19 Mayıs 2024 Pazar

Üç Barış Akademisyeninin duruşması 25 Mart'a ertelendi

"Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladığı için "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanan üç akademisyenin duruşması 25 Mart'a ertelendi.
Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladıkları için "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla haklarında açılan davada yargılamalarına devam edildi. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde üç akademisyenin üçüncü duruşması görüldü. Duruşmaları HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ile çok sayıda akademisyen izledi.
 
Hakim karşısına çıkan üç akademisyenin de avukatlığını üstlenen Meriç Eyüboğlu, müvekkilleri için ayrı ayrı soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Mahkeme esasa etkili olmayacağı gerekçesiyle talebi ayrı ayrı reddetti. Her üç akademisyen için de mütalaasını sunan savcı, akademisyenlerin üzerlerine atılı suçtan cezalandırılmasını talep etti. Akademisyenler ve avukatları Eyüboğlu, esasa karşı savunma için süre talep etti. Süre talebini kabul eden mahkeme, duruşmaları 25 Mart'a erteledi.
 
'UMUTSUZLUĞUN GÖLGESİ UMUDUMU KARARTMASIN DİYE İMZALADIM'
 
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Sinem Seçer Sipahi hakim karşısına çıktı. Sipahi, tarafına yöneltilen suçlamaya karşı beyanda bulundu. Bildiriyi kendi iradesiyle imzaladığını belirten Sipahi, "90'larda çocuk olmuş 'Batı Yakalı' olanlarımız için Doğu'nun kederi, kaderi gibi gözükür. Elinde oyuncak, çok daha gündelik dertlerle büyürken, arka fondaki haberlerden, başka bir yerde korkuyla oynayan, sokağa çıkamayan çocukların da olduğunu hissetmek vicdanına, ağırlığını ancak çok sonra anlayacağın bir yük bindirmiştir. İşte 2013 yılında başlayan şiddetsizlik ve müzakere süreci bu kederin hükümet politikalarıyla bertaraf edilebileceğini şahsıma göstermiş, barışın tesis edilebileceğine dair umut vermiştir. Sürecin sonlanmasıyla, bildirinin ortaya çıktığı dönem bölgede meydana gelenler ise bir o kadar büyük bir korku, 90'ların şiddet ortamına dönme korkusu... Bu imzayı aslında en çok da kendimi o korkuya teslim etmemek, umutsuzluğun gölgesi umudumu karartmasın diye, hala yapılabilecek bir şeyler olduğunu görebilmek, gösterebilmek için attım. Kişinin eleştirel de olsa fikrini beyan etmesinin asla bir suç değil, temel bir vatandaşlık hakkı, hatta kimi zaman görevi olduğunu düşünüyor ve derhal beraatımı talep ediyorum" dedi.
 
'HUKUKİ DEĞİL SİYASİ İKTİDARIN BASKISI'
 
Yalova Üniversitesi Araştırma Görevlisi S.A. beyanında, barış bildirisinin suç unsuru barındırmadığını vurguladı. Beraatini talep eden S.A'nın beyanı şu şekilde: Hakkımdaki iddianameyi okuduktan sonra, önce suç nedir diye düşündüm uzun uzun, hangi suça ortak olmamıştım, hangi suça istinaden yargılanmaktaydım, söyleceğim sözün, yapacağım savunmamım gerçekten hukuki bir karşılığı var mıydı, yoksa hüküm çoktan verilmiş miydi? Devlet suç işler mi diye soruyorum kendime, ya da hukukun o görkemli terazisi hiç yanılmamış mıydı tarih boyu bir kez bile… Auschwitz toplama kampları geliyor aklıma, sonra Dersim'de bombalanan köyler, bunun için yıllar sonra özür dileyen devlet, 17'sinde asılan Erdal Eren… Düşünüyorum ama emin olamıyorum, suç, devlet ve hukuk birlikteliğinin her zaman adalete denk geldiğinden. Nitekim bu yargılamaların niteliği, seyri ve karşı karşıya kaldığımız muamele gerçekten adaletin varlığını sorgulatan cinsten. Metin, yaşam hakkını savunan, barış talep eden ve bunun için doğal olarak devleti muhattap alan bir metindir. Barış düşüne atılmış bir imzadır. Toplumsal olarak bir arada yaşamanın, adalet talep etmenin hukuki bir yoludur. Hiçbir şekilde şiddet ve benzeri eylemleri desteklememektedir. Muhalif olmak, barış istemek, iktidara rağmen düşümcelerimi söylemek benim en temel hakkımdır. Bugün burada yargılanmam hukuki bir içerikten ziyade siyasi iktidarın oluşturduğu baskı iklimi ile ilişkilidir.
 
MAHKEME BAŞKANINDAN 'PKK İLE İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ' SORUSU
 
Mahkeme başkanı, sözlerini tamamlayan S.A'ya, "PKK ile ilgili ne düşünüyorsunuz" diye sordu. Avukat Eyüboğlu, sorunun Anayasanın 25/2 maddesine aykırı olduğunu belirterek mahkeme başkanının görüşte bulunduğunu söyledi ve soruya itiraz etti. Mahkeme başkanı "BM PKK'yı terör örgütü olarak gören BM'nin de kararı var. Onun için sordum" diye bir açıklama yaptı. S.A., "Anayasanın 25/2. maddesine göre bu konuda fikir beyan etmem uygun değil" dedi.
 
'İDDİANAMEDE YASA VE HUKUKUN TANIMLADIĞI BİR SUÇ YOK'
 
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. M.S. de iddianamedeki suçlamaları reddetti. Tarafına yöneltilen suçlamaların hukuksal bir temeli olmadığını söyleyen M.S. iddianamede suçun maddi ve manevi öğelerinin bulunmadığını kaydetti. M.S. beyanında şu ifadelere yer verdi: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak mesleki uygulamam ve öğretmenliğim sürecinde insan hakları ve meslek etiği alanlarında yoğun olarak çalıştım. Doğal afetlerde, insan eliyle oluşturulmuş afetlerde bedensel ve ruhsal olarak yaralanmış yurttaşlarımın ruhsal sorunlarının ve travmalarının tedavisiyle uğraştım. Bu insanlarımızın tedaviye ulaşmalarını, tedavinin bu insanlarıma ulaştırılmasının hizmet düzenlemelerinde fiilen bulundum. Meslek andım doğrultusunda bütün bu eylemlerimi 'kasıtlı' olarak yaptım. Kuşkusuz tıbbi hizmetlerin verilmesinden daha önemlisi, yaralanmanın önlenmesi anlamındaki koruyucu hekimlik tedbirleridir. Bozulmayı önlemek, bozulmuş olanı yapmaktan daha kolay, daha ucuz ve daha insanidir. Bildiri metni ile yapılmak istenenin koruyucu hekimliğe benzer bir önlem olduğunu, insanların yaşamasını, bedenen ve ruhen zedelenmelerini ve yaralanmalarını önlemek amacı güttüğünü görüp anladığım için, bu 'kasıtla' imzaladım. Her Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı gibi bir 'toplum sözleşmesi' olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarının insan haklarını ve birey haklarını koruduğuna inandım. Bu inancım doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerini Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmeler ve kurallara uygun davranmaya davet eden bu bildiriyi imzaladım. Mahkemenize iddianame olarak sunulan metnin hukuki bir akıl yürütmeden daha çok siyasal bir akıl yürütmeye dayandığını, barış bildirisini imzalamaktan dolayı tarafıma suç olarak yüklenen nitelemenin temel hukukun suç tanımına uygun olmadığını görmenizi talep ederim. İddianamede yasa ve hukukun tanımladığı bir suç bulunmamaktadır. Hakkımda aklanma kararı verilmesini talep ediyorum.