3 Mayıs 2024 Cuma

'Êzidî Soykırımı bir kadın soykırımıdır'

Êzidî soykırımı ve yürütülen adalet mücadelesine ilişkin ÖHD'nin düzenlediği panelde Êzidî çocukların internette açık artırmayla satıldığı aktarıldı. Kadın bedeninin savaşlarda ganimet olarak görüldüğüne dikkat çekilen panelde, IŞİD'in elinden kurtulan Êzidî kadın ve çocukların yaşadığı travmayı aktaramadığı kaydedildi.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Kadın Komisyonu, Mülkiyeliler Birliği Kültür Merkezi'nde, IŞİD tarafından kaçırılan kız çocukları ve kadınlara ilişkin "Şengal'de köle pazarı, Ankara'da derin devlet" başlıklı panel düzenledi.

Moderatörlüğünü avukat Sipan Cizreli'nin yaptığı panelde, hukukçu, araştırmacı Güley Bor, "Êzidî Soykırımı ve Adalet Mücadelesi", avukat Cemile Turhallı Balsak, "Êzidî Soykırımının Cinsiyetçi Yönü", gazeteci Hale Gönültaş ise "DAİŞ'in Türkiye'deki Varlığı" konularına dair sunum yaptı.

'IŞİD ÜYELERİ IRAK'TA ANTİTERÖRİZM KAPSAMINDA YARGILANIYOR' 
Güley Bor, Êzidîlerin inanç, kültür ve tarihleri hakkında bilgi verdi. 2014'teki soykırımın yıllar öncesinde sistematik bir biçimde planlandığını söyledi. Bor, "3 Ağustos 2014'ten beri binlerce Êzidî öldürüldü, binlerce kız çocuğu ve kadın cinsel istismara uğradı" dedi. Bor, Êzidîlerin kaldığı kamplarındaki sorunlara da değindi.

Irak'taki IŞİD üyelerinin "antiterörizm" kapsamında yargılandığını ve bu yargılamanın yetersiz olduğunu belirten Bor, uluslararası mahkemelerin ve UNITAD gibi kurumların çok öneme sahip olduğunu aktardı. Bor, "Irak'ta DAİŞ üyeleri bir antiterörizm kapsamında yargılanıyor ve bu yargılama asla yeterli değil, bu kanunlarda cinsel şiddetler, istismarlar gibi suçlar yargılanmıyor. BM'nin hesap verebilirlik sistemi olarak bir soruşturma ekibi olan UNITAD, 2018'den beri savaş suçları, insanlığa karşı suçlar gibi konularda çalışıyor. Hayatta kalanlara ulaşıyor, kurtarılan dijital kayıtlara ulaşıyor ve soykırıma dair delilleri topluyor. Olası failleri de tespit ediyor ama sadece soruşturma kapsamında çalışma yürütüyor, bir yargılama mekanizması değil. UNITAD sık sık Irak ve Kürdistan yönetimiyle de çalışma yürütüyor fakat pek bir gelişme yaşandığı söylenemez" ifadelerini kullandı.

Irak Meclisi'nin yakın zamanda çıkardığı Hayatta Kalanlar Kanunu ile tazminat, psiko-sosyal destek, eğitime dönüş ve istihdam konularında çalışmaya başladığını belirten Bor, önemli bir adım olduğunu fakat olgunlaşmış bir pratik olmadığını söyledi. Bor, 2 binden fazla kayıp Êzidî'nin ve bir kısmının toplu mezarlarda olduğunu ifade ederek, sadece 103 kişinin kimliğinin tespit edildiğini söyledi. Bor, bu durumun aileler için sürekli yeni travmalar yaşattığını belirtti.

'KADIN BEDENİ SAVAŞLARDA GANİMET GÖRÜLÜYOR'
Şengal'de yaşanılanları herhangi bir yerde anlatmanın duygusal olarak çok zor olduğunu ifade eden Cemile Turhalı Balsak, "Bir halk neden 73 kez soykırıma maruz kalır" sorusunu yöneltti. Balsak, şunları söyledi: "Bizce 4 tane cevabı var. Birincisi kadın olmak, ikincisi Kürt olmak, üçüncüsü yoksul ve ezilen sınıftan olmak, dördüncüsü ise Êzidî olmak. Kadın savaşlarda temel bir amaç oluyor. Kadın bedeni savaşlarda ele geçirilmesi gereken bir alan olarak görülüyor. 'Kadın vatandır, anadır' sözü bir övünç olarak sunulurken aslında aynı bu mantıkla örtüşük ilerliyor. Bu düşünceler de stratejik olarak kitlesel tecavüzler olarak kendini var ediyor. Tecavüz her zaman savaşın parçasıdır ve sistematik olarak savaş özneleri için birçok anlam ifade ediyor. Çünkü kadının istismar edilmesi, bireyi olduğu toplumun ya da etnisitenin de ortadan kaldırılması, istismar edilmesi anlamına geliyor."

Kitlesel tecavüzlerin sadece Şengal'den bilinmediğini, dünyanın birçok yerinde, birçok kez yaşandığını aktaran Balsak, "Nazi Almanya'sından, Okasava'ya kadar bu tecavüzler yaşandı. Ruanda'da 200 bin kadına tecavüz ile AİDS bulaştırıldı. Kitlesel tecavüzler ile saldırı altındaki grubun kültürel değerlerine de zarar veriliyor. Örneğin Sırpların Srebrenitsa soykırımında Boşnak kadınları bilinçli olarak hamile bırakma stratejisi olan, 'işgal edilen toprağa Sırp tohumları bırakma' fikri bir örnek oluşturuyor" diye aktardı.

'MESELE KÜRTLERİ YOK ETMEK'
Êzidî'ler açısından 73'üncü fermanın diğer fermanlardan bir farkının olmadığının ve Ezidi kimliğinin Kürt kimliğinden bağımsız değerlendirilemeyeceğinin altını çizen Balsak, "300 yıl öncesine kadar Êzidîler Kürt'tü. Fakat bu fermanlarla, Müslümanlaştırma politikaları ile Kürtlükten koparılmaya çalışıldı. Êzidîlik katliamcılar için sadece bir bahanedir. Asıl mesele 4 parçada yaşayan Kürtleri yok etmek. Êzidîlerin yaşam alanı aslında 4 parça Kürdistan'ın her yeriydi. Fakat bu katliamlar sonucu bir savunma mekanizması olarak Şengal'de toplandılar ve yaşam alanları çok daraldı" ifadelerini kullandı.

'ÇOCUKLAR İNTERNETTEN AÇIK ARTIRMAYLA SATILIYOR'
Gazeteci Hale Gönültaş, Ankara, Altındağ, Pursaklar ve Sincan ilçelerinde yoğunluklu olarak IŞİD üyeleri olduğunu söyledi. Gönültaş, "Ankara'nın dışında Urfa, Maraş, Yozgat gibi şehirlerde DAİŞ militanları bulunuyor. Polis kimi zaman operasyon yapıyor. Çoğunlukla operasyonlar yabancı ülkelerden DAİŞ'e katılan kişilere yapılıyor. DAİŞ'e yönelik operasyonlar yapılsa bile nasıl bir hukuki süreç işletildiğini bilemiyoruz" dedi.

Türkiye'ye giriş yapan IŞİD'lilerin başkaları tarafından şehirlere getirildiğini vurgulayan Gönültaş, sosyal yaşamlarını çok rahat geçirdiklerini belirtti. Gönültaş, şöyle devam etti: "Pazar'dan satın aldıkları Êzidî kadın ve çocukları kendi eşleriyle birlikte getiriyorlar. Ankara'da Sincan, Çubuk gibi yerlerde ev kiralıyorlar ve burada yaşıyorlar. 2017 tarihinde Ankara Ulus'ta Êzidî bir kız çocuğu 'derin internette' satışa çıkarılmıştı. Derin internet 'terör örgütleri'nin olduğu bir mecra. Bu mecrada DAİŞ'in bir satış odası var. Bu odada zaman zaman pazarlık açılıyor. Duhok, Musul'da Êzidîler yakınlarını bulmak için kayıt oluyorlar ve Irak'taki ailelere bildiriliyor ve derin internetten kadın ve çocuklar açık artırmayla satılıyor. Bu açık artırmayı poliste takip ediyor."