10 Mayıs 2025 Cumartesi

Türkoğlu: Barışı konuşurken kadınlar daha çok söz üretmeli  

İzmir'de Alevi kadınlarla bir araya gelen DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Türkoğlu, "Kadınlar uzun yıllardır sokaklarda, bu dönemde de kadınlar bu süreci örmeli. Kendi yaşam tahayyülü üzerinden örmeli. Burada aslında yapacağımız çalışma da Alevi kadınlar şahsında nasıl bir gelecek tahayyül ettiğimiz" dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, Barış ve Demokratik Toplumun İnşasında Kadın Buluşmaları kapsamında İzmir'de Alevi kadınlarla bir araya geldi.

'ÖZGÜN VE ÖZERK ÖRGÜTLENMEYİ HAYATA GEÇİRDİK'
Burada konuşan Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, özgün özerk örgütlenmeyle, erkek egemen siyasete karşı kadın özgürlükçü bir siyasetin olanaklarının bu dünyada var olabileceğini düşündüklerini söyledi. Türkoğlu, "O yönüyle de hem Türkiye'de hem Ortadoğu'da kadın özgürlük mücadelesinin deneyimlerinden faydalanıyoruz. Bu deneyimler bize tarihsel süreçlerin her birinde şunu göstermiştir. Kadınların birlikte mücadele etmesi ve söz üretmesi, tüm farklılıklarıyla kadın kimliği üzerinden daha çok politika üretiyor. Çünkü yaşadığımız düzenin kendisi erkek egemen bir düzen. Siyaset de burada eril akılla erkek egemenliği üzerinden gidiyor. Her siyasetin içinde kaybolan kadın gündemleri var. Bu siyaset biçimlerinin her birinin de aslında kutuplaştırıcı olduğunu biliyoruz. Toplumun birbirini anlama ve geliştirme olanakları, erkek egemen siyaset biçimiyle ortadan kaldırılıyor. O yönüyle DEM Parti Kadın Meclisi, geçmişten bugüne hem Türkiye hem de Kürt kadın hareketinin mücadelesinin birleşen bir zemini gibi. Biz sadece karma siyasetin içerisinde siyaset yapan kadınlar olarak kalırsak, karma siyasetin içerisinde kayboluruz ve erkek egemen zihniyetin kendisi bizim kadın mücadelemizi şekillendirebilir. Bu nedenle aslında özgün ve özerk örgütlenmeyi hayata geçirdik" dedi. 

'MAKUL OLMAYAN VATANDAŞ TASARRUFUNU GELİŞTİRDİ'
Kadın özgürlük mücadelesinin genel siyasetin içerisinde kaybolmasını istemediklerini dile getiren Türkoğlu, "Bu sistem uzun yıllardan beri var dedik. Bu sistem kadınlar üzerinde bir politika haline geliyorsa öyle durduk yere olmuyor. Sonuçta kadın özgürlük mücadelesini biz önce ailemizden başlatıyoruz, sonra toplumun değişip dönüşmesi için uğraşıyoruz. Ama tek başına bu da yetmez. Devlet dediğimiz bir mekanizma var. Kadınların ve erkeklerin nasıl yurttaş olacaklarının ya da neyi yapıp yapmayacaklarının sınırlarını çizen bir sistem var. Yüz yıldır ulus devlet dediğimiz mekanizmanın kendisi kadınlar ve erkekler şahsında ama aynı zamanda bu iki cinsin kendi kimlikleri, dilleri, kültürleri üzerinden makul vatandaş ya da makul olmayan vatandaş tasarrufunu geliştirdi" ifadelerini kullandı.

'ORTADOĞU SAVAŞ COĞRAFYASI'
Ortadoğu'nun savaş coğrafyası olduğunu vurgulayan Türkoğlu, şöyle devam etti: "Çünkü ulus devlet dediğimiz mekanizmanın kendisi intihara dayalı olduğu için bazı yerlerde mezhepçilik üzerinden bu çatışmalar var. Bazı coğrafyalarda ise insanların kültürleri ve dilleri üzerinden bu çatışmalar var. Bu sistemin kendisinde bir sıkıntı var. Biz tam da bu sistemin değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Toplum çok çeşitlidir. Tek başına ulusu Türk veya Kürt olarak tanımlayamazsınız. Ulusun kendisi aslında çok çeşitlidir. Bugüne kadar Ortadoğu coğrafyasında dayatılan tek ulus devlet meselesi Suriye'de başka bir soykırıma sebep oldu, Irak'ta başka bir soykırıma sebep oldu. İnsanlar bir arada yaşamak istiyorsa, eşitlik ve özgürlük üzerinden mücadele yürütmek istiyorsa birbirlerini tanımalı, anlamalı ve ortak yaşam fikriyatını hayata geçirmelidir.

'BU ÇALIŞMA ALEVİ KADINLAR ŞAHSINDA NASIL BİR GELECEK TAHAYYÜL ETTİĞİMİZ'
"Suriye'de de birtakım gelişmeler var ama dikkat ederseniz orada HTŞ yönetimi Arap devleti diyor, tek bir anayasa diyor ve aslında kendi ideolojisini inşa etmeye çalışıyor. Kadın düşmanı, Alevi düşmanı, diğer halkların düşmanı bir politika üretmeye çalışıyor. Bunu yaparken de bir nevi soykırım politikası hayata geçiriyor. Suriye ve Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler çözümü dayatıyor. Peki, nasıl bir çözüm, nasıl bir barış politikası olacak? İşte tam da burada biz kadınlar birlikte yaşamın olanaklarını çoğaltacağız. Şimdi biz susarsak, biz geride durursak erkekler kendi bekasını devam ettirmek ister. Yani kadın özgürlük mücadelesini hem sokakta hem Meclis'te yükseltmeliyiz. Bunu yapmazsak bir değişim olmaz. Hiçbir ülkede barış ya da çözüm süreçleri toplumsal hareketlerin sesleri ulaşmadan nihai hedefine ulaşmıyor. Kadınlar uzun yıllardır sokaklarda, bu dönemde de kadınlar bu süreci örmeli. Kendi yaşam tahayyülü üzerinden örmeli. Burada aslında yapacağımız çalışma da Alevi kadınlar şahsında nasıl bir gelecek tahayyül ettiğimiz. Bugün burada olan bütün arkadaşlarımız bu işin içerisinde emek verecek, o sözü üretebilecek. Bir eylem alanıysa bunu büyütebilecek, o adımları yükseltebilecek. Barışa dair bu temasın buradan başka yerlere ulaşmasını sağlayacağız. Bir ev ziyareti yapıyorsak ya da bir kadının başka bir kadına dokunmasını sağlayabiliyorsak barışı inşa ederiz. Erkek egemenliğinin üretildiği, cinsiyetçiliğin ve kutuplaşmanın bu kadar ağır olduğu bir toplumun da demokratikleşmesi lazım."