Yeni Suriye ve Alevi soykırımı
Başta Türkiye ve Bakurê Kürdistan'daki Alevi halkımız olmak üzere, tüm halklar, emekçi sol hareketimiz derhal harekete geçme sorumluluğu taşıyor. Her yerde Suriye'deki Alevi kıyımına karşı halkların birleşik direnişini yükseltelim. Birleşik direniş komitelerini örgütleyelim, örgütlenelim. Fiili meşru mücadele eylemleriyle Alevi katliamlarının suç ortağı faşist saray rejimini üstüne yürüyelim. Hüseyni bir direnişle Yezidlerin soykırımını durduralım.
Faşist cihatçı HTŞ Suriye'de yeni bir devlet ve siyasal rejim inşa ediyor. ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve Türkiye yeni Suriye HTŞ rejim inşasının patronluğunu yapıyor. Yeni Suriye'nin nasıl biçimleneceği verili siyasal koşullarda belli boyutlarıyla açığa çıkmış durumda. Şam'da iktidarı devir teslimle alan cihatçı faşist HTŞ, hızla yeni rejim inşasına girişti. Emperyalist efendileri ve bölge gerici devletleri patronlarından güç ve destek alan HTŞ, ivedilikle İdlib'teki yönetim kadrolarından geçici bir hükümet kurdu. Emperyalist kuklası çete şefi Golani bir 'an'da kravatlı Ahmet eş-Şara olarak dünya halklarının karşısına çıkarıldı.
Şam'ın yeni faşist ve despot diktatörü emperyalist patronlarının sufleleriyle demokratik bir Suriye oyuncusu rolü oynamaya başladı. Yeni Şam diktatörü, iktidar gücünü ve otoritesini bütün Suriye halklarına, değişik ulus ve inanç kesimlerine kabul ettirmek ve meşrulaştırmak için dolaylı ve dolaysız siyasi görüşmeler yaptı, yapmaya da devam ediyor. QSD ve Kürtlere yeni rejime katılma ve biat etme çağrıları yapan yeni Şam diktatörü, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'yle kapalı görüşmelerini de sürdürüyor. Tam da bu bağlam içinde faşist cihatçı şef Golani, Dürzi liderlerinden Velid Canbolat'la görüştü. Dürzilere yeni rejimin koşullarını dayattı. Alevilerin önde gelen dini liderlerinden biriyle de görüştü. Suriye Alevilerinden de yeni Suriye rejimine biat etmelerini istedi. Hristiyanlara ve değerlerine yönelik HTŞ saldırıları sürerken yılın son günü Golani, Hristiyanların önde gelen dini isimleriyle topluca görüştü.
Emperyalizmin kuklası faşist HTŞ çetesi çok yönlü siyasal, askeri ve diplomatik eylemleriyle ve esasen kurucu terörle islamcı-mezhepçi bir düzen tesis ediyor. Cihatçı HTŞ çetesi, Ocak ayı ortasında yapacağı konferansla kendini feshetmeyi ve yeni bir siyasal parti formuna bürünmeyi hedefliyor. Böylece terör örgütü olma dönemini geride bırakarak kendini temize çekmeyi ve yeni Suriye'nin meşru iktidarı olma konumunda bir eşiği daha geçmeyi amaçlıyor.
HTŞ neredeyse İdlib'teki yönetimini Şam'da yeniden kurdu. Ancak İdlib'teki deneyimi faşist HTŞ'nin tüm Suriye'yi aynı modelle yönetmesine imkan vermiyor, vermez. Çünkü faşist HTŞ'nin vahabi-selefi mezhepçi programı tarihsel ve güncel olarak Suriye'nin gerçekliğine çarpıp dağılıyor. Bugün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi gerçekliğini, Kürtleri, Süryanileri, Dürzileri, Hristiyanları ve Alevileri hesaba katmayan bir devlet ve rejim inşası, Suriye'nin iç çatışma ve halkların birbirini boğazlamasından başka bir anlama gelmiyor.
Hiç kuşku yok ki, HTŞ'nin yeni Suriye rejimini inşa ve biçimlendirme amacı ve pratiği belirli parametrelerle gelişiyor ve gelişecektir. Yeni Suriye denkleminde siyonist İsrail çok kritik bir faktör olarak rol oynuyor. Siyonist sömürgecilik Şam'ın çok yakınına kadar işgalini genişletti ve yeni rejimin yanı başında bir güç olarak dikildi. Golani ve yeni Şam hükümeti İsrail'e tam bir boyun eğiş çizgisinde yürüyor. Sömürgeci Türk devletiyle stratejik işbirliği başka bir yeni Suriye parametresi olarak işliyor. HTŞ halihazırda tüm Suriye'de tam muktedir güç olma ve kendi otoritesini kabul ettirme koşullarında değil. Bu yüzden gücünü arkaladığı emperyalist ve bölge devletlerinin kılavuzluğunda elindeki silah gücüyle tüm halklara kurucu terör dayatıyor, boyun eğdirmeye çalışıyor. HTŞ, devletin zor tekelini kendi elinde toplamayı ve bulundurmayı öncelikli strateji olarak uyguluyor. Tüm silahlı grupların dağıtılıp devletin zor araçlarına içerilmesi politikası dosdoğru halkların HTŞ gücüne ve otoritesine biat etmesi anlamına geliyor. Bir kurucu terör olarak somutlanıyor.
Suriye'deki Kürtler, Aleviler Dürziler, Hristiyanlar kendi kimliklerine uygun bir varlık hakkını talep ediyor ve bunu eylemleriyle gösteriyor. Dürziler örgütlü güçleriyle kolektif varlık haklarını yeni rejime dayatıyor. HTŞ muktedir olma otoritesini Dürzülere göstermek için Süveyde iline askeri güç yolladı. Valiliği ve polis gücünü almaya kalktı, örgütlü bir askeri politik güç durumunda olan Dürziler buna karşı direniş gösterdi ve HTŞ'yi geri çekilmeye zorladı. Aynı zamanda Suriye halklarının kendi geleceğini belirlemede, örgütlü askeri ve politik güçlerinin varlığının ne denli yaşamsal bir konu olduğunun somut bir kanıtı oldu. Dürziler, Süveyde'de polis örgütünün başına kendi istedikleri bir kişinin atanması şartını koydu.
Öte yandan yanı başında Aleviler katliamlardan geçirilirken Dürziler kendi varlık ve geleceklerini farklı yollara başvurarak korumayı tartışıyor ve seçenekleştiriyor. Özsavunma araçlarından yoksunluk, halkları soykırım ve kölelikle baş başa bıraktığında, varlıklarını korumak için güçlü devletlerden koruma talep edilebiliyor. HTŞ'nin mutlak bir zorbalıkla Dürzilerin varlığına saldırması durumunda İsrail'den koruma talep etme veya İsrail'e katılma siyasal tavrının açığa çıkması tam da böyle bir gerçekliğe işaret ediyor. Yeni Suriye'nin güncel bir olgusu olarak öne çıkıyor. Çünkü tarihsel deneyler ve güncel gerçeklikler, Dürzilerin kendi varlıklarını ancak bu biçimlerde koruyabileceğini anlatıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Kürtlerle doğrudan karşı karşıya gelmeksizin bir görüşme ve durumu yoklamaya çalışıyor. Buralarda sömürgeci, inkarcı Türk burjuva devletinin patronajlığında bir çizgide ve çerçevede hareket ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yeni Suriye'yi şekillendirecek ve demokratik yapısını belirleyecek temel aktördür. Güçlü özsavunma araçlarına ve kapasitesine sahip olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tüm Suriye ezilenleri ve halkları için belirleyici bir konumda bulunuyor.
HTŞ, bir yandan Alevi soykırımıyla iktidar güç gösterisi ve yoğunlaşması elde etmeye çalışıyor, diğer taraftan Hristiyanları, Dürzileri askeri operasyonlarla yokluyor. Ezme ve sindirme saldırılarını yoğunlaştırarak Vahabi selefi yaşam tarzını dayatmaya dönük adımlar atıyor. Şeriat hükümlerine dayalı bir siyasal rejimin tüm taşlarını döşüyor. Kadınların şeriatçı tahakküm altına alınıp köleleştirilmesi süreci hızla örgütleniyor. Kıyıcı ve amansız bir cins savaşı geliştiriyor.
Yeni Suriye'de faşist HTŞ çetesi kendi iktidar gücünü ve otoritesini tüm Suriye halklarına dayatmak ve kabul ettirmek için sınırlandırılmamış kuralsız bir şiddet uyguluyor. Vahabi selefi ideolojik ve politik çizgisine uygun bir Suriye rejimi şekillendirmeyi amaçlıyor. Faşist cihatçı çete Suriye'de devletleşirken en zayıf ve savunmasız Alevi halkına katliam saldırıları gerçekleştiriyor. Bugün Aleviler yeni Suriye faşist rejim inşasının kanlı harcı yapılıyor. Faşist DAİŞ, Êzidî soykırımıyla devletleşme yoluna girmişti. Aynı Vahabi selefi ve faşist akım içinden gelen El Nusra ve bugünkü HTŞ, Alevileri soykırıma tabi tutuyor. Aleviler Esad rejiminin destekçisi olarak hedefleştiriliyor. Politik islamcı yeni düzen tesis edilirken kurucu terörün hedefi haline getirilen Alevilere karşı tam bir soykırım yolu ve yöntemleri işletiliyor. Katletme, kimlik olarak aşağılama, işkence, yağma, varlıklarına el koyma, zorla göçertme hepsi bir arada kullanılıyor. İktidar teslim edilen ve meşrulaştırılmaya çalışılan HTŞ'nin Alevi soykırımı, elbette belirli bir çerçevede ve işbirliği içinde olduğu devletlerin denetimi ve sorumluluğu koşullarında gelişiyor. Alevi kıyımının Êzidî soykırımı gibi bir boyutta gelişmemesinin temel nedeni, ABD ve bölge işbirlikçisi devletlerin hala HTŞ'den ılımlı islamcı demokratik bir Suriye yaratma çabası ve kurgusudur.
Suriye'deki Alevi soykırımına salt HTŞ'nin pratiği olarak bakılamaz. Bu soykırımın arkasında, ABD, Suudi Arabistan gibi devletler var. Ancak burada cihatçı HTŞ'ye en özel ve kritik desteği, sömürgeci Türk burjuva devleti ve politik islamcı faşist saray rejimi veriyor. Faşist saray rejimi açık mezhepçi politika güdüyor. AKP ve politik islamcılar siyasal Alevilik tartışması ve saflaşması yaratarak Suriye'deki Alevi soykırımını meşrulaştırıyor. Bu politikayla saray rejimi hem Vahabi-selefi HTŞ'nin yeni Suriye'de tam ve mutlak iktidarını kurmasına destek veriyor, hem de Türkiye ve Bakurê Kürdistan'daki Alevilerin Suriye'deki Alevi katliamlarına sessiz kalmasını sağlamaya çalışıyor.
Bugün Suriye'de Aleviler daha büyük soykırımla yüz yüzedir. Başta Türkiye ve Bakurê Kürdistan'daki Alevi halkımız olmak üzere, tüm halklar, emekçi sol hareketimiz derhal harekete geçme sorumluluğu taşıyor. Her yerde Suriye'deki Alevi kıyımına karşı halkların birleşik direnişini yükseltelim. Birleşik direniş komitelerini örgütleyelim, örgütlenelim. Fiili meşru mücadele eylemleriyle Alevi katliamlarının suç ortağı faşist saray rejimini üstüne yürüyelim. Hüseyni bir direnişle Yezidlerin soykırımını durduralım.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 03 Ocak tarihli 200. sayısında yayımlanan başyazısı.