19 Nisan 2024 Cuma

Yargıtay 10 Ekim katliamının delillerini gizleyen savcıları korudu

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde IŞİD tarafından gerçekleştirilen katliamın delillerini gizleyerek katillerden yana tutum alan savcılar Yargıtay kararıyla koruma altına alındı. Yargıtay kararına tepki gösteren avukatlar kararı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı.

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015 tarihinde yapılan mitinge yönelik IŞİD çetesinin katliam saldırısının ardından, iktidarın katilleri koruyan tutumu devam ediyor. Son olarak katliam delillerini gizleyen savcılar Yargıtay kararıyla koruma altına alındı. Karara tepki gösteren avukatlar, Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını açıkladı.

10 Ekim 2015'te Ankara Garı önünde gerçekleştirilen mitinge yönelik IŞİD çetelerinin katliam saldırısında 104 kişi yaşamını yitirmişti. Katliam saldırısının ardından başlatılan soruşturmanın savcıları Ramazan Dinç, Tekin Küçük ve Derda Gökmen delilleri gizleyerek katilleri ve katliamın sorumlularını aklama çabasına girişmişti. Avukatlar delilleri gizleyen üç savcı hakkında 13 Mayıs 2020 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayette bulunmuştu.

Ramazan Dinç ve Tekin Küçük hakkındaki şikayet, görevlerine Yargıtay'da devam etmeleri nedeniyle HSK tarafından Yargıtay 1'inci Başkanlar Kurulu'na gönderilmişti. Yargıtay 1'inci Başkanlar Kurulu, 25 Ekim 2021 tarihli kararıyla, Ramazan Dinç ve Tekin Küçük hakkındaki şikayetin "yakınmanın konusu, yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya ilişkin ve iddialar soyut içerikli olduğundan dosyanın işlemden kaldırılmasına" kesin olarak karar verdi. Derda Gökmen hakkındaki şikayet süreci hala HSK önünde.

Katliam delillerini gizleyen iki savcı hakkında soruşturmaya yer olmadığı yönünde Yargıtay 1'inci Başkanlar Kurulu tarafından verilen karara tepki gösteren 10 Ekim Katliamı Davası Avukat Komisyonu, kararı Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı.

'HİÇBİR SAVCININ DELİLLERİ GİZLEME YETKİSİ YOKTUR'
Yargıtay kararına ilişkin açıklama yapan avukatlar, AYM'ye bireysel başvuru yaptıklarını duyurdu, Yargıtay kararındaki, "yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya" şeklindeki ifadeye tepki gösterdi, "Şikayet, dosyaya giren delillerin savcılık tarafından nasıl değerlendirildiğine ilişkin değildir. Şikayet, soruşturma tamamlanırken toplanan deliller arasında yer verilen soruşturma evrakının fiziken bulunamamasına ilişkin de değildir. Şikayet, 9 klasörden oluşan soruşturma evrakına, toplanan deliller arasında hiç yer verilmemesine ilişkindir. Hiçbir savcının dosya 'gizlemek' gibi bir yargı yetkisi bulunmamaktadır" diye vurguladı.

Şikayetlerinin yoruma veya değerlendirmeye dayandırılmadığına işaret eden avukatlar, "9 klasör evrakın 4 yıl süreyle gizlenmesi gayet somut bir iddiadır. 9 klasörden oluşan soruşturma evrakının niteliği soruşturma savcılarının sorumluluğunun/suçunun büyüklüğünü göstermektedir" diye kaydetti.

'KATLİAMDAN 10 GÜN ÖNCE 2 TON GÜBRE ALANLAR BİLİNİYORDU'
İlgili klasörlerin soruşturmanın başlangıç dönemine ilişkin evrakları içerdiğini belirten 10 Ekim davası avukatları gizlenen evraklardaki şu bilgileri paylaştı: "10 Ekim Ankara katliamı Gaziantep IŞİD hücresi tarafından örgütlenmiş, iki canlı bomba 9 Ekim 2015 gecesi karayolu ile Ankara'ya yola çıkmış, canlı bombaları taşıyan aracı Halil İbrahim Durgun kullanmış, araca Yakub Şahin eskortluk etmiştir. Canlı bombaların Ankara'ya ulaşmasında en önemli sanıklardan biri Yakub Şahin'dir. Bahis konusu 9 adet kayıp klasörde canlı bomba aracına eskortluk yapan sanık Yakub Şahin ve örgütün nakliyecisi olan sanık Hüseyin Tunç ile ilgili soruşturma evrakı yer almaktadır. Bu evrakta Yakub Şahin ve Hüseyin Tunç'un katliamdan 10 gün önce, 30 Eylül 2015 tarihinde, Nizip'te 2 ton gübre satın almak istedikleri, gübrenin artan terör eylemlerinde kullanılabileceğinden şüphelenen satıcının kimlik sorması üzerine alamadan ayrıldıkları ve gübre satıcısının şikayeti üzerine haklarında soruşturma başlatıldığı anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında Hüseyin Tunç ve Yakup Şahin'in kimlikleri tespit edilmiştir. 2 Ekim 2015 tarihinde dosya kapsamında Gaziantep Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Büro Amirliği'ne ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazılar yazılmış ancak Gaziantep Emniyeti tarafından hiçbir işlem yapılmamıştır. Terör eylemi yapabileceği, bir gübre satıcısı tarafından değerlendirilen Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç katliamdan 10 gün önce emniyet tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen 10 Ekim Ankara katliamında etkin rol alabilmiştir. Bu soruşturmanın akıbeti belli bile değildir. Soruşturma savcıları katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak bilgileri değerlendirmediği gibi, bu soruşturmanın ilerletilmesi ile ilgili de herhangi bir işlem yapmamıştır."

'SORUŞTURMA DOSYALARI AVUKATLARIN ERİŞİMİNE KAPATILDI'
Soruşturma süresince dosyalara erişimlerinin engellendiğini hatırlatan avukatlar, "Müştekilerin soruşturmaya etkili katılma, delilleri inceleme, toplanmasını veya yok olmasını engelleme hakkı, soruşturma savcılarının talebiyle 11 Ekim 2015 tarihinde alınan kısıtlılık kararıyla engellenmiştir. Kısıtlılık kararının gerekçesi evraklara erişmenin 'soruşturma amacını tehlikeye düşürecek' olmasıdır. Kısıtlı yürütülen soruşturma süresince evraklar savcılarca gizlenmiş, soruşturma amacı savcılarca tehlikeye düşürülmüştür" diye vurguladı.

Dava avukatları, şikayeti işlemden kaldırma kararı veren Yargıtay'a şu soruları yöneltti:
" 10 Ekim Ankara katliamı soruşturmasını yürüten savcılar katliamı gerçek anlamda soruşturmamak ve katliamın gerçekleşmesine olanak sağlayan kamu görevlilerinin açığa çıkmasına neden olacak bilgi ve belgeleri gizlemekle mi görevlendirilmiştir?

Katliamın aydınlatılmasına katkı sunacak 9 klasör evrak bu görev kapsamında mı gizlenmiştir? Yine Nizip'te başlatılan soruşturma akıbetinin savcılarca takip edilmemesi bu görev kapsamında mıdır?

Soruşturma savcısı Tekin Küçük 16 Temmuz 2018'de, Ramazan Dinç ise 17 Eylül 2019'da HSK Genel Kurulu tarafından Yargıtay üyeliğine atanmıştır. Görevde yükselmelerine olanak sağlayan soruşturmalardan biri de bu görevi gereği gibi yerine getirmiş olmaları mıdır?

Yargıtay 1. Başkanlar Kurulunun, hukukçu olmayan ortalama vatandaşlar için bile gayet açık olan şikayetimiz karşısında ifade dahi almadan verdiği kararın gerekçesi bu kişilere dokunulmazlık ve cezasızlık konusunda verilmiş bir güvence midir?

Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar 'Hayır' ise, yazarak paylaşma gereği duymadığınız kararınızın gerekçesi nedir?"

Bu soruların yanıtının kendileri için oldukça net olduğunu belirten 10 Ekim katliamı davası avukatları, mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.