22 Aralık 2024 Pazar

Umut Erbay yazdı | Faşist şefin seçim mutabakatı: Kadınlara evsel kölelik LGBTİ+'lara katliam

Burjuvazinin en koyu faşist iktidar yapısını oluşturan şeflik rejimi için, erkek egemenliğinde en ileri ve sınırsız düzeyi inşa etmek, önündeki engelleri kaldırmak olmazsa olmazlardandır. İstanbul Sözleşmesinin gasbı başta olmak üzere, arttırılarak sürdürülen hak gaspları, kadın ve LGBTİ+ özgürlük mücadelesini ezme ve tasfiye saldırıları bu stratejik planın ana halklarını oluşturmaktadır. Faşist şeflik rejimi için, seçimleri kazanmak, erkek egemenliğinde de en ileri düzeyi inşanın onayını almak anlamına gelmektedir. Kadın ve LGBTİ+'lar için faşizm, evsel kölelik, cins kırımı, şeflik rejimi, erkek egemenliği için ise sefa ve saltanat demektir.

14 Mayıs seçimlerine haftalar kaldı. Faşist şeflik rejiminin Cumhur İttifakı, burjuva muhalefetin Millet İttifakı ve faşist burjuva bağımsız adaylar ekseninde tartışmalar, seçim pazarlıkları devam ediyor. Seçim pazarlıklarının en önemli odak merkezlerinden birini, kadınlar ve LGBTİ+'lar oluşturuyor.

Faşist şeflik rejimi ittifak bloku, AKP/MHP/Hüda-Par/BBP/Yeniden Refah Partisi ve örtülü ödenekten Perinçek'in Vatan Partisi'nden oluşuyor. Faşist, sömürgeci, cins kırımcı ve katliamcı ittifakın, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı mutabakat metni Yeniden Refah Partisi ağzıyla duyuruldu.

Faşist şef, İstanbul Sözleşmesi'nin gasbı başta olmak üzere, kadın ve LGBTİ+'lara dönük sistematik saldırılarını yıllardır sürdürüyor. Mutabakat metniyle, seçimlerin kazanılması durumunda, kadın ve LGBTİ+'ların on yıllara dayanan mücadeleleri ile kazandıkları, tüm haklarının tamamen gasbı planı alenen ilan edildi. Seçim dönemlerinde, burjuva siyaset bakımından göstermelik biçimde sıklıkla dile getirilen "kim, kadınlara ne vadediyor, kadınlar ne düzeyde temsil ediliyor" tartışmaları, faşist şeflik rejimi bakımından yeni bir form kazandı. Faşist şeflik rejiminin kadın ve LGBTİ+'lara bakışını ve vaadini görmek için, 8 Mart'ta "yastayız/isyandayız" diyerek sokaklara çıkan kadınlara yönelen faşist saldırganlığa bakmak yeterli olacaktır.

Burjuvazinin en koyu faşist iktidar yapısını oluşturan şeflik rejimi için, erkek egemenliğinde en ileri ve sınırsız düzeyi inşa etmek, önündeki engelleri kaldırmak olmazsa olmazlardandır. İstanbul Sözleşmesinin gasbı başta olmak üzere, arttırılarak sürdürülen hak gaspları, kadın ve LGBTİ+ özgürlük mücadelesini ezme ve tasfiye saldırıları bu stratejik planın ana halklarını oluşturmaktadır. Faşist şeflik rejimi için, seçimleri kazanmak, erkek egemenliğinde de en ileri düzeyi inşanın onayını almak anlamına gelmektedir. Kadın ve LGBTİ+'lar için faşizm, evsel kölelik, cins kırımı, şeflik rejimi, erkek egemenliği için ise sefa ve saltanat demektir.

Dolayısıyla doğru soru, faşist şeflik rejimi, seçimlerde erkek egemenliği adına ne vadediyor? Yeniden Refah Partisi ile imzalanan mutabakat metni ile bu vaatler duyuruldu.

İmzalanan metinle, faşist şefin İstanbul Sözleşmesi'ni gasbının meclis oylaması ile kesin karara bağlanması hedefi konulurken, yeni dönemde 6284 sayılı yasanın gasbı planı açıklandı. "İstanbul Sözleşmesinin iptalinin TBMM'de de oylanması ve uzantısı 6284 sayılı yasanın aile bütünlüğünü bozucu hükümlerinin ayıklanması" biçimdeki maddeyle, kadının evsel köleliğini önleyici daha doğrusu erkeğin kadına her türlü şiddet ve katliamlarını önleyici hükümlerin ortadan kaldırılması karara bağlandı.

Kadının özgürleşmesini, kendi bedeni üzerinde karar almasını, cinsel köleliliği ve aile kurumunu reddini, ucube "zina" kavramıyla tanımlayan, gerici siyasal İslam ve erkek egemenliğine verilen diğer müjde ise; "Zinanın suç sayılması" oldu.

Erkek egemenliğini heteroseksizm üzerine inşa eden, cinselliği kendi tekelinde gören, kız çocuklarına "evliliği" reva gören, tarikat ve cemaat yurtlarında her türlü sapkınlığı, taciz ve tecavüzü aklayan faşist şeflik rejimi, LGBTİ+'ları da ihmal etmiyor elbette. "6251 sayılı yasanın gözden geçirilmesi ve sapkınlıkların önlenmesi" formülasyonu ile alenen LGBTİ+'lar için, saldırı ve katliamlara hız kazandırmayı taahhüt ediyor.

Faşist şeflik rejimi bakımından, vitrin ve vizyon süsü-sosu olmanın ötesine geçmeyen, kimi dönemlerde kadın özgürlük mücadelesinin baskı ve basıncı sonucu oluşturulan, toplumsal cinsiyet eşitliği politika kırıntılarının tamamen ortadan kaldırılması ise; "Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin düzenlemelerden vazgeçilmesi" ile formüle ediliyor.

"Kutsal ailenin" korunması ve kadının evsel köleliğe sonsuz mahkumiyetinin güvencesi sayılan, nafaka hakkının gasbı ise; "Süresiz nafaka konusundaki mağduriyetler giderilmelidir" biçiminde yumuşatılmış ifadeyle duyuruluyor.

Faşist şef, yıllardır sokağı terk etmeyen ve kimi kritik eşiklerde toplumsal direnişin öncü bölüğü konumunda olan kadın ve LGBTİ+'ların özgürlük isyanını, erkek egemenliğine her bakımdan hukuksal dayanak yaratma ve kurumsallaştırma yolundan boğmak istiyor. Tüm faşist saldırganlığına rağmen sokaklardan koparamadığı kadın ve LGBTİ+'ları evsel kölelik zincirleri ve katliam tehditleri yolundan dizginleyeceğine inanıyor.

Deprem katliamı sonrasında, yastayken isyana duran kadın aklı; 8 Mart'ta faşist şeflik rejimine yeniden ve inatla meydan okuyan kadın, LGBTİ+ isyanı; Newroz meydanlarında isyan ve özgürlük ateşlerini tutuşturan kadınların cüreti için; faşist şeflik rejimi ve onun erkek egemen burjuva düzen vaatleri yok hükmündedir.

Faşist şeflik rejiminin, erkek egemenliğini daha güçlü biçimde büyütme stratejisinin karşısında, konumlandığını iddia eden burjuva muhalefetin sözde projelerinin aksine gerçeği erkek egemen kapitalist burjuva düzendir. Erkek egemenliği, burjuvazi bakımından tercih değil, varoluşunun temelidir. En gelişkin burjuva demokrasisinde dahi kadın, ikincildir ve her daim varlık mücadelesi vermek zorundadır.

Kadın ve LGBTİ+'lar bakımından eşitlik ve özgürlüğün kapıları, antiemperyalist, antifaşist, antisömürgeci ve cins özgürlükçü demokratik toplum düzeniyle aralanacaktır. Burjuvazinin iktidar savaşına karşı, kadın ve LGBTİ+'lar bakımından, on yılların mücadelesiyle kazanılmış hak ve kazanımlarını korumak elbette temel önemdedir.

Sosyalist kadınlar başta olmak üzere, emekçi sol hareketin bileşeni kadınlar için milyonlarca kadın ve LGBTİ+'yı üçüncü cepheye kazanmak seçim faaliyetlerinin ana gündemi olmalıdır. Bu da ancak, faşist şeflik rejimi ve erkek egemen burjuva düzene karşı, sokakları tutmaya devam etme ve kadın kitleleri ile buluşma seferberliği yolundan başarılacaktır. 8 Mart'ın cins özgürlükçü isyanını kuşanıp, Newroz'un antisömürgeci ruhuyla harmanlayıp, 1 Mayıs'ın antikapitalist demokratik toplum özlemiyle buluşturmak için, "Kadın ve LGBTİ+'lar, işçi ve emekçilerle yani üçüncü cepheyle birlikte daha güçlü" çağrısını tüm sokaklara, üretim alanlarına ve evlere taşıma seferberliğiyle hız kazanmaya...