22 Aralık 2024 Pazar

Turnusol: Demirtaş ve Kavala tartışması

Demirtaş ve Kavala faşizme karşı demokrasi cephesinde yer alıp almamanın temel boyutunun simgesidirler.
Ulusalcılar, Erdoğan faşizmine yedeklendikleri için çelişkiler içinden çıkamıyorlar. Kendi çelişkileri içinde dağılmaya da devam edecekler.
 
Politik iflaslarını gösteren tartışmalarından biri de Kavala ve Demirtaş üzerine.
 
Ulusalcıların ideolojik önderi Perinçek, bilinçlice Erdoğan faşizmini destekliyor. Hatta Kürde acil soykırım, devrimcilere ise faşizmin balyozunu daha sert kullanmasını talep ediyor. Boynuzun kulağı geçmesi örneğindeki gibi faşizmin yerleşmesi için Erdoğan'ı solluyor.
 
Perinçek'le beraber ulusalcı faşist çekirdekte yeralanlar bu konuda tavizsizler. Türk burjuvazisinin devletinin ancak Erdoğan'ın liderlik ettiği yeni tipte İslamcı ve Türkçü bir faşizmin inşasıyla, istikrar kazanacağına inanıyorlar.
 
Bu çekirdek, laiklikten hareketle Erdoğan faşizmine karşı çıkan geniş bir kitleyi, Erdoğan faşizmine yedeklemek için, "Erdoğan Kemalizme teslim oldu", "Biz onun değil, o bizim fikrimize geldi", "Erdoğan, Saray savaşı değil ABD'ye karşı vatan savaşı veriyor" vb. kaba yalanları kullandı, kullanmaya devam ediyor.
 
Fakat gerçeği nadiren de olsa Perinçek ve diğer ulusalcı faşistlerin ağzından ifşa etmek zorunda kalıyor:
 
"Halk Oylamasındaki saflaşma ikincildir ve geçicidir. 16 Nisan 2017 günü Halk Oylaması yapılacak ve 'Hayır' ile 'Evet' diyenler arasındaki mücadele son bulacak… Vatan Savaşındaki saflaşma ise, Vatan Savaşı boyunca geçerlidir. Bütün stratejik dönem açısından kalıcıdır." (Perinçek, Vatan Stratejisi ve Halk Oylaması stratejisi, 17.02.17, www.vatanpartisi.org.tr)
 
Aynı laik kitleye hitap eden veya içinden gelenler, ulusalcı faşist çekirdeğin yalanlarından etkilenerek ya Erdoğan faşizmini, Kürdistan Özgürlük Hareketi'ne ve devrimci harekete karşı desteklediler veya uzlaştılar.
 
Laik kitleyi de Erdoğan faşizmine yedeklemeye azimle çalışıyorlar.
 
Cumhuriyet gazetesi, ulusalcı faşist çekirdekten unsurların eline geçti. Demokrasiyi savunma çizgisinden Erdoğan faşizminin destekçisi konumuna çekildi.
 
Cumhuriyet yazarlarından Bartu Soral ulusalcı faşist konumdan, AİHM'in Demirtaş ve Kavala'nın haksız tutuklanma ve yargılanması içeriğindeki kararlarının haber olarak yazılmasına bile faşist bir tahammülsüzlükle saldırıyor.
 
Erdoğan'dan daha Erdoğancı olan bu tutuma karşı bazı yazarları itiraz sesleri yükselterek karşı çıktılar. Kısaca, 'görüşlerine katılmayabiliriz ama ama hukuku savunmalıyız' mealinde fikirle bu faşist saldırganlığa itiraz ettiler.
 
Fakat bir gerçeği unuttular: Savundukları şovenist milliyetçiliğin ürünü Bartu Soral'vari faşist meyveden başka ne olabilir di ki? Bu zehirli meyvenin, Erdoğan'ın partisi, siyasal islamcılar, ülkücüler, ulusalcılar tarafından sürekli ve milyonlarca üretildiği ortada.
 
Türkiye'de, Erdoğan rejimi için de her insan için de Demirtaş ve Kavala'ya ilişkin tavır, demokrasi mi, faşizm mi cephesinde yeraldığının turnusoludur. Ekilen ulusalcı faşist çekirdeğin ideolojik meyvesi Bartu'giller, Erdoğan faşizminin yanında küstah bir saldırganlıkla yeralırlar. Avrupa emperyalistlerinin Türk burjuva devleti ve Erdoğan'a ölüm kusan tanklar ve toplar vermesine sessizce veya alkışlayarak onay verirler. Ama AİHM sınırlı çerçevede "demokrasi uygulama" baskısı yaparsa "emperyalizm içişlerimize karışamaz", "bölücüler ve şu şahıs emperyalizmin aparatlarıdır" yalanlarıyla Erdoğan faşizmini ve "kutsal faşist devlet"i saldırganca savunurlar.
 
Demirtaş ve Kavala faşizme karşı demokrasi cephesinde yer alıp almamanın temel boyutunun simgesidirler.
 
Selahattin Demirtaş, HDP Eşbaşkanı, vekili olarak, Eşbaşkan Figen Yüksekdağ ile birlikte, Erdoğan faşizminin keyfi emriyle ve bütün demokratik güçleri korkutmak için zindana atılmıştır. Yüksekdağ'a ve diğer HDP tutuklu vekillerine ceza verdirilerek, vekillikleri düşürülmüş zindanda kalmaları süreklileştirilmiştir. Demirtaş ise henüz bu durumda değildir. AİHM'in kararı dahil, halkların ve demokratik güçlerin baskısı, Erdoğan'ın keyfi kararını bozguna uğratırsa, Demirtaş'ı özgürlüğüne kavuşturursa, bu demokrasi mücadelesinde yeni bir adım olur ve faşizmi geriletir. Tutsak alınan demokratik güçlerin özgürlüğüne kavuşturulmalarının yolunu açar.
 
Değilse Erdoğan faşizminin koyu karanlığını kalıcılaştırma adımı olur.
 
Benzeri Kavala için söylenmelidir. Kavala'nın zindana atılması, akademinin tasfiye edilen güçlerine ve bütün ılımlı demokratik güçlere verilen faşist gözdağıdır. AİHM kararı ve faşist keyfiliğe karşı mücadele Kavala'yı özgürlüğüne kavuşturursa, faşizmin ılımlı demokratik güçlere saldırısı geriler ve demokratik cephe güçlenir.
 
Erdoğan faşist baltasını, yalnızca devrimci ve demokratik güçlere değil ulusalcılara bile sallar. Uzun Bıçaklar Gecesi'nde Hitler'in NAZİ partisi içindeki muhalifleri bile nasıl yok ettiğini unutmayalım. Erdoğan'ın iktidarda beraber yürüdüğü yol arkadaşları Gülenciler'i bile zindana yolladığını hatırlatalım.
 
Laik kitleler ve kişiler, Erdoğan faşizmine karşı demokrasi cephesinde yeralmalı, kapitalist kalkınmacı Bartu Soralgiller gibi "teröristlere ve bölücüler"e karşı Erdoğan'ın baltasını bileyenlere karşı çıkmalı. Yoksa, Hitler Almanyası ve Humeyni İran'ındaki gibi yarın çok geç olacak!