19 Mayıs 2024 Pazar

Suruç davası: Kanıtlara rağmen mahkeme aklama arayışında

33 devrimcinin öldürüldüğü Suruç katliamı davasının 7. duruşması, Hilvan'daki Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme bir sonraki duruşmayı 12 Şubat 2019 tarihine erteledi.
33 devrimcinin öldürüldüğü Suruç katiamı davasının 7. duruşması, Hilvan'daki Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
 
Duruşmaya Suruç Aileleri İnisiyatifi, yaralıları, tanıkları, HDP Urfa Milletvekilleri Ayşe Sürücü, Ömer Öcalan, ESP MYK üyesi Deniz Aktaş, SGDF MYK Üyesi Ali Deniz Esen, HDP Urfa İl Eşbaşkanı Aliye Kızıldamar, HDP Hilvan ilçe Eşbaşkanı Mehmet Uğur katıldı.
 
Duruşmaya başlanmadan Avukat Serdil İzole, tutuklu sanık Hülya Bali Kilis Hapishanesi'nden ve katliam günü motosiklet ile yakalanan imam Abdullah Ömer Arslan'ın ise Ankara'dan SEGBİS ile duruşmaya katılmasına itiraz ederek duruşmaya getirilmesini talep etti. Mahkeme heyeti talebi ret etti.
 
'SURİYE'YE TEHDİT İLE GİTTİM'
 
Sanık İlhami Bali'nin karısı Hülya Bali, 2015'te Suriye'ye İlhami Bali'nin tehditleri ile gittiğini belirtti. Kocasının 2015'te Suriye'ye gittikten sonra IŞİD ile tanıştığını iddia ederek, İlhami'nin Suriye'ye gittikten sonra kendisini arayarak çocuklarını göstermemekle tehdit ettiğini ve Hasan Şanverdi'nin onu Antep'e götürdüğünü oradan da kaçakçılar aracılığıyla Reyhanlı'ya ve Suriye'ye geçtiğini anlattı.
 
Hülya Bali, katliam sanığı Deniz Büyükçelebi'yi ve karısı Şengül Büyükçelebi'yi Suriye'de gördüğünü ifade etti. Bombacı Şeyh Abdurrahman Alagöz ve dosyada ismi geçenleri tanımadığını ayrıca IŞİD'in çalışma tarzını bilmediğini söyledi.
 
'AZEZ'DE IŞİD'İN İÇ YÜZÜNÜ GÖRDÜM'
 
İlhami Bali'nin 'Ebubekir', Deniz Büyükçelebi'nin ise 'Enes' kod adını kullandığını belirten Hülya Bali, Rakka, Azez gibi kentlerde kaldığını ve Suruç katliamını 1 Şubat 2018 tarihinde Türkiye'ye gelince öğrendiğini anlattı. Azez'de IŞİD'in iç yüzünü gördüğünü ve akrabaları aracılığı ile teslim olmak istediği haberini ilettiğini ve polise sınırda teslim olduğunu aktardı. Sınırda bir gece karakolda kaldığını ve ardından polislerin bir otele götürdüğünü ve 3 gün otelde kaldığını belirtti.
 
Avukat Kader Tonç'un İlhami Bali'nin El Kaide bağlantısını sorması üzerine Hülya Bali, kocasının 2012 yılında El Kaide bağlantısı nedeniyle tutuklandığını ve 6 ay hapishanede kaldığını ifade etti.
 
Av. Serdil İzol'un Deniz Büyükçelebi'yi sorması üzerine en son 1 Ocak 2016 yılında gördüğünü ve ancak karısı Şengül Büyükçelebi'yi en son ne zaman gördüğünü hatırlamadığını söyledi.
 
Urfa Baro Başkanı Abdullah Öncel ise İlhami Bali'nin hangi tarihte Suriye'ye geçtiğini sormasına 'Bilmiyorum' diye cevap veren Hülya Bali, kocasının Suriye'ye geçiş tarihini hatırlamayıp bir defa gördüğünü söylediği Deniz Büyükçelebi'yi gördüğü tarihi bilmesi dikkat çekti.
 
Deniz Büyükçelebi'nin öldüğünü bildiğini söyleyen Hülya Bali, bu bilgiye nereden öğrendiğini hatırlamadığını söyledi.
 
Tanık sıfatı ile ifade veren ve katliam günü çantasından El-Nusra bayrağı çıkan Abdullah Ömer Arslan SEGBİS ile bağlandı. Arslan, katliamın olduğu tarihte Halfeti'nin Gürpınar Köyü'nde İmam olduğunu ve Bilecik'te imam olan arkadaşı Necati İri'ni ziyarete gittiğini ancak arkadaşının çalıştığı köyü hatırlamadığını söyledi. İkindi namazını kıldırdıktan sonra köyden çıktığını ve köyde ilken katliamı öğrendiğini ancak Amara'ya benzin almak için gittiğini belirtti.
 
Avukat Serdil İzol ise katliamdan 20 dk sonra kalabalığın onu yakaladığı görüntülerini hatırlattı. Katliam anında neler gördüğünü sordu. Kimseyi ve yaralıları görmediğini söyleyen Arslan'ın yaralı insanları görmeme şansının olmadığını söyledi.
 
SORUYU YANITSIZ BIRAKTI
 
Suruç'ta fotoğraf çekmediğini söyleyen Arslan'a gözaltı ifadesinde fotoğraf çektiği beyanı hatırlatıldı. Avukat Sezin Uçar, "Neden yaralılara yardım etmek yerine fotoğraf çektiniz" diye sordu. Tanık Arslan, bu soruyu yanıtsız bıraktı.
 
Avukatlar, bombacı Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün de Amara'ya motosiklet ile gittiğini ve kendisinin de motosiklet ile seyahat ettiği için katliamda canlı bomba Alagöz'e yardım ettiğini düşündüklerini vurguladı. Arslan'a motosikletin plakasını ve motosikletine ne olduğunu sordu.
 
Bunun üzerine Arslan, o gün kullandığı motosikletin plakasını hatırlamadığını, katliam günü çalındığını ve dağa sonra bulunduğunu ve ismini hatırlamadığı bir tanıdığına vekalet vererek motoru tanıdığına hibe ettiğini söyledi.
 
Katliam günü çantasından çıkan siyah bayrağın sorulması üzerine Arslan, onun bayrak değil bandana olduğunu söyledi. Görüntülerin olduğunun hatırlatılması üzerine görüntüleri yalanlayarak motosiklet ve çantasının o sırada kalabalık tarafından çalındığını beyan etti.
 
Katliam günü polisin kendisine nasıl davrandığı soruldu. Gözaltında polisin sakalını kestiğini, telefonundaki görüntülere bakmadığını ve polislerin telefonunu almadığını söyledi.
 
Avukatların neden benzin almak için Suruç'u beklediğini sorması üzerine cevap veremeyen Arslan, çantasından çıkan Furkan Vakfı dergisini merak için bulundurduğunu, yol boyunca kimlik kontrolü yapılmadığını anlattı.
 
TANIK BEYANLARI TUTARSIZ
 
Tanık beyanlarında o gün Suruç'ta bulunma nedeninin, katliamdan sonra ne yaptığının, o gün kullandığı telefon bilgilerinin sorulması üzerine tutarsız ifadeler verdi.
 
Avukat Sezin Uçar, tanığın yalan beyanları ile ilgili suç duyurusu yapılmasını ve katliamın birinci dereceden şüphelisi olarak tutuklanmasını talep etti.
 
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
 
Heyet talebi red ederek mahkemeye 40 dakika ara verdi.
 
Verilen aranın ardından Emrullah Akhamur'un babası Mehmet Şerif Akhamur, "Oğlum ve arkadaşları savaşın yıktığı Kobanê'ye gitmek istedi. Bunuda basın açıklaması ile duyurdu. Emniyet gençlerin Kobanê'ye nasıl geçeceğinin ayrıntılı bilgisine sahipti" dedi. Baba Akhamur, katliamda sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasını istedi. Şengül Büyükçelebi'nin kocasının kendisini aradıktan 3 gün sonra uçak bombardımanında öldüğünü söylediğini hatırlattı. İfadelerinin çelişkili olması nedeniyle mahkemeye getirilmesini talep etti.
 
Murat Yurtgül'ün annesi Şemsi Yurtgül ise Ömer Arslan'ın çantasından çıkan IŞİD bayrağını gördüğünü ve taşan beyanda bulunduğunu söyledi.
 
Amca Yusuf Yurtgül ise Hülya Bali'nin 2015 sonbaharında Suriye geçtiğini ancak Temmuz ayında olan katliamı 2018 yılında Suriyde'den Türkiye'ye gelince öğrendiği belirtmesinin çelişki olduğunu ifade etti.
 
'ÖMER ARSLAN İLÇE GİRİŞİNDE BENZİN ALABİLİRDİ'
 
Suruç gazisi Erkan Keskin, Ömer Arslan'ın Suruç'a benzin almak için gittiğinin doğru olamayacağını çünkü ilçenin girişinde birçok benzinlik varken ilçe merkezine kadar gelmesinin tutarsızlık olduğunu kaydetti. Arslan'ın katliamın bir parçası olarak oraya geldiğini ve tutuklanması gerektiğini ayrıca sanık olarak mahkemeye getirilmesi gerektiğini söyledi. 
 
SEVEN: HER MAHKEME TEKRAR YARALANIYORUZ
 
Suruç gazisi Çağla Seven, "Biz her mahkeme tekrar yaralanıyoruz. Biz yaralı halimizle mahkemeye gelirken mahkeme heyeti sanıkları getirmiyor" dedi. Ömer Arslan'ın tutuklanması talebinin ret edilmesi ile ilgili "Bu kadar şüpheli ve çelişkili olan tanığını tutuklamamaktaki anacınızı nedir?" diye sordu.
 
SGDF MYK üyesi Ali Deniz Esen, "IŞİD'in yıktığı bir kente umut olmak için yola çıkmıştık. Kent meydanlarında kampanya örgütleyerek yola çıktık" dedi.
 
Katliam günü yaşananları anlatan Esen, yaralılara gaz sıkan polislerden, hastanede kendisinden ve babasından hukuksuzca ifade almaya çalıştığını ve onpolislerden şikayetçi olduğunu belirterek sanıkların mahkemeye getirilmesini talep etti.
 
Ali Sadet, Hülya Bali'nin Suriye'de iki askerin IŞİD tarafından yakılmasını sosyal medyadan öğrenip Suruç katliamını 3 yıl boyunca duymamış olmasının gerçekçi olmadığını belirtti. Sadet, "Akımızla dalga geçiliyor. Minareyi çalan kılıfını hazırlamış. Bu katillerin sanık sandalyesine oturup önce bizim sonrada çocuklarının gözüne bakmasını istiyorum" dedi.
 
Suruç gazisi Yasin Can, 40 aydır toplumsal vicdanın yara aldığını vurgulayarak tüm kamuoyunun bu mahkemeyi takip ettiğini belirtti. Polis memuru Ahmet Oğuz Davarcı'nın bir önceki mahkemede verdiği ifade de katliam günü üst arama talebinin amiri tarafından 'Gerek yok' denilerek red edildiğini hatırlatarak "O polisler görevini yapsaydı biz burada olmayacaktık" dedi ve şikayetçi olduğunu söyledi. Mahkemeye seslenen Can, "Nasıl ki IŞİD Rojava'da yenildiyse. Siz de bu katliamın aydınlatılmasındaki sorumluluğunuzu yerine getirerek adil bir yargılama yapın" diye konuştu.
 
Çağdaş Aydın'ın kardeşi Yoldaş Aydın ise "3,5 yıldır adalet talebimizi tekrarlıyoruz ama karşımızda sorumluları göremiyoruz" diye konuştu. "Peki bu katliamı kim yaptı" diye soran Aydın, mahkemenin cezasızlık politikası ile katliamdan sorumlu olduğunu ifade etti. "Bizi dinlemeden Ömer Arslan'ın tutuklanmasını ret etmeniz ne kadar adil" diyen Aydın, "Bu adamın bugüne kadar yaptıklarından ve bundan sonra yapacaklarından siz de sorumlusunuz" diye belirtti.
 
AKP'nin adalet diyerek iktidara geldiğini ancak 2015'ten sonra toplu katliamlar sürecinin başladığını hatırlatan Aydın, katliamın siyasi sorumluluğunun AKP'ye ait olduğunu söyledi. Yakup Şahin'e seslenen Aydın, "Örgütlü tutum takınarak 'Görmedim, duymadım' diyorsun ama IŞİD yenildi ve kimse tarihin çöplüğüne atılan bir örgütü savunuyorsun diye sırtını sıvazlamaz. Burada ahlaki tutum alarak katliamın aydınlatılmasını sağlamalısın" diye kaydetti.
 
DOSYA 'İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR' KAPSAMINA ALINMALI
 
Avukat Kader Tonç, dosyanın "insanlığa karşı işlenen suçlar" kapsamına alınmasını ve sanıkların mahkemeye getirilmesini istedi. Tonç, Şahin'e Ankara katliamı için verdiği ifadede "Suruç katliamı sanığının motosikletli biri tarafından getirildiğini" söylediğini hatırlatarak ne düşündüğünü sordu. Şahin, "Şimdiye kadar sustum ama bana ceza verdiler. Artık hakaretler dışındaki herşeye cevap vereceğim" dedi. Bunun üzerine Avukat Tonç, kendisine cezasızlık vaad edilip edilmediğini sordu. Sanık Şahin, sorulara cevap vermedi.
 
Tonç, tanık Arslan'ın ifadesini hiçbir savcının almadığını, telefonu ile göz altına alınmasına rağmen polisin telefona el koymadığını belirtti. Suruç yaralıların hepsinin patlamadan önce bir ses duyduğunu ve o sesin motor sesi olduğunu ifade etti. O sesin kaynağını anlamak için esnafın dinlenmemesinin ve Arslan'ın bu kadar büyük bir katliamda sadece cam kırığı hatırlamasının gerçekçi olmadığını kaydetti.
 
Ardından avukatların savunmasına geçildi. Avukat Sezin Uçar, polislerin telsiz konuşmalarının ve mobese kayıtlarının dosyaya konulmasını, tanık Ömer Arslan'ın sanık olarak dinlenilmesini ve mahkemeye getirilmesini talep etti. Uçar, Arslan'ın sorulan sorulara sanık gibi cevap verdiğini ve katliamla doğrudan ilişkisi olduğunu ve tutuklanmasını istedi. Arslan'ın motosikletinden kurtulma nedenin suça bulaşmış olmasından kaynaklandığını ve çalındığını söylediği motosikletten vekalet vererek kurtulmaya çalıştığını ve bunun tutuklanması için yeterli bir durum olduğunu belirtti.
 
Uçar, Arslan hakkında yürütülen disiplinli soruşturmasının sonucunun dosyaya konulmasını, ailesinin IŞİD bağlantısının araştırılmasını, telefon konuşma tutanaklarının istenmesini, vekalet verdiği kişinin, ifadesini alan polislerin, sakalını kesen polislerin araştırılmasını talep etti.
 
MİT'ten İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi'nin akibeti hakkında bilgi istenmesini talep eden Uçar, Suruç avukatları ve yaralılarının tutuklandığını Suruç Avukatı Can Tombul'un Suruç için adalet aradığı için tutuklandığını söyledi.
 
Avukat Sevda Özbingöl ise Hülya Bali'nin kendisini, kocasını, Deniz Büyükçelebi'yi ve karısını koruduğunu ve sanık olarak ifade vermesi gerektiğini ifade etti.
 
Sanık avukatları, Deniz Büyükçelebi'nin Suriye'de olması nedeniyle dosyadan ayrılmasını ve yakalama kararının ertelenmesini istedi.
 
Mahkeme heyeti Ömer Arslan'ın HST kayıtlarının istenmesi için rızası olup olmadığının sorulmasına ve rızası varsa istenmesine, Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali'nin akibetinin sorulması için Urfa TEM'e yazı yazılmasına ve yakalama kararının devamına, Hülya Bali'nin tutuklu olduğu dosyanın bir örneğinin istenmesine, Abdullah Ömer Arslan'ın sanık olması talebinin şimdilik reddine karar verdi. Mahkeme 12 Şubat 2019 tarihine ertelendi.
 
AÇIKLAMAYA İZİN VERİLMEDİ
 
Duruşma sonrası cezaevi kampüsü dışında basın açıklaması yapmak isteyen Suruç ailelerine jandarma izin vermedi. HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü ile jandarma komutanı arasında yaşanan tartışmada, jandarma komutanı "Siz benim vekilim değilsiniz" dedi.