22 Aralık 2024 Pazar

Ziya Ulusoy | Haziran ayaklanması ve sonrası

Faşizmin sert saldırıları ve şovenizmi yeniden hızla yükseltmesinin etkileri, elbette Haziran ayaklanması kitlesinde özgüven zayıflamasına yolaçtı. Böyle olsa da, başkaldırıya katılan kitle antifaşist politik ruh haline sahip. Dahası Haziran ayaklanmasının kendisi, Erdoğan faşizmine karşı direnileceğinin Batı'daki pratik bir abidesi. Dönüp bakılacak ve yeni mücadelelerde esinlenecek örnek.

Gezi/Haziran ayaklanmasının yarın 7. yıldönümü. Başkaldırı her şeyden önce milyonların katıldığı halk eylemiydi.

Ağırlıklı olarak laik halk kesimi ile Aleviler ayaklanmaya katıldılar. Erdoğan'ın politik islamcı faşist diktatörlük inşa edeceğini sezerek ayağa kalktılar.

Sayın Öcalan'ın ve Kürt özgürlük hareketinin, demokratik barış politikası Batı'da şovenizmi aralayarak Türk halkının hak ve özgürlükleri için arayışa girmesine zemin oluşturdu. Bu zeminde Türk halkı en kitlesel eylemiyle Batı'da da devrimci bir durum yarattı.

Haziran halk ayaklanması aynı zamanda diktatörlere karşı 2010 sonunda başlayan Arap halk ayaklanmalarının bir devamıydı. Ezilenlerin biribirlerinden hızla etkileneceği, etkilendiği emperyalist küreselleşme koşullarının da bir yansımasıydı.

Gezi'den sonra milyonlar neden devrimci eylemlerde kendisini göstermedi? Neden Erdoğan'ın faşizmi inşasına karşı direnişi geniş kitleler sürdüremedi? Neden devrimci partilere akış zayıf kaldı veya kitleler kendi örgütlerinde örgütlenemedi?

Bu sorular antifaşist mücadeleye katılanların zihninde dolaştı, dolaşıyor.

Vurgulamak gerekir ki, Gezi/Haziran ayaklanması silahlı olmayan ayağa kalkıştı. Bu durumuna rağmen, faşizmin polis şiddetine karşı iki haftayı aşkın bir süre ve 7 şehit vererek kitleler direndi. Berkin Elvan'ı uğurlamaya milyona yakın olarak katıldı.

Fakat Batı'da işçi sınıfı ve ezilen kitleler, bunların Haziran ayaklanmasına katılan geniş bölükleri, önceleyen onyıllarda mücadelelere sürekiliği olacak biçimde katılmış değildi. 80 öncesi dönemdeki gibi veya Kürt halkının onyıllardır sürekliliği olan devrimci eylem içindeliği gibi, mücadele içinde süreklilik kazanmış değildi. Sürekliliği olan mücadeleler içinde doğal akış halinde devrimci hareketin saflarına birikmemişti.

Bu durum sonraki sürece yansıdı. Kimi zaman, burjuva muhalefetin, özellikle CHP'nin parlamentarist amaçlarının arkasına takılarak, hatta asena Meral'e bile destek vererek, faşizmi seçimle yenebileceği hayaline kapıldı. Kimi zaman HDP'ye desteği yükselterek demokratik bir yönelim gösterdi. Aynı demokratik tavrı faşist anayasa plebisitinde hayır hareketi yaratmada da gösterdi. Fakat daha militan mücadelelere mesafeli duruş sergiledi.

Erdoğan faşizmi, kitlelerin devrimci bilinç zayıflığı, direniş süreksizliği ve örgütsüzlüğünden yararlanarak, zulmünü artırdı, Cizre-Sur vahşetini, soykırımcı ve işgalci savaşı sürdürdü.

Gezi/Haziran ayaklanmasının en devrimci kesimi, Rojava devrimine katılarak, Erdoğan faşizminin kanlı saldırılarına karşı canbedeli direnişi sürdürerek, Kürt özgürlük hareketinin başeğmez direnişiyle birlikte, faşizmin zafer kazanmasını engelleyebildi.

Faşizmin sert saldırıları ve şovenizmi yeniden hızla yükseltmesinin etkileri, elbette Haziran ayaklanması kitlesinde özgüven zayıflamasına yolaçtı. Böyle olsa da, başkaldırıya katılan kitle antifaşist politik ruh haline sahip. Dahası Haziran ayaklanmasının kendisi, Erdoğan faşizmine karşı direnileceğinin Batı'daki pratik bir abidesi. Dönüp bakılacak ve yeni mücadelelerde esinlenecek örnek.

Antifaşist politik ruh hali içindeki Haziran ayaklanması kitlesi, umudunu burjuva muhalefetin parlamenter "normale dönüş"e bağlamamalı. Burjuva parlamenter "merkez" inşa çabasını Erdoğan-Bahçeli-Ergenekon faşizmi karşısında alternatif yapmaya değil, emek ve çabasını, fedakarlığını, işçi sınıfı ve ezilenlerin üçüncü yolunu inşaya vermeli. Bu yolla devam eden direnişe taze kan taşımalı, direnişi büyüterek faşizmi yıkmayı hedeflemeli. İşçi sınıfı ve halklarımızın özgürlük kazanacağı demokratik iktidarını kurmayı amaçlamalıdır.

Erdoğan faşizmi, koronavirüs krizini de kullanarak saldırılarını sertleştirme, kirli ve işgalci savaşla, yayılmacılıkla şovenimi yükseltme, kitle desteğini bu yollarla korumayı denemeye devam ediyor. Gözüdönük kapitalist talancılığının yarattığı krizin yükünü işçi sınıfına ve yoksullara yıkmak için de faşizmi sertleştirme yolunu tutuyor.

Ama daha ilk günlerinde sıradan kitleye de denediği zulmü ters tepmeye başladı. Halk kendiliğinden polis zulmüne karşılık vermeye girişti, daha çok karşılık verecek.

İşçi sınıfını, yeni işsizleşen ve işsizleşecek bölüklerini, yoksul kitleleri, iş ve insanca yaşam talepleriyle harekete geçirerek, faşist teröre karşı halkın direnişini yayarak, Haziran ayaklanmasının bize yüklediği mücadeleyi güçlendirebiliriz. Dağda, Rojava'da, zindanda, kentlerde, Kürdistan'da feda ruhuyla devam eden direnişle birleştirerek Erdoğan faşizminin yenilgisini yakınlaştırabiliriz.

Haziran'da şehit düşen ve en önde dövüşüp sonrasında Rojava'da, kentlerde direnirken şehit düşen yoldaşların amacını ancak bu devrimci yolla yaşatabiliriz.