29 Mart 2024 Cuma

Şık: Tarih sizler gibi Nazilerin sonlarıyla dolu

Meclis'te bütçe görüşmelerinde konuşan HDP Milletvekili Ahmet Şık, "Tarih sizler gibilerin ibretlik sonlarıyla dolu. En bilinenleri, yaşattıkları insanlık suçunu tanımlamaya hiçbir sözcüğün yetmediği Nazilerdi" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Meclis Genel Kurul'da görüşülen 2019 bütçesine ilişkin konuştu.
 
Şık, "Danıştay-Sayıştay bütçesi ile ilgili konuşmak için buradayım. Ama adalet mekanizmalarının bütçelerini değil, yargının hukuktan bağımsız hale gelerek iktidar tetikçiliğini üstlenmesini konuşmak gerekiyor. Yani düşman gördükleriniz için yaratılan ve yaşatılan 'mutlak hukuksuzluk' ve kendiniz için hep var kalacağını sandığınız 'mutlak cezasızlık' için yaptığınız bütçeyi, adalet kisvesi ardına gizlemenize gerek yok" dedi.
 
'VARLIK KOŞULUNUZ ADALETSİZLİK ÜZERİNE'
 
"Herhangi bir bütçeye sahip olsanız da olmasanız da, varlık koşulunuz hukuk tanımazlık ve adaletsizlik üzerine kurulu" diyen Şık, şöyle konuştu:
"Bu nedenle hiç değilse dürüst davranın ve tıpkı cismi gibi ismi de adaletsizlik olan bir bakanlık kurarak bütçeyi bunun için isteyin. Çünkü, partinizin adında her ne kadar adalet kelimesi olsa da iktidarınızın adaletsizlik sicili de bir hayli kabarık.
 
"Örnek mi istiyorsunuz? Selahattin Demirtaş'a yaptığınızda olduğu gibi AİHM kararlarına karşı hukuku hiçe sayan hamleleriniz var. Anayasal haklarını çiğnediğiniz Leyla Güven örneğinde olduğu gibi, siyasi hasımlarınıza zulmetmek için çevirdiğiniz dolaplar var. Önlenebilir iş cinayetlerine, açlığa, haksızlıklara ve hatta tahtakurusuna karşı direnen işçilerin hapse atılması var. Berivan Bila'ya yaptığınız gibi mesleklerini yaptığı için hapishanelere doldurduğunuz gazeteciler var. Cumhurbaşkanına hakaret bahanesiyle aydınları, yazarları mahkûm eden yargıçlarınız var. Üniversiteleri teslim almak için akademisyenlere, öğrencilere dava üstüne dava açan savcılarınız var. Şiddet gören, tacize tecavüze uğrayan kadınları başından defetmek için türlü bahaneler üreten, haklarına sahip çıkan kadınları coplatan erkek adalet mekanizmalarınız var. Ve fakat bir tek şey yok: Ne hakikatle, ne de kim olduğunuzla yüzleşecek herhangi bir mekanizma.
 
'HAKİKATİ SAVUNANLARDAN NEFRET EDİYORSUNUZ'
 
"Bu yüzden bizim buradaki görevimiz, bu kirli düzenin sahibi ve sorumlularından birisi olan sizlerin sahte beraberlik söylemine teslim olup kulağa hoş gelen yalanlar yerine, rahatsız eden gerçekleri haykırmak. Çünkü küçük bir hakikat, kimi zaman büyük yalanların ipliğini pazara çıkarmaya muktedir olur. Ve biliyoruz ki sizler, güç karşısında eğik başlarınız gözükmesin diye, başı dik biçimde hakikati savunanlardan nefret ediyorsunuz."
 
AKP/Saray iktidarının kurduğu "mutlak cezasızlık" sistemi içinde dahi hırçın, huzursuz ve bir o kadar da korku yüklü olduğunu kaydeden Şık, "Çünkü yaptıklarınızın gayri meşru olduğunu adınız gibi biliyorsunuz. Yağma ve talan düzeninizin ömrünü biraz daha uzatmak için yaptığınız ve kendinize mübah gördüğünüz ne varsa, zehirli bir sarmaşık gibi tüm ülkeyi sarıyor. İktidarınız hasta ve 'başkasına bulaştırırsam geçer' diyen suça bağımlı aklıyla, hastalığını devletin tüm kurumlarına bulaştırmış durumda. Hastalığın en çok sirayet ettiği yer ise ele geçirdiğiniz, diz çöktürmekte zorlanmadığınız medya ve yargı. Geçmişte iktidarınızın ortağı olan Cemaat'e secde edip karşılığında liyakatle sahip olunmayan makam ve mevkilerde oturanlar, şimdi de sizin önünüzde diz çökmüş durumdalar" dedi.
 
Çehov'un "İnsan inandıklarıdır. En tehlikeli insan tipi; az anlayan ama çok inanandır" sözünü hatırlatan Şık, şöyle konuştu:
"Bu yüzden hakikati dile getirenlerin cümlelerini hiç sevmiyorsunuz. Hakaretlere boğup, tehditler savuruyor; 'Vatan haini', 'Terörist' diyerek linç ettiriyorsunuz. Yetmediğinde, hapishanelere attırıyorsunuz. Bunu tarihte ilk yapan sizler değilsiniz. Son da olmayacaksınız.
 
'HİÇ KİMSE MUKTEDİR OLDUĞUNA GÜVENMESİN'
 
"Tarih sizler gibilerin ibretlik sonlarıyla dolu. En bilinenleri, yaşattıkları insanlık suçunu tanımlamaya hiçbir sözcüğün yetmediği Nazilerdi. Bu faşizm döneminin Naziler kadar konuşulanları arasında, esir kamplarının gardiyanları olan Kapolar da vardı. Kapolar, daha çok yemek ve daha az eziyet karşılığında Nazi subaylarının gözüne girebilmek için kendileri gibi esir olan insanlara işkence yaptılar. Toplu mezarlara dönüşen gaz odalarını emredildiğinde hazır ettiler. Kendi ölümlerini biraz daha geciktirmek ve elde ettikleri ayrıcalıklar karşılığında haysiyetlerinden vazgeçip her türlü zulmün kolaylaştırıcısı ve suç ortağı oldular. Savaş sonrasında yakalanıp yargılanan Kapolar savunmalarında, 'Yaşamak için mecburduk' dediler. Kapolar hakikaten, bunları hayatta kalabilmek için yaptılar. Şimdi bu kürsüden, Türkiye yargısı ve medyasındaki günümüzün Kapolarına soruyorum: Peki ya sizler neden bu işi yapıyorsunuz? Sözlerime son verirken, hakikati sevmeyen zorbalara, suç ortaklarına, işbirlikçilerine buradan bir kez daha hatırlatalım: Sınırı olmayan kötülük, bu sınırsızlığın yarattığı gücü elinde tuttuğunu düşünen ve kendi kötülüğüyle baş edemeyenleri de içine alır. O yüzden, hiç kimse muktedir olduğuna güvenmesin."