4 Mayıs 2024 Cumartesi

Temelli: Temel mesele faşist bloktan kurtulmak

İzmir'de konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, yerel seçimlerle birlikte demokrasi konusunda büyük bir dönüşümü yaratmak üzere üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getireceklerini söyledi. Temelli, "Bu konuda hiçbir tereddüt barındırmıyoruz. Herkes bu konuda yüreğini ferah tutsun. Çünkü temel mesele bu iktidardan, bu faşist bloktan kurtulmaktır" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, yerel seçimlere ilişkin dün İzmir'de meslek odaları ve demokratik kitle örgütleriyle yaptıkları görüşmelere dair bilgilendirmede bulunmak üzere beraberindeki heyet ile basın toplantısı düzenledi.
 
HDP il binasında düzenlenen toplantıda konuşan Temelli, sözlerine Türkiye'de adaletsizlik manzaraların devam ettiğini belirterek, dün SEGBİS ile katıldığı duruşmada yaşamını yitiren hasta tutuklu İbrahim Akbaba'yı anarak başladı.
 
Akbaba'nın ileri yaşına ve hasta tutuklu olmasına rağmen tahliye edilmediğini söyleyen Temelli, adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede yaşadıklarını ifade etti.
 
Yaşanan durumun hukuksuzluğun son noktası olduğunu vurgulayan Temelli, "Ülkemizde bin 100'den fazla hasta tutuklu var. Bunların 500'e yakını ölümle yüz yüzedir. Hasta tutuklular adeta ölüme yatmış durumdadır. Adalet Bakanlığı'na defalarca bu konuda uyarı ve başvuru yapmamıza rağmen hasta tutuklular konusunda hiçbir adım atılmamıştır. İbrahim Akbaba'nın yaşadığı ve hayatı ile ödediği bu durumu bekleyen yüzlerce hasta tutuklu vardır. İbrahim Akbaba bir ayağı protez ve bir çok hastalığı yaşamasına rağmen ilaçlarının verilmemesinden yargılandığı yer Mardin ve kendisi Edirne'de tutsak ediyordu. Yaşadığı birçok zorluğa rağmen Adalet Bakanlığı bu konuda hiçbir duyarlılık göstermemiştir. Bu durum devam ettiği sürece biz bu meselelere dahil iktidardan, bu tür uygulamalara devam eden cezaevi yönetiminden, bu adaletsizliğe neden olan herkesten bunun hesabını soracağız. Toplumun hafızası hiçbir zaman yitirip gitmeyecek. Yitirdiğimiz tüm arkadaşlarımızın hesabını sormak ve buna sebep olan herkesin yargılanacağını söylemek istiyorum" dedi.
 
'LEYLA GÜVEN'İN SESSİNE SES KATMALIYIZ'
 
Leyla Güven'in 52. günündeki açlık grevine ilişkin konuşan Temelli, bu zamana kadar hükümet nezdinde hiçbir adım atılmamasına tepki gösterdi. Temelli, Güven'in 'Tecrit kalksın, Sayın Öcalan avukatları ile bir an önce görüşsün' diyerek çok net bir talebi dile getirdiğini vurguladı.
 
Ciddi sağlık sorunları yaşayan Leyla Güven açısından zamanın ilerlediğini, bu konudaki duyarsızlığın, bu talebe sessiz kalmanın sağlığı konusunda olumsuz gelişmelere yol açacağı uyarısında bulunan Temelli, şunları söyledi:
"Tecrit konusunu ısrarla dile getirmek bugün içinde bulunduğumuz koşullar açısından son derece önemlidir. Çünkü Türkiye bugün ciddi bir açmazla karşı karşıyadır. Hem demokrasi ve barış meselesinde özellikle de toplumsal barış meselesinde. Bu açmazdan çıkmanın en güçlü adımı tecride son vermekten geçiyor. Türkiye geride bıraktığımız 3,5 yılda her alanda kötüye sürüklendi. Hem toplumsal, hem siyasi hem de iktisadi alanda Türkiye bir yönetememe durumu ile karşı karşıya. Buna son vermenin yolu, 3,5 yıl önce demokratik siyasi alanında yapılanları yeniden hayata geçirmektir. Öncelikle tecridin sona ermesidir. Bu çok kritik bir durumdur ve bu sadece HDP'nin sırtına yüklenecek bir durum değildir. Tüm kamuoyuna sesleniyoruz herkesin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Türkiye'de eğer toplumsal barış konusunda demokrasi konusunda adım atılacaksa bunun sorumluluğunu almalıyız ve tecridin sonlanması konusunda Leyla Güvenin sesine ses katmalıyız. Bir an önce adım atılarak bu büyük adaletsizliğin sonlanması için yan yana gelmeliyiz."
 
'AKP OHAL YETKİSİNİ OLAĞANLAŞTIRIYOR VE BU FAŞİZMDİR'
 
Temelli sözlerinin devamında şunları kaydetti:
 
"Türkiye demokrasi sorunu, barış meselesi önemli konulardır. Ama giderek yaygınlaşan bir adaletsizlik var. Hangi alana bakarsanız bakın Türkiye gittikçe bir adaletsizlik girdabına sürükleniyor. Bu yapılırken topluma korku yayılmakta, HDP ve Kürtler düşmanlaştırılmakta bu gerilimden beslenen iktidar toplumu şiddet girdabında tutmaktadır. Devlet eliyle var edilen bir şiddettir, TMK'ye sığınarak bütün toplumu terörize eden bir iktidar ile karşı karşıyayız. Erdoğan artık her konuşmasında toplumu daha fazla germekte, kamplaştırmakta ve nefret söylemi ile bu şiddeti olağanlaştırmaktadır. OHAL'den aldığı yetkiyi cumhurbaşkanlığı sistemi ile olağan bir sisteme çevirme peşindedir. Bu faşizmdir. Faşizme karşı tüm halkların, bu şiddete ve adaletsizliğe karşı herkesin yan yana gelip haklarına sahip çıkmasının zamanıdır. Yine adaletsizliğe ilişkin size bir rakam vereyim. 130 bine yakın insan KHK ile işinden aşından edildi. Hiçbir suçlama olmamasına rağmen yine terör kavramı kullanılarak, bunlar iltisaklı kabul edilip işinden aşından edildi. OHAL Komisyonu kuruldu. Bugüne kadar 50 bin 300 dosyaya bakmış, ancak 3 bin 700'üne olumlu yönde karar vermiş. Yüzde 5 bile değil yani. 46 bin dosyayı ise reddetmiş. 80 bine yakın dosya da incelenmeyi bekliyor. İki yıldır süren bir mağduriyet birikiyor ve bunlara yargı yolu açılıyor. Kim bilir bu yargı süreci ne zaman sonuçlanacak.
 
ROBOSKİ'DEKİ ADALETSİZLİK BÜTÜN ÜLKEYİ KAPLADI
 
"Bunun gibi birçok adaletsizlik her gün yaşanmakta. Dün Roboski'nin 7 yılını geride bıraktık. Roboski belki de son 10 yılın en büyük adaletsizliğinin göstergesidir. Roboski orada adaletsizliğin ne denli büyük bir acıya mal olduğunu gösteriyor. 34 can yitirdik orada 17'si çocuk. Roboski'de insanlar her gün her gün çocuklarını yeniden toprağa veriyorlar. Acı ilk günkü kadar taze ve canlıdır. Çünkü adaletsizlik orada büyümektedir. Roboski'nin hesabının sorulmamış olması Türkiye'de bu denli adaletsizliğin büyümesine neden oluyor. Bir yerde adaletsizlik varsa ve onun üzerine gitmiyorsanız, onu görmezden geliyorsanız bilin ki o adaletsizlik büyüyecek bütün hayatı kaplayacaktır. Roboski'deki adaletsizliğe duyarlılık göstermemenin sonucunu bütün ülke yaşıyor. Bütün topluma herkese adalet diyerek herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Adaletsizlik çerçevesinde iktisadi olarak ülke büyük bir krize sürükleniyor.
 
BELLİ BİR KESİMİN REFAHI İÇİN TÜRKİYE'NİN YÜZDE 90'I YOKSULLUĞA MAHKUM EDİLİYOR
 
"Ekonomik kriz devam ederken aslında bir çöküş başlamıştır. 3. çeyrekte ciddi bir düşüş son çeyrekte negatife dönüşecek. Belki önümüzdeki dönem küçülme daralma devam edecek. Bu iktisadi krizin en büyük nedeni de bugünkü iktidardır. Uyguladıkları politikaların sonucu ülkeyi büyük bir krize sürüklemiştir. Uyguladıkları ekonomik politikalar bir beton zihniyetinden başka birşey değildir. Yandaş sermayeyi zengin etmek haksız zenginliklerini sağlamak gibi bir zihniyet ülkenin bütün kaynaklarını çarçur etmiştir. Ülkenin doğasını talan etmiştir, ekmeğini aşını sömürmüştür ve bugün ortaya çıkan yoksulluğun bütün müsebbibi bu zihniyet olmuştur. Bunda hala ısrar etmektedir. Asgari ücret artışı yoksulluğu kalıcılaştıracak bir uygulamadır. EYT ile ilgili hiç bir uygulama yapmayan iktidar kendi çevresindeki bürokratların emeklilik haklarını ikiye katlamaktadır. İşte zihniyet budur. Belli bir kesimin refahı için Türkiye'nin büyük bir kesimi, yüzde 90'ı yoksulluğa mahkum edilmektedir.
 
AKP IŞİD'İ BESLEDİ
 
"Adaletsizlik her yerde. Bu iktidar, iktidarına devam etmek ve ceberut anlaşını süreklileştirmek için Suriye halklarına da adaletsizliği götürmektedir. 8 yıldır süren Suriye iç savaşı, dış güçlerin müdahalesi ile körüklenen savaş hala sonlanmış değil. Sonlanması yönünde bir anlayış ve müdahale değil tam tersine bu kaosun devam etmesi yönünde, savaşın devam etmesi yönünde müdahale eden bir iktidar var karşımızda. IŞİD ile mücadele önemlidir. Ama biliyoruz ki bu iktidar geçmişte IŞİD ile birlikte hareket etti. Sadece sınırlardan IŞİD üyelerinin geçmesine izin vermedi bunları silahlarla besledi. IŞİD ile mücadele konusunda yeni bir safhaya geçilmişken, neredeyse IŞİD yenilmek üzereyken bu kaosun devam etmesi yönünde açıklamalar yapan bir Türkiye var karşımızda.
 
"Afrin konusu gündeme geldiğinde iktidarı uyardık. 'Afrin'e müdahale etmeyin, ÖSO çetelerini besleyerek bu içinden çıkılmaz durumu derinleştirir. Orada insanlar bir arada yaşıyor, bir huzur ortamı var, kendi iradelerine sahip çıkmış bir siyasi düzlem var. Neden müdahale ediyorsunuz' dedik. Bunu dinlemeyenler Afrin'i talan coğrafyasına çevirmişler. Oradaki çetelerden milli ordu kurduk diye övünecek kadar aymazlık içindeler. Herkes biliyor ki bunlar ordu falan değil bunlar çetelerdir. Bu çetelerle hareket etmek Türkiye'nin ayıbıdır. Bugün Türkiye, dünyada en itibarsız ülkelerin içinde yer almaktadır. İdlib çözüm beklerken İdlib'deki çetelerden yararlanma peşinde olan bir anlayış var. Bütün mesele Suriye'deki Kürtlerin siyasi süreçte yer almasını engellemektir.
 
CENEVRE SÜRECİNDE BÜTÜN TARAFLAR MASADA OLMALIDIR
 
"Oysa biliyoruz ki Suriye'deki Kürtler ve diğer halklar bir arada yaşamak için ortak bir mücadeleyi var ettiler ve şimdi de demokratik siyasi çözüm için orada varlar ve var olmaya devam ediyorlar. Bugün Suriye'de demokratik ve siyasi çözümü varetmek öncelikli olmalıdır. Bunun yolu da, Rojava başta olmak üzere Kürtlerin, bütün halkların Suriye yönetimi ile bir araya gelerek bir çözüm üretmeleridir. İnanıyoruz ki Suriye yönetimi de geçmişteki hatalarına sürüklenmeden şimdiki Suriye gerçekliğini ve halkların taleplerini dikkate alarak bir çözüm üretecektir. Bunun önceliği IŞİD ve artıklarının sonlanmasından ve onlardan kurtulmaktan geçer.
 
"Uluslararası güçler sadece Suriye halklarına, Suriye yönetimine destek olmalılar ve Suriye'yi IŞİD barbarlığından ve artıklarından kurtarmalılar. Suriye'nin bir anayasaya ihtiyacı vardır ve Cenevre süreci çözüm için önemlidir. Ama Cenevre sürecinde tüm taraflar o masanın etrafında olmalılar. Ancak böyle gerçek bir çözüm üretilebilir. Garantör ülkeler değil Suriye halkları ile çözüm üretebilir. Bunu var edemezsek çözümsüzlük devam edecektir. Bu çözümsüzlükten beslenme peşinde olan bu iktidara sesleniyoruz; Suriye'de çözümün önünü açın kendi çıkarlarınız için çözümsüzlüğü dayatmayın. Suriye halklarının ve özellikle de Kürt halkının sesine kulak verin. Bu Kürt düşmanlığına son vermeden ne Suriye'ye barış, ne de Türkiye'ye toplumsal barış gelecek. Bu Kürt düşmanlığına son vermeden Türkiye'de barışın önü açılmayacaktır. Öncelikli mesele, Kürt meselesinin çözülmesinden geçer.
 
"Kürt meselesi bugün küresel bir sorundur ve bunun çözümünde HDP olarak demokratik siyaset içinde bir çözüm için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız. Türkiye'deki bütün sorunlara çözüm var etmenin yolu buradan geçmektedir.
 
DEMOKRASİ CEPHESİ İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞEN SORUMLULUĞU YAPMAYA HAZIRIZ
 
"Bildiğiniz gibi yerel seçimlere gidiyoruz. Yaklaşık 3 ay sonra Türkiye yerel seçimlere gidiyor. Tüm bu adaletsizliğe ve iktidarın tekçiliğine karşı Türkiye halkları yerel seçimlerde bir itirazı bir karşı duruşu hayata geçirmeli, sandığa taşımalı ve sandıktan barışı ve demokrasiyi çıkarmalıdır. Bunu yapabiliriz, başarabiliriz. Türkiye halklarının, Türkiye toplumun, emekçilerin beklentisi bu yöndedir. Bizde bu ortaklığı ve demokrasi cephesini var etmek için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz Bugün İzmir'deyiz 4 gündür çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ankara'da oturup beli bir mühendislik şeklinde değil halkla birlikte çözüm üretmeye çalışıyoruz. Serhat, Botan, Çukurova gezilerimizi yaptık. Türkiye'nin her yerinde Türkiye halkları ve yerel güçlerle birlikte çözüm arıyoruz. Tek başımıza yerellerde iktidara geleceğimiz yerlerde çalışmalarımız sona yaklaşıyor yakında adaylarımızı açıklayacağız. Kars'ta toplumun büyük bir kesimi bir ortaklaşmayı yarattılar. Dediler ki biz yerelde iktidara gelmek istiyorsak, bunu sevgili Ayhan Bilgen ile başarabiliriz. Sadece HDP'lilerin değil Kars halkının dile getirdiği bu isteği dikkate aldık. Sevgili Ayhan Bilgen'in partimiz için önemini herkes biliyor ama buna rağmen yerelin bu talebini dikkate aldık. Ayhan Bey Kars adayımız oldu.
 
"Her yerelin talebi önemlidir, kıymetlidir. Eğer demokrasi konusunda adım atacaksak, bu büyük dönüşümü yaratacaksak o zaman yerellerde yan yana gelmek ve demokrasi güçlerinin ortak adayını belirlemek bizim de önceliğimiz olacak. Ege'deki çalışmalarımızda da bunu önemsedik. Çeşitli kesimlerle görüştük yan yana geldik nasıl çözüm üretebiliriz bunun tartışmalarını sürdürdük. Daha önce de çeşitli açıklamalarımızda ben de Pervin Başkan da dile getirdik. Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz bu konuda hiçbir teredüt barındırmıyoruz. Herkes bu konuda yüreğini ferah tutsun. Çünkü temel mesele bu iktidardan, bu faşist bloktan kurtulmaktır.
 
"Evet aritmetik önemlidir ama insanların duyguları ve bir arada mücadele kararlılığı daha önemlidir. Biz HDP olarak tek başımıza belediye başkanlığı alamayacağımız yerlerde demokrasi güçlerine ve bu anlamda belirlenmiş adaylara destek vereceğiz. Manisa, İzmir ve Aydın'da yaptığımız görüşmelerde halkımızın büyük çoğunlukla beklentisi budur. Bunun gereğini yerine getirmek için çalışmalarımız sürüyor. Önümüzdeki bir iki hafta içinde hem adaylarımız açıklanacak hem de yerellerin özgülüğünde ne tür adımlar atacağımıza ilişkin daha açık tutumlarımızı paylaşacağız."
 
Toplantının sonunda gazetecilerin "ABD'nin Suriye'den çekilmesini nasıl değerlendirdiği" sorusuna Temelli, "Dış güçlerin çekilmesi doğru bir karardır. Askeri güçlerin, orayı militarize eden silahlı çözüm üzerinden değerlendiren bütün güçlerin çekilmesini destekliyoruz. ABD'nin çekilme kararı açıkladığı gün bunu açıklamıştık bütün dış güçler çekilsin demiştik. Ama dış güçlerin çekilme meselesi bir programa bağlanmalıdır. Suriye halklarının, Suriye yönetiminin ihtiyaç duyduğu destek hemen sonlandırılmamalıdır. Çünkü IŞİD'e karşı mücadele sürüyor. Buradaki askeri güçlerin varlık gerekçesi neydi IŞİD ile mücadeleydi. IŞİD'i tümüyle tasfiye etmek önceliklidir. Sadece bu destek herkes tarafından olumlanmıştır. Şimdi IŞİD ile mücadeleyi bir kenara bırakıp başka pazarlıklar üzerinden çekilme çekilmeme meselesi Suriye halkları için avantajlı bir durum yaratmıyor. IŞİD ile mücadele bir an önce sonuca ulaşmalıdır ve dış güçlerin tümü ABD, Rusya ve Türkiye oradan çekilmelidir. Suriye halkları bir araya gelerek bir çözüm üretecektir. BM'ye, uluslararası kamuoyuna büyük sorumluluk düşüyor. Devletlerin askeri güçleri dayatması yolu ile çözümsüzlük yaratma politikası sona ermelidir. Buradaki tek parantez IŞİD meselesidir. IŞİD'in palazlanmasına olanak verecek adımlar atılmamalıdır" yanıtını verdi.