29 Mart 2024 Cuma

Ziya Ulusoy yazdı | Sömürgecinin günah keçisi: Mülteciler

Türk burjuvazisi ektiği milliyetçilik ile Türkiyeli işçileri, işsizliğin nedeni kapitalizm değil de Suriyeli ve diğer göçmen işçilermiş gibi sunarak kışkırtıyor, şovenizmi tırmandırıyor.

Mülteci ve göçmen sayısı, Türkiye'de 5 milyonu biraz aştı. ILO'nun tahmini kayıtsız/düzensiz göçmen sayısı eklenirse 6 milyona yaklaştı. (2019 verileri)

Bu toplam içinde Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 684 bin 412. (2021 verisi)

Taliban'dan kaçan Afganlar Türkiye'ye doğru geliyor manşetleri atılınca, mülteciler meselesi yeniden alevlendi.

Fakat daha vahimi ise Kürtler'den başka Suriyeli mülteciler de linç saldırılarına maruz kalmaya başladı. Asıl tehlike de bu. Saldırların artması ihtimali meseleyi son derece önemli hale getiriyor.

Kürtler'e bitmeyen lince Suriyelilere linç eklenecek. Kürtler'e lincin elebaşılığını nasıl ki ülkücülerle AKP'li faşistler yapıyorsa, Suriyelilere lincinkini de ülkücü faşistler yapıyor. Ama elbette geniş bir kitlesel destek eşliğinde.

Oysa Suriyeli mülteciliğin tek nedeni, emperyalistlerin ve Türkiye iktidarının Suriye'de örgütledikleri gerici, yıpratıcı, yokedici iç savaş ve Erdoğan'ın gerçekleştirdiği işgalidir.

Erdoğan faşizmi, Suriye'deki emperyalist savaşın elebaşlarından. "100 bin mülteciye çıkarsa Suriye'ye savaş açma hakkımız doğar" diyen faşist iktidar korosunun şefi olarak suçu bununla da sınırlı değil.

Yönettiği gerici iç savaşla hızlandırdığı mülteci göçünü ayrıca iki şey için kullandı. Birincisi Türkiye içinde iktidarının kitle desteği olarak. İkincisi bu kitle içinde politik islamcı örgütlerin Suriye iç savaşına savaşçı devşirmelerini sağladı.

Yetinmedi. 2016'dan itibaren doğrudan işgale başladığı Rojava ve Kuzey Suriye'ye sömürgeciliğinin dayanağı koloniler olarak bir bölümünü yerleştiriyor. Sömürgeciliğin nüfus yerleştirme kolonlarının aracı yapıyor. Ayrıca Avrupa hükümetlerine karşı "kapıları açar salarım" şantajının aracı olarak kullandı, kullanıyor.

Daha ağır suçu ise Rojava işgalinde kent ve köylerinden Kürtleri sürerek Suriye içinde de mülteci yaratıyor, mallarına çöküyor, nüfus yapısını değiştiriyor.

Erdoğan faşizminin tetikçi şefleri, bu nedenle Türkiye'deki Suriyeli mültecilere sahip çıkar görünüyor. Rojava'da yüzbinlerce Kürt'ün, Hıristiyanın mallarına çökerek, ölüm kusarak, Suriye içi sürgüne savurmayı normal görüyor, halka da bu sömürgeci bilinci veriyor. 

Burjuva muhalefet, Ümit Özdağ, Asena Meral öncülüğünde, CHP'nin de katılımıyla, Suriyeli mültecilere karşı ırkçı, şoven bir politikayı kışkırttı. Erdoğan faşizminin Suriye savaşı ve işgallerine, Kürtlerin sürgününe ses çıkarmayıp, savaş tezkerelerine oy vermek ama Suriyeli mültecileri günah keçisi yapmak, Avrupa'daki göçmen düşmanlığından farksız bir şovenizm.

Erdoğan faşizminin işgalci, sömürgeci, sürgüncü/kolonyalist uygarlık kaybının, çekişmeci bir versiyonundan başka birşey değil.

Suriyeli mültecilerin büyük çoğunluğu, kapitalizmin işleyen yasası sonucu yerleşik hale geldi. Dahası 1 milyona yakını işçi, küçük bir bölüm küçük işveren. İşçilerin yaklaşık 130 bini ise 14 yaş altı çocuklar. Sonuçta haftada 50-60 saat arası, çoğunluğu güvencesiz ve ağır işlerde çalıştırılan ucuz işçi, işgücü, Türkiye patronlarına sermaye biriktirmede avantaj sağlıyor.

Türk burjuvazisi ektiği milliyetçilik ile Türkiyeli işçileri, işsizliğin nedeni kapitalizm değil de Suriyeli ve diğer göçmen işçilermiş gibi sunarak kışkırtıyor, şovenizmi tırmandırıyor.

İşçi sınıfı enternasyonalisttir. Hiç bir dil ve din ayrımı gözetmeksizin sınıfın hareketini ve faşizme, şovenizme karşı mücadeleyi geliştirmekten sonuna değin yana olan sınıftır.

İşçi mücadeleleri geliştirerek Suriyeli ve göçmen işçi kardeşlerini sınıf hareketi içinde birleştirmek, kapitalizme, faşizme, şovenizme karşı mücadelenin sağaltıcı ırmağında yıkanmak mülteciler meselesinin ana çözümüdür.

Bu ana yolda yürürken, suçlu elebaşılardan öncelikle Erdoğan faşizminin sömürgeci savaşçılığına, Rojava ve Kuzey Suriye işgaline, Kürtleri ve Hıristiyan halkları işgal bölgelerinden sürmesine, savaş ganimeti vurmasına karşı bilinç ve mücadeleyi yükseltmek tek çözüm yoludur.