Simay Ada Kart yazdı | İsyanımız dört duvara sığmaz
Rejim, kadınlara esaretten başka bir şey sunmuyorsa esaret zincirini kırıp parçalamak; bunu en geniş kadın kitleleri ile kol kola yapmak önümüzde somut bir görev olarak duruyor. Evin duvarını, hapishanenin duvarını, erkek egemenliğini yıkmak örgütlü mücadelemizden geçiyor.
Erkek egemen faşist şeflik rejiminin 2024 yılının sonunda başlattığı, ardından ise geçtiğimiz mayıs ayında 10 yıla uzattığı "aile yılı" ile kadınların yaşamlarına, bütün kazanılmış haklarına yönelen saldırılar katmerlendi.
"Kutsal aile" yalanı etrafında şekillendirdiği aile politikası ile kadınları 4 duvar arasına hapsetmeyi hedefleyen faşist şeflik rejimi, kadınlar üzerinde yürüttüğü savaşı günbegün derinleştiriyor.
Kadınların bedenlerini, haklarını, yaşayışlarını hedef alan Diyanet hutbelerinden medeni kanuna dönük saldırılara; esnek güvencesiz çalışma dayatmasından kadın sağlığına erişimin imkansızlaştırılmasına; LGBTİ+ kimliğinin hedef tahtasına koyulmasına, hayatlarımız üzerinde denetim kurma gayesini yeniden apaçık eden rejimin stratejik saldırısı elbette genç kadınları da odak alıyor.
Yoksulluk krizinin geldiği noktada genç kadınların ailenin, evinin dışında bir yaşam inşa etmesi her gün daha fazla güçleşiyor. İktidar, sermaye ile kol kola bunun zeminini örgütlüyor.
Barınma krizi ile şehir dışında, ailenin uzağında bir üniversitede eğitim görme koşulları yok edilen, KYK yurtlarında kaldıklarında ise cinsiyetçi saldırı ve dayatmalar ile karşılaşan kadınlara tek adres olarak yine ev gösteriliyor.
Aile evini terk etmek isteyen genç kadınlara ise yine tek seçenek olarak bir başka hapislik, evlilik gösteriliyor. Yarattığı krizi kadınlar üzerinde bir esaret inşa etme aracı olarak kullanan rejim, evlilik-çocuk teşvikleri ile kadınlara yaşamlarını idame ettirmenin tek yolunun bu olduğunu söylüyor.
Evden çıkabilen, üniversitelere giden kadınları ise yeni saldırılar bekliyor. Eğitimini sürdürmek için düşük ücretli, esnek, güvencesiz işlerde çalışmak zorunda bırakılan genç kadınlar; patron tacizi, mobbing vb. bir dizi zorluk içerisinde hayatta kalmaya çalışıyor.
Kampüsler de aile yılı saldırılarından nasibini alıyor. Üniversitelerde eğitim, kadın düşmanı politikalar temel alınarak veriliyor. Kadın toplulukları teker teker kapatılıyor. Okullarda, yurtlarda kutsal aile naraları atılan konferanslar yapılıyor. Rejim, kadın cinsini çizdiği "makbul kadın" sınırlarına ve dolayısıyla evin dört duvarı arasına sıkıştırmak için bütün araçlarını seferber ediyor.
O dört duvarın içerisinde ise kadınlar için sömürü, şiddet ve ölümden başka hiçbir şey yer almıyor. Aile yılında kadınların yüzde 60'ının aile üyeleri tarafından öldürülmüş olması, gerçeği en çarpıcı biçimiyle ortaya koyuyor.
Bu saldırıları geri püskürtmek için kadınları mücadele etmeye çağıran kadın örgütleri üzerindeki baskılar eş güdümlü geliştiriliyor. Gözaltı ve tutuklama, ev hapsi saldırıları ile kadın özgürlük mücadelesi, genç kadınların mücadeleye atılımları duvara çarptırılmak isteniyor. Kadınların mücadele ve dayanışma alanları kriminalize edilmek, genç kadın kitlelerini "korku" ile kontrol altına almak amaçlanıyor.
Kadınlara çaresiz olduklarını söyleyen erkek egemenliği, onlara birbirimizin çaresi olalım diyenlerin üzerinde ise yargıyı bir sopa olarak kullanıyor. Kadın katillerinin, şiddet faillerinin sırtlarını sıvazlayan erkek yargı; 8 Martları, 25 Kasımları, katledilen kadınların duruşmalarını takip etmeyi, siyasi kadın tutsaklara özgürlük istemeyi, özsavunmayı cezalandırıyor. Tutuklama saldırılarını yoğunlaştırıyor.
Erkek devlet, genç kadınlara adeta ya ailenin-erkeğin evi ya da zindan diyor. Özgürlüğü isteyen kadınlara hapishaneleri, ev hapsini işaret ediyor. Rejim, genç kadınlara esaretten başka bir şey sunmuyor.
ABLUKAYI DAĞITALIM
Saldırılar çok boyutlu ve çok kapsamlı. Peki ne yapacağız?
Rejim, kadınlara esaretten başka bir şey sunmuyorsa esaret zincirini kırıp parçalamak; bunu en geniş kadın kitleleri ile kol kola yapmak önümüzde somut bir görev olarak duruyor. Evin duvarını, hapishanenin duvarını, erkek egemenliğini yıkmak örgütlü mücadelemizden geçiyor.
Yasaklara, engellemelere tüm dayatmalara karşı; kadınları kadın özgürlük mücadelesi ile buluşturmak, kadın dayanışmasını büyütmek, aile yılının üzerini çizip kalın harflerle mücadele yılı yazmak gerekiyor.
Liselerden, kampüslerden, işyerlerimizden ve yaşadığımız mahallelerden mücadeleyi yükseltelim. Makbulu, kutsalı yıkarak özgür kadını örgütlü mücadelemizle yaratalım.