19 Mayıs 2024 Pazar

Yunanistan'daki direnişçi öğrencilerden Artemis: Devlet, öğrencileri direnme dinamiği olarak görüyor

Yunanistan'da üniversitelere polisin girmesini sağlayan ve başkaca güvenlikçi maddeler içeren yeni yasa tasarısına karşı öğrenciler ayakta. Direnişe katılan Atina Üniversitesi öğrencisi Artemis, ETHA'ya konuştu. Boğaziçi direnişinden çok şey öğrendiklerini söyleyen Artemis, Türkiye'de de Yunanistan'da da devletin, direnme dinamiği olan gençlerin mücadelesini engellemek için şiddete başvurduğuna dikkat çekiyor.

Yunanistan'da iktidardaki milliyetçi muhafazakar Yeni Demokrasi Partisi'nin üniversitelerde polisin özel güvenlik rolü üstlenmesini öngören ve emekçi ailelerin çocuklarının üniversitelere girmesini zorlaştıran yeni yasa teklifine yönelik öğrenci protestoları ülke genelinde sürüyor. Yasa teklifinin bugün Meclis'te oylamaya sunulması beklenirken, öğrenci hareketi ise ülke genelinde çok daha büyük protestolara hazırlanıyor. Ülkedeki eylemlere öğrencilerin yanı sıra, aileler, eğitimciler, üniversite çalışanları, çeşitli sendika ve kitle örgütleri de destek sunuyor.

Öğrenciler, Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleşen direnişe de geçtiğimiz günlerde Selanik'te gerçekleşen eylemde Türkçe ve Yunanca "Kampüste polis istemiyoruz. Yunanistan'dan Türkiye'ye öğrenci hareketi kazanacak" yazılı bir pankartla selam yollamışlardı.

Yunanistan'da gerçekleşen öğrenci direnişini ve öğrencilerin taleplerini, direnişçilerden biri olan Atina Üniversitesi öğrencisi Artemis, ETHA'ya anlattı.

Artemis, kendini Atina Üniversitesi'nde faaliyet yürüten anti-otoriter ve otonom bir kolektifin üyesi olarak tanımlıyor ve polisin üniversite kampüslerine girmesini öngören yeni yasa tasarısının öğrenci hareketi ve otoriteye karşı muhalefet eden herkes için kabul edilemez düzenlemeler içerdiğini söylüyor.

Artemis, aslında üniversitelere yönelik bu müdahale girişimlerinin tarihsel bir yönü olduğuna dikkat çekerek, bugün üniversitelerin bağımsız yapısının 1973'te askeri cuntaya karşı gerçekleştirilen 17 Kasım Ayaklanması ile elde edilmiş bir kazanım olduğunu belirtiyor: "Bu ayaklanma, Exarchia'daki Politeknik Üniversitesi'nde öğrenciler, işçiler ve genellikle faşizme karşı savaşan herkesin dahil olduğu bir süreçti. Bundan kısa bir süre sonra, pek çok mücadelenin ardından, üniversiteler polisin girmesine izin verilmeyen yerler haline geldi, akademik sığınma olarak adlandırılan yasal güvenceyle bu hak korunuyordu."

Yunanistan'da 17 Kasım 1973'te cuntaya karşı gerçekleştirilen direnişin sonucundan elde edilen kazanımlar, "Akademik Özgürlük ve Akademik Sığınma Yasası" ile yasal olarak korunmaktaydı. Akademik sığınma hakkı esasen cunta gibi otoriter yönetimlerin, ilk olarak akademik alana yönelmelerini engellemek, akademisyenlere ve öğrencilere yasal bir güvence sunmak üzere düzenlenmişti. Polisin ancak üniversitelere can güvenliğinin tehdit edildiği bir suç kapsamında izne tabi olarak girebilmesi mümkündü. 

Ancak Artemis, yasanın farklı hükümetler tarafından değiştirildiğini ve her yeni gelen hükümetin polise daha fazla yetki tanıması nedeniyle pek çok defa üniversite içerisine girmesine izin verildiğini belirtiyor. Artemis'in de belirttiği gibi yasa çeşitli tarihlerde kaldırılsa da son olarak Syriza hükümeti tarafından tekrar yürürlüğe sokuldu.

Artemis, geçtiğimiz yıllarda Syriza hükümeti döneminde özellikle medyada "tehlikeli" ve "illegal" üniversite efsanesi propagandasının çok fazla olduğunu söylüyor. Ona göre, medyada sürekli olarak üniversitelerde durumun ne kadar kötü olduğuna ve artık sığınmanın nasıl işlemediğine yönelik bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Artemis, bu haberlerin öğrenci hareketlerine ve üniversitelerdeki mücadeleye yönelik bir saldırı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Medyadaki bu haberlerin hemen ardından Yeni Demokrasi hükümeti üniversite sığınma başvurusunu durdurmaya karar verdi. 2019 yazında seçildiklerinde neredeyse ilk yaptıkları şey buydu. Benim içinse sığınma çoğunlukla, sürekli değişen sosyal bir dinamik. Şimdi bir buçuk yıllık aşırı baskı, işgal evlerinin tahliyeleri, tutuklamalar, doğanın tahrip edilmesi, işçilere karşı çıkartılan yasalar, gösterileri yasakları ve son olarak Covid-19 salgının devlet tarafından yönetilme çabaları beraberinde muhalefete karşı baskıların artmasını getiriyor. Yeni yasa tasarısı ile üniversitelere polis sokulacak. Kampüs içinde sizi ‘yasadışı' şeyler yapmaktan tutuklayabilecek polisler."

Artemis'e göre, bu "yasadışı" eylemlerin neler olduğu polisin inisiyatifinde olacak, yani bunun anlamı üniversitelerin kampüslerdeki polisler üzerinde hiçbir söz hakkı olmayacağı.

Yeni tasarı ayrıca kameralar, yüz kontrolü ve üniversite dışından insanların içeri girmemesi için kampüsün giriş çıkışlarının kontrol edilmesi hakkında da düzenlemeler içeriyor. Ayrıca, sınavlarda kopya çekmeyi "suç" kapsamına alan düzenlemeler de mevcut. Yasa üniversitelerdeki bütün siyasi eylemleri tamamen yok etmek istiyor. Yeni yasa tasarısı aynı zamanda lise öğrencilerinin üniversitede eğitim görmelerini zorlaştırıyor ve öğrencilerin belirli bir süre içerisinde mezun olmalarını dayatarak, liseden mezun olmaya zorlaştırıyor.

Artemis, devletin bu yeni politikasının anarşist ve sol harekete doğrudan bir saldırı olduğunu söylüyor. O'na göre; "Üniversiteler, örgütlenmenin ve mücadeleyi kolektifleştirmenin olanaklarının çok fazla olduğu,  herkese açık alanlardan oluşuyor. Katılıma açık meclisler, işgal mekanları, öğrenci hareketleri ve doğrudan eylemlerle üniversiteler politik mücadelenin örgütlenmesinde öncü bir rol oynuyor."

Artemis devletin, üniversiteleri sadece iş dünyasına ve sermayeye açık, "temiz" ve "sterilize" edilmiş alanlar yapmaya çalıştığını ve kendilerine karşı çıkan her sesi, her biraradalık duygusunu ve kavgayı durdurmaya çalıştığını söylüyor.

Yunanistan'da pek çok üniversite kampüsü bölge halkı tarafından da kullanılan ve günlük yaşamın birer parçasını oluşturmakta. Geçtiğimiz 17 Kasım direnişi yıldönümünde gerçekleşen protestolarda da 92 gecekondu sakini tutuklanmıştı. Artemis'e göre hükümetin asıl derdi toplumsal muhalefete yönelik saldırıların kapsamını giderek büyütmek ve yaşam alanı tanımamak.

Pandemi gerekçesiyle üniversitelerin uzaktan eğitime devam ediyor olması, öğrencilerin pek çoğunun üniversite kampüslerinden uzak kalmasına neden oluyor. Artemis bu nedenle direnişin örgütlenmesinde çeşitlli zorluklar yaşandığını belirtiyor. Ancak yine de çeşitli yöntemlerle eylem sürdürülüyor.

Bu hafta dördüncüsü gerçekleşen ve tüm öğrenci hareketleri ile örgütlerinin dahil olduğu Perşembe buluşmaları bu eylem biçimlerinden biri. Her hafta perşembe öğrenciler buluşarak yasa teklifini protesto ediyor ve eylemler her hafta giderek daha da kitleselleşiyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen protestolarda, direnişçiler polisle çatışmış başta bankalar olmak üzere çeşitli hedeflere yönelik eylemler gerçekleştirmişti. Artemis, gerçekleştirilen protestolara katılımın 10 bin kişiye kadar ulaştığını belirtiyor. Ayrıca öğrenciler haftalık olarak üniversite meclis toplantıları da düzenliyor. 

Üniversite yetkililerine müdahaleler, pankart asma eylemleri, kampüslerin bulunduğu alanlarda yaşayan bölge sakinlerinin gerçekleştirdiği eylemler, üniversite kapılarına barikat kurulması ve öğrenci birliklerinin üniversitelerin imkanlarını eylemler için tekrar aktif hale getirmesi gibi daha pek çoğu sıralanabilecek eylem biçimleri mevcut. 

Ancak Artemis'e göre açığa çıkan tepkinin en büyük kısmı, kitlesel protestolar. "Şimdiden protestoları yasadışı ilan etmeye başladılar ve insanlar bu kitlesel eylemlere başlarına gelebilecek tüm tehlikelere rağmen katılmayı göze alıyor" diye ekliyor.

Artemis, katılımcıların çok dinamik olduğunu ve mücadele eden her kesimin dahil olduğunu söylüyor. O'na göre eylemlerin başarıya ulaşabilmesi için devam etmesi hatta bir üniversite binasının işgal edilerek merkez kılınması gerekiyor.

"Her şeye rağmen öğrenci hareketinin şu anda Yunanistan'daki en büyük hareket olduğunu düşünüyoruz" diyor Artemis ve ekliyor: "Sadece üniversite polisini protesto etmek için değil, her şeye karşı öfkemizi göstermek için çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Şu an devlet birçok farklı şekilde saldırıyor. Asıl Covid-19 ile ilgili yeni yasalar -çoğu protestoları yasadışı ilan etmeyi amaçlayan- bizi hasta ediyor!"

Artemis, Yunanistan ve Türkiye'de milliyetçi, muhafazakar hükümetlerin toplumsal alana yönelik baskıcı politikalarına karşılık iki ülkede de neredeyse aynı zamanda öğrenci hareketlerinin patlak vermesini öğrencilerin direniş dinamiklerinden kaynaklandığını söylüyor.

Neden aynı anda sorusuna, "Neden aynı anda bilmiyorum ama mücadelenizden güç alıyoruz" diyor ve geçtiğimiz hafta yaptıkları eylemdeki Boğaziçili öğrencilerle dayanışma pankartlarını ve çeşitli dayanışma pratiklerini örnek gösteriyor.

Artemis'e göre gerçekleşen protestolardaki benzerliklerin asıl kaynağı, devletlerin öfkeli sesleri susturmak istemesi: "Devlet, öğrencileri direnme dinamiği olarak görüyor."

Hareketler arasında dayanışma bağları kurmanın, düşmanı daha iyi anlamanın ve yeni taktikler öğrenmenin çok önemli olduğunu söylüyor Artemis ve şunları ekliyor: "Benim için devletin koyduğu bazı sınırları riske atmak ve yıkmak her zaman bir kazançtır. Bir adım ileriyi düşünmek ve hareket etmek. Her seferinde bir adım ileri atma dinamiği bize güç ve imkanlar sağlıyor. Sanırım sizden öğrenecek çok şeyimiz var. Çünkü muhtemelen şu anda karşılaştığımız sorunlar Türkiye'de zaten oldu, oluyor.  Burada mücadele konusunun sadece öğrenci sorunu olmadığı durumlarda öğrenci hareketlerinin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Yeni kanunlardan herkes etkilenecek! Bu yüzden herkes sokakta olmalı. Gerçekleşen tüm mücadeleler birbirine bağlı olmalıdır, birbirinden güç almalıdır. Tıpkı bir aydır hapishanede açlık grevinde olan Dimitris Koufontinas için dayanışma mücadelesi gibi."

2002'den beri tutuklu olan 17N ya da 17 Kasım Devrimci Örgütü lideri Dimitris Koufontinas, geçtiğimiz Aralık ayında kaldığı Atina'daki hapishaneden daha kırsal bir hapishaneye sevk edilmiş, Koufontinas, bunu protesto etmek için 8 Ocak'ta açlık grevine başlamıştı. Protestolar sürerken, direnişçiler Koufontinas'ın taleplerinin de bir an önce kabul edilmesini de gündeme taşıyor. 12 Şubat'ta Koufontinas ile uluslarası dayanışma için eylem çağrıları gerçekleştiriliyor.