21 Aralık 2024 Cumartesi

Şili'nin tarihi ekim ayaklanması

Ekim ayaklanmasına karşı tanklar, askerler ve sokağa çıkma yasaklarıyla tam da Pinochet diktatörlüğü vahşeti yeniden canlandırılmak istendi, ama nafile! O günlerin direniş geleneklerinin nasıl dirildiğini gösterilerde yankılanan Victor Jara marşlarında görüyoruz. Ayaklanmanın temel sloganlarından biri olan "Bizden o kadar çok çaldılar ki, korkumuzu bile çaldılar", artık korku duvarlarının yıkıldığını ve yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. 

"Bütün bu adaletsizlik, şiddet ve sesimizin hiç duyulmadığından dolayı isyan ediyorum" diye açıklıyor bir gösterici isyan gerekçesini politika.cl dergisine. Sokaklarda "Şili uyandı!" diye haykırılıyor. Bugünlerde Şili’de yaşananlar, 1990’daki askeri diktatörlüğün sona ermesinden bu yana gerçekleşen en büyük isyandır. Ekvador, Haiti, Honduras, Porto Riko ve Latin Amerika’nın bir dizi halk isyanın ardından bölgede isyan ateşi bu sefer Şili'de alevlenmektedir.

AYAKLANMANIN SEYRİ
Her şey, hükümetin metro biletlerinin fiyatını 800 Peso'dan 830 Peso'ya (yaklaşık 24 kuruş) yükseltme açıklamasıyla başladı. Bu elbette yüksek bir zam değildi, fakat ülke genelini sarmalayan yoksulluk ve toplumsal eşitsizlik nedeniyle, öğrencilerin (kendileri bilet fiyat artışından etkilenmeseler bile) hemen eyleme geçmesi için yeterliydi. Bölgenin en pahalı yerel taşımacılığa sahip olan Şili'de, asgari ücretli çalışan insanlar maaşlarının % 21'ini yerel ulaşım için harcamak zorundalar. Geniş kitlelerin günlük yaşamını sadece ekonomik kaygılar belirlemekle kalmıyor, aynı zamanda neoliberalizmin amiral gemisi olan Şili'deki yaşamın tüm alanları metalaşmakta; yoksulluk, bireycilik, tecrit ve toplumsal çürüme beraberinde yaygınlaşmakta. Dolayısıyla hükümetin metro biletlerine getirdiği zamlar bardağı taşıran son damla niteliğindeydi. Bütün bunlara karşı güçlü direniş geleneğine sahip Şili öğrenci hareketi ilk metro eylemleriyle isyana öncülük etti.

Polisin öğrenci eylemlerine dönük sert müdahalelerin ardından, metroları ücretsiz kullanma çağrıları yaygınlaştı. Cumhurbaşkanı Piñera, metro istasyonların tüm girişlerini engelleyerek ve polis saldırılarını arttırarak, yangını benzinle söndürmeye çalıştı.

Göstericiler bunun üzerine kısa bir süre içinde metro istasyonları ateşe verdiler. Süpermarketler, alışveriş merkezleri, bankalar, ATM'ler yağmalandı ve ateşe verildi, başkentin simgesi olan ve özel enerji şirketine ait olan ENEL Kulesi tamamen ateşe verildi.

Ve artık ayaklanma Şili başkenti Santiago de Şili'den diğer büyük şehirlere sıçramıştı.

18 Ekim'de patlayan bu öfkeye karşılık Cumhurbaşkanı Piñera OHAL ilanıyla cevap verdi. Büyük kentlerde sokağa çıkış yasağı verildi. Askeri diktatörlüğün ardından ilk kez ordu devriye gezmeye başlarken, Şili tarihinin karanlık diktatörlük günlerini anımsatıyordu.

Sorumlu General Javier Iturriga Delcampo, diktatörlüğün sona ermesinin ardından ilk kez 1990 yılında "kamu düzeni ve Santiago sakinlerinin huzurunu sağlamak ve hem özel hem de kamu mallarını korumak için" sokağa çıkma yasağını ilan etti. Bu arada, Santiago'da 10 bin asker konuşlandırıldı. Fakat bütün bunlar ayaklanmayı bastırmaya yetmedi.

20 Ekim'de, Kuzey'de liman işçileri sendikaları ve maden işçileri sendikaların da desteklediği ilk grev çağrıları yükseldi. Gençliğin öncülüğünde, ayaklanma işçileri de harekete geçirdi. Sokağa çıkma yasakları ve panzerlere rağmen, sosyal medyada paylaşılan videolar askeri diktatörlük döneminden bilinen bir eylem biçimi olan cazerolazos'u (tencere kapaklarına tahta kaşıkla vurulması) gösteriyor. Ayaklanma kuzeyden güneye yayıldı, grev çağrısı genişledi ve 70 kentte isyan karşılık buldu. 23 ve 24 Ekim tarihlerinde, 20'den fazla sendika ve kitle örgütünün çağrısıyla 100 bini insanı kapsayan bir genel grev düzenlendi. Grevin devamı olan 25 Ekim Cuma eylemine, yaklaşık 2 milyon insan Şili çapında sokağa çıktı ve sadece başkentte 1,2 milyon insan eyleme katıldı. Şili'deki eylemler devlet saldırılarına ve ardından gelişen uzlaşma girişimlerine rağmen devam ediyor. Piñera, korku ve baskı altında önce bilet zammını geri aldı, şimdi ise bütün bakanlarını istifaya çağırdı, fakat isyanı durduramadı. Önümüzdeki günler için genel grev için çağrılar devam ediyor. Ayaklanma bilançosuna baktığımızda, isyanın ne denli geniş çaplı olduğunu gösteriyor: 2500'in üzerinde yaralı, 3000'in üzerinde tutuklama, bilinen 17 cinsel şiddet vakası ve katledilen en az 20 gösterici.

DEVLET-HALK ÇELİŞKİSİ AYAKLANMAYI TETİKLEDİ
Ayaklanmaya daha günler kala BBC ve Financial Times’a ülkesinin istikrarı ve gelişmesine dair övgüler dizen milyarder Piñera, ta ilk günlerinde, ayaklanmayı doğru biçimde kendi iktidarına karşı bir tehdit olarak kavradı. “Güçlü bir düşmana karşı savaştayız” diyerek ayaklanmanın kapsamına, kaynaklarına ve hedeflerine işaret etti. Gerçekte devlet-halk ve emek-sermaye çelişkilerinden doğan Ekim ayaklanmasıyla, Şili halkı kapitalizmin barbarlığına karşı isyan bayrağını çekti.

Çünkü burjuvazinin yaratmak istediği model ülkesi Şili, Latin Amerika'daki en gelişmiş kapitalist ülkelerden biri olmasına rağmen, insanlara sınırsız sömürü, yoksulluk ve geleceksizlik dışında hiçbir şey vaat etmiyor. Ayaklanma, tarihi haksızlıklara karşı da gecikmiş bir cevaptır.

1973 yılında askeri diktatörlük vahşetiyle, “dünyanın neoliberal laboratuvarı”nı oluşturmak için, halkçı Allende hükümeti devrilmişti. ABD yanlısı Pinochet diktatörlüğü, Şili'nin daha yoğun bir talanına imkân verecek şekilde düzenlenmesi için hızlıca adımlar atmıştı. Devrimci ve demokratik hareketini düzlemiş, işçi sınıfının tüm örgütlenme olanakları ve haklarını ortadan kaldırmıştı.

O günden bu güne Şili'de diktatörlük hala mevcuttur. Diktatörlüğün ekonomik talan modelini koruyan 1980 anayasası hala geçerlidir. Bu modelin bir sonucu olarak, Şili'deki üretken alanların birçoğu, sağlık sistemi (ISAPRE), emeklilik (AFP), eğitim sistemi, maden kaynakları ve hatta içme suyu özelleştirildi. Ordu hala sivil mahkemelere tabi değildir. Buna ek olarak, diktatörlüğün sayısız insanlık suçu için hala adalet arayışı sürüyor: 1200 insanın kaybedilmesi, idamlar, işkenceler ve tecavüzlerin hesabı henüz verilmedi. Ancak gösteriş için kurulan mahkemelerde mahkum edilen birkaç asker, lüks "özel cezaevlerinde" gülünç cezalara çarptırılmıştır.

Bugün ortaya çıkan Ekim ayaklanmasına karşı tanklar, askerler ve sokağa çıkma yasaklarıyla tam da Pinochet diktatörlüğün vahşeti yeniden canlandırılmak istendi, ama nafile! O günlerin direniş geleneklerinin nasıl dirildiğini gösterilerde yankılanan Victor Jara marşlarında görüyoruz.

Ayaklanmanın temel sloganlarından biri olan "Bizden o kadar çok çaldılar ki, korkumuzu bile çaldılar", artık korku duvarlarının yıkıldığını ve yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.

Saf devlet terörü sadece isyanı beslemeye yetti. Gençlerin öncülük ettiği, işçilerin sürüklediği, lümpen proletaryanın katıldığı (Şili, yandaş medyasında sıklıkla göstericilere 'lümpen' diye hitap eder), yerli halkın direnç kattığı bu ayaklanma, devlet-halk ve zengin-yoksul çelişkinin keskinleşmesinin kapitalizm varoluşsal kriz koşullarında ne denli muazzam dönüşüm dinamikleri ortaya çıkarabildiğini tekrar kanıtladı, dünya burjuvazisine her an isyan başlayabileceğini gösterdi.

Önemli olan isyan bayrağını çeken ve bedel ödeyen halk kitlelerinin akıllarında ve yüreklerinde nostaljiyle geçmişin ilerici hükümetlerinin geri istemesiyle yetinmemeleridir. Zira Latin Amerika'nın geçmiş ilerici mevzilerinde kapitalizmin aşılmasına yeterli ilgi gösterilmemişti, günümüzün sosyal demokrat hükümetlerinin de bir çözüm vaat etmediği çokça kanıtlanmıştır. Bugün kapitalizme dair inanç yitirilirken, yeni umut ve inanç arayışları yükseliyor. Latin Amerika özelinde gelişen ayaklanmalar, hem son yıllarda bölgede mevzi kazanan emperyalizme karşı bir yanıt, hem yeni devrimci durumları ortaya çıkarıyor. Son yıllarda Latin Amerika'da yaygınlaşan halk isyanları ve eş zamanlı gelişen muazzam kadın ve LGBTİ+ kitle hareketleri bunu gösteriyor.

Şili'nin Ekim Ayaklanması ne yönde gelişeceği henüz açıktır, fakat halkta mücadele kararlılığı, kazanma ruhu ve direnme gücü yükselttiği açıktır. Ekvador'un isyan zaferinden güç alan Şili, yeni ayaklanmalara şimdiden kapı açmıştır.