Ziya Ulusoy yazdı | Astana ve ölüm yağdırmak
SİHA ve tank/top/füze bombardımanlarıyla Erdoğan faşizmine izin veren, hava sahasını kapatmayan ABD ve Rusya emperyalistleri, rekabette güç yedekleme oyununa Suriye halklarını ve demokratik Özerk Yönetimi kurban olarak sunuyorlar.
21 Haziran'da sona eren Astana zirvesi, Erdoğan faşizminin öncelediği saldırılarla toplandı.
Erdoğan faşizmi, saldırılarını, SİHA ve top tank bombardımanı ve suikastler olarak yoğunlaştırdı. Şehpa'dan Kamışlo'ya, Süleymaniye'ye kadar yaygın alanları saldırısının kapsamına aldı.
Bu kez doğrudan Özerk Yönetim sorumlusu sivilleri ve Suriye askerlerini hedef aldı. Kamışlo Kantonu Eşbaşkanı Yusra Derwêş, yardımcısı Lîman Şiwêş ve Firat Tûma'yı katletti. Önce de Şehpa'da bombalamada yaraladığı sivilleri kurtarmaya giden QSD'li savaşçıları katletmiş, ayrıca Suriye askerlerini vurmuştu.
Son Astana toplantısına bu saldırılarını İsrailvari gözdağı yöntemi olarak kullanarak temsilcisini gönderen Erdoğan yönetimi, bu yolla Esad rejiminin "işgali sona erdirme şartı"nı reddedeceğini önceden bildirmiş oldu.
Esad rejimi, ne askerlerinin öldürülmesine ses çıkarabildi, ne Kuzey Doğu Suriye kanton yöneticilerinin katline itiraz dile getirdi, ne de beklediği "Türk işgal güçlerinin çekilmesinin somut takvimi"ni elde edebildi. M4 karayolunun Esad güçlerine açılacağına dair eski anlaşmanın fiilen gerçekleştirileceği beklentisine gelince. Astana toplantısından sonraki ilk günlerde bir değişiklik görülmediğine göre Erdoğan faşizmi önceden anlaşmayla verdiği bu sözünü bu kez de tutmayacağını gösteriyor.
Deklare edilen Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı boş diplomatik laf. Erdoğan faşizminin işgali kaldırmayacağını yeni gözdağı saldırıları bile bu diplomatik lafın sahteliğini kanıtlamaya yetiyor.
Anlaşılan Esad rejiminin mandatörü Putin yönetimi, Ukrayna savaşı sıkışıklığı koşullarında Suriye ve bölgede askeri güçle elde ettiği nüfuzdan vazgeçmediğini bir kez daha hatırlatmak için Astana toplantısını kullandı. Tabii ki ABD'ye karşı diplomatik gösteri olarak.
Bildiride Özerk Yönetim'in "yasadışı" olarak gösterilmesi, Esad rejimi tarafından anlaşmaya varılamasa da muhatap alınan bir yönetime karşı işgalci Türkiye'nin dayatmasıyla olduğu anlaşılıyor. Ve sivil demokratik yönetime karşı yeni saldırıları meşrulaştırıcı rol oynayacağına işaret ediyor.
Oysa İdlip'ten Sérekaniyé'ye işgalci Erdoğan faşizmi, uluslararası burjuva hukuku da, Suriye'nin egemenlik hakkını da çiğneyerek yasadışılığını tank ve bombardıman uçakları ve islamcı çeteleriyle herkese dayatmış durumda. Dahası sömürgeci yöneticiler atamasıyla, Türkçe eğitim ve nüfus yerleştirmesiyle, iktisadi talanıyla hiçbir yasayı takmayan yasadışılığını sergiliyor. Suriye'de himayesinde nüfuz alanını "siyasi çözüm"de dayatacağı koşulları silah zoruyla oluşturuyor.
Astana bildirisi sömürgeci işgalciliğin yasadışılığını sineye çekerken Özerk Yönetim'in demokratik temsilini hedef alabiliyorsa emperyalist ve bölgesel devletler oyunundan Suriye halklarına egemenlik ve demokratiklik çıkmayacağını bir kez daha kanıtlıyor.
SİHA ve tank/top/füze bombardımanlarıyla Erdoğan faşizmine izin veren, hava sahasını kapatmayan ABD ve Rusya emperyalistleri, rekabette güç yedekleme oyununa Suriye halklarını ve demokratik Özerk Yönetimi kurban olarak sunuyorlar. Bu, Erdoğan faşizminin işgali genişletmesine de yeşil ışık mı? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Fakat emperyalist rekabetin, devrimin kazanımlarını korumada dolaylı etken olarak yararlanılsa da, yine de bölgesel gerici devletlerin işine daha çok yarayacağı bir kez daha görülüyor. Ve Rojava devriminin kazanımlarını korumada bölge halklarının demokratik ve sosyalist güçlerinin dayanışmasının mutlak zorunluluğuna işaret ediyor.
İran molla rejimi de, gerek bildiriye imza atarak gerekse ateşkeste olduğu YRK'ye saldırılarını yoğunlaştırarak, Erdoğan faşizminin yardımına koşuyor. Kurdistan sömürgecilerinin savaş ittifakını güçlendirmeye çalıştıkları görülüyor.
Böyle de olsa emperyalistler ve bölgesel sömürgeciler sonuçta çıkar çatışmalarına kaçınılmaz olarak girerler. Örneğin Suriye'de Türkiye'nin sömürgeci işgalciliğini genişletmesine bu kez de Arap Birliği devletleri kendi çıkarı için karşı çıkmaya başlar.
Fakat Özerk Yönetim ve devrimin kazanımlarını asıl koruyacak ve harekete geçmesi gereken halkların demokratik ve sosyalist güçleridir.
Siyonist İsrail'in savaş saldırılarına karşı enternasyonal dayanışma Filistin halkına güç verdi. Şimdi Özerk Yönetim ve devrimin kazanımlarıyla enternasyonal dayanışma benzer gücü Kuzey Doğu Suriye halklarına verecek.