26 Nisan 2024 Cuma

Xelil: Uluslararası güçler Efrin'e sessiz kalmışlardır

Efrin'e yönelik operasyona uluslararası güçlerin yaşadığı sessizliğine dikkat çeken Xelil, "Açıktır ki bu şekilde Türk devletinin Efrin işgaline destek verilmiş oluyor" diye konuştu.
Qamışlo'nun Amûdê ilçesinde düzenlenen Efrîn'de Demografik Değişim ve Etnik Temizlik Forumu devam ediyor. Forumda TEV-DEM Diplomasi Komitesi Yöneticisi Aldar Xelîl söz aldı.
 
Kuzey Suriye'deki demokratik devrimin bölgedeki halklar ve bileşenler arasındaki bağları güçlendirdiğini ifade eden Xelîl, bölge halkının tüm renkleriyle bir araya geldiğini ifade etti.
 
Demokratik projelerine olan inançlarının tam olduğunu ve bunun için mücadele edeceklerini kaydeden Xelil, özgür yönetim ve demokratik amaçlarını gerçekleştirmek için çabalayacaklarını dile getirerek bölgedeki krizin ve parçalanmanın devam etmesini isteyen ülkelerin, demokratik projeleri kendi varlıkları için tehlikeli gördüklerini, bu yüzden de demokratik projeleri hedef aldıklarını söyledi.
 
Efrin'de yaşananlara dikkat çeken Xelil, "Orada yaşananlar sadece Kuzey Suriye değil, tüm Suriye'de geliştirilmeye çalışılan demokratikleşme projesine saldırı niteliğindedir" dedi.
 
TÜRKİYE'NİN EFRİN OPERASYONUNUN AMAÇLARI
 
Aldar Xelîl, Türkiye'nin Efrîn'e yönelik operasyonunun amaçlarını şöyle sıraladı:
 
-Etnik soykırım politikaları ve sivillere yönelik terörle soykırım projelerini devam ettirmek.
 
-Suriye'deki terörü bitirme konusundaki rolünün azaldığını gördüğü için DAİŞ çetelerine alternatif oluşturmak.
 
-Ortadoğu ve Suriye krizine çözüm için geliştirilen demokratik projeler, İslam adını kullanan faşist Erdoğan'ın projelerine engel olduğu için, Kuzey Suriye'de demokrasi ve ortak yaşam ilkelerine dayalı projelerin gelişimine izin vermemek.
 
-Suriye topraklarını işgal etmek. Efrîn de Türk devletinin işgali altında bulunan diğer alanlar gibi Fırat'ın batısında yer almaktadır.
 
-Türkiye'de gerçekleşen 24 Haziran erken seçimlerinde, faşist ve şoven kesimlerden oy almak.
 
-Suriye'nin geleceğinde daha çok söz sahibi olmak isteyen Türkiye'nin yöntemleri, Rusya ile NATO arasında birçok gerginliğin çıkmasına sebep oldu. Bununla birlikte Halep ve Musul'u işgal etmek istedi. Bölgedeki işgalini devam ettirmek isteyen Türkiye için Efrîn, stratejik bir hedef haline geldi.
 
-Suriye halkının yaşadığı acıları gözetmeksizin Türk devletinin çıkarlarını elde etmek amacıyla Suriye krizinin sürekliliğini garantilemesi.
 
-Demokratik Özerk Sisteme göre örgütlenen Efrin, coğrafik anlamda da büyük öneme sahip. Mınbic'in özgürleştirilmesiyle her üç birleşmiş olacaklardı.
 
-Suriye demokratik güçleri ve uluslararası koalisyonun Ezaz, Bab, Cerablus ve diğer bölgeleri çetelerden temizledikten sonra İdlb'i de çetelerden temizleme olasılığından korktular. Çünkü burada Türk devletine bağlı çeteler vardı.
 
-Halep ve çevresi, Fırat Bölgesi, İdlib ve Suriye sahil kentleri üzerindeki saldırı tehlikesi bu şekilde önlenmiş olacaktı.
 
-Erdoğan kendisine bağlı El-Nusra, DAİŞ gibi kendisine bağlı çeteler için Efrin'i kontrolü altına almak istiyor. Bu şekilde Efrin'i güya kendisi açısından güvenlikli bölge ilan edecek ve Suriye'de planlarını gerçekleştirmek için de kullanacak.
 
Erdoğan'ın Efrin'deki uygulamalarının Suriye rejimine karşı bir cephe oluşturma amacı taşıdığını söyleyen Xelil, "Tabi aynı zamanda, İran devrim muhafızlarına, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine, Rusya'ya ve DSG'ye karşı da böyle bir cephe oluşturma amacındadır. Bu görünürde NATO'ya karşı atılmış bir adım gibi görünmüyor. Ancak bu, Türk devletinin genişleme stratejisiyle kendisiyle birlikte hareket eden Rusya'nın hizmetine de girmektedir. Fakat bu durum sonuçta Erdoğan rejimi için de tehlikeli bir sonuç doğurabilir. Aynı zamanda Efrin'in işgal edilmesi, Güney Kürdistan'ın Türk devletinin hegemonyasından çıkma olasılığını da ortadan kaldırıyor. Öyle ki, Türk devleti güney Kürdistan'ın dışa açılan tüm kapılarını elinde bulunduruyor. Erdoğan bu uygulamalarıyla bölgedeki tüm güçlerin tepkisini de çekebilir" dedi.
 
Xelil, demografik değişimin Efrin'in Kürt kimliği üzerinde büyük tehlike yarattığına işaret ederek, bu saldırıların halkın fiziki varlığını da hedeflediğini ve göçe zorladığını ifade etti.
 
'EFRİN'DE KÖKLÜ BİR ASİMİLASYON UYGULANIYOR'
 
Xelil şöyle konuştu: "Türk devleti tarihi yerleri tahrip ediyor, cenazelere saldırıyor, insanları tutuklayıp işkence ediyor hatta idam ediyor. Bunları yapan Türk devleti bu bölgelerde Türk bayrağını dalgalandırıyor. Türkçeyi okullarda zorunlu kılıyor. Bölgedeki köylerin, şehirlerin isimlerini Türkçeleştiriyor, kurum ve kuruluşların tabelalarını Türkçe yazdırıyor. İşgalciler Kürt tarihinin sembollerinden olan Demirci Kawa heykelini dahi yıktılar. Aynı siyaseti Cerablus, Bab ve Ezaz gibi yerlerde de uyguladılar."
 
Efrin'e işgal saldırılarında çok sayıda sivilin katledildiğini hatırlatan Xelil, "Erdoğan işgalciliğini basında sürekli olarak kullanıyor. Türkiye'de ortadan kaldırılan demokratik değerler gerçeğini görünmez kılmak ve iktidarını sağlamak için Efrin işgalini kullanıyor" dedi.
 
Uluslararası güçlerin yaşadığı sessizliğe de dikkat çeken Xelil, "Açıktır ki bu şekilde Türk devletinin Efrin işgaline destek verilmiş oluyor" diye konuştu.
 
TSK EFRİN KÖYLERİNİN ETRAFINA HENDEK KAZIYOR
 
Xelil konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türk devleti bundan faydalanarak Efrin'deki işgalini tahkim etmek istiyor. Türk devleti birçok köyün etrafına kazdığı hendeklerle halkın geri dönüşünü engellemek istiyor. Ancak Erdoğan rejiminin tüm bu yapıp etmelerine karşın en kabul edilmez ve işi çıkmaza sokan da uluslararası güçlerin sessizliğidir. Bu gerçeklik, herkesin Efrin'de soykırım yaşandığını bilmesine rağmen yaşanıyor. Bu durumdan, Türk, Kürt, Arap ve diğer halklar arasında sonu belirsiz ve yıkıcı bir savaşın çıkartılmak istendiği görülüyor. Bu şekilde iktidarlarını sağlama almak istiyorlar."
 
Erdoğan'ın büyük ordusuna, elindeki silah teknolojisine ve Ortadoğu'da kendisine bağlı terörist gruplara bel bağladığını kaydeden Aldar Xelil, "Bu çetelerin Grozni, Afganistan ve Irak gibi yerlerde savaşlara katıldıklarını ve artık savaşta uzmanlaştıklarını Erdoğan'ın da bundan kaynaklı bunlara güveniyor. Erdoğan'ın bu teröristleri kullanırken de özellikle NATO'nun gelişkin silah teknolojisinden güç alıyor" diye kaydetti.
 
Türk devletinin ve çete gruplarının uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal ederek savaş suçu işlediğini ve bu saldırılara da 'Zeytin Dalı' adını verdiğini söyleyen Xelil, doğrudan Erdoğan rejiminden talimat alan grupların Suriye coğrafyasındaki güvenli yeri ve tek demokratik projeyi hedef aldığını, binlerce sivili zorla göç ettirdiğini söyledi.
 
Zorla göç ettirmelerin ve demografik değişimin Suriye toplumunun ulusal kimliğini tehdit ederek toplumu parçaladığını ve krizi derinleştirdiğini belirten Xelil, dış güçlerin yeni ajandalarının da bunu kolaylaştırdığını söyledi ve bölgesel, küresel, iç güçler arasındaki hesaplaşmalarla da krizin devam ettiğini dile getirdi.
 
Xelil sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk devletinin Efrîn işgali, açıkça savaş suçu düzeyinde uluslararası sözleşmelerin ihlalidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 17 Temmuz 1998 tarihli Roma Statüsü, 1948 tarihli katliamları önleme sözleşmesi, savaş dönemlerinde sivillerin korunmasına yönelik 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre sözleşmesi, 1954 ve 1996 tarihli insanlığa karşı suçlara ilişkin uluslararası sözleşmelere göre yapılanlar savaş suçudur."
 
Dünya halklarına kendi ülkelerinde hükümetlerine ve kurumlarına Efrîn ve Suriye halkının yaşadıklarına karşı sessiz kalmamaları için baskı yapmaları çağrısı yaparak, Türkiye'nin Efrîn'deki varlığının hukuk dışı olduğu ve işgal olarak adlandırılmasını istedi.
 
Xelil sözlerini şu şekilde tamamladı: "Demokrasiye inanan ve çözüm isteyen, yıllardır saldırılara karşı direnenler kuşkusuz zafere ulaşacaktır. Geçmişlerinde ve şimdilerinde şehit olanlar kuşkusuz zafere ulaşacaktır. Efrîn de aynı şekilde şüphesiz kazanacaktır."