17 Mayıs 2024 Cuma

Sömürgeci Türk burjuva devleti Kürdistan'ı işgal saldırılarında yenildi

HBDH Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş ve KBDH Konsey üyesi Hevi Sarya, Medya Haber Özel programına konuk oldu. HBDH'nin devrimci seferberlik hamlesi, sömürgeci Türk burjuva devletinin Metîna, Avaşîn ve Zap'a, Medya Savunma Alanlarına yönelik saldırılarını değerlendiren Yoldaş ve Sarya, Türk burjuva devletinin işgal saldırılarında yenilgiye uğradığına dikkat çekti.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş ve Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Konsey üyesi Hevi Sarya, Medya Haber Özel programında Delal Dersim'in sorularını yanıtladı.

Medya Haber'de yayınlanan röportajı kısaltarak yayınlıyoruz:

'DEVRİMCİNİN GÖREVİ DEVRİM YAPMAKTIR'

HBDH devrimci seferberlik hamlesinin ikinci aşamasını başlattığını "ileri, daha ileri" sloganı ile duyurdu. Bu süreci nasıl ele alıyorsunuz?
Hevi Sarya:
Ernesto Che Guevara'nın ünlü bir sözü var; "Devrimcinin görevi devrim yapmaktır" demiştir. HBDH ve KBDH olarak bu anlayışa göre siyasetle, örgütle, silahla ve ideolojiyle ilişkilenen bir hareketiz. Ve geride kalan süreç bu anlayışa uygun bir politik mücadele süreci oldu, HBDH ve KBDH bakımından.

Geride kalan on yıllık süreç Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelemiz açısından çok canlı ve hareketli bir süreçti. 2013 Haziran'ında Türkiye'nin en büyük halk ayaklanması dediğimiz Gezi ayaklanması gerçekleşmişti. 2012'de yine Kürdistan Batı parçası Rojava'da halk devrimi gerçekleşti. Aslında bir ayaklanmayla ve devrimle girdik geçtiğimiz on yıla. Ve sonrası açısından da toplumsal mücadeleler tüm hızıyla devam etti. Toplumun ilerici, devrimci, demokrat, antifaşist, kadın özgürlükçü tüm kuvvetleri alanlardaydı hep.

'DÜŞMANI HİÇ BEKLEMEDİĞİ ANLARDA VURDUK'
Faşist Türk burjuva devleti açısından da ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz, rejim krizi geride kalan sürecin belirleyen bir yerinde durdu. 2014'de MGK kararıyla aldıkları çöktürme planı ve sonrası açısından 15 Temmuz 2016'da Gülen Cemaati'nin darbe girişimi karşısında faşist saray darbesi… Geride kalan son yedi yıllık konsepte baktığımızda bir savaş hükümeti biçiminde, bir savaş iktidarı biçiminde varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Fakat toplumsal mücadele dinamikleri ve hareketimiz çöktürme planını çökertmeyi başardı. Faşist saray darbesini boşa çıkardı ve sokaktaki ilerici, devrimci kuvvetler öncü çıkış eylemleriyle buzkıran bir rol oynadı. Gerillalarımız ve milislerimiz hep eylemdeydi. Düşmanı hiç beklemediği anlarda ve yerlerde vurduk. Türkiye metropolleri, İç Anadolu'nun köylerine kadar sabotaj ve suikast biçimde bir dizi eylemler gerçekleştirdik.

Gerillalarımız Kürdistan'da faşist Türk ordusunu hezimete uğrattı. Garê'den kaçtılar. Bir aydır devam etmekte olan Metîna, Avaşîn ve Zap'ta bir nevi bataklığa saplanmış, Vietnam sendromu yaşamış durumdalar. Dolayısıyla HBDH ve KBDH olarak geride kalan on yıllık sürecin tablosuna baktığımızda rolümüzü oynadığımızı düşünüyoruz. Ama elbette yetmezlikler içerisinde olduğumuzu da düşünüyoruz. Çünkü geride kalan on yılın ayaklanma ve devrim gerçeğini önümüzde ki on yıl içerisinde yeni bir ayaklanmaya, yeni bir devrime dönüştürme iddiası taşıyoruz. Bu konuda kararlıyız.

KRİZ REJİMİ
Rejim krizi daha fazla derinleşmiş durumda. Ama bu aynı zamanda bir kriz rejimidir, olağanüstü hali olağan yapan bir rejimdir. Tam da bu zorlanma içerisinde uluslararası güçlere başvurmuş durumdadır. Karadeniz'deki rolüne baktığımızda NATO'nun jandarmalık rolünü oynamaya çalışıyor. Amerika, İngiltere ve AB emperyalizmi ile ilişkilerini stratejik temelde uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Ama bir yandan Doğu Akdeniz'de, Libya'da, Suriye'de Rusya'yı kaybetmek istemiyor. NATO ve Rusya arasındaki çelişkilere oynamaya çalışıyor. Çünkü kendi bulunduğu coğrafyada sermayesinin yeni yatırım alanlarına ihtiyacı var. Uluslararası sermaye güçlerini buralara çekmek istiyor ki ekonomik krizini biraz daha rahatlatabilsin. Bütün bunlar boşunadır. Kürdistan'da da Türkiye'de de gerek Kürt özgürlük mücadelesi gerek de Türkiye devrimci hareketi faşist rejimin krizini derinleştiren bir pozisyondadır.

Kendi kendilerine çöküş olmayacak, biz bu çöküşü sınıf mücadelesiyle, devrimci politikamızla derinleştireceğiz. Çöküşü biz gerçekleştireceğiz. Devrimin zaferi stratejisi etrafında yeni hamlemizi de bu stratejiye hizmet eden güçlü bir taktik olarak örgütleyeceğiz. Önümüzdeki süreç 8 Mart, Newroz'da, 1 Mayıs, şehit merasimleri, Boğaziçi direnişi gibi zafer ve kazanımlara, gerilla ve milis güçlerimizin zaferlerine dayanarak ikinci hamlemizi kararlılıkla, cesaretle sürdüreceğiz. Daha yaratıcı ve daha kitlesel bir halk mücadelesine dönüştürmeyi hedefliyoruz.

SALDIRILAR ULUSLARARASI İTTİFAKLA SÜRÜYOR

Güney Kürdistan'da 23 Nisan'da başlatılan operasyon kapsamında 47 köyün boşaltıldığına dair söylemler var. Hem bölgedeki tabloyu hem de önümüzdeki sürece ilişkin öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Tekin Yoldaş: Güney Kürdistan işgali Türk devletinin yeni bir macerası değil. Daha önce de gerilla mücadelesi açısından mücadele yükseldiğinde birçok defa askeri operasyonlarla bölgede işgali sürekli kılma ihtiyacı hissetti işgalci güçler. Ama bugün gelinen aşamada şunu görmek lazım. Bu mesele sadece Türkiye faşist rejiminin yaptığı bir mesele değil aslında bir konseptin var olduğunu görmemiz gerekmektedir. Bir ittifak var. Bunun bir tarafında PKK'nin üç önder kadrosunun hakkında konulan para ödülleri, öbür taraftında bir şekilde Avrupa Birliği'nin ve oradaki güçlerin bu işgal saldırılarına sessiz kalması, öte taraftan Irak yönetiminin Şengal ve belli bölgelerdeki askeri hareketliliği ve bunlarla beraber Güney Kürdistan yönetiminin bir şekilde gerilla alanlarının etrafını kuşatırken Türk ordusunun askeri faaliyetleri karşısında sessiz kalması var. Bu şunu gösteriyor: PKK hareketine karşı, Kürt özgürlük hareketine karşı kapsamlı bir imha konsepti var. Buna karşı gerilla çok güçlü bir şekilde direniyor.

'KÜRDİSTAN İŞGAL EDİLMEK İSTENİYOR'
Bu işgal saldırısının amacı şudur; Türk devleti girdiği bölgelerden çıkmaz. Dolayısıyla bu Kürdistan'ın işgalidir. Fiilen Güney Kürdistan'ın sömürgeleştirilmesidir. Bu açıdan bakarsanız Türk devleti sadece PKK'ye karşı bir mücadele yürütmüyor. Kürtlerin bir realite olarak Ortadoğu'da var olmasına karşı mücadele yürütüyor. Daha önceki senelerde Rojava'da Serêkaniyê, Tel Abyad hattına saldırılar yaptı. Daha öncesinde Afrîn'e yaptı. Kürtler nerede bir örgütlülük ve statü kazandıysa bu alanlara dönük saldırılar yürüttü. Bu yüzden güney saldırısı önemli bir konsepttir. Ve PKK hareketini aslında onu vareden toplumsal gücünden zayıflatmak ve tasfiye hareketidir. Bu açıdan bakarsak faşist iktidar başarırsa, bu Türkiye toplumsal muhalefetini de ezme hareketidir.

Bir faşist rejim, gerici rejim, bir sömürü rejimi ne zaman sıkışsa dışarıda savaş arayışına girer. Bugün Türk devleti, Filistin halkıyla dayanışma gösterdikten sonra İsrail devleti Filistin halkına ne yapıyorsa aynısını Kürt halkına yapıyorlar. Bugün izledikleri bütün politika İHA'larla, SİHA'larla, toplarla, obüslerle, Libya'dan vs. topladıkları radikal-selefi çetelerle birlikte o bölgelere operasyon yapıyorlar. O bölgeleri insansızlaştırıyorlar, demografik yapısını değiştiriyor, üsler kuruyorlar. Bu üsler sonuçta kalıcı üslerdir. Bu alanları tutuyorlar. Buna karşı gerillanın çok ciddi ve önemli direnişi var. Askeri açıdan bakarsak düşman tepelerde ama gerilla bütün alana hakim durumda. Dolayısıyla bu fiilen boşa düşmüş durumda. Milyonlarca dolarlık teçhizatları, keşif ve savaş uçakları, lazer noktalayıcıların karşısında gerillanın inancı ve direnci karşısında yapabilecekleri bir şey olmuyor. Çaresiz kalıyorlar. HBDH olarak bu direnişin yanındayız, bu direnişle omuz omuzayız. Medya Savunma Alanları'nda Garê Direnişi'nde de yer aldık.

'GERİLLA SİHA VE İHA TEKNİĞİNİ ETKİSİZLEŞTİRDİ'

Türk devleti Medya Savunma Alanları'na yönelik işgal saldırılarını sürdürüyor. Bölgedeki durum nedir?
Hevi Sarya: Bir aylık savaş yaşandı ve hala devam ediyor. Fakat şunu çok rahat belirtebiliriz; 2007'de uygulamaya soktuğu taktik şu an yenilmiştir. 2008'de yoğun hava saldırıları ve etkin istihbarat bilgisi ve aynı zamanda SİHA ve İHA tekniği başvurduğu bir savaş tekniğidir. Fakat tekniği yenildi. Örneğin şu an gerillalarımız İHA ve SİHA altında kendi kişisel tedbirini alabiliyor rahatlıkla ve mevzisini koruyabiliyor ve eylem gerçekleştirebiliyor. Bu aslında faşist Türk devletinin Kürdistan'daki savaşının yenildiğinin göstergesidir. O kadar yoğun teknik karşısında gerillanın yaratıcılığı ve adanmışlığı bu saldırıyı boşa çıkartmış durumdadır. Hava savunma kuvvetlerinin ortaya koyduğu eylemler dönemin tarzıdır. Garê zaferinde de önemli bir rol oynadı. Şu anda Kuzey Kürdistan'da da çok etkili eylemler yapıldı. Örneğin en son Amed'de, Batman'da ve Şırnak'ta askeri üslere hava savunma eylemi yapan HPG ve YJA-Star gerillalarını buradan kutlamak istiyorum. Bu savaş taktiği ve tarzı sadece Avaşîn'de Zap'ta ya da Metîna'da değil Kuzey Kürdistan sahasında bugün gerilla güçleri tarafından uygulanıyor. Savaş uçakları bir dizi kazan indiriyor ama bu kadar kazan bu kadar çete ve asker gücü karşısında bir gerilla timi bozguna uğratıyor bu kuvvetleri. Savaş bilançosuna baktığımızda yüzlerce ölüleri var ve cenazelerini alamıyorlar. Kendi cenazelerine bile sahip çıkamıyorlar. Bu derece bir korku içerisindeler.

Şu an faşist Türk devleti bütün kirliliğiyle, pisliğiyle gün yüzüne çıktı. Mafya, çete ve narkotik devleti olmuş sömürgeci faşist devlet. Bu burjuva ahlakı karşısında gerillanın su gibi duru iradesini görüyoruz. Şu an ki mevcut mafya-faşist devlete bir cevaptır oradaki direniş.

'YERLEŞMEYİ HEDEFLİYORLAR AMA YERLEŞEMİYORLAR'
Bugün ki savaş tarzı açısından gir-çık değil yerleşmeyi hedef alıyorlar. Ama yerleşemiyorlar, tutunamıyorlar. Ele geçirdiği bazı noktalar var ama buralarda sabit kalamıyorlar. Pusulama eylemleri, sızma eylemleri, baskın eylemleri bütün bunların muhatabıdır. Ele geçirdiği bölgeler bile hala araf bölgelerdir. Çünkü otorite kuramıyorlar. Her an gerillanın eylemleriyle yüz yüzedirler. Dolayısıyla 21. yüzyılın gerilla tarzının bugün HBDH, KBDH, HPG ve YJA-Star gerillaları ile somutunda ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Gerilla halklaşırsa, nihai zaferi kazanabilir. Avaşîn, Zap ve Metîna bölgelerinde yürüttüğümüz büyük direnişe şimdiden adını zafer olarak koyabiliriz ama bu uzun soluklu bir savaştır. Güney Kürdistan'ın geneli ve aynı zamanda Rojava toprakları da bugün sömürgeci faşist Türk devletinin işgali altındadır. Bu uzun süreli sömürgeci ve işgalci bir savaştır. Bunun karşısında dünya halklarına, Türkiye ve Kürdistan halklarına, Avrupa'daki halkları alanlara çağırıyoruz. Türkiye ve Kuzey Kürdistan metropollerinde HBDH ve KBDH milis kuvvetlerimizinde bu işgale karşı eylemlerini yükseltme çağrısında bulunuyoruz. Gerilla direnişimizin halk mücadelesiyle buluşarak ve aynı zamanda kentlerde gelişecek milis ve müfreze gerilla eylemleriyle buluşarak bu faşist Türk ordusunu bu topraklardan söküp atacaktır. Erdoğan'ın, Saray diktatörlüğünün, AKP-MHP iktidarının yenilgisi Kürdistan coğrafyasında başlamıştır. Bugün de Metîna, Avaşîn ve Zap bölgelerimizde bunu somut olarak görüyoruz.

'FAŞİZMİ YIKALIM, ÖZGÜRLÜĞÜ KAZANALIM'

Türkiye ve Kürdistan halklarına çağrınız nedir?
Tekin Yoldaş: Türkiye ve Kürdistan halklarına çağrımız; faşizme karşı örgütlenmeleri ve "Faşizmi yıkalım özgürlüğü kazanalım. İleri, daha ileri" hamlemize güç vermeleridir. Çünkü, şu bir gerçektir ki, bu iktidar çözülmeye başlamış durumda. Faşist iktidar bir kriz içerisinde. Eğer devrimciler rolünü oynarlarsa, eğer işçi sınıfı ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+'lar sokaklara çıkıp bu düzenden hesap sorarsa çok nettir ki bu iktidarın artık sonu gelmiş durumdadır.

Ama burada devrimcilere düşen görev örgütlenmek ve rolünü oynamaktır. Bu sadece gerillaların vereceği bir mücadele değil, aynı zamanda işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin, milislerin, fiili meşru mücadele alanında bulunan herkesin ortak mücadelesi olacaktır. Bu da birleşik devrim mücadelesidir. Halkımıza çağrımız birleşik devrim mücadelesine daha güçlü katılmaları, onu sahiplenmeleridir. Onu ileri taşımalarıdır. Faşist iktidarın sonu yakındır. Faşizmi yıkalım, özgürlüğü kazanalım.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN FESHİ SAVAŞ İLANIDIR'

Türkiye ve Kürdistan'daki canlanan kitle hareketinin büyük bir ayağını kadınlar ve ezilen cinsel kimlikler oluşturuyor. Kadın örgütlerinin İstanbul Sözleşmesi'ne dair eylemleri kesintisiz sürüyor. KBDH bu süreci nasıl değerlendiriyor?"
Hevi Sarya: Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'ni feshetmesi kadın özgürlük mücadelemize yönelik bir savaş ilanı oldu. 21. yüzyıldayız ama açıktan şunu söylemiş oldu saray rejimi: kadınları dövün, tecavüz edin, taciz edin, çocuk istismarı yapın, LGBTİ+'ları linç edin, geleneksel aile yapısını sürdürün… İstanbul Sözleşmesi'nin ilgili maddelerinden rahatsız olan iktidar açıkça bunu söylüyor.

Marksistlerin faşizm tanımlaması vardır: "En emperyal, en ırkçı, en milliyetçi ve en şoven" ve biz de şunu ekliyoruz "en cinsiyetçidir aynı zamanda, faşizm". Biz bugün saray rejiminde en cinsiyetçi diktatörlüğü görüyoruz. Örneğin, kendi sınıf kardeşi olan burjuva kadına bile, Türk burjuva erkeği cinsiyetçi küfürlerde bulunuyor. Erdoğan ve Meral Akşener diyaloglarına bakalım, bu aslında kadın özgürlük sorununun Türkiye ve Kürdistan somutunda çok çarpıcı bir hal kazandığı durumu tarifliyor. KBDH olarak hamle şiarımıza şunu eklemiştik; "Erkek egemenliği yıkacağız". Evet, bugün bu çok somut bir sorundur. Faşizmi ve erkek egemenliğini yıkacağız. Bunu yakıcı bir sorun olarak gören milyonlarca kadın var. Katledildiği için, tacize-tecavüze uğradığı için erkek egemenliğin yenilmesini ve yıkılmasını isteyen çok geniş bir kesim var. Toplumun yarısı bu özlemdedir. Adalet talebi, eşitlik talebi vardır.

'UZUN SOLUKLU BİR MÜCADELE'
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkışı biz bir savaş deklarasyonu olarak gördük. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. 1 Temmuz'dan sonrası da bizim gündemimizdedir. Gelişecek olan boykotları, grevleri, direnişleri, yürüyüşleri selamlıyoruz. 1 Temmuz'a kadar kadın özgürlük mücadelesi özneleri sokaklarda, alanlarda olacaklarını deklare etti. KBDH olarak da bu eylem iradesini biz de destekliyoruz ve aynı zamanda bizim için en önemli eylem biçimi doğrudan kadın özsavunmasını örgütlemektir. Kadın milisleriyle bu alçakların cezalandırılmasıdır, yanıtlanmasıdır.

Bu şiddet ancak kadınlar örgütlenirse, savaşırsa ortadan kaldırabilir. Faşizmi ve erkek egemenliğini yıkma hamlemiz, bu temelde yürüttüğümüz kadın özgürlük mücadelemiz tüm kadınların sahiplenmesiyle, güçlü bir kadın hareketinin mayalanmasıyla zaferle sonuçlanacaktır.