devriminin özgün koşullarının yanı sıra, Bolşevik Parti'nin politik ve ideolojik duruşu, devrim ve gericilik dönemlerindeki ayrıştırıcı özelliğiyle, emperyalist savaş karşısındaki enternasyonal tutumuyla diğer emekçi sol partileri etkilemiş, enternasyonal hiziplerin oluşmasında pay sahibi olmuştur.
DEVRİMDE LENİN'İN ETKİSİ VE BELİRLEYİCİ OLDUĞU SÜREÇLER
Lenin, 1. Emperyalist Paylaşım Savaşına karşı enternasyonalci çizgide ısrar eden az sayıda 2. Enternasyonal önderlerinden biridir. Bolşevik Parti içinde Kamaneyev'in başını çektiği yalpalamalara rağmen, sömürgeci yağma savaşına karşı iç savaş çağrısında sonuna kadar ısrar etti. İşçi ve emekçiler, başlarda milliyetçi duyguların etkisiyle enternasyonalci çizgiye tepki duyup Rus burjuvazisinin peşine takılsalar da Lenin'in kararlı duruşu, Bolşeviklerin en zorlu koşullarda politik ajitasyon ve propagandada ısrarları; uzayıp gerçek yüzü kitlelerce anlaşılmaya başlanan savaş; işçi ve emekçilerin savaşta verdikleri ağır kayıplar; ekonomik ve sosyal yıkımla birleşerek ayaklanmanın zeminini oluşturdu.
1917 Şubat Devrimi, kendiliğinden patlak veren bir ayaklanmanın ürünüdür. Ancak siyasal ve örgütsel güç üstünlüklerine dayanarak önderliğini sosyalist devrimciler ve menşevikler ele geçirip, liberal burjuvaziye teslim ettiler. Bolşevikler, Sovyetlerde örgütlü devrimci kitlelerin yüzde 10'unun desteğini ancak alabildiler. Şubat devriminin yüzeyde görünen gerçekliğinin bir boyutu budur. Ama aynı gerçekliğin bir başka boyutu daha var. O da, bolşeviklerin devrim öncesi örgütsel ve siyasal çizgi sürekliliğinin, yağma savaşı karşıtı ajitasyonunun kitlelerin bilincinde yarattığı uyanışın bolşeviklerin örgütsel gücünün çok daha ötesinde yarattığı etkidir.
Bu rolünden kaynaklı, Şubat devriminin arifesinde, tutuklanma ve sürgün saldırısına en çok maruz kalan parti bolşeviklerdir. Devrim başladığında, boşlevik önderlerden Kamaneyev, Sverdlov, Stalin dahil binlerce bolşevik kadro ve aktivist politik faaliyetlerinden dolayı ya tutuklu ya da sürgündeydi. Devrimin merkezi Petersburg'da devrimden önceki birkaç ay içinde binin üzerinde bolşevik kadro ve aktivist sürgün cezasına çarptırılarak şehirden uzaklaştırılmıştı. Güncel yazılı ajitasyon-propaganda altyapısı çökertilmişti. Öyle ki, devrimin ilk günlerinde bolşevik önderlik ayaklanmaya yazılı ajitasyonla müdahalede gecikti. Bolşeviklerin doldurmakta zorlandığı boşluğu menşevikler ve sosyalist devrimciler doldurdu.
Ekim Devrimi ise hem öngörü ve stratejik yaklaşımıyla, hem hazırlığıyla hem süreci politik ve örgütsel bakımdan yönetme başarılarıyla hem de devrimi başarıya ulaştırma kararlılığıyla Lenin'in ve Bolşevik Parti'nin damgasını taşır. Lenin, birinci Nisan Tezleri, ikincisi ayaklanma için verdiği mücadele ve yaptığı müdahalelerle sürecin Ekim Devrimi rotasına girmesine ve devrimin gerçekleşmesine belirleyici etkide bulunur. Bu iki mücadele sürecinin öneminin düşünülemeyeceği gerçekliğine ışık tutar. Lenin'in Rus devrim tarihinde ama özellikle Ekim Devriminin strateji ve taktiklerinin belirlenmesinde oynadığı rol, bireyin tarihte oynayabileceği etkin role seçkin bir örnektir. Öncekilerin çoğundan belirgin farkı marksist teori ile aydınlatılmış ve bu güzergahı derinleştirerek leninizme ulaşmış bilinçli bir roldür.
EKİM DEVRİMİ LENİN'E VE LENİNİZME IŞIK TUTTU
Lenin, marksist teori ve yöntemi derinlemesine kavramış ve onu yaratıcı bir tarzda geliştirip, uyguluyor olmasına rağmen Ekim Devrimine kadar 2. Enternasyonalin sıradan önderlerinden biri olarak görülüyor ve kabul ediliyordu. Kautsky'de simgelenen kaba materyalizmin yaygınlığından dolayı Lenin'in marksizmine şüpheyle yaklaşmak olağan bir durumdu. Nasıl ki Lenin Ekim Devrimine hayat verdiyse, Ekim Devrimi de Lenin'e, onun teorisi ve yöntemi olan leninizme ışık tuttu; dünyanın her tarafında fark edilip görülmesini sağladı. Fikirleri ve eserleri, Ekim Devrimi zaferinin yarattığı sarsıntının etkisiyle yeniden incelendi.
Lenin, Ekim Devriminin ürünü olan Sovyetler Birliğini Brest Litovsk, iç savaş ve NEP'e geçiş dönemlerinde yenilgiye uğramaktan kurtardı. Sosyalist inşanın perspektiflerini oluşturdu, ilk adımlarına katkı verdi. Sovyetler Birliği, Lenin'in perspektifleri ışığında Stalin döneminde büyük başarılar elde etti. Böylece Lenin'in sadece devrimi başarıya ulaştıran dahiyane bir önder değil, sosyalist inşanın da en büyük teorisyeni olduğunu kanıtladı.
Ekim Devrimi sadece Rusya ve bağlantılı ülkeleri köklü bir biçimde değiştirip dönüştürmenin önünü açmadı. Bütün dünyayı etkileyerek proleter devrimler çağını açtı. Bu, en başta Lenin'in eseridir.
Lenin'in düşünceleri ve Sovyetler Birliği 20. yüzyıla damgasını vurdu. Dünya tarihinde kırılmaya yol açtı. 20. yüzyılın evrensel tarihi Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği hesaba katılmadan anlaşılamaz. Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliği ise Lenin anlaşılmadan anlaşılamaz. Bu bağlamda "kısa 20. yüzyıla" "Sovyet yüzyılı" veya "Lenin yüzyılı" demek yanlış olmaz.
İnsanlar, içinde yaşadıkları toplumsal maddi koşulların, eğitimin ve deneyimin ürünü olduklarına göre, Lenin bu materyalist önermenin dışında tutulamaz. Lenin, kendi çağının ürünüydü. Ama fikirleri çağları aşan bir perspektife sahiptir. Lenin gibi dehalar kendiliğinden yetişmez, yüksek bir bilinç, irade, ısrar ve emeğin ürünü olarak gelişirler. Salt bireysel çabalarla ulaşılacak bir düzey değildir. Aynı zamanda partisinin, uluslararası komünist hareketin, işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadelelerinin ürünüdür. Bu karşılıklı bir etkileşimin sonucudur. Lenin onlara, onlar Lenin'e çok şey katmışlardır. Lenin, işçi sınıfı ve ezilen halklarla, yüreği, aklı ve emeğiyle güçlü bağlar kurmasaydı Lenin olamazdı.