Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı Sonuç Bildirgesi açıklandı
İstanbul'da gerçekleşen iki günlük Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı Sonuç Bildirgesi açıklandı, kalıcı barış yolunda tüm taraflar sorumluluk almaya çağrıldı.
Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı Sonuç Bildirgesi açıklandı. İstanbul'da 6–7 Aralık 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen konferansta, 5 kıtadan 19 ülkenin çeşitli dönemlerde farklı görevlerde bulunmuş siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve parlamento temsilcilerinin konuşmacı veya izleyici olarak katıldı.
İki günlük konferans boyunca yürütülen tartışmalardan çıkan sonuçlar, şu maddelerle açıklandı:
🔹"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, 'Umut Hakkı'nı tanıyan ve Öcalan'ın serbest bırakılmasını mümkün kılan yasal düzenlemeleri onurlu bir barışın gereği olarak görüyoruz. Umut Hakkı yerine getirilene dek, Öcalan'ın düşünsel çalışmalarına erişimin akademisyenler, entelektüeller, gazeteciler ve siyasetçiler tarafından sağlanmasının ve kendisiyle temas kurulmasının gerektiğine inanıyoruz. İmralı Adası, tecrit sembolü olmaktan çıkarılmalı; Türkiye için barışın ve özgür bir geleceğin kapısı haline gelmelidir. Nihayetinde İmralı'da uygulanan tüm tecrit koşulları tamamen kaldırılmalıdır.
🔹Çatışmaların siyasi yollarla çözülmesi gerektirdiğine; kalıcı barışa ulaşmak için diyalog ve müzakerenin en doğru yol olduğuna inanıyoruz. BM Güvenlik Konseyinin 1325 sayılı kararı doğrultusunda, kadınların barış müzakerelerinde ve çatışma çözümü süreçlerinde daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguluyoruz.
🔹Ulus-devlet modelinin toplumsal eşitsizliği, cinsiyet temelli tahakkümü ve çevresel tahribatı derinleştirdiğine dair Abdullah Öcalan'ın görüşünü kabul ediyor; kadınların eşit katılımını güvence altına alan, yerel demokrasiyi güçlendiren ve farklı toplulukların barış içinde bir arada yaşamasını destekleyen modellerin geliştirilmesinin önemini vurguluyoruz.
🔹Dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinde de görüldüğü üzere, hukuksal dönüşümün acilen ele alınması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu bağlamda Türkiye'nin, tüm halkları, inançları ve kimlikleri eşit yurttaşlık temelinde kapsayan yeni ve demokratik bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz. Toplumun hiçbir kesimini dışlamadan oluşturulacak bir toplumsal sözleşme, Türkiye'deki şiddet zeminini bütünüyle ortadan kaldıracaktır.
🔹Konferans boyunca Güney Afrika, İrlanda, Bask Bölgesi ve Katalonya örneklerinde ortaya konulduğu gibi, çatışmaya yol açan katı ve merkezi anlayışların yerini toplumu bütünleştiren ve şiddeti ortadan kaldıran yaklaşımların alması gerektiğini vurguluyoruz. Türkiye'de yerel yönetim modelleri hem politik hem toplumsal düzeyde tartışılmalıdır. Bu tartışmalar çerçevesinde, yerel yönetimleri güçlendiren yasaların çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz.
🔹Avrupa Parlamentosunun olumlu yaklaşımını not ediyor; ancak Avrupa Birliğinin bütün olarak daha aktif ve yapıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gerektiğinde ve tarafların kabul etmesi halinde, AB'nin barış sürecine arabulucu veya garantör olarak katkı sunabileceğini hatırlatıyoruz."
'TÜM TARAFLARI SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEYE ÇAĞIRIYORUZ'
Türkiye'de barışın ve demokratik dönüşümün geleceği bakımından, Abdullah Öcalan ve Kobanê davasındaki siyasetçiler başta olmak üzere tüm siyasi tutsakların barış hukuku çerçevesinde özgürlüklerine kavuşmasının bir lütuf ya da tercih konusu değil, tarihsel ve hukuksal bir zorunluluk olduğu belirtilen sonuç bildirgesinde, "Yirmi altı yılı aşkın süredir uygulanan ağır tecrit, ulusal ve uluslararası hukukla açıkça bağdaşmamaktadır. Türkiye'yi, insan hakları ve insancıl hukuk alanındaki yükümlülüklerine uygun davranmaya çağırıyoruz. Bu bildirgeyi, kalıcı barış yolunda atılmış tarihi bir adım olarak görüyor ve tüm tarafları sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Sürecin ilerleyişini takip etmeye, demokratik ve kapsayıcı bir topluma geçiş umudumuzu sürdürmeye kararlıyız" denildi.