22 Aralık 2024 Pazar

Ziya Ulusoy yazdı | Erdoğan rejimini Alevilere dayatıyor

Seçim arifesinde Erdoğan, bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Faşizme "iltisak" edenlerle "Kültür Bakanlığı" eliyle bağımlı düşkün kesim oluşturmak ve bunlara dayanarak Alevi halkımızı asimile etmek istiyor. Maaşı, düşkünlüğe rüşvet aracı yapıyor.

Erdoğan faşizmi seçimler yaklaşınca, Torba yasayla Alevi demokratik örgütlerini Kültür Bakanlığı boyunduruğuna alma ve bu şarta bağlayarak, cemevlerinin bazı ihtiyaçlarını karşılama adımı attı.

Öncelikle vurgulayalım ki, Alevi halkın son 30 yıldır yükselttiği talepleri reddediyor.

Bilindiği gibi, bu talepler; Alevi halkın inancının ve ibadethaneleri olarak cemevlerinin resmen tanınması; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılarak devletin dinden arındırılması; zorunlu din derslerinin eğitim müfredatından kaldırılması ve benzerlerini kapsıyor.

Taleplerin özü, demokratikleşme ve hak eşitliği.

Yakın tarihin mücadele birikimi bir yana, son 30 yıllık demokratik, devrim ve sosyalizm mücadelesi elbette Erdoğan faşizmini de zorlayan bir rol oynamaya devam ediyor.

Fakat bilindiği gibi Erdoğan'ın AKP'si, demokratik görünme taktiği izlediği ve hatta bazı Alevi aydınlarını vekil ve üye olarak saflarına aldığı zamanda bile, Alevi halkımızın hiçbir demokratik talebini yerine getirmemekte diretti.

Refah Partisi döneminde Erdoğan ilk tavrını belediye başkanı iken 1994'te Karacaahmet dergahını dozerle yıkmaya girişerek göstermişti.

Erdoğan faşizmi kurucu şiddetini uygularken Alevi halkımızın payına da ağır zulüm öngörüyordu. Ancak, önündeki örgütlü ve faşist teröre karşı savaşçı gücüyle Kürt özgürlük hareketi vardı. Saldırganlığında önceliği Kürt halkımıza ve örgütlü direnişçi gücünü yenmeye verdi. Erdoğan soykırımcı saldırısında umduğu zaferi elde edemeyince, diğer demokratik ve devrimci güçlere kısmi ama ağır saldırıyla kendisini sınırlamak zorunda kaldı. Bu saldırılarda da kan döktü, geniş çaplı tutuklamalara girişti.

Direniş ve tavan yapan ekonomik yoksullaşma Erdoğan faşizminin kitle desteğini geriletti. Bu durum karşısında seçim arifesinde Erdoğan, bir taşla iki kuş vurmak istiyor.

Faşizme "iltisak" edenlerle "Kültür Bakanlığı" eliyle bağımlı düşkün kesim oluşturmak ve bunlara dayanarak Alevi halkımızı asimile etmek istiyor. Maaşı, düşkünlüğe rüşvet aracı yapıyor.

Faşizmin dayatmasını kabullenmeyen, inanç özgürlüğünde ve bağımsızlıkta, demokratik kazanımlar için mücadelede ısrar edenleri yasadışı ilan ederek baskıyla ve hedef göstererek yıldırmak istiyor.

Erdoğan, KHK ve yasayı çıkarmadan önce eli kılıçlı Diyanet başkanı ve AKP'li diğer kadroları, satın aldığı veya boyun eğdirdiği bazı Alevi düşkünleriyle birlikte, Alevi demokratik hareketinin dernekleri ve cemevlerini gezdirdi. Demokratik Alevi hareketi yöneticilerinin "Alevi derneklerine kayyum atamak" olarak yorumladığı bu yasanın içeriğini vaat gibi sundu. Fakat Diyanet İşleri başkanı ve diktatör Erdoğan, ziyaret ve açıklamada, kendilerinin öngördüğü doğrultuda bağımlı Alevilik ve asimilasyon dayatacaklarını gösterdiler.

Erdoğan üstadı Necip Fazıl ekolünden ve ondan feyz alan Milli Türk Talebi Birliği'nin eğitiminden geçmiş biri.

Necip Fazıl'ın Alevi inancına "aşırı sapkınlık" çamuru attığı ve Alevileri "yolunması gereken ısırgan otları" addettiği yazdıklarında sabit.

Tabii ki Erdoğan da üstadı gibi düşündüğü için Alevi dergahlarına dozerle saldırdı, cemevlerine "cümbüş evi" çamuru attı. Madımak katillerinden zamanaşımı yoluyla davası düşenleri "hayırlı olsun" diye tebrik etti. Dahası DAİŞ ve Nusra'yı bölgede diğer halkların yanı sıra Alevi halkın üzerine saldırttı. İçeride öncelik verdiği kesimlere Suruç, Ankara Gar, Amed HDP mitinginde saldırtırken karakterini gösterdi. Sıra Alevilere geldiğinde ne yapacağı bu katliamcı pratiğinden rahatlıkla anlaşılabilir.

Alevi demokratik kurumlarının parlamentoda görüşülürken yasayı protestosuna saldırması Erdoğan'ın niyetini gösteren diğer gösterge.

Alevi demokratik hareketi bileşenleri, mücadelenin kazanımlarını Erdoğan faşizmine yedirmeme bilincine ve kararlılığına sahiptir.

Başlıca talepleri ve bağımsız demokratik karakterini korumalıdırlar. İnançlarının ne olduğunu ve cemevlerini açma yetkisini ise Alevi halkı belirler, Erdoğan faşizmi değil. Ayrıca doğrudan bağımsız Alevi kurumları koordinasyonuna bütçe kendi hakkıdır. Alevi halkına geçmişten bu yana payının verilmesi düzeyinde olmalı, bu hak eşitliğinin gereğidir, diktatörün lütfu değil.

Alevi örgütleri ve cemevlerinin koordinasyonunda halk, Erdoğan faşizminin boyunduruğuna ve asimilasyona karşı da mücadeleye devam edecek, faşizme karşı olan güçlerle birlikte ülkenin demokratik geleceğini kurma yürüyüşünde daha fazla yer alacaktır.