19 Nisan 2024 Cuma

Van Barosu: Hapishanelerde tecrit ve izolasyon derinleşiyor

Van Yüksek Güvenlikli Hapishanesi ve Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesinde yaşanan hak ihlallerini sıralayan Van Barosu, "Tecrit ve izolasyonu derinleştiren ve hukuki alt yapısı olmayan 'aşırı' yüksek güvenlikli diyebileceğimiz hücre tipi, avlusuz ve havalandırma süresi kısıtlı infaz yöntemi derhal terk edilmelidir" dedi.

Van Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), Van Yüksek Güvenlikli Hapishanesi ve Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesinde yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları raporu açıkladı. Baro binasında yapılan açıklamada konuşan İHD avukatlarından Jiyan Özkaplan, tutsaklar ile bir araya geldiklerini belirtti.

Van Yüksek Güvenli Hapishanesinde gözlem kurullarının amaçları dışında kararlar verdiğine dikkati çeken Özkaplan, "Basit gerekçeler ile infazların yakılarak uzatıldığı, Hakan Bilekçi isimli mahpusun tahliyesinin yapılmadığı, 'çocukların olursa dağa çıkaracak mısın' gibi soyut gerekçelerle infazının ertelendiği, cezaevi yönetimi ve cezaevi savcısının görüşme taleplerine cevap vermediklerini, Cumhuriyet Başsavcılıklarına, Adalet Bakanlığı ve diğer resmi kurumlara gönderilen mektupların gönderilmediği, evrak çıkış numarasının kendilerine verilmediği, oda değişim taleplerinin karşılanmadığını, idarenin keyfi olarak oda değişiklikleri yaptığı, bu duruma itiraz ettiklerinde disiplin cezaları ve sürgünlerle karşılaştıkları, aynı koridordaki odalara ideolojik olarak farklı grupların getirdiklerini ve bunun sonucunda provakatif durumların yaşandığı, cezaevi yönetimin mevzuata aykırı olarak yapmış olduğu uygulamalara karşı çıktıkları için hemen hemen herkesin disiplin cezası aldığı, bazı gardiyanların tahrik edici şekilde yaklaşımlarda bulundukları, mahpusların ailelerine yakın hapishanelere sevk taleplerinin gerekçesiz bir şekilde reddedilmekle birlikte mahpusların sürekli sürgüne maruz bırakıldığı"  dedi.

Özkaplan, Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesinde de birçok hak ihlalinin yaşandığını aktardı. Özkaplan, şu ihlalleri sıraladı: "Mehmet Mutlu isimli mahpusun 27 yıldır cezaevinde olduğu, şizofren ve kalp hastası olduğu, tek başına yaşamını idame edemediği, şizofren hastalığının ağırlaştığı, daha öncesinde Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde uzun süre tedavi edilmesine rağmen tedavisinin ilerleme kaydetmediği, tedavisinin ancak cezaevi koşulları dışında sağlık bir ortamda yapılabileceği, zira gerçekleşen avukat görüşünde de gözle görülebilir bir şekilde günlük yaşamının çok dışında yani hayal dünyasında yaşadığı; Mehmet Emin Tanrıverdi, Hanifi Kaya ve Yusuf Gültekin isimli mahpusların diş hastalıklarının olduğu, revirde diş hekimi olmaması nedeni ile hapishanede diş tedavisinin sağlanmadığı, hastanelere sevklerinin ise yapılmadığı; Adem Aykuş ve Mehmet Ali Uğur isimli mahpusların çölyak hastası olduğu ancak yemekleri hastalıklarına göre verilmediği, koğuşlarda mahpuslar tarafından satın alınmış temel temizlik malzemeleri olan çekpas, leğen ve su kovalarının kış ayından beri toplatıldığı, defalarca istemelerine rağmen firar için kullanılabilir gerekçesiyle henüz geri verilmediği, suyun pis kokulu ve kirli olduğu, mahpuslarda sağlık sorunlarına neden olduğu, bu nedenle mahpusların içme suyunu kantinden satın aldıkları, bu durumun maddi olarak mahpusları zorladığı, yine yıkanmak için sıcak suyun 20 kişilik koğuşlarda 2 günde 1 saatliğine verildiği ve bunun mahpusların ihtiyacını hiçbir şekilde karşılamadığı, hususları aktarılmıştır."

İhlallerin sonlandırılmasını isteyen Özkaplan, şöyle devam etti: "Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. Tecrit ve izolasyonu derinleştiren ve hukuki alt yapısı olmayan 'aşırı' yüksek güvenlikli diyebileceğimiz hücre tipi, avlusuz ve havalandırma süresi kısıtlı infaz yöntemi derhal terk edilmelidir. Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslara uygulanan kitap kotası kaldırılmalı, talep edilen yasal gazeteler ve dergiler verilmeli, talep edilen uygun TV kanalları açılmalıdır."