16 Ocak 2025 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Şef tipi ailede kadınlar işçi ve asker yetiştirecek

Ailenin güçlendirilmesi demek, erkeğin ve erkek egemenliğinin güçlendirilmesi demek. Bu ise kadının güçsüzleştirilmesi olmadan mümkün değildir. Kadınlar, eve hapsolacak, çocuk doğuracak ve karşılığı ödenmeyen bir emekle hem kocaya hem çocuğa bakacak. Bir yandan kadının evin içindeki yeniden üretim sürecindeki emeğine el konulurken, diğer yandan da işçi ve asker yetişecek. Açlık ücretiyle çalışacak, iş cinayetine kurban gidecek, açlıktan ya da iş cinayetinden ölmezse, savaşta ölecek işçi ve asker lazım bu devlete.

"Doğurganlık hızının düşüşü beka sorunudur."

Bu sözün sahibini tahmin etmek zor değil. 2025 yılını "Aile Yılı" ilan eden faşist şef Erdoğan, bu kez "Aile Yılı Tanıtım Programı"nda konuştu. O'nun "beka" dediği, faşist sömürgeci Türk devletinin ve kapitalist düzenin geleceği.

Elbette, bu söz, iktidarın neden şef tipi aileyi güçlendirmek istediğini sarih bir şekilde ortaya koyarken, iktidarların, nüfus politikalarının tarihinin, kadının cinselliği ve doğurganlığının denetimi ve kadın bedeninin bir savaş alanı olarak, ideolojik ve politik amaçlar için nesnelleştirildiği tarih olduğunu da hatırlatıyor. Bu durum, faşist şeflik rejimi öncesinde de böyleydi. Kemalist iktidar da kadının bedenine beka sorunu olarak çeşitli biçimlerde müdahale etti. Türk ulus devletin inşasında, kadınlara yine "anne" ve "makbul eş" rolü biçildi. Ancak buradaki ölçülerden biri de "modern" olmaktı. Asker ve işçi olması için çocuk doğuran ve büyüten anne, dünden bugüne aktarıldı.

AKP, Haziran 2011'de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığının yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını kurdu. Bu tarihten itibaren de aileyi güçlendiren politikalar hız kazandı. 2012 yılında iktidarın kürtajı yasaklama girişimleri kadın direnişine çarptı. Yasaklayamadı, ancak bu hakkı kullanılamaz, ulaşılamaz hale getirdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Aile Destek Merkezleri kuruldu. Diyanet'e de "ailenin güçlendirilmesi" konusunda özel görev biçildi. Diyanet, evlilik danışma merkezleri gibi işlev gördü. Bunlara ek olarak kadın örgütleri kapatıldı, kayyumlar yoluyla da kadınların kazanımları gasp edildi. İstanbul Sözleşmesi'nin gasp edilmesiyle kadınlar hepten erkek şiddetine karşı hukuki korumalardan yoksun bırakılmak istendi. Erkek egemen iktidar, kadınlara karşı yürüttüğü savaşta, 2025 yılına iki yeni kurumla; Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Müdürlüğü ile girdi.

Çok açık ki, Erdoğan iktidarı, faşizmi tahkim etmek için aileyi güçlendiriyor.

Üç nedeni var.

Birincisi; toplumun İslami ve Türkçü temelde yeniden inşa edilmesi. Çünkü "aile" toplumdaki en küçük devlet. Bunu son konuşmasında Erdoğan, "milli manevi değerlerin korunduğu yer aile", "güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği" gibi sözlerle ifade etti.

İkincisi, kapitalist sistemin ihtiyacı olan işçilerin yetiştirilmesi. Biliyorsunuz Erdoğan, "Üç, beş çocuk doğurun" diyerek bu ihtiyacı sürekli vurgulamıştı. Nüfus yaşlanıyor, genç nüfusa ihtiyaç var.

Üçüncüsü, işgalci yayılmacı savaşlar için askere ihtiyaç var. Sadece Kürdistan'daki sömürgeci savaş değil, Türk devleti, tüm Ortadoğu'ya yayılma planına sahip; ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinde de NATO şemsiyesi altında askeri olarak da varlık gösteriyor.

Ailenin güçlendirilmesi demek, erkeğin ve erkek egemenliğinin güçlendirilmesi demek. Bu ise kadının güçsüzleştirilmesi olmadan mümkün değildir.

Kadınlar, eve hapsolacak, çocuk doğuracak ve karşılığı ödenmeyen bir emekle hem kocaya hem çocuğa bakacak. Bir yandan kadının evin içindeki yeniden üretim sürecindeki emeğine el konulurken, diğer yandan da işçi ve asker yetişecek.

Elbette bu, Erdoğan'ın yoksullar, emekçiler için öngördüğü bir yaşam. Malumunuz asgari ücret açıklandı. Sefalet ücreti de değil, açlık ücreti reva görüldü milyonlarca emekçiye. Açlık ücretiyle çalışacak, iş cinayetine kurban gidecek, açlıktan ya da iş cinayetinden ölmezse, savaşta ölecek işçi ve asker lazım bu devlete.

İktidar, yeni doğan çocuk için verilen yardımın artırılmasından, çocuk başına para gibi yöntemlerle kadınları, parayla doğurmaya teşvik etmeyi planlıyor.

Faşist şefin yardımcısı Cevdet Yılmaz, Nüfus Politikaları Kurulu'nun ilk toplantısının ardından yaptığı açıklamada, "Kadınların hem ev hayatını hem iş hayatını aynı anda sağlıklı biçimde sürdürmeleri ve ikisi arasında bir tercihe zorlanmamaları için yeni çalışma modelleri geliştirmemiz gerekiyor" demişti.

Bu, kadınların eve kapatılması demek. Bunun içinde "aile ve iş yaşamı uyumu" adı altında kadınlara uzaktan çalışma modelleri dayatılacak. Bu aynı zamanda esnek çalışma anlamına geliyor. Esneklik de canının istediği zaman çalışmak değil, güvencesizlik ve düşük ücret demek.

Boşanmaların arttığı, doğurganlığın azaldığı yönünde kimi veriler basına da yansıyor. Erdoğan da bunları sık sık hatırlatıyor. Bunların detaylarına girmeyelim. Nüfusun yaşlanıyor olması, kadınların kendi bedenleri üzerinde karar sahibi olarak evlenmemeleri ya da çocuk doğurmamaları, elbette iktidarı kaygılandırıyor. Çünkü, hem nüfus artışı bakımından hedefler tutmuyor hem de kadınlar her türlü tehdide, hatta ölüm riskine rağmen kendi hayatları ve bedenleri hakkında söz sahibi oluyor.

Ailenin beka meselesi olarak görüldüğü yerde kadınlar ve LGBTİ+'lar için tehditler artıyor demektir. Sonuçta bu aile de heteroseksist düzenin, işçi ve asker üretimini esas alan ailesi.

Faşist şef son konuşmasında da LGBTİ+'lara nefret kustu. "Gayri fıtri" akımlar olarak tanımladığı LGBTİ+'ların "aile kurumunun kutsiyetini" tehdit ettiğini söyledi.

Ailenin güçlendirilmesi, ayrıca, erken yaşta evlilikleri artıracak. Zaten yıllardır eğitim sistemini, buna göre reorganize ettiler.

Güçlendirmek istedikleri bu ailede, zaten çocuklar yoksulluk krizi nedeniyle çalıştırılıyor. Okula gönderilen çocuklar da MESEM'lerde sömürü çarkına kurban ediliyor.

Bütün bunlar, elbette kadınları daha sert ve zorlu bir sürecin beklediği anlamına geliyor. Böylesi bir sürecin üstesinden gelinmesinin yolu ise merkezlerden yerellere doğru genişlemiş birleşik örgütlü direniş ve kadın yoldaşlığı.