22 Aralık 2024 Pazar

Yine, yeniden, hep Gezi...

Politik İslamcı faşizm yasallaştırılsa da varlığını sürdürmesi için şart olan toplumsal meşruiyeti bir türlü elde edememektedir. Ve bunun karşısındaki en büyük engel Gezi'de en somut ve tarihsel biçimini alan özgürlük ittifakıdır. Gezi dinamiklerini bir araya getirip onun yaşam ve meşruiyet alanı olarak sokağa yani iktidarın tam karşısına dikmeyen hiç bir stratejinin yol alma şansı yoktur.
AKP siyasi iktidarın merkezine yürüyüşünde bir dizi engelle karşılaştı. Rojava devrimi, Gezi-Haziran ayaklanması, kadın özgürlük mücadelesi ve 7 Haziran siyasi zaferinde en somut biçimlerinden birine ulaşan birleşik mücadele çıtası ve özyönetim hamlesi ilk akla gelenlerden bazıları. Diktatörün yaşadığı hemen her sorunu dönüp dolaşıp bu gündemlere bağlaması bu bakımdan boşa değil. Bu tarihsel olaylar ve dinamikler politik İslamcı faşizme sadece zayıf noktalarını işaret etmekle kalmıyor. Aynı zamanda kendisini ortadan kaldırabilecek dinamiklerin öyle ya da böyle canlılığını koruduğunu da gösteriyor. Bu durum onu varoluşsal bir kaygıya sürüklüyor.
 
Ancak bunlardan biri var ki, politik İslamcı faşizm ve onun kişileşmiş hali olarak diktatör için adeta bir takıntı haline gelmiş durumda. Evet Gezi'den bahsediyoruz. Faiz yükselir faturası Gezi'ye çıkarılır. Kur sıçrar arkasında 'Geziciler' vardır! Çevreciler zaten 'Gezici' komplonun piyonudur! Kadınlar, Kürtler, gençler, Aleviler, hak talep eden işçiler hepsi 'Gezici' kışkırtma ile bağlantılıdır! Dış mihraklar planlarını hep Gezi üzerinden kurar! v.b. ,v.s. ,v.d.  Örnekler say say bitmez...Her dönemin gündemi ve söyleminin bir unsuru haline gelen, adeta bir hayalet gibi zamanın üzerinde dolaşan Gezi son günlerde yine gündemde. Önce Osman Kavala ismi ile bağlantılı olduğu söylenen Anadolu Kültür çalışmalarına katılan kimi akademisyenlerin Gezi ayaklanması gerekçesiyle gözaltına alınmasından sonra şimdide Gezi dinamiklerini bir araya getiren çatı olan Taksim Dayanışması'nın dönem sözcüsü Mücella Yapıcı ve Taksim Dayanışması üyeleri aynı gerekçe ile ifadeye çağrıldı. Aradan geçen yılların, sonuçlanan ve devam eden bir sürü davanın ardından konunun yeniden bu biçimde gündeme gelmesinin her dönemin karşı-propagandası olmasının yanında kimi özel ve somut anlamının da olduğunu söylemek yanlış olmaz.
 
Yerel seçimler öncesinde iktidarın kendisine dönük temel tehditlerden birinin toplumsal dinamiklerin bir araya gelmesi ihtimalinden kaynaklanabileceği kaygısını özellikle  vurgulamalıyız. Toplumsal dinamiklerin özgün, yerel sorun ve gündemler etrafında daha görünür hale geldiği bir dönemden geçtiğimizi düşündüğümüzde bu daha anlaşılır hale gelecektir. Ekonomik kriz unsurlarının ezilen kitlelerin günlük yaşamında daha açık hissedildiği, hızla iktidarın meşruiyetini sorgulatan bir zemine yol açtığı gerçeğini de bu tabloya eklemeliyiz. Havaalanı işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarını protestosundan başlayan ve hızla genel toplumsal gündem haline gelerek iktidarın zeminindeki kayganlığı arttıran bir güce ulaşması bu bakımdan dikkat çekici bir örnek olarak kaydedilebilir. Kadın ve çevre mücadelesinin kimi güncel görünümleri ile Sayıştay raporları etrafında tartışılan AKP belediyeciliğinin talancı karakteri de Gezi fobisini güncellemektedir.
 
Öyle görünmektedir ki 24 Haziran seçimleri Sarayın toplumsal meşruiyetini sağlamaya yetmemiştir. Faşist baskı siyaseti ve ekonomik kriz zemininde kıpırdanan toplumsal dinamikler Gezi dinamiklerini henüz parçalı biçimde de olsa bir araya gelmeye zorlamaktadır. AKP-MHP koalisyonunu yerel seçimlerde yeniden ittifak gündemi ile bir araya getiren bu gerçektir. Politik İslamcı faşizm yasallaştırılsa da varlığını sürdürmesi için şart olan toplumsal meşruiyeti bir türlü elde edememektedir. Ve bunun karşısındaki en büyük engel Gezi'de en somut ve tarihsel biçimini alan özgürlük ittifakıdır. Doğal olarak devrimci, emekçi sol güçlerin odaklanması gereken noktada burasıdır. Diktatörün korkusu boşa değildir. Gezi ezilenlerin bilincinde yaşamayı sürdürmektedir. Üstelik onu yaratan koşullar daha yoğun bir düzey kazanmıştır. Devrimci siyaset iktidarın siyasal meşruiyet arayışının bir aracı olarak kurguladığı ama bir türlü dikiş tutturamadığı seçim oyununun ötesine taşan bir siyasi kavrayış ve perspektifle hareket etmelidir. Gezi dinamiklerini bir araya getirip onun yaşam ve meşruiyet alanı olarak sokağa yani iktidarın tam karşısına dikmeyen hiç bir stratejinin yol alma şansı yoktur.